Kimya Hatun-Saide Kuds

E

EU2

Ziyaretçi
Arkadaşlar birkaç gün önce bitirdiğim ve çok etkilendiğim bir kitabı sizlere önermek istiyorum; Biyaografik bir roman olan ''Kimya Hatun''

Mevlana nın üvey kızı olup, yaşamının bir kısmını onun hareminde geçirmiş olan Kimya adındaki genç bir kızın ilginç ve hüzünlü öyküsü...

O devirde kadınların haremlere kapatılıp esir hayatı yaşamalarını, kız çocuklarının doğumlarının babaların utanç verdiğini, kadın sünnetinden çekilen acıları içiniz burkularak okuyacaksınız.

Mevlana ve özellikle de Şems hakkında öğreneceğiniz gerçekler ise sizi hayal kırklığına uğratacak belkide...
 
Bende merak ediyorum bu kitabı. Kimya Hatun, Kerra hatunun kızıydı sanırım.
 
Banuş'kam önerin üzere okudum kitabı.Ama okuduğuma pişman oldum.Hele son sayfalara geldiğimde gözyaşlarıma hakim olamadım.İçim acıdı.senağlama Çok hüzünlü bir kitap.Ama anlatımı, tasvirleri beğendim sıkmadan akıcı bir ifade ile yazılmış.
 
Banuş'kam önerin üzere okudum kitabı.Ama okuduğuma pişman oldum.Hele son sayfalara geldiğimde gözyaşlarıma hakim olamadım.İçim acıdı.senağlama Çok hüzünlü bir kitap.Ama anlatımı, tasvirleri beğendim sıkmadan akıcı bir ifade ile yazılmış.

Canımcım ya ben günlerce etkisinden kurtulamadım, kızcağız aklımdan çıkmadı :çok üzgünüm:
Birsürü kitap yazıldı Ayşe Hatun , Fatma Hatun.. vs diye ama bu kitap onlardan çok farklı. En etkileyici yanı ise yaşananların gerçekliği ve kadına verilen, dahası verilmeyen değer.

Kitabı merak edip okuyanlardan ricam Kimya Hatunun ruhuna bir fatiha okumaları olucak...
 
Kitabı yeni bitirdim ama sonu hiç aklıma gelmeyecek bir şekildeydi inanamadım.
Mevlana ile ilgili tüm bilgilerimi gözden geçirmem lazıma.s
 
slm arkdaşlar biras önce üye oldum:KK70: sırf bu konu için ben bu hafta içinde 'elif şafak aşk ve ahmet ümit in babı esrar' kitaplarını okdum. ve kafam felaket bi şeklde kariştii .. kimya hatun un ölümü? bu konuda bilgi edinmek istiorum ..kimya hatun kitabını okumadım.. ama benm okuduma göre kimya hatun kerra hatunun kzı değil.. sanırım kimya hatun kitabında öyle yazıor .bu konuda ince bi araştırma yapmak istiorum kimya hatun nasıl öldü?yardımcı olursanıs çok sevinirm şimdiden çok teşekkür ederim..
 
aklınız karışmasın arkadaşlar... kimya hatun, Kerra ve Rumi ye 12 yaşında yetiştirilmek üzere evlatlık verilmiştir.Şems ile isteyerek ve birbirlerini severek evlenmişlerdir.Ve çok mutludurlar. Fakat Kimya evlendikten sonra hastalanarak vefat etmiştir.Şemsi kabullenemeyen, ondan nefret eden ve Kimyaya aşık olan Alaaddin kimyanın ölümünü de şemse mal ederek şemse karşı olanları kışkırtmış onlarla birlikte şemsi öldürmüştür....Kitapta Şems ve Ruminin karakterleri tamamen çarpıtılmıştır...Keşke Kimya Hatun kitabının ödül almış yazarı SAıDE KUDS!!!, Elif Şafak ve Ahmet Ümit gibi kitabının arkasına yararlandığı ve araştırdığı kaynakları yazmış olsaydı....RUMı VE ŞEMS'e bu iki büyük Aşığa Aşk'la...saygıyla....
 
Kimya Hatun'un hayatını roman olarak ele almış, başlıca üç kitap vardır arkadaşlar:

1) Kimya hatun: Saide kuds
2) Aşk: Elif Şafak
3) Bab-ı Esrar:Ahmet Ümit

Bunlardan en sonuncusu Bab-ı Esrar'dır...

