KIZILLAR
Alev alev saçların büyüsü
Çok az görülen kızıl saçlar, alev alev büyüsüyle, tarih boyunca insanların hayal gücünü hep harekete geçirdi. Bugün, bilimsel araştırmalar sayesinde, saçlara bu rengi verenin faomelanin pigmenti olduğunu biliyoruz. Nedeninin açıklanamadığı eski çağlarda ise, kızıl saçın insanlara iyi ya da kötü, çok sayıda özel nitelikler kazandırdığına inanılıyordu.
Kızıl saçlıların nüfus oranı
Kızıl, tüm kıtalarda hem en dikkat çekici hem de en az rastlanan saç rengiydi. Asya ve Afrika'da, toplam nüfus içindeki oranı %1'in altında kalıyor. Almanya'da nüfusun yakla*şık %2'si doğal kızıl, ABD'de ve ıngiltere'de ise bu oran %4'lerde... %11-14 gibi yüksek bir oran da ıskoçya'da yaşıyor.
Romalı erkekler, altınımsı Germen kızılını özgürlüğün ve gücün simgesi olarak görüyorlardı
Onlar da Alpler'in kuzeyindeki ülkelerde yaşayan insanlar gibi görünmek istiyorlar; hatta, bu amaçla basit hilelere başvu*ruyorlardı: Tarihçi Suetoo'a göre ge*neral Caligula, seferlerinde tutsak al*dığı kızıl saçlı Galliler'i Germen ola*rak tanıtıyordu.
Romalı erkekler, altınımsı Germen kızılını özgürlüğün ve gücün simgesi olarak görüyorlardı
Onlar da Alpler'in kuzeyindeki ülkelerde yaşayan insanlar gibi görünmek istiyorlar; hatta, bu amaçla basit hilelere başvu*ruyorlardı: Tarihçi Suetoo'a göre ge*neral Caligula, seferlerinde tutsak al*dığı kızıl saçlı Galliler'i Germen ola*rak tanıtıyordu.
Germenler ise kızıl rengi, savaş ar*zularının simgesi seçmişlerdi
Gere*ken saldırganlığa ulaşabilmek için kı*zıl rengin dozajını iyice abartıyorlar*dı. Korkunç yeleleriyle düşmanları etkileyebilmek için, saçlarını savaş öncesinde sülüğen, toprak sarısı ve civa sülfıdi ya da kayın külünden yapılan merhemlerle boyuyorlardı.
Ortaçağ'da kızıl rengin kötülükleri çağırdığına inanılıyor ve kızıl kafalılardan kesinlikle özel arkadaş edinilmemesini öğütleniyordu. Çünkü, kızıl saç Tanrı'nın verdiği bir cezaydı ve Tanrı'yı yadsımak gibi bir günah iş*lendiğinde, bunun cezası ailelerin son*raki nesillerine bile aktarılabiliyordu.
Şeytan ve Çingenelerin, ailelere kızıl saçlı bir çocuk konusunda bed*dua etmelerinden de çok korkuyor*lardı.
Buna engel olmak için sadece Ay'ın büyümeye başladığı günlerde çocuk yapmak gerekiyordu. Hamile kadınlar Meryem Ana'ya bir mum adayıp sonra da kesinlikle ateşe bak*mamaya dikkat etmeliydi. Yanan bir ev ya da ocağa bakarlarsa lanetten kurtulmaları mümkün olmuyordu.
Minik kızıl kafalılara, istenmeyen bu renkten kurtulabilmeleri için eziyet verici işlemler uygulanıyordu. Başları, kesilmiş süt ile veya kaynamış nane yapraklarıyla yıkanıyor ya da saçları kurşun taraklarla taranıyordu. Bazı çevrelerde saçın uzayan ilk bölümü kesiliyor ve saçın rengi koyulaşsın di*ye çayırların altına gömülüyordu.
