Onkoloji - Kanser ve Türevleri Memenin Selim (iyi Huylu) Hastaliklari

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
26
Memenin selim hastalıklarında da en sık görülen bulgu hastanın eline bir kitle veya sertlik gelmesidir.

Daha az görülen diğer yakınmalar, meme ağrısı, meme başı akıntısıdır. Bazı selim meme hastalıkları da hiçbir bulgu vermedikleri için kontrol mammografilerinde ortaya çıkabilir.

Memenin en sık rastlanan selim hastalıkları; Fibrokistik değişiklikler, fibroadenom, intraduktal papillom, duktal ektazi, mastittir.

Fibrokistik Değişmeler

Geçmiş yıllarda fibrokistik hastalık olarak adlandırılıyordu; ancak yakın zamanda daha değişik adlandırılmaya başlandı. Çünkü neredeyse her iki kadından birinde görüldüğü için, hastalık demek doğru olmazdı.

Genel olarak doğurganlık çağındaki kadınlarda rastlanır. Bulgular; kistler, memede yoğunluk artışı, yer yer sert alanlar veya ele misket gibi nodüller gelmesi, ağrı ve hassasiyettir. Kistler, mensturasyon öncesi şişer ve ağrılı bir hal alır; çünkü, aylık hormonal değişikliklerden etkilenirler.

Zaman zaman ele gelen bu kistlerin bazısı çok sert olur veya başka değişikliklere uğrayarak kanseri çağrıştırır. O takdirde iğne biopsisi veya yeterli olmazsa cerrahi biopsi yapmak gerekebilir. Ancak patolojik tetkik sonucu kanser olmadığı ortaya konabilir.

Fibrokistik değişiklikler genel olarak selim karakterdedir. Ama bazı özel tipleri, örneğin epitelyal, hiperplazi veya atipik hiperplazi bileşenleri varsa, (patolojik değerlendirme sonucu anlaşılabilir) hastada kanser gelişme riski normal popülasyona oranla daha yüksektir ve hastanın dikkatli izlenmesi gerekir.

Memelerdeki fibrokistik değişikliğin neden olduğu sıkıntıları her zaman dindirmek mümkün olamayabilir. Hastaların az bir kısmında, örneğin büyük bir kist varsa, bu kistin bir iğne ile boşaltılması sonucu yakınmalar tamamen geçer.

Kahve, çay ve çikolata tüketiminin memelerdeki bu yakınmayı arttırdığı bazı hastalar tarafından gözlenmiştir. Yapılan bilimsel çalışmalarda, bu gıdalarla fibrokistlerin ilişkisi doğrulanamamıştır. Yine de bazı hekimler, fibrokistik değişikliklere bağlı ağrıları olan hastalarda bu yiyecek ve içecekleri kesmektedir. Faydası kişiden kişiye göre değişmektedir.

Periyod sonu ve mensturasyon öncesi memelerdeki şişmeye bağlı yakınmalar arttığı için bazı hekimler hastanın tuz tüketimini kısıtlarlar. Hatta idrar söktürücü (diüretik) ilaçlar da kullanılmaktadır. Bu uygulamaların da bilimsel desteği kanıtlanamamıştır.

Bu amaçla vitaminler kullanılmış ancak başarılı sonuçlar elde edilememiştir. Üstelik uzun süre yüksek doz vitamin alımının da yan etkileri vardır. Doğum kontrol haplarının kullanımında da bir yarar görülmemiştir. Hastalara sürekli sütyen kullanmaları önerilebilir. Tedavi edici bir özelliği olmasa da hastanın yakınmalarını azaltabilir.

Hastanın şikayetlerini geçiren veya azaltan iki ilaç vardır: Bromokriptin ve Danazol. Her iki ilaçta hormon içermektedir. Ancak doktor kontrolünde uygulanabilir. Hem pahalıdır hem de yan etkileri olan ilaçlardır. Gerçekten ihtiyacı olan hastalarda başarılı sonuçlar vermektedir.

Fibroadenom

Genç yaşlarda daha çok yirmili veya otuzlu yaşlarda görülür. Bazı fibroadenomlar çok küçüktür ve ancak mikroskop altında görülebilir. Bunun yanında bazıları ise 5-10 cm büyüklüklere kadar varabilir. Genellikle yuvarlak hatlı, düzgün yüzeylidir ve çevre dokulardan kesin sınırlarla ayrılabilir.

Bazı kadınlarda tek olurken bazı hastalarda birçok fibroadenom görülebilir.