Siade Kuds'un ele aldığı "Kimya Hatun" kitabı; onun ilk eseridir.
2006 Parvin Etesami Edebiyat ödülünü almıştır.

Fakat şunu söylemeliyim ki, bu kitap gerekli araştırma yapılmadan, hatta bazı karakterler çarpıtılarak anlatılmıştır.
Belki de, Farsça'dan dilimize yapılan çeviri eksikliklerinden ötürü, edebi değeri düşüktür.

Öncelikle bu üç kitap arasında, en değerli araştırmayı yapmış ve tarihi kaynaklara sadık kalmış olan roman, Elif Şafak 'ın Aşk adlı eseridir.

Saide Kuds'un romanında ise, bazı karakterlerin tamamen çarpıtılması söz konusudur...

Bu konuda, hiç bilgisi olmayan arkadaşlar lütfen düşünçelerini olgunlaştırmak için tek bir kitaba bağlı kalmasınlar...

"1- Kitapta anlatılanlar gerçekten tarihi belgelere mi dayanıyordur; yoksa Saide Kuds, bu dünyaya mal olmuş isimleri kullanarak, kendi romanını mı yazmıştır?

2- Kimya Hatun Kerra'nın öz kızı mıdır? (Kimya Hatun'da yazdığı gibi)
Yoksa onu eğitsin diye, 12 yaşında Mevlana'ya velatlık olarak verilen ve hayaletlerle konuşma yeteneği olan bir köylü kızı mı? (Aşk'da yazdığı gibi)

3- Kimya Şems'le istemeyerek mi evlenmiştir? (Kimya Hatun)
Yoksa, Şems'e aşık olup onunla evlenmeye can mı atmıştır? (Aşk)

4- Kimya Alaeddin ile gerçekten bir ilişki yaşıyor muydu? (Bab-ı Esrar'da Şems onları sevişirken yakalamıştı)
Yoksa Kimya'nın, Alaeddin'e hiç mi ilgisi yoktu? (Aşk)

5- Kimya nasıl öldü? Hastalanarak mı? Şems'in boğazını sıkmasıyla mı?

6- Mevlana bu kadar pasif biri miydi?"

(Alıntı)


Öncelikle ben, Saide Kuds'un romanını hiç beğenmediğimi belirtmeliyim.
Önyargılı yazılmış bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Yazarın ilk kitabı olmasından dolayı, biraz tecrübesizce yazılmış...
Mantık hataları oldukça fazla.

Mesela, o dönemde domates, henüz yiyecek olarak bilinmiyordu.
18. Yüzyıla kadar domates, bir süs bitkisi olarak kullanılıyordu.
Üstelik Anadolu'da domates diye bir sebzeden kimse haberdar değilken; yazar roman kahramanlarına afiyetle bunu yediriyor...

Mevlana ve Şems olayında, çarpıklıklar olduğu iddia ediliyor bu kitapta.



"Şems-i Tebrizi ile Mevlana'nın buluşması çok önceden müjdelenmiş bir olay olarak bilinir.
Evet; bu iki Allah eri, uzun süre bir odada yalnız kalmışlardır, ama burdaki önemli nokta; Eflaki Dede' nin kayıtlara geçirdiği kadarıyla, hiç konuşmamış, kıpırdamamış, uyumamış sadece birbirlerinin gözlerinin içine bakmışlardır.

( Kimya hatunda: çarpık ilişki olarak yansıtılmaya çalışılmış )

Bu geçici inzivadan sonra, Mevlana müjdelenmiş kişiyi bulmuş ve içindeki Allah aşkı inanılmaz derecede artmıştır, şiirler yazmış canlı cansız bütün varlıklara Allah aşkını anlatmıştır.
Tabiki medreseye gitmemeye başlamış, öğrencilerle ilgilenmemeye başlamış.

Şems-i Tebrizi' nin, Konya'yı terketmesinin sebebi ise; Mevlana'daki bu değişimleri kaldıramayan bazı fanatik grupların, Semsi'yi tehdite varan davranışlarındandır.

Konya' yı terkeden Tebrizi'nin ardından, deliye dönen Mevlana'nın durumunu gören mürşitleri, yaptıklarından ötürü pişman olmuşlar ve Mevlana' nın huzurunda kendisinden özür dilemişlerdir.

Bunun üzerine Mevlana; en büyük oğlunu gönderir ve Şems-i Tebrizi' yi Bağdat yakınlarında bulur, geri dönmesi için onu ikna eder ve Şems geri döner.