Kızıllar ve genetik
Mendel Yasalan'na göre, kalıtsal özellikler başat ve çekinik olarak farklılık gösteriyordu. Saç renkle*rinde sarı ve kızıl çekinik özelliğe sahipti. Ama bu arada genetik bi*limciler, kalıtsal özelliklerin sadece başatlık ya da çekinildiğe bağlı ol*madığını, iklimin, çevresel koşulla*rın ve henüz tanımlanmamış daha birçok genetik faktörün daha rol oy*nadığını buldular. Genetik bilgi, ba*zı insanlarda gizli de kalsa sonraki nesillere aktarılmaya devam ediyordu. Ancak ne zaman, nerede ve kimde tekrar ortaya çıkacağı önceden tahmin edilemiyordu.
ınsan genetiğini inceleyen bilim adamları, geçmişi araştırıp tarihi yanılgıları ortaya çıkarabilecek bir aşamaya geldiler. Örneğin Keltler, yaygın bir inanışa göre, kızıl saçlı bir halktı. Ancak son elde edilen bilimsel bilgilere göre, kesin olan tek bir şey vardı; Keltler açık renk pigmentlere sahiptiler.
Şaçlardaki kızıl rengin bir rahatsızlık olduğu tamamen uydurma
Açık sarıdan siyah ve kızıla kadar, tüm saç renkleri melanin ve faomelanin adındaki renk pigmentleri tarafından belirleniyor. Ömela-nin olarak da bilinen melanin, koyu kahverengi bir pigment. Faomelanin grubu pigmentler kızıl renk maddesinden oluşuyor. Açık sarı saçlar, Ömelanin pigmentini hiç içermiyor, çok az faomelanin içeriyor. Açık sarı ile parlak tuğla kızılı arasındaki tüm tonlar, faomelanin pigmentinin artan miktarına göre ortaya çıkıyor. Kahverengi ile kızıl kahverengiye kadar olan tonlar, faomelaninin yanında ömelaninin de bulunmasıyla meydana geliyor. Faomelaninin demir içerdiği ve kızıl saçların demirden zengin olduğu tezi de yanlış.
Melanin pigmenti cilde de rengini veriyor. Cildin rengini epiderma tabakasında melanositler üretiyor. Bu hücreler, kahverengi rengini, güneşin yardımıyla gerçekleştirilen bir sentez sonucu ortaya çıkıyorlar. Güçlü güneş ışınları, sentezi artırıyor ve cildin bronzlaşmasını sağlıyor. Işık zayıfladıkça sentez azalıyor ve cilt soluklaşıyor. Soluk renkli kızıl saçlılar, öteki insanlar kadar melanosit hücresine sahip. Ama bu insanlarda melanin üretiminin o kadar etkin olmadığı sanılıyor. Bu nedenle, derilerinin keratin tabakası da daha ince ve ışığa daha duyarlı, yabancı nesneler daha çabuk ciltten içeriye girebiliyor, alerjiye yatkınlık daha belirgin. Bunun nedeni ise, henüz bulunamadı.
Beş yıl önce Nevvcastle Üniversitesi'nde görevli ıngiliz uzmanlar, kızıl saçtan sorumlu kalıtım maddesini araştırırlarken, insanların 16. ve 23. kromozomlarında, tenin açık ya da koyu olmasını sağlayan geni keşfettiler. MC1R olarak adlandırılan bu gen, melanin pigmenti üretiminin düzenlenmesinde rol oynuyor; melanosit hücreleri ile bunları uyaran hormonlar arasındaki iletişimi sağlayan reseptörleri taşıyor. ıngilizler, kızıl saçlılar üzerinde yaptıkları araştırmada bazı genetik değişimler de saptadılar. Bilim adamları, kızıl saçların ortaya çıkmasında, MC1R geninin dışında, henüz bilinmeyen başka genetik faktörlerin de etkili olduğunu vurguluyorlar. Ancak çiller konusunda çelişkili açıklamalar yapıyorlar. Bunları, ben ya da iyi huylu tümörlere ya da güneş ışığının yol açtığı kalıtsal değişikliklere işaret eden lekeler olarak değerlendiriyorlar. Çillerin başat kalıtsal özelliğe sahip olduğu ise kesin.