Tek memede olabileceği gibi her iki memede de aynı anda görülebilir. İğne biopsisi ile tanı koyma şansı vardır.

Eğer büyümeye devam ederse veya memenin görünümünde deformite oluşturursa pek çok cerrah çıkartılmasını önermektedir. Bazen ileri yaşlarda veya menapoz sonrası bu tümörler hızla küçülüp kaybolabilirler.

Eğer kanser değil de fibroadenom olduğundan emin isek, o takdirde cerrahi olarak çıkartılması şart değildir. Ancak, cerrahi olarak çıkartılmayan fibroadenomların da büyüyüp büyümedikleri açısından yakınen takip edilmesi gerekmektedir.

Fibroadenom çıkartıldıktan sonra yeni bir fibroadenom oluşursa bunun anlamı eskisinin tekrar ettiği değil memenin yeni fibroadenomlar yapmakta olduğudur.

Diğer Hastalıklar

İntaduktal Papillom

Papillomlar genel olarak meme başına yakın olan büyük süt kanallarını tutar. Hastanın yakınması kanlı meme başı akıntısıdır. Papillomlar bazı olgularda, meme başının uzağındaki nispeten küçük süt kanallarından da gelişebilir ve bu durumlarda epitelyal hiperplazi ile birlikte olur (kanser gelişme riski hafifçe yüksek). Meme başındaki akıntının mikroskopik tetkiki ile tanı konabilir ancak kesin tanı olmadığı için pekçok hekim bunu yeterli görmez. Hem tedavi hem de kesin tanı papillomun ve geliştiği hemen yakınındaki bölgenin çıkarılmasıdır. Meme areolasının (meme başının kenarındaki koyu renkli yuvarlak bölüm) hemen yanından yapılan küçük bir kesi ile çıkartılır ve histopatolojik tetkik sonucu kesin tanısı da konur.

Duktal Ektazi

Daha çok 40 ve 50 yaş gruplarındaki kadınlarda görülür. Hastanın yakınması, yeşil-siyah renkli, koyu kıvamlı yapışkan bir sıvının meme başından gelmesidir. Meme başı ve hemen yakın çevresindeki dokular, kızarık ve ağrılı olabilir. Hiçbir tedavi yapılmadan da geçebilir veya antibiyotiklerle beraber sıcak kompres uygulaması gerekebilir. Eğer yakınmaler tekrar eder veya düzelmezse, areola kenarından açılıp, o bölgedeki süt kanalları çıkarılır.

Mastit

Meme iltihabıdır. Genellikle çocuk emziren kadınlarda görülür. Meme başı çevresi dokularda oluşan çatlaklardan giren mikroorganizmaların süt kanalları içinde oluşturduğu enfeksiyondur. Antibiyotiklerle tedavi edilir. Bazı durumlarda, apse formuna dönüşebilir ki, bu durumda, cerrahi olarak apsenin içinin boşaltılması gerekir.
 
Daha anlaşılır olması açısından en sık merak edilen konuları soru cevap şeklinde açıklamanın daha faydalı olacağı kanaatindeyim.
Soru : Meme ile ilgili şikayetlerde hastalar kimlere başvurmalıdır?
Cevap : Meme, görüntü olarak hem cinselliği yansıtan hem de annelik duygusunun temelini oluşturan bir organ olarak kadınlar için vazgeçilmez ve olağanüstü bir değere sahiptir. Böylesine değer verilen bir organın hastalık ve şikayetleri de bu anlamda çok nazik bir durumdur. Öncelikle bayanlarımız bu muayeneden çekinmektedir, dahası bu organda çıkabilecek her türlü sorun veya hastalık cinselliklerine veya annelik statüsüne olan travmadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında meme ile ilgili bir hastalık tanısı koymak, yargıya varmak ve tedavisini planlamak doktorlar için çok hassas bir konudur. Genel cerrahlar, özellikle de meme üzerine deneyimi olan cerrahlarla bağlantı kurmak gerekmektedir. Burada önemli olan konu memenin tek kişi olarak değil, deneyimli bir ekip tarafından ele alınması gerekliliğidir. Bu ekip içinde radyolog ve patolog bulunmaktadır. Kanser saptanan olgularda bu ekip içine onkolog ve radyasyon onkoloğu dahil olmaktadır. Hastalarımıza hem muayene, hem radyolojik yönlendirme hem de patoloji ile aynı çatı altında bir defada sonuç alabilecekleri merkezlere başvurmalarını öneririm.