Mevlana "ahiret güneşi" olarak adlandırdığı Tebrizli derviş Şems-i Tebrizi' yi evinden bir kişiyle evlendirirse, evine girip çıkmasından çevre halkının rahatsız olmayacağını düşünür ve Kimya Hatun'la evlendirir.

Kimya Hatun'un, bilindiği gibi Mevlana'nın küçük oğlu Aleaddin'le yakınlığı vardır. Evlendikten sonra da, anonim kaynaklardan bilindiği kadarıyla Kimya Hatun Aleaddin'le görüşmeye devam eder.

Şems-i Tebrizi, bunu bildiği halde sabrın ve hoşgörünün arkasına sığınır ve karısı Kimya Hatun' u uyarmakla yetinir.

Artık Kimya ile Aleaddin'in görüşmeleri dayanılmaz bir hal aldığı günlerden birinde, Şems bu iki yasak sevgiliyi dolunayın aydınlattığı bir ağaç gölgesinde farkeder.
Sabırlı ve hoşgörülü olmaya çalışır ve görmemiş gibi evine gider, eve vardığında Kimya Hatun'un hala eve gelmediğini görür.
Fazla gecikmeden eve gelen Kimya Hatun' la konuşmak isteyen Şems'i yanlış anlar ve çığlık atmaya başlar.
Şems ise, bu yasak görüşmelerin duyulmamasını istediği için, karısının susması için onun ağzını kapatır; fakat Kimya Hatun susmak bilmez Şems de gücüne hakim olamaz ve Kimya Hatun' un boynunu istemeden kırar.

Aleaddin başta olmak üzere, birçok Şems düşmanı; tekrar Şems'i tehdit etmeye başlar ve bir gece vakti Şems' i Aleaddin'in olduğu yedi (7) kişilik bir gurup bıçaklayarak öldürür.."
(Alıntı)



Tabii bu durum bazı kaynaklara göre daha farklıdır.
Bir çok kaynakta, Şems'in Kimya Hatunu öldürmediği; Kimya'nın bir hastalık yüzünden öldüğü belirtilmektedir.

Bab-ı Esrar isimli kitaba değerlendirecek olursak, bu konuda Melahat Ürkmez'in araştırmaları bize çok güzel ışık tutar...

"Öyle gizler, öyle aşklar ve öyle sırlar vardır ki, ne çözülür ne çözümlenir. Menakıplerde süslenir, katmerlenerek söylenir gider, unutulamaz bir türlü. İşte, Şems’in Kimya Hatun aşkı da bunlardan sadece bir tanesi. Yedi yüz yıldır söylene gelmiş, bir yedi yüz yıl daha söyleneceğe benziyor.

Kasım 2008 tarihinde yayımlanan Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar adlı romanı bildiğim kadarıyla en sonuncusu. Önce eleştirimi yaparak kitap hakkında birkaç görüşümü paylaşmak istiyorum.

Bab-ı Esrar’ı okuyunca bir kez daha anladım ki, tarihi bir roman yazarken iyi bir araştırma yaparak sağlam kaynaklara atıfta bulunulmalı. Ahmet Ümit iyi bir araştırma yapmış ancak yeterli bir araştırma yapamamış. Bunlardan birkaçını aktaracak olursak;


Sayfa 157; “… Günler, haftalar, aylar boyunca bir odada iki kişilik yalnızlığı yaşadılar. Günler sonra kapı açılıp, ikisi de dünyaya merhaba dediğinde ne Şems eski Şems’ti, ne Celâleddin eski Celâleddin. Namazı, vaazı, medresedeki derslerini bıraktı Mevlâna”


Sayfa 239; “…biliyorsunuz, Celâleddin Rûmî, Şems’le karşılaşmadan önce önemli bir mutasavvıftı. Namaz kılar, oruç tutar, camide vaaz, medresede ders verirdi. Ama Şems’le karşılaşmasının ardından bunları bıraktı”


Sayfa 238; “… Aslında bu ahşap sanduka, Mevlâna Celâleddin Rumî’nin sandukasıydı. Rûmî vefat edince, onu defnetmek için babasının yanına getirdiler. Ve oğlunun geldiğini hisseden baba Sultanü’l-Ulema Bahaaddin Veled, büyük bir saygıyla mezarından kalkarak onu selamladı”