Kötülük simgesinden modaya geçiş
ınsanlar, bazı belirli başlıklardan yola çıkıp ellerine bir fırça alıyorlar ve tahminlerden, vahiylerden ve önyargılardan yola çıkarak fantezilerini konuşturuyorlar. Ortaçağ'daki ressamlar, az görülen ve çözülemeyen kızılları, genellikle kötüyü tasvir etmek için kullanmışlardı. Rönesans döneminde bilim ve bilgi için çabalayan "Aydınlanma Çağı" insanı, kızıl insanların pozitif yönlerini gün ışığına çıkardılar. Bu akıma sanat da katıldı. Sandro Botticelli, Meryem Ana ve efsanevi güzelleri zarif, açık tenli, kızıl-sarı saçlı ve sanatsal bir şekilde tasvir etmişti. Kızıl-sarı renk, "Urbino'lu Venüs", " Tüylü Şapkalı Kız" ve" Kürklü Kız"a cezbeden bir güzellik kazandırıyordu. Kızıl-sarı, zengin tabaka arasında gerçek bir modaya dönüştü. Soylu ıtalyan kadınları saçlarını kızıl yapmak için kına tozu yerine özel hazırlanmış boyalar kullandılar.
ıngiltere kızıl hükümdarlar diyarı
Aynı dönemlerde ıngiliz sarayının tahtında doğal kızıl saçlı hükümdarlar oturayorlardı. Altı eşinden ikisini öldürten ve ıngiltere'yi Katolik Kilisesi'nden ayıran VIII. Henry bunlardan biriydi. Bu kaba kral, korkunç kızıllara örnek gösteriliyordu. Kızı I. Elisabeth de, babasından daha iyi biri üne sahip değildi. Kraliçe, soğukkanlı bir şekilde, rakibesi Marie Stuart'ın kellesini istemişti.
Hırslı ve yetenekli bir yönetici olan l. Elisabeth, 1558-1603 yıllan arasındaki uzun yönetim döneminde, ıngiltere'yi Avrupa'nın en büyük gücü haline getirdi ve kültürel gelişmeler sağladı. Doğal olarak o da genç bir kadındı, zaman içinde evlendi ve hemcinsleri için moda ve güzellik ideali oldu.
Elisabeth, parlak beyaz ten renginden dolayı "Fildişi Dünyası'nın Kraliçesi" olarak da anılıyordu. Diğer tüm kızıllar gibi ne yazık ki onun da bir sorunu vardı: çilleri... Toplum önüne çıkarken cildine, koyu tenli Romalı kadınların kullandığı, kireç ve çeşitli bitkilerin özlerinden oluşan soluk beyaz renkli bir macun sürüyordu. Ancak, bu zehirli macun cildini parçalıyordu. Kraliçe bu görüntüyü kapatabilmek için macunu daha kaim sürmek zorunda kalıyordu.
Soluk ten, zenginliğin ve asaletin simgesi kabul edildi
19.yüzyıla kadar soluk ten, zenginliğin ve asaletin simgesi kabul edildi. Sadece çiftçiler ve açık havada çalışan köleler bronzlaşıyor ve çillerle kaplanıyorlardı. Barok ve rokoko döneminde, kızıl saçlı kadınlar güzellik tahtından tekrar indirildiler. Kızıllar, hem saçları hem de tenleriyle ayıplanmamak için daha çok makyaj yapmak zorunda kaldılar.
