- 6 Mart 2012
- 17.739
- 28.054
- 798
- 49
İlk Anayasamızın Tarihçesi
Saygıdeğer baylar, bu telyazımda, temel maddelerini bildirdiğim Anayasa, daha on gün önce, yani 20 Ocak 1921 gününde Meclis'ten çıkmıştı. Meclis'in ve ulusal hükümetin durumunu, yetkisini, kuruluş biçimini ve niteliğini saptayıp belirten ilk yasadır. Meclis 23 Nisan 1920'de açıldığına göre, bu Anayasa'nın Meclisten çıkarılabilmesi için dokuz aylık bir zamanın geçmesi gerekmişti. Bu gecikmenin nedeni üzerinde biraz bilgi verebilmek için, izin verirseniz, kısa bir açıklamada bulunayım:
Biliyorsunuz ki, Meclisin açılmasından sonra çok gerekli ilkeleri içine alan bir önerge vermiştim. Meclis ve onun Bakanlar Kurulu, o ilkeleri işlemler üzerinde ilk günden uygulamaya başlamıştı. Bir yandan da, kurulmuş olan Temel Haklar Komisyonu, bu önerge kapsamı temel olmak üzere, bir yasa tasarısı hazırlamaya başladı. Ancak; dört aylık bir süre sonunda bu komisyon "Büyük Millet Meclisi'nin Kuruluş ve Niteliği ile İlgili Yasa (Büyük Millet Meclisi'nin Şekil ve Mahiyetine Dair Mevaddı Kanuniye)" başlıklı sekiz maddelik bir tasarıyı Meclis'e getirdi. 18 Ağustos 1920 gününde ivedilik kararıyla görüşülmesine başlanan bu yasa maddelerinin uzunca bir gerekçesi de vardır.
Komisyon tutanağının, Büyük Millet Meclisi'ni tanımlayan satırları arasında şu cümleler yazılı idi: "Halife ve Padişahın tutsak oluşundan ve başka olayların da buna eklenmesinden doğan zorunluk üzerine kurulan Meclis'imizin, bugünkü kuruluşuyla sonsuz olarak sürüp gideceğini kabul etmek, aşırı ve olağandışı durumlara olağan bir biçim vermek olur; oysa, olağandışı durumların kalımlı olamayacağı genel bir kuraldır. Ancak, sakatlanan padişahlık ve halifelik hakkı ile ulus ve yurdun bağımsızlığının elde edilmesine ve pekiştirilmesine değin bu durumun sürdürülmesi ve temel amaç olan kutsal umuların (ümniyelerin) gerçekleşmesi ile Meclis'in olağan bir duruma girmesi uygun görülmüş ve onun için ikinci maddenin birinci bölümü 'amacın gerçekleşmesine değin' sözüyle bağımlı kılınmıştır." Gerçekte Meclis'in toplanma süresi zamanla belirlenip sınırlanmamıştı.
Bu görüşe ve nedenlere göre 1920 Ağustosunda daha Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kalımlı, durum ve niteliğinin de olağandışı olmadığı düşüncesinin geçerli bulunduğu anlaşılıyor.
Yasa maddelerinin birincisi de: "Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme güçlerini ve devleti bağımsız olarak kendisi yönetir." biçiminde idi. Bu madde ile Meclis'e verilen yetkinin bile, gerekçeye göre geçici olması gerekeceği doğaldı. Geçici nitelikte olan bir kurumun yetkisi de varlığı süresince var olur.
Temel Haklar Komisyonu'nun görüş ve düşüncesi, Meclis'te de böylece belirdi. Dahası, Meclis üyelerinden birçokları amacın açıklanmasında, komisyonun dediklerini eksik bularak iyice açıklanmasını istediler. Dediler ki: "Birinci maddenin başına 'Halifelik ve padişahlığın kurtulmasına, yurt ve ulus bağımsızlığının sağlanmasına değin' biçiminde açıklık verici sözler eklemek gerekir." İkinci maddedeki "Amacın gerçekleştirilmesine değin" sözü yerine de yukarıdaki açıklayıcı sözlerin konulması gereği istendi. Bu konu çok tartışmalara yol açtı. Kimi milletvekilleri: "Yalnız, halifelik sözcüğünü koyalım; bu, padişahlığı da kapsar." dediler.
Kimi hoca efendiler bunu kabul etmediler. "Halifelik manevi bir iştir." düşüncesinde bulundular. "Halifelikte dinsel görev yoktur" diyenlere, hoca efendiler şu yolda yanıt verdiler: "`Padişahlık egemen olduğu ülkelerle ilgilidir. Halifelik ise yeryüzündeki bütün Müslümanlarla ilgilidir."
Bu tartışmalar günler ve günlerce sürüp gitti. Çarpışan görüşlerden biri açık idi: "Halife ve padişah vardır ve var olacaktır. O var olunca bugünkü durum, biçim ve yetki geçicidir. Padişah ve halifelik makamı çalışmaya fırsat bulunca, Anayasa'nın ve siyasal kuruluşun ne olacağı bellidir, bilinmektedir. O bakımdan yeni bir şey düşünmek söz konusu değildir. Halife ve padişah katının çalışır duruma gelmesini sağlayıncaya dek, Ankara'ya toplanmış olan. birtakım kişiler, geçici önlemlerle çalışacaklardır."