Sayfa 364; Hallac-ı Mansur inancının doruğuna ulaştığı, ilâhi aşkından sarhoş olduğu bir anda ‘Ene’l Hak’ diye bağırmaya başlamıştı. Yani ‘ben Tanrıyım’ diyordu. Ortodoks İslâm’a bağlı Abbasi hanedanları bu inanmış sufiyi hemen tutukladılar, yıllarca hapishanelerde tuttuktan sonra halkın gözü önünde, ellerini ayaklarını kesip derisini yüzerek öldürdüler”


Bu yanlışlıkları düzeltecek olursak; Hz.Mevlâna Şems ile halvetten sonra namaz kılmayı, oruç tutmayı bırakmamıştır. Hatta menakıp kitaplarında halvet halindeyken eşi Kerra Hatun’un ne yaptıklarını merak edip anahtar deliğinden uzun süre baktığını, duvarın yarılıp içinden birkaç kişinin odaya girdiğini, ellerinde bir demet gül getirdiklerini, ezan okununca Şems’in Mevlâna’ya siz imam olunuz dediğini Mevlâna’nın da imam olup duvardan gelenlerle birlikte cemaat olup namaz kıldıkları yazılır. Halvet sonrasında kapı açılıp da camide ve medresede vaazı bıraktığına gelince, bu da yanlıştır. Hatta Şems’te vaaz vermiştir. Şems’in Makalat isimli kitabı vaaz ve sohbetlerini dinleyenlerin tuttuğu notlardan oluşmuş bir kitaptır. Fihi Mâ Fih, Mecâlis-i Seb’a, Mektubat’ta Mevlâna’nın vaaz, sohbet ve konuşmalarından oluşmuş kitaplardır.


Bir televizyon programında Prof.Dr.Şerafeddin Gölcük’e, namazı bırakma hususundaki söylentileri sormuştum. Melâhat hanım müzede sergilenen Pir’in seccadelerinin üzerindeki secde yapılırken diz ve baş kısımların geldiği yerlerdeki aşınmalar kıldığının bir ispatı olmaya yeter demişti.

Hz.Mevlâna’nın cenazesinin gelirken, babasının ayağa kalkmış olması da tamamen yanlıştır. Abdulvahid adındaki mimarın yaptığı ve Mevlâna’nın kabri üstünde bulunan 2.65 m yüksekliğindeki ceviz oyma sanduka babasının mezarı üzerine nakledilip, Kanuni Sultan Süleyman’ın devrin en meşhur ustalarına yaptırdığı mermer sanduka Mevlâna’nın mezarı üzerine koyulmuştur. Böylece babasının mezarının yüksek görünmesinin yani ayağa kalkmış denmesinin sebebi budur.


Hallac-ı Mansur darağacında asılarak öldürülmüş bir aşk şehididir, romandaki gibi derisi yüzülerek öldürülmemiştir. Derisi yüzülerek öldürülen Nesimi’dir.


Yukarıda değindiğim türden yanlışlıkları düzelterek okunursa akıcı, sürükleyici bir roman. Fantastik, polisiye tarzında kurgulanmış.


Saide Kuds’un Mevlâna Celâleddin-i Rumi’nin Hareminden Kimya Hatun” adlı romandaki nefret ettirici satır aralarına kıyasla çok daha zevkle okunacak bir kitap."

(Alıntı: Araştırmacı yazar Melahat ürkmez )​


Bu konudaki takdiri, sizlerin yorumuna bırakıyorum. Ben her üç kitabı da değerlendirdiğimde, Elif Şafak'ın aşk isimli romanının gerçeklere daha sadık kalınarak kaleme alındığını düşünüyorum.
Allah erlerini, bu kadar kolay sapıklıkla addebilecek bir yazarın, görüşlerini olduğu gibi kabul edemediğim için, bir kaç incelemeyi taktidirinize sunnuyorum...