19. yüzyılın kadınları. Tanrı'nın verdiği bu özelliklere daha az tehlikeli yöntemlerle müdahale ediyorlardı. Güneşin çil oluşturan ışıklarından korunabilmek için şapka ve şemsiye kullandılar. Günümüzde de deri hastalıkları uzmanları, oluşan ozon deliği nedeniyle tüm açık tenlilere güneşten korunmayı öneriyorlar.
Şeytan'ın rengi, aynı zamanda cadıların, onun hizmetçileri ve arkadaşlarının da rengiydi
Gerçekte, kızıl renk tüm insanları tedirgin ediyor. Rönesans dönemindeki kızıl saç akımı, eğitimli üst tabaka ve estetikçiler tarafından özel bir gariplik olarak görüldü. Sıradan halk böyle düşünmüyordu. Şeytan'ın rengi, aynı zamanda cadıların, onun hizmetçileri ve arkadaşlarının da rengiydi. Gözlerini çevreleyen kızıl teni ve saçıyla bir hilkat garibesi ya da kırmızı eteği, çorabı ve mendiliyle büyücü olarak görüyorlardı.
Rönesans döneminin başlangıcından 18. yüzyıla kadar, tüm kadınlar cadı olarak damgalanma tehlikesi yaşadılar. Katolik engizisyoncuları, Protestan kilise adamlarıyla birlikte kadınlara karşı büyük bir savaş başlattılar. Bu dönemde Avrupa'da yaklaşık 100.000 kadın Şeytan'ın işbirlikçisi ya da büyücü diye nitelenerek işkence gördü, yakıldı, asıldı ve boğuldu. ıyi kadınlar Cennet'te olanlardı, yeryüzündeki kadınlar kesinlikle çok kötüydü. Bu şizofren mantıkla kilise ve normal mahkemeler yaşlı, genç, güzel, çirkin tüm kadınları, yardımcıları olarak gördükleri erkekleri ve hatta çocukları yaktılar. Bu ortamda kızıl saçlar büyücülüğün kesin bir simgesi sayılıyor; ama tek işareti sayılmıyordu.
:20. yüzyılın kadınları çarkı tersine çevirmeyi başardılar
Cadıların imajı değişti. Kadınların bakış açısıyla, büyücüler son derece ilginç varlıklardı. Kızıl saç, eşitliği ve özgürlüğü arayan kadınların simgesi oldu. Kadın; savaşçı, bilinçli, dinamik, başarılı, güçlü ve aynı zamanda erotik olma*lıydı. Yeni örnekleri sinema ve mü*zik dünyasında da ortaya çıktı. Vamp görünümüyle Rita Hayworth, narin yapısıyla Katherine Hepburn karak*teristik Shirley MacLaine, duygulu ısabella Huppert...
Ya erkekler?
Günümüzde hiçbir yerde saçını ve sakalını kızıla boya*yan erkek kalmadı. Kızıl kafalılar ara*sında başarının simgesi olanların sayı*sı oldukça az: Boris Becker gibi başa*rılı sporcular, Bernhard Paul gibi pal*yaçolar, sinema ustası Woody Ailen ya da komedi ustası Piet Klocke...
Psikologlar, kızıl saçlı erkeklerin kendilerini çekici bulmadıkların söy*lüyorlar. Bu eksikliklerini gizleyebil*mek için saldırganca davrandıklarını ve çirkin, komik olmaktan da çekin*mediklerini belirtiyorlar.
Kızıllar, yok mu olacak? Çoğalacaklar mı?
Yazar Irmela Hannover kitabının sonunda, kızıl saçlıların çekinik ka*lıtsal özellikleri nedeniyle bir gün yok olup gidebileceğini belirtiyor. Ama bilim adamları, bu savı saçma buluyorlar.
alıntıdır.
kızılları bu kadar tanıttıktan sonra kızıl saçlı ünlülere şöyle bir bakalım. doğal yada boya...ama gerçekten kızıl saç çarpıcı bir renk.
