Merhaba arkadaşlar.. Biraz uzun olacak. Bilen bilir geçtiğimiz aylarda oğlumun otistik olup olmadıgı konusunda kaygılarımız vardı ve gerekli araştırmalar neticesinde herhangi bir sorun olmadığını öğrenip rahatlamıştık. Allaha şükür oğlum tanılanmadı. Yinede 2-3 ay da bir doktora kontrol amaçlı gidiyoruz. Sorun olmadığını söyleyip yolluyordu bizi. Ama bunun yanında arkadaşlarıyla daha çok kaynaşabilmesi için kreşe göndermemizi tavsiye ediyordu. Bizde tabi ne gerekiyorsa yapmak adına gönderiyorduk.
Oğlum şuan 2.5 yaşında. Şüpheli durumdayken 2 yaşında bile olsa göndermeye mecbur oldugumuzu düşünüp gönderiyorduk. Yarım gün gidiyordu. Bu sırada çok fazla hasta oldu.. Ben oğlumu fazla emziremedim. Çok istedim sütüm olsun emzireyim, malesef olamadı.. Hala içimdedir bunun üzüntüsü. Ama faydalı yemekler yedirdim her zaman. Yine de ne yaptıysam bağışıklık sistemi hala çok zayıf. Çünkü çok küçük ve kalabalık ortamdan yayılan virüslerin içine karışmak için henüz çok güçsüz. Ekstra balık yağı ve vitaminlerde veriyorum. Ama fayda etmiyor. Bir grip olduğunda 40 derece ateşleniyor. Yemiyor içmiyor.. En az 10 gün sürüyor çocugun kendine gelmesi. Ben hayatımda 40 derece ateşi hep duydum, olabilecek şeyleri okudum ama ilk defa oğlumda karşılaşıyorum. Bu kadar yüksek ateş beni çok korkutuyor. 10 gün ara verip sonra okula devam ediyor, 3 gün sonra yine hasta ve hep ağır geçiriyor. Sonuçta 1 ay içinde sanırım en fazla 2 hafta sağlıklı bir şekilde aktif olabiliyor. Belki o kadar bile değil. Otizm şüphesi kalktıktan sonra çocugun bu durumundan dolayı göndermemeye karar verdik. Tabi bu kararı vermemizde çocuk doktorumuzun da büyük etkisi var. Vücudu mikroplara karşı direnç göstermek için şuanda çok çok küçük. Okulun dediğiyse, ''Bu şekilde bağışıklık kazanıyor''. Tamam anlıyorum, evet. Çok mantıklı. Ama bu çocuk bağışıklık kazanıcam diye eriyip gidiyor? Okuldan zaten geri kalıyor. Kaldi ki bağışıklık sistemi 2 yasında değil de 4 yasında gelişse olmaz mı? Ben besler ilgilenirim zaten evdeyim çalışmıyorum. İşte bu düşüncelerden yola çıkarak bıraktık okulu.
Sonra kış geldi, malum çevremizde yok burada.. Çocuk hep yalnız kaldı. Ne parka gidebildi ne arkadaşlarıyla görüşebildi. Evde oynadığımız oyunlardan sıkıldı. Bu sefer huzursuz oldu. Camdan bakıp sevinmeler.. Durum böyle olunca eşimle şu kreş olayını tekrar bir gündeme getirdik. 2-3 ay aradan sonra tekrar başlamasına karar verdik. Kıyamadık çocuğa.. Mutlu oluyordu orada oynuyordu. Değişiklik olsun arkadaşlarıyla oynasın diye artık hasta olmalarını falan hep göze alıp yeniden göndermeye başladık.. Ne yapalım artık tek bizim çocugumuz hastalanmıyor ya?
Yine de bazen velilerin hasta çocuklarını bile bile okula bıraktıklarını gördüm. Çalıştıkları için ateşi olan sürekli hapşırıp öksüren bildiğin hasta çocuklarını bırakıp gidiyorlar.
Haftanın 3 günü yarım gün gönderiyorduk. Bu bahsettiğim 3 ay aradan sonra bu hafta ilk kez gönderdim.