Saygıdeğer baylar, bu telyazımda, temel maddelerini bildirdiğim Anayasa, daha on gün önce, yani 20 Ocak 1921 gününde Meclis'ten çıkmıştı. Meclis'in ve ulusal hükümetin durumunu, yetkisini, kuruluş biçimini ve niteliğini saptayıp belirten ilk yasadır. Meclis 23 Nisan 1920'de açıldığına göre, bu Anayasa'nın Meclisten çıkarılabilmesi için dokuz aylık bir zamanın geçmesi gerekmişti. Bu gecikmenin nedeni üzerinde biraz bilgi verebilmek için, izin verirseniz, kısa bir açıklamada bulunayım:
Biliyorsunuz ki, Meclisin açılmasından sonra çok gerekli ilkeleri içine alan bir önerge vermiştim. Meclis ve onun Bakanlar Kurulu, o ilkeleri işlemler üzerinde ilk günden uygulamaya başlamıştı. Bir yandan da, kurulmuş olan Temel Haklar Komisyonu, bu önerge kapsamı temel olmak üzere, bir yasa tasarısı hazırlamaya başladı. Ancak; dört aylık bir süre sonunda bu komisyon "Büyük Millet Meclisi'nin Kuruluş ve Niteliği ile İlgili Yasa (Büyük Millet Meclisi'nin Şekil ve Mahiyetine Dair Mevaddı Kanuniye)" başlıklı sekiz maddelik bir tasarıyı Meclis'e getirdi. 18 Ağustos 1920 gününde ivedilik kararıyla görüşülmesine başlanan bu yasa maddelerinin uzunca bir gerekçesi de vardır.
Komisyon tutanağının, Büyük Millet Meclisi'ni tanımlayan satırları arasında şu cümleler yazılı idi: "Halife ve Padişahın tutsak oluşundan ve başka olayların da buna eklenmesinden doğan zorunluk üzerine kurulan Meclis'imizin, bugünkü kuruluşuyla sonsuz olarak sürüp gideceğini kabul etmek, aşırı ve olağandışı durumlara olağan bir biçim vermek olur; oysa, olağandışı durumların kalımlı olamayacağı genel bir kuraldır. Ancak, sakatlanan padişahlık ve halifelik hakkı ile ulus ve yurdun bağımsızlığının elde edilmesine ve pekiştirilmesine değin bu durumun sürdürülmesi ve temel amaç olan kutsal umuların (ümniyelerin) gerçekleşmesi ile Meclis'in olağan bir duruma girmesi uygun görülmüş ve onun için ikinci maddenin birinci bölümü 'amacın gerçekleşmesine değin' sözüyle bağımlı kılınmıştır." Gerçekte Meclis'in toplanma süresi zamanla belirlenip sınırlanmamıştı.
Bu görüşe ve nedenlere göre 1920 Ağustosunda daha Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kalımlı, durum ve niteliğinin de olağandışı olmadığı düşüncesinin geçerli bulunduğu anlaşılıyor.
Yasa maddelerinin birincisi de: "Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme güçlerini ve devleti bağımsız olarak kendisi yönetir." biçiminde idi. Bu madde ile Meclis'e verilen yetkinin bile, gerekçeye göre geçici olması gerekeceği doğaldı. Geçici nitelikte olan bir kurumun yetkisi de varlığı süresince var olur.
Temel Haklar Komisyonu'nun görüş ve düşüncesi, Meclis'te de böylece belirdi. Dahası, Meclis üyelerinden birçokları amacın açıklanmasında, komisyonun dediklerini eksik bularak iyice açıklanmasını istediler. Dediler ki: "Birinci maddenin başına 'Halifelik ve padişahlığın kurtulmasına, yurt ve ulus bağımsızlığının sağlanmasına değin' biçiminde açıklık verici sözler eklemek gerekir." İkinci maddedeki "Amacın gerçekleştirilmesine değin" sözü yerine de yukarıdaki açıklayıcı sözlerin konulması gereği istendi. Bu konu çok tartışmalara yol açtı. Kimi milletvekilleri: "Yalnız, halifelik sözcüğünü koyalım; bu, padişahlığı da kapsar." dediler.
Kimi hoca efendiler bunu kabul etmediler. "Halifelik manevi bir iştir." düşüncesinde bulundular. "Halifelikte dinsel görev yoktur" diyenlere, hoca efendiler şu yolda yanıt verdiler: "`Padişahlık egemen olduğu ülkelerle ilgilidir. Halifelik ise yeryüzündeki bütün Müslümanlarla ilgilidir."
Bu tartışmalar günler ve günlerce sürüp gitti. Çarpışan görüşlerden biri açık idi: "Halife ve padişah vardır ve var olacaktır. O var olunca bugünkü durum, biçim ve yetki geçicidir. Padişah ve halifelik makamı çalışmaya fırsat bulunca, Anayasa'nın ve siyasal kuruluşun ne olacağı bellidir, bilinmektedir. O bakımdan yeni bir şey düşünmek söz konusu değildir. Halife ve padişah katının çalışır duruma gelmesini sağlayıncaya dek, Ankara'ya toplanmış olan. birtakım kişiler, geçici önlemlerle çalışacaklardır."