Kendi deneyimlerimden uzun uzun bahsedeyim umarım işinize yarayacak birşeyler bulursunuz.
15-25 yaş arasını ailemden kaynaklı bol travmalı manipülasyonlu ağır sorumluluk altında ve suistimal edilerek geçirdim(cinsel değil). Evlendikten sonra ortamdan uzaklaşmam çok az fayda sağladı. Bu süreçte aynı psikolog ile uzun süre çalıştım. İki sene kadar. Şöyle ki seanslar sırasında mimiksiz ve duygusuz olmaları bilerek ve her hastaya yaptıkları birşey çünkü duygularını belli ederlerse bu sizin anlatacaklarınızı ve anlatma şeklinizi etkileyor. Başlarda sinir bozucudur fakat zamanla bunun daha konforlu olduğunu fark ediyorsunuz zaten terapistinizle bağ da kurmuş oluyorsunuz. Kırmızı oda mıydı adı hatırlamıyorum ama o dizideki gibi terapi yapılmıyor gerçek hayatta. Terapiste sinirlenmek, ne anlatacağını bilememek, seanslar sırasında ağlama krizlerine girmek, bağırmak ne bileyim aklınıza gelecek insani ne varsa çok normaldir ve sizi asla bunlar için yargılamazlar.
Depresyon hakkında keşfettiğim şeyler ise ilk olarak kesinlikle aniden ortaya çıkan bir hastalık değil bir birikim. İkincisi geçmişle ilgili. Üçüncüsü beynimiz bizi korumak için bazen kötü anılarımızı silebiliyor. Sebebine gelince, bunu sizden başka kimse bilemez. Dünyanın en iyi terapistine gidip en iyi ilacı kullansanız da bu zihninizde yapacağınız yolculukla alakalı birşey. Bu konuda klişe ama çok sevdiğim bir söz vardır:
Eki Görüntüle 3290711 Sebep bulmaya bu kadar odaklanmanız başlı başına bir seans konusu mesela. Tek bir olay veya kişi buna neden olmuş olamaz. Nelerin neden olduğunu hatırlamak sizin için neden bu kadar önemli? Geçmişi değiştirebilecek misiniz? Önceki yaşamınızda çok enerjik olduğunuzdan bahsetmişsiniz. Belki de ruhunuzun bir molaya, dinlenmeye ihtiyacı vardı ve size bir sürü uyarı gönderdi. Siz görmezden geldikçe de böyle bir yol buldu? Eskisi gibi olmanız zaten mümkün değil herhangi bir hastalığınız olmasa bile her gün yeni birşeyler deneyip öğreniyoruz ve her gün değişiyoruz. Yeni benliğinizin de eskisi kadar saygı duyulası ve sevilesi olduğundan eminim.
Ağlama krizlerine gelince maalesef bu bende de bitmiş birşey değil ve üç sene önce sinir kriziyle kokteyl şeklinde gelmeye başladı. Bazen kontrol hissinin bende olmaması korkutuyor ama o an vücudumun ve zihnimin buna ihtiyacı varsa yaşanabilir. Neden olmasın? Herkes zaman zaman rahatlamaya ihtiyaç duyar ve bu kadar insani çok az şey var. Sadece bizim diğer insanlardan daha sık rahatlamaya ihtiyacımız oluyor hepsi bu. İlacınıza alıştıkça veya ileride doz arttırımı yapıldıkça(doktorunuz uygun görürse) azalacağını tahmin ediyorum.
Anksiyete konusunda ise öğrendiğim iki şey var. İlki geleceği düşünmekle ilgili olduğu. İkincisi ise kafamda canlandırdığım senaryoların %99.9 oranında gerçekleşmediği.
Enerjinizin uyuştuğu bir terapistle uzun süreli ve düzenli terapi yapmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Kendi kendinizi iyileştirme konusunda size çok faydası dokunacağından eminim. İyileşme de tıpkı depresyon gibi adım adım ilerleyen bir süreç fakat kendimize verebileceğimiz en güzel hediye.
Umarım yazdıklarım bir nebze faydalı olmuştur ve bilmeden sizi kırabilecek birşey söylememişimdir. Uzun olduğu için kusura bakmayın.