Soru : İyi huylu meme hastalıkları denince neler anlaşılır?
Cevap : Fibrokistik değişiklikler, iyi huylu meme tümörleri, meme enfeksiyonları, memede büyüme anlaşılmalıdır.

Soru : Fibrokistik değişiklik hastalık değil midir?
Cevap : Tıpta en önemli adım bir şeyin adını koymaktır, tanımlamaktır. Ondan sonra tanı ve tedavi basamakları gelişir ve geliştirilir. Fibrokistik meme yapısı 1800'lü yılların ortalarında hastalık olarak tanımlanmış ve bu tanım adı altında birçok kadına 1920'lerde gereksiz meme ameliyatları yapılmıştır. 1985 yıllarında fibrokistlerin normal bir meme dokusunda olabileceği kanıtlandıktan sonra hastalık tanımından vazgeçilmiş ve değişiklik adı verilmiştir. Buna göre bu durum normal memenin abartılı bir şeklidir de denebilir.

Soru : Fibrokistik değişiklik kist mi demektir ?
Cevap : Evet ama yalnızca kistler değil daha birçok durumu da kapsamaktadır. Mesela memenin iyi huylu tümörleri olarak tanımlanan bazı hastalıklar artık bu değişiklikler kapsamında ele alınmaktadır.

Soru : Halk arasında kist, ur ile hatta kanser ile aynı anılmaktadır. Gerçekte kist nedir, neden oluşur?
Cevap : İçi su dolu keseciklere tıpta kist denmektedir. Burada meme yapısını bilmek önemlidir. Meme, süt bezi ve sütü taşıyan kanallardan ve bunları çevreleyerek koruyan yağ dokusu ile destek dokusundan ibarettir. Her adet dönemi aslında yapım ve yıkım aşamaları içeren bir süreçtir. İdeali bu yapım ve yıkımın dengeli olmasıdır ancak bu her zaman mümkün olamamaktadır. Destek dokusunun daha fazla yıkılması sonucu süt bezini dıştan saran yapı zayıflar ve içi sıvı ile dolu olan süt bezi genişler, bu sürecin sonunda kistler gelişir. Buradan da anlaşıldığı üzere altında kötü bir sebep yoktur, yani memede bahsedilen kistler kanser yada tümör değildir.

Soru : Beslenmeye dikkat ederek ya da ilaç kullanımı ile kistlerin oluşması engellenebilir mi?
Cevap : Hayır, bu hücresel düzeyde gelişen bir hadisedir ve oluşması mevcut bilgilerimizle engellenemez.

Soru : Kistlerin belirtisi nelerdir?
Cevap : Hızlı oluşan her şey ağrı yapar bu nedenle kist de kısa sürede oluşursa ağrı yapabilir veya kistin patlaması olasıdır ve bu durumda meme dokusu içine akan sıvı ağrıya sebep olabilir. Bazen bu kistler çok sayıda olup o bölgede şişkinlik dolgunluk hissine neden olurlar. Bazen de dışarıdan bile gözle görülecek bir kitle oluşturabilir ya da aynı şekilde ele kitle olarak gelebilir. Burda özellikle bir gözlemimi belirtmek istiyorum. Meme ağrısı ve eline kitle geldiğini belirten bir çok hasta polikliniklere başvurmaktadır ve çoğu normal meme dokusudur. Meme dokusu sert bir dokudur.

Soru : Kist saptanınca ameliyat gerekli midir, ya da ne yapılmalıdır?
Cevap : Öncelikle kist ile kitle ayırıcı tanısı yapılmalıdır. En ucuz, zararsız yöntem bu anlamda ultrasondur. Kistin içinde yalnızca sıvı varsa basit kist olarak adlandırılır ve şikayeti olmazsa takip edilebilir, çok büyükse veya ağrı yapıyorsa iğne ile çekilebilir. Ancak komplike dediğimiz ve içinde bazı parçacıkların ya da katı yapıların olduğu saptanırsa o zaman bu sıvıyı iğne ile çekip kanlı olanları hücresel incelemeye göndermekteyiz ve o katı olan kısımdan iğne ile biyopsi yapmaktayız. Takipte kist tekrarlar ise o zaman cerrahi olarak çıkartılmalıdır.