Sevgiler... :nazar:

 
Arkadaşlar bu kitap bir roman, yani kurgu... Ve önyargılarla oluşturulmuş bir kurgu....
Özellikle de Ortodoks İslam'ın Mevlana'ya olan mesafeli duruşu ve özellikle Şems'e olan düşmanlıklarını yansıtır....
Mevlana, Kimya Hatun, Şems ile ilgili bilgi almak istiyorsanız roman değil araştırma kitapları okumalısınız....
 
aklınız karışmasın arkadaşlar... kimya hatun, Kerra ve Rumi ye 12 yaşında yetiştirilmek üzere evlatlık verilmiştir.Şems ile isteyerek ve birbirlerini severek evlenmişlerdir.Ve çok mutludurlar. Fakat Kimya evlendikten sonra hastalanarak vefat etmiştir.Şemsi kabullenemeyen, ondan nefret eden ve Kimyaya aşık olan Alaaddin kimyanın ölümünü de şemse mal ederek şemse karşı olanları kışkırtmış onlarla birlikte şemsi öldürmüştür....Kitapta Şems ve Ruminin karakterleri tamamen çarpıtılmıştır...Keşke Kimya Hatun kitabının ödül almış yazarı SAİDE KUDS!!!, Elif Şafak ve Ahmet Ümit gibi kitabının arkasına yararlandığı ve araştırdığı kaynakları yazmış olsaydı....RUMİ VE ŞEMS'e bu iki büyük Aşığa Aşk'la...saygıyla....

arkadaşıma katılıyorum..romanlara değil araştırmaya dayalı kitaplara göre fikirlerinizi değerlendirin arkadaşlar.hele bu kişi Mevlana ve Tebrizli Şems gibi Allahın ulvi kullarındansa eğer bir kez daha düşünün...
hata en başta yapılmış kimya hatunun kerranın kızı olduğu yazıldığını söylüyorsunuz.kitap baştan kurguyla başlamış devamını değerlendirmeye gerek var mı?
 
Akıl Karıştırılacak Bir durum yok,Saide kuds Bence yeterince araştırmamış.
Kimya,Mevlanaya Evlatlık Getirildi.
Şems ilede birbirlerine aşık olup evlendiler.
Ama Mevlananın Oğlu Alaaddin de kimyaya aşıktı
Alaaddin Hırsının kurbanı olup Şems gibi Mükemmel bir Aşığı Öldürdü..

Ve Rumi asla kendine gelemedi...

Beni ben yapan Şemstir demişti mevlana.

Aslında Şems Benim gözümde başka bir kavramda.O Olmasa Mevlanada olmuyacaktı..

Aşk ve Babıesrarı okumuştum ıkisinide tavsiye ederin.Roman olmalarına ragmen
Çok derin izler bırakıyor insanda....
 
ben bu kitabı yeni çıktığında okumuştum şahsen mevlana ve şems hakkında yazılanların gerçek dışı ve çarptırılmış olduğunu düşünüyorum
 
ahmet ümit in kitabında bariz araştırma eksiklikleri var özellikle kimya hatun, alaeddin ve hallac-ı mansur hakkında. elif şafak çok iyi alıntı yapmış üzerine pek bi şey katmamış. verileri kaynakalra dayadığı için elimiz mahkum. ama saide kuds hem araştırma yapmış hem olayı kendi kurgusu içinde eritmiş. yazılarına katılır katılmazsınız ayrı bir olay ama mevlana nın pasif olduğu gerçeği bir çok kitapta var ancak bu pasifliği bilgeliğinin bir parçasıdır ve şemse olan bağlılığıdır. şems hakikaten de ele avuca sığmaz bir insadır ve birazda geçimsizdir. ama bu da onun bilgeliğindendir. tüm kitaplar her ikisini de böyle tanımlar. kimya hatun ve alaeddin hakkında ise yazılanlar biraz farazi dir. herkes kendine göre yorumlamıştır. şemsin kuyuya atılması sadece mesneviden çıkarılan bir sonuçtur. alaeddin şemsi öldürmüş olma ihtimali ise mevlananın onun cenazesine katılmamasından yola çıkarılarak yapılan bir tahmindir. biliyoruz ki mesnevi yi de bazı trihi belgeleri de oğlu baheattin dtarafından yazıya dökğlmüştür. ama bunlar hakkında hiç bi şekilde asıl olan budur diyemiyoruz. bu nedenle her yazar bi kenarından tutup hikayeyi kendi kurgularına göre anltıyorlar.
ayrıca saide kuds un kitabının bu iki kitap ile karşılaştırılmasına şaşırdım. asla aralarında yer almayacak bi kitaptır. iyi bir araştırma iyi bir kurgu vardır. yazılanlar hoşunuza gitmeyebilir. ama bunların kurgu olduğu da aklımızdan çıkmamaktadır. ayrıca çevirinin kötü olduğu söyleniyor. buna iki kat şaşırdım. kitap çok akıcı bir dille yazılmış çeviri olmasına rağmen bunu ne aşk ne de bab- ı esrarda türkçe ile yazılmasına rağmen aynı akıcılığı bulamıyorsunuzç siz hep kitabın dışındasınız ama saide kuds sizi kitabın içine alıyor.
 