Alev alev saçların büyüsü
Çok az görülen kızıl saçlar, alev alev büyüsüyle, tarih boyunca insanların hayal gücünü hep harekete geçirdi. Bugün, bilimsel araştırmalar sayesinde, saçlara bu rengi verenin faomelanin pigmenti olduğunu biliyoruz. Nedeninin açıklanamadığı eski çağlarda ise, kızıl saçın insanlara iyi ya da kötü, çok sayıda özel nitelikler kazandırdığına inanılıyordu.
Kızıl saçlıların nüfus oranı
Kızıl, tüm kıtalarda hem en dikkat çekici hem de en az rastlanan saç rengiydi. Asya ve Afrika'da, toplam nüfus içindeki oranı %1'in altında kalıyor. Almanya'da nüfusun yakla*şık %2'si doğal kızıl, ABD'de ve ıngiltere'de ise bu oran %4'lerde... %11-14 gibi yüksek bir oran da ıskoçya'da yaşıyor.
Romalı erkekler, altınımsı Germen kızılını özgürlüğün ve gücün simgesi olarak görüyorlardı
Onlar da Alpler'in kuzeyindeki ülkelerde yaşayan insanlar gibi görünmek istiyorlar; hatta, bu amaçla basit hilelere başvu*ruyorlardı: Tarihçi Suetoo'a göre ge*neral Caligula, seferlerinde tutsak al*dığı kızıl saçlı Galliler'i Germen ola*rak tanıtıyordu.
Romalı erkekler, altınımsı Germen kızılını özgürlüğün ve gücün simgesi olarak görüyorlardı
Onlar da Alpler'in kuzeyindeki ülkelerde yaşayan insanlar gibi görünmek istiyorlar; hatta, bu amaçla basit hilelere başvu*ruyorlardı: Tarihçi Suetoo'a göre ge*neral Caligula, seferlerinde tutsak al*dığı kızıl saçlı Galliler'i Germen ola*rak tanıtıyordu.
Germenler ise kızıl rengi, savaş ar*zularının simgesi seçmişlerdi
Gere*ken saldırganlığa ulaşabilmek için kı*zıl rengin dozajını iyice abartıyorlar*dı. Korkunç yeleleriyle düşmanları etkileyebilmek için, saçlarını savaş öncesinde sülüğen, toprak sarısı ve civa sülfıdi ya da kayın külünden yapılan merhemlerle boyuyorlardı.
Ortaçağ'da kızıl rengin kötülükleri çağırdığına inanılıyor ve kızıl kafalılardan kesinlikle özel arkadaş edinilmemesini öğütleniyordu. Çünkü, kızıl saç Tanrı'nın verdiği bir cezaydı ve Tanrı'yı yadsımak gibi bir günah iş*lendiğinde, bunun cezası ailelerin son*raki nesillerine bile aktarılabiliyordu.
Şeytan ve Çingenelerin, ailelere kızıl saçlı bir çocuk konusunda bed*dua etmelerinden de çok korkuyor*lardı.
Buna engel olmak için sadece Ay'ın büyümeye başladığı günlerde çocuk yapmak gerekiyordu. Hamile kadınlar Meryem Ana'ya bir mum adayıp sonra da kesinlikle ateşe bak*mamaya dikkat etmeliydi. Yanan bir ev ya da ocağa bakarlarsa lanetten kurtulmaları mümkün olmuyordu.
Minik kızıl kafalılara, istenmeyen bu renkten kurtulabilmeleri için eziyet verici işlemler uygulanıyordu. Başları, kesilmiş süt ile veya kaynamış nane yapraklarıyla yıkanıyor ya da saçları kurşun taraklarla taranıyordu. Bazı çevrelerde saçın uzayan ilk bölümü kesiliyor ve saçın rengi koyulaşsın di*ye çayırların altına gömülüyordu.