Soru : Meme başı akıntısı neden olur, ne yapmalıdır?
Cevap : İçi boşluk olan her dokudan mutlaka sıvı salınımı olur. Burun içi, barsaklar, mide ve apendiks buna örnektir. Memenin süt bezlerinden süt yapımı olmasa da bu kanalların açık tutulması için az da olsa bir sıvı salınımı olur ancak kanal ağzı ölü hücrelerle tıkalı olduğundan bu sıvı dışarı akmaz. Kanal içerisindeki basınçta artış olursa o zaman sıvı dışarı akabilir. Elle sıkma sonucu memeden akıntı gelmesi bu yüzden normal bir durumdur ve endişelenmeye gerek yoktur. Diğer bir sebep memenin içindeki sıvı yapımının artmasıdır. Mesela gebelikte süt yapımı artar ve önündeki tıkacı iterek kendiliğinden süt dışarı akar. Dikkat edilmesi gereken husus gebelik olmaksızın kendi kendine meme başı akıntısı olmasıdır. Bu durumlarda meme kanalları genişlemiş olabilir, kanal içinde yer kaplayan iyi veya kötü huylu oluşumlar ve kanser olabilir. Meme başı akıntısı sarı, yeşil, kahverengi ve kanlı olabilir. Eğer kendi kendine oluyorsa, tek memeden oluyorsa, kanlı vasıfta ise riskli durum olabilir. Bu hastalarda öncelikle yer kaplayan bir kitle olup olmadığı araştırılır, saptanamazsa meme başından verilen bir ilaçla kanal incelenir ve sonucuna göre tedavi planlanır. Bazen kullanılan antidepresan gibi ilaçlar da meme başı akıntısı yapmaktadır. Diğer bir konu da, beyin sapındaki bir tümörde meme başından gebelik olmaksızın kendi kendine süt salınımı olmaktadır. Özetleyecek olursak, meme başı akıntıları çoğunlukla kanser dışı sebepler sonucu olmaktadır, ancak tetkik edilmesi gereken bir durumdur.

Soru : Erkeklerde meme büyümesi kanser dışı sebeplerle olabilir mi?
Cevap : Erkeklerde meme büyümesine jinekomasti denir. 3 dönemde bu durum normal olarak kabul edilebilir. 1. doğumda anneden geçen hormonlar nedeniyle, 2. ergenlik çağına girerken erkeklik hormonu ile kadınlık hormonun dengesizliğinden 3. yaşlılık döneminde erkeklik hormonunun azalmasından dolayı. Bu dönemler haricindeki jinekomastilerin altında hormonal bir bozukluk olup olmadığı araştırılır. Mesela karaciğer rahatsızlığında, testisle ilgili problemlerde, kortizon kullanımında da meme büyümesi gelişebilir.

Soru : Gebelikte ateş, kızarıklık, memelerde sertlik ve ağrı olan bir kadın ne yapmalıdır?
Cevap : Bu durum genellikle gebeliğin erken dönemlerinde görülür, meme başının emzirmeye bağlı çatlamasından dolayı buradan giren mikroplar tüm canlılar için mükemmel besleyicilikte olan sütün içinde süratle çoğalırlar ve enfeksiyona sebep olurlar. Bu hastalarda öncelikle süt boşaltılmalıdır. Dokunmakla bile ağrısı olan birisine memeyi boşalt demek kolay değildir ancak yapılması tedavi açısından önemlidir. Enfekte olan memeden alınan süt bebeğe verilmemelidir. Gerektiğinde hekimce uygun görülen antibiyotik tedavisine başlamak gerekebilir. Bölgeye sıcak havlu uygulaması yapılır. Ağrı kesici kullanılır. Eğer yeterince süt boşaltılamazsa ve mevcut tedavilerden yeterince fayda görmemiş ya da doktora geç müracaat edilmiş ise abseleşme olabilir, bu durumda abse mutlaka boşaltımalıdır. Önemli bir hususta nadir görülen bir meme kanseri çeşidinin buna benzer bir tablo yapabileceğidir.
 
merhaba yazdıklarınızı biraz okudum tam da bu konuda vbir sıkıntım vardı ,göğüs ucumdan sarı ve beyaz akıntı geliyor.daha çok sıktırınca geliyor.bugün birinden beyaz birinden de küf rengi gibi sarı sıvı geldi.adet dönemimdeyim bunun da etkii varmıdır bilmiyorum ama panik oldum biraz.byardım ederseniz sevinirim.yazdıklarınıza göre normalmidir??:KK43:
 
Meme başı akıntısı , memede kitle ve ağrı şikayetinden sonra karşımıza çıkan bir sorundur.Meme ile ilgili nedenlerle polikliniğe başvuran hastalarda bu oran %3-5 olup, bu sebeple meme ameliyatı geçirenlerin oranı ise %7-8�i oluşturmaktadır.Yaş olarak da en sık 25-45 yaşları arasında görülür.