Bugün oğlumu almaya gittigimde çocugun burnu mosmor, kocaman şişmiş ve çizikler içindeydi. Böyle yazıyorum ama inanın sinirden ellerim ayaklarım titredi. Şok oldum çocugu öyle görünce. Öğretmenin açıklamasını yazıyorum şimdi;
''Ya chocolita hanım bugün oyuncak arabanın üzerine düştü böyle oldu. Oyuncağında çivisi dışarıdaydı o çivinin üzerine düşmüş çocuk birde. Ben buz koydum iyi ama''
''ÇİVİ''
Beynimle yankılanıyor hala. O esnada yanımda başka bir velide diyor ki ''Bir şey olmaz yaa kırılsaydı hiç duramazdı zatenn kırılmamış.'' Bunu söylerken iki bebe bırakıyor içeri.
Çivisi dışarıda oyuncagın ne işi var çocukların önünde? Hayır o an nutkum tutuldu doğru düzgün bir şeyde konuşamadım. Kapıda bir yoğunluk vardı doğru düzgün sorularıma yanıt alamadan kapı kapandı. Sadece ''Ağladı mı? Kanadı mı? Çivi mi??'' diyebildim. Ağlamadığını ve kanamadığını söyledi ama nasıl ağlamaz ki.. Ya size anlatamam içim gitti. Eve geldim sinirimden ağlamaya başladım. Kendi evimde gözümün önünde değil ki çocuk. Başkasının elinde o hale gelmesi öyle zoruma gitti ki. E kızım çalışmıyosun evdesin, otur kendin bak çocuguna mecbur musun göndermeye? Sadece sıkılmasın diye göndermek istedim. Ama çivisi dışarıda oyuncagın nasıl bir açıklaması olabilir.. Ya gözüne gelseydi? Benim içimi kavuran şeyi başka birinin böyle rahat söylemesi midemi bulandırdı.
Bundan önce başka bir anaokuluna gönderdiyorduk, orada da böyle şeyler yasandı. Sırtında büyük bir morluk vardı. Çocuga zorla yemek yediriyorlarmış. Bende yiyor diye seviniyordum. Zorlu bir çocuk çünkü ha deyince açmaz ağzını. Ama öğrendimki ellerini kollarını tutup çocuk çırpınırken yedirmeye calısıyorlarmış ve o sırada sırtını masaya vurmuş. Bana söylenen buydu ve anında aldık çocuğu. Yani biz çocugumuzu yolda mı bulduk. Bunlar nedir böyle.. Burayı da bayagı araştırdık göndermeden önce. Hastalanması dışında bir şikayetimiz yoktu memnunduk herkesten. Ama bu çivili olay artık bütün güvenimizi bitirdi. Başka yer aramaya hevesimde yok artık. Hepsi aynı sanki. Göndermek istemiyorum hiçbirine. Evimde kendim ilgilenmek istiyorum. Zaten çok küçük..
Şimdi benim fikrinizi almak istedigim nokta şu, ben öyle istiyorum böyle istiyorum ama doğru olan nedir? Yani ben ne yapsam doğru kararmış gibi gelmiyor bana. Göndermesem çocuk evde sıkılıyor yaşıtlarıyla bir arada olamıyor. Yaz ayları parka götürüyorum ama orada da fazla durmak istemiyor. Tek istedigi yola fırlamak gelen arabaları karşılamak. Parka giriyoruz o kapıya koşuyor. En iyi eglendiği yer bu kreşler. Çünkü içinde kış bahçeside var oyun parkları oyuncaklar arkadaşlar.. Orada özgürce koşabiliyor kimse onu aman yapma diye tutmuyor. Belki de o yüzden böyle yaralanıyor ama.. Sonuçta oradan dışarı çıkamadıgı için araba tehlikesi olmuyor. O yüzden rahat ediyor. Bende kıyamadığım için göndermek istiyorum, ama göndersem bir türlü göndermesem bir türlü. Yani doğru anaokulu yok sanki. Ya da ben göze almak istemiyorum artık.. Asla emin olamıyorum. Ne yapmalıyım ben.. Sizce doğru olan nedir?