Saide Kuds'un kitabını yeni bitirdim ve ben de anlatılanların gerçekliği üstüne araştıma yapmaya başladım. Herşeyden önce mistisizmle pek ilgim olmadığını belirteyim. Mevlana'nın felsefesi konusunda da fazla bir düşüncem yok. Ben çoğu konuya bilimsel bir bakış açısı ile yaklaşmaktan hoşlanan bir insanım. Kitapta bana kalırsa Mevlana'nın bir 'erkek' olarak yaşadığı dönem, içinde bulunduğu sosyal şartlar göz önüne alınırsa gösterdiği / gösterebileceği davranışlar açısından fazla bir çelişki yok. Başka bir yerde okuduğum bir yorum, Mevlana'nın nasıl olup da böyle bir 'harem'e sahip olabileceğini (sanırım yazan kişi konuyu padişah haremi bakış açısı ile yorumluyordu - halbuki bildiğim kadarı ile sözcük anlamı 'aile' benzeri bir şey) ve kadınlara böyle 'kötü' davranıyor olmasının mümkün olmadığını söylüyordu.
Bana kalırsa okuduğum bir iki yorum dışında hepsinin kaçırdığı Mevlana'nın ve Sems'in birer insan olduğu ve her insanın da kendi döneminin sosyal yapısında değerlendirilmesi gerektiği. Ki kitapta gene de Mevlana kendi döneminden ileride yada daha insancıl olarak zaten gösteriliyor. Sems ne kadar ulu bir insan olsa da, ki bu da kitapta biraz karmaşık bir şekilde olsa da belirtilmiş, gene de insan ve 60 kusur yaşında 15-16 yaşında çok güzel bir kızla evlenmiş birisi. Yani lütfen elinizi vicdanınıza koyun söyleyin, bu çok mu normal bir durum? Ki diğer kitaplarda da bunun gerçek olduğu onaylanmış.
Olayı insanların mistik ve dinsel yüceliğinden çıkarıp, günlük hayat boyutuna (ki gene de konunun şiirselliği (diyeceğim) korunmuş bana kalırsa) getirince Saide Kuds'un kitabının karalanması ve tu kaka yapılması sanırım cok da garip değil. Ne de olsa bilimsellikten ve gerçekte ne olmuş olabileceğinden, insanların belli sosyal durumlarda 'insan olarak' nasıl tepkiler verebileceğinden çoğu zaman uzakta yaşamayı tercih ettiğimiz için bu durumu çok normal karşılamak gerek elbette.
 
her romanda başka birşey çıkıyor insanın karşısına elif şafak'ı okumuştum orda farklı aşkın göz yaşları'nın bir kısmını okumuştum orası da farklıydı kımya hatun duruyor öylece rafta orda da yazılanlardan da anladığım kadarıyla bambaşka birşey çıkacak ama merak ettim şimdi vakit bulduğum bir ara okurum artık
 
bende bugün aldım bu kitabı.bakalım nasıl çıkıcak??
 
elif şafak ın AŞK isimli romanını okudum...kimyaya çok üzüldüm tabi ama kitabı da çok beğendim..
mevlena ve şemsin verdiği fikirler hatta şemsin 40 kuralı çok güzel ve mutlaka içinden bişiler kapıp öğrenmeliyizz die düşünüyorum..

mesela ordaki şu söz çok dikkatimi çekti..DEDİKODU YAPMAK KARDEŞİN ETİNİ ÇİĞ ÇİĞ YEMEĞE BENZER die bi benzetilme yapılmıştı artık bu konuda kendime birazdaha çeki düzen verdim
 
mevlananın eksiklikleri vardı örneğin makamını çok önemsiyordu ama şems sayesinde makamın ve itibarın önemli olmadığını öğrendi..örneğin dünyaya bi hayat kadınının dilencinin ve bi sarhoşun gözüyle bakmayı öğrenip onlarla da diyalog içerisine girdi..
mesela bi hayat kadınını yani çöl gülünü evinde misafir edicek kadar yüce ruha sahip oldu tabi şems sayesinde..elaleme aldırmadan kimin ne dediğini önemsemeden herkeze kucak açmayı öğrendi
 
X