Meme başı akıntısı daha çok iyi huylu hastalıklarla birlikte olmasına karşın akıntının bir memeden ya da her iki memeden olması, kendiliğinden veya uyarımla olması, sürekli ya da aralıklı olması, tek bir kanaldan ya da birçok kanaldan akıntının gelmesi, akıntının kanlı veya kansız olması altta yatan olası kötü hastalığı ortaya çıkarmak açısından önemli noktalardır.

Adet döneminin başlamasından itibaren gebelikte,laktasyonda(süt verme dönemi) ve menopoz sonrası dönemde memelerde fonksiyonel(beklenen) ve patolojik(normalin dışında) değişiklikler olur. Bu patolojik değişikliklerden birisi de meme başı akıntısıdır, gebelik ve laktasyon dışında ortaya çıktığında patolojik olarak kabul edilir.

Meme başı akıntıları genel olarak üç grup altında incelenebilir;


Galaktore
Kansız akıntı
Kanlı akıntı


GALAKTORE

Her iki memeden, spontan (kendiliğinden) olarak, tüm kanallardan sütlü akıntı gelmesi galaktore olarak adlandırılır. Memelerden sütlü akıntı gelmesi gebelik sırasında veya gebelik bittiğinde görülebilir.Bu yaklaşık iki yıl kadar sürebilir ve emzirme bittiğinde kesilir. Gebelik veya emzirme olmaksızın memelerden sütlü akıntı gelmesi fizyolojik, farmakolojik (ilaçlara bağlı) veya endokrinolojik (hormonal) nedenlere bağlı olabilir.

Fizyolojik olarak;aşırı meme manüplasyonu (elle uyarılması), meme başlarının emilme şeklinde uyarılması buna yol açabilir. Tanı ve tedavi için uyarı kesilerek akıntının devam edip etmediğine bakılır.

Farmakolojik nedenler ise başka problemler nedeniyle kullanılan ilaçların galaktoreye sebep olmasıdır. Bu ilaçlar arasında en sık ülser ilaçları, doğum kontrol ilaçları, antiemetikler (bulantı giderici ilaçların bir kısmı) ve antidepresanlar sayılabilir. Ayrıca kronik morfin kullananlarda da görülebilir.

Endokrinolojik sebeplere gelince bir grup kadında galaktorenin sebebi kolayca açıklanamaz. Böyle durumlarda serum prolaktin seviyesi oldukça yardımcıdır. Prolaktin, hipofiz ön lobundan salgılanan bir hormondur. Görevi memeden süt salınımını sağlamak, diğer hormonlarla birlikte memenin gelişimine katkıda bulunmaktır.

Gebelik sırasında prolaktin seviyesi yükselerek doğumdan hemen sonra 200 ng/ml ye ulaşır. Gebelik ve doğum olmaksızın prolaktin seviyesindeki artış hipofize ait tümoral bir kitleyi düşündürmelidir. Hastalarda kitleye bağlı baş ağrısı ve görme bozukluğu vardır. Tanı için görme alanı muayenesi yapılır.Kafa grafisi ile büyük bir hipofizer kitle ortaya çıkarılabilir. Daha küçük kitleler için bilgisayarlı tomografi ya da magnetik rezonans çekilebilir. Kitlenin boyutuna ve medikal(ilaç) tedavisinin sonucuna göre cerrahi eksizyon ve radyoterapi(ışın tedavisi) planlanabilir.

Bunların dışında hipotalamik kitleler, enfeksiyonlar, vasküler (damarsal) ya da dejeneratif hasarlar, ektopik (normal yeri dışında) prolaktin salgılayan bronkojenik karsinoma, göğüs duvarına ait lezyonlar; herpes zoster, cerrahi skarlar da galaktoreye sebep olabilir.

Eğer galaktore kontrol altına alınamıyor, hastanın sosyal ve seksüel yaşamını etkiliyorsa ayrıca gelecekte gebelik planı yoksa cerrahi ile tüm kanallar çıkarılabilir.

KANSIZ AKINTILAR

Pürülan Akıntılar: Sıklıkla çocuk emzirme döneminde görülmekle beraber postmenapozal kadınlarda da görülebilir. Memede ağrı, huzursuzluk ve bir çok kanaldan kaynaklanan, spontan, tek taraflı akıntı enfeksiyon (iltihap) belirtileri ile birlikte mevcuttur. Enflamasyona ait klinik ve laboratuar bulguları ile tanı koyulabilir.