Kızıllar ve genetik
Mendel Yasalan'na göre, kalıtsal özellikler başat ve çekinik olarak farklılık gösteriyordu. Saç renkle*rinde sarı ve kızıl çekinik özelliğe sahipti. Ama bu arada genetik bi*limciler, kalıtsal özelliklerin sadece başatlık ya da çekinildiğe bağlı ol*madığını, iklimin, çevresel koşulla*rın ve henüz tanımlanmamış daha birçok genetik faktörün daha rol oy*nadığını buldular. Genetik bilgi, ba*zı insanlarda gizli de kalsa sonraki nesillere aktarılmaya devam ediyordu. Ancak ne zaman, nerede ve kimde tekrar ortaya çıkacağı önceden tahmin edilemiyordu.
ınsan genetiğini inceleyen bilim adamları, geçmişi araştırıp tarihi yanılgıları ortaya çıkarabilecek bir aşamaya geldiler. Örneğin Keltler, yaygın bir inanışa göre, kızıl saçlı bir halktı. Ancak son elde edilen bilimsel bilgilere göre, kesin olan tek bir şey vardı; Keltler açık renk pigmentlere sahiptiler.
Şaçlardaki kızıl rengin bir rahatsızlık olduğu tamamen uydurma
Açık sarıdan siyah ve kızıla kadar, tüm saç renkleri melanin ve faomelanin adındaki renk pigmentleri tarafından belirleniyor. Ömela-nin olarak da bilinen melanin, koyu kahverengi bir pigment. Faomelanin grubu pigmentler kızıl renk maddesinden oluşuyor. Açık sarı saçlar, Ömelanin pigmentini hiç içermiyor, çok az faomelanin içeriyor. Açık sarı ile parlak tuğla kızılı arasındaki tüm tonlar, faomelanin pigmentinin artan miktarına göre ortaya çıkıyor. Kahverengi ile kızıl kahverengiye kadar olan tonlar, faomelaninin yanında ömelaninin de bulunmasıyla meydana geliyor. Faomelaninin demir içerdiği ve kızıl saçların demirden zengin olduğu tezi de yanlış.
Melanin pigmenti cilde de rengini veriyor. Cildin rengini epiderma tabakasında melanositler üretiyor. Bu hücreler, kahverengi rengini, güneşin yardımıyla gerçekleştirilen bir sentez sonucu ortaya çıkıyorlar. Güçlü güneş ışınları, sentezi artırıyor ve cildin bronzlaşmasını sağlıyor. Işık zayıfladıkça sentez azalıyor ve cilt soluklaşıyor. Soluk renkli kızıl saçlılar, öteki insanlar kadar melanosit hücresine sahip. Ama bu insanlarda melanin üretiminin o kadar etkin olmadığı sanılıyor. Bu nedenle, derilerinin keratin tabakası da daha ince ve ışığa daha duyarlı, yabancı nesneler daha çabuk ciltten içeriye girebiliyor, alerjiye yatkınlık daha belirgin. Bunun nedeni ise, henüz bulunamadı.
Beş yıl önce Nevvcastle Üniversitesi'nde görevli ıngiliz uzmanlar, kızıl saçtan sorumlu kalıtım maddesini araştırırlarken, insanların 16. ve 23. kromozomlarında, tenin açık ya da koyu olmasını sağlayan geni keşfettiler. MC1R olarak adlandırılan bu gen, melanin pigmenti üretiminin düzenlenmesinde rol oynuyor; melanosit hücreleri ile bunları uyaran hormonlar arasındaki iletişimi sağlayan reseptörleri taşıyor. ıngilizler, kızıl saçlılar üzerinde yaptıkları araştırmada bazı genetik değişimler de saptadılar. Bilim adamları, kızıl saçların ortaya çıkmasında, MC1R geninin dışında, henüz bilinmeyen başka genetik faktörlerin de etkili olduğunu vurguluyorlar. Ancak çiller konusunda çelişkili açıklamalar yapıyorlar. Bunları, ben ya da iyi huylu tümörlere ya da güneş ışığının yol açtığı kalıtsal değişikliklere işaret eden lekeler olarak değerlendiriyorlar. Çillerin başat kalıtsal özelliğe sahip olduğu ise kesin.
