17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra ne yapıldı?
Sanıkların yargılanmaları gerekirken, tam tersine yolsuzlukların üstü örtülmeye çalışıldı…
Savcıya ifade vermeye gidilmedi…
Operasyonu yapan polisler ve savcılar darmadağın edildi, yeni savcılar tayin edilip, yeni mahkemeler kuruldu…
Ülke âdeta bölündü. Adalet yok oldu, yargı yerle bir edildi, millet düşman kamplara
ayrıldı…
Peki, tüm bu yapılanlar, yasalara göre suç değil mi?
Elbette ki suç! Ve bunun hesabını vermek zorundalar.
Hesap nasıl verilir?
Yargılanarak!
* * * *
Bunları ben söylemiyorum. Ülkemizin önde gelen hukukçularından olan Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk söylüyor.
17 Aralık’tan sonra, Başbakan Tayyip Erdoğan’a, hukuksuzlukları değerlendiren “5 açık mektup” yazan Sami Selçuk, onun ‘yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını’ hükümete karşı bir darbe olarak değerlendirmesini eleştirerek diyor ki:
“Türkiye, askerlerin darbe yapmasına alıştı. Sivillerin darbe yapması bugüne kadar hiç görülmedi. Yolsuzluk soruşturmalarını darbe diye adlandırmak doğru değil.
Darbelerin tanımı yasalarda bellidir. Benim kanaatim ‘A’dan Z’ye kadar safsatadır.
…Hiç kimse bundan kurtulacağını ummasın. Yarın mutlaka göreceksiniz, bunların hakkında kovuşturma yapılacaktır. Suçları da büyük ölçüde sabit olmuştur. Yapılan eylemler bellidir, hepsi de mahkûm olacaktır!”
* * * *
Masumiyetin kabadayılıkla, yasalara aykırı davranışlarla ispat edilemeyeceğini belirten Prof. Sami Selçuk, şöyle devam ediyor:
“Ben masumum diyorsanız yargıya başvuracaksınız!
Suçsuzluğunuzu kanıtlarsanız, haklılığın hem tadını çıkarır, hem güçlenirsiniz. Ama yargıdan kaçarsanız, hakkınızdaki
iddiaları ömür boyu sırtınızda bir kambur gibi taşır, tarihe öyle geçersiniz.”
* * * *
“Hukuk, dedikodu ile uğraşmaz, gevezelik yapmaz. Olayları doğrulayan kanıtlarla uğraşır.
Tek yol, yargıya başvurmaktır!
Yargıya başvurmakla, olayın doğruluğunu benimsemiş olmazsınız. Tam tersine, hem iftirayı, hem de sahteciliği dile getirmiş olursunuz.
‘Bunlar paralel yapı’ v.s. gibi varsayımlarla gülünüp geçilesi yollara lütfen tenezzül etmeyin!
‘Paralel yapı’ şeytanını taşlayıp hiçbir yere varamazsınız. Siz yargıya başvurmuyorsunuz, halka ‘Yalan bunlar’ diyorsunuz.
Bu iddiaların kanıtlama yeri halk değildir. Yüzde 99 oy alsanız bile aklanmış mı olacaksınız? Bu işler yargı önünde olur.
Yargının önünde olaylar, iddialar tartılır, sayılmaz!
Halka başvurduğunuz zaman oylar sayılır, tartılmaz!”
* * * *
Hukuk Profesörü Sami Selçuk Hoca’nın dediği gibi, iddiaların temizlenme yeri sandık değildir, yargıdır, yargı kararıdır!
Deniz Feneri davası gibi bunların da üzerinin örtülmesi, kamu vicdanını daha da yaralayacak, yargıdan yakalarını kurtarsalar bile toplum vicdanında mahkûm olmaktan kurtulamayacaklar!
RAHMİ TURAN