Tedavi için kültür alınarak uygun antibiyotik ve antiinflamatuar (iltihap giderici) verilir. Eğer apse oluşmuşsa insizyon ve drenaj gereklidir. Ayrıca inflamatuar kanser açısından dikkatli olmak gerekmektedir.

KANLI AKINTILAR

Bu hastalarda sıklıkla


%48.1 İntraduktal papillom
%32.9 Fibrokistik değişiklik
%14.3 Kanser
%4.8 Duktal ektazi

saptanmıştır.

Meme duktus ektazisinde (meme kanallarının genişlemesi) bu tür akıntı görülür.Bu grupta akıntılar farklı renklerde ,spontan , yapışkan ,bilatera l(iki taraflı) ve bir çok kanaldan olur. Çocuk doğurmuş, meme başı uyarımı olan, 37-53 y. arasında ki kadınlarda daha sıklıkla görülür. Akıntı sıklıkla farklı renklerde karşımıza çıkarken genellikle yeşil hakimdir. Sırasıyla sarı, beyaz ,kahverengi-gri ve kırmızımsı kahverengi olabilir. Bu son renk kanlı akıntı ile karışabilir.

İntraduktal papillomlar da bu tür akıntılara sebep olabilir.Genellikle 20-40 yaşlarında görülürler. Çoğunlukla meme başına yakın bir kist ya da genişlemiş bir duktus içinde gelişen genellikle 1 cm� den küçük lezyondur. Bazen papillomlar birçok duktusda ve duktusun farklı yerlerinde de olabilir. Fizik muayene ile akıntının geldiği duktus saptanmaya çalışılır. Tanıda mamografi yalnız başına yetersizdir. Duktografi (kanallardan ilaç verilerek görüntüleme) ve histopatolojik (parçanın alınarak mikroskop altında incelenmesi) tanıda önemlidir.

Bu akıntılar sıklıkla kanserle veya prekaseröz mastopati ile birliktedir. Akıntı tek taraflı , tek kanaldan kaynaklanıyor, kitle var ise sitolojik ve mamografik bulgular da değerlendirilerek kanser ayırıcı tanısına gidilmelidir

Akıntı serösanginöz (sulu-kanlı gibi) ya da kanlı ise 50 yaşın altında iyi huylu olma olasılığı artarken, 50 yaşın üstünde kötü bir hastalık ile birlikteliği sıktır. Yaş artışı ve kitle varlığı kanser olasılığını akla getirmelidir.

Meme başı akıntısında hastaya yaklaşım ve tanı yöntemleri ne olmalıdır ?

Eğer akıntı çamaşır üzerinde spontan fark edilmişse bu hastanın aktivasyonu örneğin jimnastik sonrası fark edilenden daha önemlidir. Akıntının menstruel siklus (adet kanamaları), ovulasyon ve mevcut gebelik ile ilişkisinin olması nonkanseröz (kanser dışı) lezyon ayırımında önemlidir. Akıntının rengi, travma (hasara maruz kalma), cerrahi, herpes zoster gibi enfeksiyonlarda ayırıcı tanıda önemlidir. Hikayede ilaç kullanımı araştırılmalıdır.

Hasta yaşı ve ailede kanser hikayesi meme kanseri gelişiminde artmış bir risktir. Tüm menapoz sonrası akıntılar önemlidir.

Her iki memenin fizik muayenesi nazik ve dikkatli biçimde yapılmalıdır. Akıntının geldiği kadranın demonstrasyonu önemlidir. Akıntının rengi ve konsantrasyonu gözlenir. Sitoloji yapılabilir fakat yalancı negatif sonuç oranı yüksektir. Sitoloji şüpheli, kitle tespit edilememişse kesin tanı için akıntının geldiği meme duktusu çıkarılarak tanıya gidilmelidir. Tüm palpe edilen (ele gelen) kitlelerde ince iğne aspirasyon biyopsisi gereklidir. Histopatolojik tanı daha değerlidir ve bizi kesin tanıya götürür. Mammografi öncelikle yapılmalıdır. Duktografi özellikle intraduktal papillom tanısında yardımcı olabilir.

Sonuç olarak tek taraflı, kendiliğinden olan, kanlı akıntılarda mutlaka tanının konması gerekmektedir.Ayrıca unutmamamız gereken önemli bir nokta ise, akıntının gelip gelmediğini kontrol için kesinlikle meme başını uyarmamalıyız. Akıntı var ise zaten gelecektir.
 
X