Kötülük simgesinden modaya geçiş
ınsanlar, bazı belirli başlıklardan yola çıkıp ellerine bir fırça alıyorlar ve tahminlerden, vahiylerden ve önyargılardan yola çıkarak fantezilerini konuşturuyorlar. Ortaçağ'daki ressamlar, az görülen ve çözülemeyen kızılları, genellikle kötüyü tasvir etmek için kullanmışlardı. Rönesans döneminde bilim ve bilgi için çabalayan "Aydınlanma Çağı" insanı, kızıl insanların pozitif yönlerini gün ışığına çıkardılar. Bu akıma sanat da katıldı. Sandro Botticelli, Meryem Ana ve efsanevi güzelleri zarif, açık tenli, kızıl-sarı saçlı ve sanatsal bir şekilde tasvir etmişti. Kızıl-sarı renk, "Urbino'lu Venüs", " Tüylü Şapkalı Kız" ve" Kürklü Kız"a cezbeden bir güzellik kazandırıyordu. Kızıl-sarı, zengin tabaka arasında gerçek bir modaya dönüştü. Soylu ıtalyan kadınları saçlarını kızıl yapmak için kına tozu yerine özel hazırlanmış boyalar kullandılar.
ıngiltere kızıl hükümdarlar diyarı
Aynı dönemlerde ıngiliz sarayının tahtında doğal kızıl saçlı hükümdarlar oturayorlardı. Altı eşinden ikisini öldürten ve ıngiltere'yi Katolik Kilisesi'nden ayıran VIII. Henry bunlardan biriydi. Bu kaba kral, korkunç kızıllara örnek gösteriliyordu. Kızı I. Elisabeth de, babasından daha iyi biri üne sahip değildi. Kraliçe, soğukkanlı bir şekilde, rakibesi Marie Stuart'ın kellesini istemişti.
Hırslı ve yetenekli bir yönetici olan l. Elisabeth, 1558-1603 yıllan arasındaki uzun yönetim döneminde, ıngiltere'yi Avrupa'nın en büyük gücü haline getirdi ve kültürel gelişmeler sağladı. Doğal olarak o da genç bir kadındı, zaman içinde evlendi ve hemcinsleri için moda ve güzellik ideali oldu.
Elisabeth, parlak beyaz ten renginden dolayı "Fildişi Dünyası'nın Kraliçesi" olarak da anılıyordu. Diğer tüm kızıllar gibi ne yazık ki onun da bir sorunu vardı: çilleri... Toplum önüne çıkarken cildine, koyu tenli Romalı kadınların kullandığı, kireç ve çeşitli bitkilerin özlerinden oluşan soluk beyaz renkli bir macun sürüyordu. Ancak, bu zehirli macun cildini parçalıyordu. Kraliçe bu görüntüyü kapatabilmek için macunu daha kaim sürmek zorunda kalıyordu.
Soluk ten, zenginliğin ve asaletin simgesi kabul edildi
19.yüzyıla kadar soluk ten, zenginliğin ve asaletin simgesi kabul edildi. Sadece çiftçiler ve açık havada çalışan köleler bronzlaşıyor ve çillerle kaplanıyorlardı. Barok ve rokoko döneminde, kızıl saçlı kadınlar güzellik tahtından tekrar indirildiler. Kızıllar, hem saçları hem de tenleriyle ayıplanmamak için daha çok makyaj yapmak zorunda kaldılar.
