Hürroşum; o son buluşmaya gitmemekle iyi yaptın ama enselendiniz maalesef.
Leo; aşıksın içimi parçalıyorsun ama orası Kırım değil Topkapı Sarayı. Bir de randevu veriyorsun koskoca sarayın bahçesinde. Kafede falan buluşuyorlar sanki.
Daye Hatun; bu hafta ters bir hareketini görmedim. Hakkını yiyemem şimdi.
Valide sultan; her zamanki gibi zarafetin göz dolduruyor.
Gülşah; kellenin gitmediğine şükredeğine sultanım beni istemiyor mu diye sızlanıyorsun. Bir yürü git allahasen.
Sadıka; istersen on tane bıçak al yanına, yine Süleyman'ı öldüremeyeceksin. (Edit: dayadın bıçağı noluyoruz?)
Sümbül ağa; son iki haftadır Nigar'a kötü davranıyorsun. O ne yapsın...Hem aşık hem eli kolu bağlı...
Hatice Sultan; mal mal hareketlerine tam gaz devam ediyorsun. İçimi sıkıyorsun.
Gülnihal; geçmiş olsun canım çok sevindim iyileştiğine.
Ve İbrahim...yahu ben sana ne diyeyim? Ne söyleyeyim ha paşam? Leo'yu dövdün ettin tamam. Sonra halden anlar bir tavır içine girdin takdirimi kazandın aşkın ne olduğunu bildiğin için. Ancaaaak...Hürrem ile Leo'yu karşılaştırdığın zaman sana ne oldu ben anlamadım. Anti Hürremcisin tamam olabilir kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Ama kadının bir suçu olsaydı, mektupta Leo'ya git demezdi, buradan bile anlayamadın mı bir şeyler? Ama yok, hatuna gıcıksın ya işine geleni anlayacaksın. Ama şunu söylemem lazım; 'sonunda kavuştunuz be!' demen nefis oldu he çok güldüm. O nasıl bir alay etmektir, nasıl? Yalnız geldiğin yeri çok çabuk unuttun bak. Unutma ki senin canını Hatice Sultan kurtarmıştı. Gitti diz çöktü yalvardı abisine İbrahim'i bağışlayın diye, yoksa gidiyordu kelle naber? Şimdi onun sayesinde hanedana damat oldun da millete racon kesiyorsun. Hadi canım hadi. Yalnız atarlanmalarına olsun, yeri gelince romantik bir aşık oluşuna olsun, otoritene olsun hastayım yani. Seviyorum seni yine de o ayrı.