Kafana takma bak neler oluyor Biyolojik saat mi? Etraftan gizli bir baskı mı? Nedir? Anlaması ve anlatması hiç kolay değil ama bir sabah uyandım ki: ‘‘Aman Tanrım, ben bir kompleks sahibiyim!’’ Bir bu eksikti! Çocuk kompleksi. Bebek bebek! Benim niye bir bebeğim yok? Aşık olduğum bir adam var (nerede tahta vuracağım?), güzel bir ilişkim var (nerede tahta vuracağım?), iyi de neden bir bebeğim yok? Artık zamanımın geldiğine mi inanıyorum, anne olmam gerektiğine mi, yoksa geç kalacağım korkusu mu? Yeryüzünde doğal sayılan bir şeyi kaçıracak mıyım duygusu mu? Kariyer da yaparım çocuk da sloganının 2. bölümünden eksik kalmak istemem ya, acaba o yüzden mi? Resmen yavaş yavaş takıntı haline geliyor kafamda bu bebek meselesi. Ben size bir şey söyleyeyim mi, kendin yaşamadığın her şey palavara. Bir sürü insan anlatıyor ya, yok bebeğin kokusu, yok annelik, yok bebek isteği ama başıma gelmeden dinlediklerimden bir şey çıkartabilmem mümkün değilmiş meğer. Bu çocuk isteği kuvvetli bir şekilde bastırınca kavrıyorum durumu. Daha önce de hamile kalmışlığım var, ama o zaman ‘‘Zamanı değil’’ demişim, istememişim. Şimdi istiyorum... * Da... Bu iş zannedildiği kadar kolay olmuyor. Ya da benim zannettiğim kadar. Doktora ‘‘Benim ne yapmam lazım?’’ diyorum. ‘‘Biyolojik bir rahatsızlığınız yok. Denemeye devam edin’’ diyor. Millet, bu işin ritüelleri olduğunu söylüyor. Ne kaybederim ki? Etraftan duyduklarımı uygulamaya başlıyorum. Bacaklarımı duvara dayadığım ilk ay, hamile kalacağımdan yüzden 100 eminim! Böyle yaparlarmış olurmuş... Olmuyor. Gelde takma. Sinir oluyorum. Ben arızalı mıyım? Doktora soruyorum. ‘‘Hayır’’ diyor, ‘‘Denemeye devam edin.’’ ‘‘Emriniz olur Doktor Bey.’’ Devam... Da... Tık yok. Her ay aldığım predüktörün haddi hesabı da yok. Artık iyice takıntı haline geliyor. Yürek çarpıntısı haline geliyor. Afaganlar basıyor: Neden benim bebeğim olmuyor? Neden benim bebeğim olmuyor? Neden benim bebeğim olmuyor? * Henüz doğurmamışlar benim bu telaşımı hiçbir şekide anlamıyorlar. Ya da anlıyorlar; benzer şeyler hissediyorlar, susuyorlar. Deniyorlar deniyorlar, gizliyorlar. Bu çocuk meselesi garip bir mesele, çiftler çocuk sahibi olmak için ne kadar uğraş verdiklerini nedense anlatmaktan hoşlanmıyorlar. Resmen yalan söylüyorlar. Annem, ablam gibi bütün çocuk doğurmuş kadınlar ise ‘‘Üzülme canım’’ diyorlar, ‘‘Artık her şeyin bir çaresi var.’’ Gözlerini benden kaçırarak ekliyorlar: ‘‘Tıbben.’’ İyice sinirimi bozuyorlar. Bir de ‘‘Acaba denemekten ipin ucunu mu kaçırıyorsunuz?’’ diyenler çıkıyor. Çok sevişirsen de olmazmış! Beni tamamen delirtiyorlar. Sonunda bir an geliyor ne yalan söyleyeyim usanıyorum, sevişmek dışında her şeyden vaz geçiyorum: Doktora gitmekten, ona sorular sormaktan, aşılama yöntemini araştırmaktan, kendimi telaşa vermekten, sevgilime hayatı zehir etmekten... Bu meseleyi rölantiye alıyorum. Rafa kaldırıyorum. Artık başka bir yaza diyorum... * Ama ben iflah olmaz bir şeyim. Dakika bir, gol bir! Acilen kendime başka bir takıntı buluyorum. Spor! Bakın, o da çok önemli. En az bebek kadar. Hemen Hillside'a başlıyorum, Burçin Hoca'yla tanışıyorum. Ona açık davranıyorum: ‘‘Benim hayalim fit olmanın ötesi. Ben sizin vücudunuzdan istiyorum!’’ Gülüyor. ‘‘Bir senede sizinkini de yaparız böyle. Ama tabii sürekli gelirseniz...’’ diyor. Gelmez olur muyum? Madem hamile kalamıyorum... O zaman sıkı popolu, hafif kaslı, güzel vücutlu bir kadın olurum. Bunun için uğraşırım. Allah sizi inandırsın sadece İstanbul'da değil Dubai'de de spor yapıyorum. LPG'ye gidiyorum. Ben yavaş yavaş kilo da veriyorum, popoma pareyo bağlamadan ortalıkta salınacak hale geliyorum. Kısa vadeli başka planlar da yapıyorum. Ekim ayında bir Hindistan sonra bir Yemen... Binbir Gece Masalları gibi seyahatler hayal ediyorum... Ve ve ve.. Bacaklarımı duvara dayamaktan tamamen istifa ediyorum. * Bu kadar lafla kafanızı şişirdim, aslında söylemek istediğim bir cümle: Kafama takmaktan vazgeçtiğim anda hamile kaldım! HAMİŞ: Şimdi kara kara Burçin Hoca'ya şunu soruyorum. ‘‘Sizin vücudunuzdan vazgeçtim. Karnım dışımda diğer taraflarımın benim eski vücuduma benzeyebilmesi için ne yapmam lazım?’’ Ayşe Arman Hürriyet