Teşekkür ederim canım yorumun için.
Hamd olsun, gerçekten halime şükretmiyor değilim.
Allah'a şükürler olsun ki çevrem tarafından takdir görüp, sevilen bir insanım.
Annemin ve babamın akrabaları, arkadaşlarım hep beni bu konuda saymışlar, sevmişlerdir.
Bir çoğu senin sarf ettiğin cümleleri söylemiştir ve işin garibi "kelin ilacı olsa başına sürer" hesabı, ailevi sorunları olan bir çok tanıdığım gelir bana danışır.
Elimden geldiğince de yardımcı olmaya çalışıyorum bende. Ama görünen köy kılavuz istemez, kendi aileme akıl sır erdiremiyorum işte...
Haklısın, farklı bir durumda olsaydım belki o zamanda "ben aileme yeterince destek olamıyorum" diye bir konu açardım.
İnsanoğlu olduğumuzdan mıdır nedir, yakınacak hep birşeyler buluyoruz işte.
Allah bu günlerimi aratmasın zaten, fakat benim yaşadığım en büyük sıkıntı onlara yapmış olduğum yardımlar veya kendi ayaklarımın üzerinde durup, kendi işimi kendimin de görüyor olduğu değil. Sadece onlardan "anne-babalık" görevlerini manevi anlamda yapmalarını istedim o kadar. Yoksa yaptıklarımın hiç birinde gözüm yok, keşke onlar da manevi anlamda yanımda olabilseler, fakat birşeyleri "keşke"lerle anlatmak bile manasız geliyor artık... Hayırlısı Allah'tan...
Nişanlıma gelince... Evet görüyor ve elinden geldiğince bana yardımcı olmaya çalışıyor.
Annemin emekli olacağı zamanlarda, kendisi aynı zamanda muhasebeci olduğu için, hesap anlamında bana çok yardım etti.
Parayı nasıl nereye kullanırsam daha çabuk annemi emekli yaparım, kredimi en kolay nasıl kapatırım gibi konularda çok destekti.
Yeri geldi, para göndermişliği bile olmuştur, geri ödedim gerçi. Ama insanın bir sıkışık anı oluyor ve o anı kimse bilsin istemiyorsun.
Fakat para olmadan da olunmuyor işte, çok gereksiz birşey olmasına rağmen, en çok ihtiyaç duyulan şey malesefki...
Çeyiz konusuna gelince.
Ben herşeyimi kendim almak istedim, hiç birine karışmadı nişanlım. Bir de bir evin bir kızı olma gibi durumum var.
Kompleksli bir insan olmadım hiç bir zaman, fakat çeyiz benim için özel birşey. Her genç kız için öyle...
O yüzden elimden geldiğince en iyisini yapmak istedim, en güzeli olsun istedim.
Nişanlım her zaman kendini bu konuda sıkmana gerek yok dedi, Allah razı olsun beni hiç bir zaman birşeye zorunlu kılmadı.
Fakat duyumsadığım bazı şeyler oldu, onun ailesine yaklaştıkça gördüğüm şeyler.
Biraz fazla mana bulmasını, bazende gereksiz yere laf çarpıtmasını çok sever annesi.
Bende yapı itibari ile alıngan denilemez ama, bu gibi laflardan çabuk etkilenen bir insanım, o yüzden bunları yaşamamak için
kendim istedim bir kıza düşen neyse onları yapmayı. Kimsenin bana laf söyleyecek yanı olmasın isterim her zaman.
El neticede, kendi ailem işte ortada, neler görüyorum, bir de elden neler görmem - işitmem ki?
Netice itibariyle nişanlım benden "madem böyle istiyorsun o zaman yapabildiğini yap, sana tek bir laf söyleyecek kimsenin yüzü olmasın" demişti.
Kayınvalidem ve kayınpederim "neden yapmadın" demezler, fakat yeri geldiği zaman lafı çok güzel yerleştirmesini bilirler.
Başkalarına yaptıklarından şahit olmuşluğum var. O yüzden nişanlım sadece benim onun ailesine karşı olan duruşumun değişmemesi,
tam tersine "kulp" takamamaları için uğraştı hep.
Bende bunu haklı gördüm. Yoksa ben yatak odası almıyorum, bulaşık makinası almıyorum, sadece çeyizimi getiririm deseydim, kimse hayır diyemezdi.
Birde dışardan bakınca şöyle bir tablo çıkıyor ortaya "kız yıllardır saygın bir firmada çalışıyor, annesi emekli olmuş, babası yurt dışında çalışıyor, iyi para vardır bunlarda"...
Bu görüş kendi akrabalarımda bile var, inanmazsınız... Kol kırılır yen içinde kalır hesabı, kimseye birşey anlatmadığım için, herkes dışardan farklı görüyor işte.
Bir noktada bu görüntü iyi birşey, diğer yönden de dışı seni içi beni yakar hesabı.
Evlenene kadar dişimi sıkıyorum ben de, inşallah eşimden yana yüzüm gülecek, Allah bize geçim versin.