19. yüzyılın kadınları. Tanrı'nın verdiği bu özelliklere daha az tehlikeli yöntemlerle müdahale ediyorlardı. Güneşin çil oluşturan ışıklarından korunabilmek için şapka ve şemsiye kullandılar. Günümüzde de deri hastalıkları uzmanları, oluşan ozon deliği nedeniyle tüm açık tenlilere güneşten korunmayı öneriyorlar.
Şeytan'ın rengi, aynı zamanda cadıların, onun hizmetçileri ve arkadaşlarının da rengiydi
Gerçekte, kızıl renk tüm insanları tedirgin ediyor. Rönesans dönemindeki kızıl saç akımı, eğitimli üst tabaka ve estetikçiler tarafından özel bir gariplik olarak görüldü. Sıradan halk böyle düşünmüyordu. Şeytan'ın rengi, aynı zamanda cadıların, onun hizmetçileri ve arkadaşlarının da rengiydi. Gözlerini çevreleyen kızıl teni ve saçıyla bir hilkat garibesi ya da kırmızı eteği, çorabı ve mendiliyle büyücü olarak görüyorlardı.
Rönesans döneminin başlangıcından 18. yüzyıla kadar, tüm kadınlar cadı olarak damgalanma tehlikesi yaşadılar. Katolik engizisyoncuları, Protestan kilise adamlarıyla birlikte kadınlara karşı büyük bir savaş başlattılar. Bu dönemde Avrupa'da yaklaşık 100.000 kadın Şeytan'ın işbirlikçisi ya da büyücü diye nitelenerek işkence gördü, yakıldı, asıldı ve boğuldu. ıyi kadınlar Cennet'te olanlardı, yeryüzündeki kadınlar kesinlikle çok kötüydü. Bu şizofren mantıkla kilise ve normal mahkemeler yaşlı, genç, güzel, çirkin tüm kadınları, yardımcıları olarak gördükleri erkekleri ve hatta çocukları yaktılar. Bu ortamda kızıl saçlar büyücülüğün kesin bir simgesi sayılıyor; ama tek işareti sayılmıyordu.
:20. yüzyılın kadınları çarkı tersine çevirmeyi başardılar
Cadıların imajı değişti. Kadınların bakış açısıyla, büyücüler son derece ilginç varlıklardı. Kızıl saç, eşitliği ve özgürlüğü arayan kadınların simgesi oldu. Kadın; savaşçı, bilinçli, dinamik, başarılı, güçlü ve aynı zamanda erotik olma*lıydı. Yeni örnekleri sinema ve mü*zik dünyasında da ortaya çıktı. Vamp görünümüyle Rita Hayworth, narin yapısıyla Katherine Hepburn karak*teristik Shirley MacLaine, duygulu ısabella Huppert...
Ya erkekler?
Günümüzde hiçbir yerde saçını ve sakalını kızıla boya*yan erkek kalmadı. Kızıl kafalılar ara*sında başarının simgesi olanların sayı*sı oldukça az: Boris Becker gibi başa*rılı sporcular, Bernhard Paul gibi pal*yaçolar, sinema ustası Woody Ailen ya da komedi ustası Piet Klocke...
Psikologlar, kızıl saçlı erkeklerin kendilerini çekici bulmadıkların söy*lüyorlar. Bu eksikliklerini gizleyebil*mek için saldırganca davrandıklarını ve çirkin, komik olmaktan da çekin*mediklerini belirtiyorlar.
Kızıllar, yok mu olacak? Çoğalacaklar mı?
Yazar Irmela Hannover kitabının sonunda, kızıl saçlıların çekinik ka*lıtsal özellikleri nedeniyle bir gün yok olup gidebileceğini belirtiyor. Ama bilim adamları, bu savı saçma buluyorlar.
alıntıdır.
kızılları bu kadar tanıttıktan sonra kızıl saçlı ünlülere şöyle bir bakalım. doğal yada boya...ama gerçekten kızıl saç çarpıcı bir renk.
Son düzenleyen: Moderatör: