Kayıt dışı nikâh

cıks beceremedim:KK43:
kucuk resım yukledım bak bakalım.. bazen oluyor bazen olmuyor. ama sonucta oldu Adsız.jpg
 
birlikte yaşayanlar biz karı kocayız demiyorlar rahat rahatta çoluk çocuk yapmıyorlar, ama imam nikahı yaparnlar öylemi neyse ya istediğin kadar gözlerine sok ne fayda anlamazlar
 

Nikah sadece nikah değildir
nikah-sadece-nikah-degildir-0106151200_m2.jpg

Bu yasağa uymayanların cezalandırılmasına ilişkin kuralın yasaya konulma yılı ise 1936’dır.



Anayasa Mahkemesi (AYM), Erzurum Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi’nin başvurusu üzerine, 27 Mayıs 2015 günlü, E.2014/36, K.2015/51 sayılı kararıyla, Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 230. maddesinin 5 ve 6. fıkralarını iptal etmiştir.

Bu fıkralarda, resmi nikâhtan önce dini nikâh yaptıranlar ile resmi nikâh belgesini görmeden dini nikâhı kıyanların cezalandırılması öngörülmekteydi. İptal kararıyla, bu gibilerin cezalandırılmasına son verilmiştir.

Cezai yaptırım ortadan kaldırıldığından, resmi nikâh yaptırmadan yalnızca dini nikâhla yaşamanın da önü açılmıştır.

Gerçi resmi nikâhtan önce dini nikâh kıyılması ya da yalnızca dini nikâhla birliktelik kurulması yine yasaktır. Ancak bizim ülkemizde, istenildiği kadar yasak getirilsin, çağdaş ülkelerin tersine, eğer bir cezai yaptırıma bağlanmazsa yasağın hiçbir değeri kalmamaktadır.

Bunun bilincinde olan siyasiler daha önce de laikliği koruyan yasakları, cezai yaptırımlarını kaldırarak aşmışlardır. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun, dinci propaganda yapanların cezalandırılmasına ilişkin eski TCY’nın 163. maddesinin ve yasa dışı Kuran kursu açanlara, buralarda öğretmenlik yapanlara verilen cezaların kaldırılması bunun örneklerini oluşturmaktadır.

Hiç kuşku yoktur ki, AYM’nin son iptal kararı, toplumsal yapıda geriye gidişin, Türkiye Cumhuriyeti’ni daha İslami bir yapıya kavuşturmanın önemli bir kilometre taşını oluşturacaktır.

Aslında RTE yıllar önce “Sadece imamlar resmi nikâh kıysın” diyerek, bugün oluşturulan “AKP yargısına” yeterli sinyali vermişti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam,“gerekli önlemi almalıyız” derken, acaba resmi nikâh kıyma yetkisinin imamlara verilmesinden mi söz etmektedir?

Diyanet İşleri Başkanı’nı “İslam dünyasının dini lideri” ilan ederek İslam’da ruhban sınıf yaratmaya çalışan iktidar zihniyeti, acaba Hıristiyanların ruhban sınıf aracılığıyla kıydığı nikâha mı özenmektedir?

Bu arada aynı zihniyetin Diyanet İşleri Başkanı’nın da, 20 ülkeyi ziyaret ederek İslam dünyasının liderliğine soyunduğu izlenimi yaratacak eylem içine girdiğini not etmek gerekir.

LAİKLİK İLKESİNE AÇIKÇA AYKIRI

Dini nikâhla yaşama sonucunu doğuracak AYM’nin bu kararı, hiç kuşkusuz Anayasa’nın laiklik ilkesine açıkça aykırıdır.

Türk Devrimi’nin temel taşı olan laiklik, Kurucu İrade’nin kabulüne uygun biçimde Anayasa’da tanımlanmıştır. Bu nedenle kuramsal ve öğretisel yaklaşımlar ile diğer ülkelerdeki uygulamaları biryana bırakıp, kendi gerçeğimizle konuya bakmak; siyasal iktidarları, idareyi, yasama, yürütme, yargı organlarını ve tüm yurttaşları bağlayan, ancak ne yazıktır ki siyasal iktidar tarafından askıya alınan anayasal tanıma odaklanmak gerekir.

Anayasa’ya göre, laiklik ilkesi gereğince,

- Kutsal din duyguları devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamaz (başlangıç bölümü),

- Devletin sosyal, siyasal, hukuksal ve ekonomik düzeni dini kurallara dayandırılamaz (m.24),

- Din ve dince kutsal sayılan değerler siyasal ve kişisel çıkar sağlamak için kullanılamaz (.24)

- Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır; bu ilkeye aykırı eğitim-öğretim kurumları açılamaz (m.42).

İşte Türkiye Cumhuriyeti için laikliğin taşıdığı anlam Anayasa’da böyle belirtilmiş; tüm bunları sağlamak için devlete gerekli önlemleri alma temel görevi verilmiştir. (m.5).

Cumhuriyet’in kuruluşunda bu görevin yerine getirilmesinde önemli bir aygıt olarak öngörülen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, “genel idare içinde” yer alan bir kurum olduğunun belirtilmesi; Başkanlığın her türlü siyasal görüş ve düşünüşten uzak, laiklik ilkesi doğrultusunda görev yapacağının açık biçimde vurgulanması bundandır. (Anayasa/m.136)

MEDENİ YASA VE LAİK HUKUK

Medeni Yasa, uygarlık yolunda adım atan Türk Devrimi’nin en önemli yapıtıdır. Bu yasayla laik hukuk, düşünceden yaşama geçirilmiş; kadınlarımız erkeklerle aynı hukuksal statüye,“birinci sınıf insan” statüsüne kavuşturulmuştur. Aile hukuku bu esas üzerine yapılandırılmıştır. Kadına, eşini özgürce seçebilme ve boşanabilme hakkı verilmiş, çok eşlilik kaldırılmış, kadının mirasta ve tanıklıkta eşitliği sağlanmıştır. Resmi nikâh ile de aile, kadınlar ve çocukların hakları güvenceye alınmıştır.

Belirtilmesi gerekir ki, resmi nikâhtan önce dini nikâh yasağı, Medeni Yasa’nın kabul edildiği 1926 yılında getirilmiştir. Bu yasağa uymayanların cezalandırılmasına ilişkin kuralın yasaya konulma yılı ise 1936’dır. (11.06.1936 günlü, 3038 sayılı Yasa) Yani ceza yasaktan tam 10 yıl sonra getirilmiştir.

Cezanın getirilme gerekçesi ise, bugünü doğrudan ilgilendirmektedir. Çünkü gerekçede, geçen 10 yıl içinde “ceza olmadan bu yasağın uygulanamadığının açıkça anlaşıldığı”belirtilmektedir.

Cezai yaptırımın getirilme gerekçesi, bugünkü iptalin gerçek amacını ve doğuracağı sonuçları ortaya koyması yönünden çok önemlidir.

Medeni yasanın resmi nikâh ile ilgili maddesi o kadar önemli bir devrimsel gelişme olarak görülmüştür ki, 1961 (m.153) ve 1982 (m.174) anayasalarında, diğer Devrim Yasaları ile birlikte özel maddelerle korumaya alınmıştır.

1982 Anayasası’nın 174. maddesinde, “Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası” denilerek; medeni nikâhın “evlendirme memuru” önünde yapılacağı bir kez daha vurgulanmıştır.

İnsanların inancı gereği dini nikâh yapma gereksinmesini de gözden uzak tutmayan Devrimciler; bu nikâhın ailenin ve kadının yeni statüsüne zarar vermemesi için, resmi nikâh sonrasına alınmasını koşul görmüşlerdir. Bu koşula uymayanların cezalandırılması da yine kadının birinci sınıf insan olma statüsüne zarar vermemek için getirilmiştir.





AYM KARARININ YARATACAĞI SONUÇLAR



AYM kararı sonucu dini nikâhla yaşayanların ve “çocuk gelinlerin” sayısı hızla artacak; yeniden çok eşliliğin yolu açılacak; dini nikâhlı birlikteliklerden doğan çocuklar zarar görecektir. “Boşol” korkusuyla kadının yaşamı zindan olacak, hukuksal güvence ortadan kalkacaktır.

AYM kararı hem laiklik ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamakta, hem de Anayasa’nın 174. maddesi ile korumaya alınan Medeni Yasa’nın özel kuralına aykırı düşmektedir.

Ne var ki AYM, karar verirken laiklik ilkesini görmezden gelmiştir. Bunun yerine, sanki dini nikâh tümüyle yasaklanıyormuş gibi, cezalandırma kurallarını “özel yaşam ile aile yaşamına saygı gösterilmesi hakkına” ve “din ve inanç özgürlüğüne” aykırı bulmuştur. Kısaca AYM bir bahane aramış ve bulduğunu sanmıştır.

Oysa TCY’nın iptal edilen cezalandırma kuralı hakkın özüne dokunmaktadır. Öylesine dokunmamaktadır ki, Yasa’da, sonradan resmi nikâh kıydıranlara verilen cezaların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılacağı bile düzenlenmiştir.

AYM’NİN ÖNCEKİ KARARI

AYM 1999 yılında, bugünkü ile aynı düzenlemeleri içeren eski TCY’nın 237. maddesinin ilgili kurallarının iptal edilmesi için yapılan başvuruyu oybirliğiyle reddetmiştir. (AYMK: 24.11.1999, E.1997/27, K.1999/42)

AYM’nin bu kararında, resmi nikâhtan önce ya da yalnızca dini nikâh yaptıranların ve bu nikâhı kıyanların cezalandırılmasına ilişkin kuralların iptali istemi reddedilirken, tümüyle modern laik yaşamın ve buna bağlı toplumsal düzenin gereklerinden hareket edilmiştir.

Bu kararda ayrıca, Medeni Yasa’nın evlenme akdini zorunlu gören kuralına işlerlik kazandırması yönünden, söz konusu cezai yaptırıma ilişkin kuralda önemli bir kamu yararı amacı bulunduğu özel olarak vurgulanmıştır.

Ne yazıktır ki, 2010 Anayasa değişikliğinden sonra oluşturulan yeni üye yapısıyla AYM, adına “Yeni Türkiye” dedikleri İslami cumhuriyetin kurulmasında işlev üstlenmiş görünmektedir.

Bu arada bitirirken, iki şeyi gözlerden kaçırmamak gerekir.

Birincisi, AYM’ne başvurarak cezaya ilişkin kuralın iptalini isteyen Sulh Ceza Mahkemesi’nin, laik Cumhuriyet’e vurulan darbeye katkısı. Bu başvuru mahkemelerimizin geldiği durumu göstermesi yönünden önemlidir.

İkincisi, AYM’nin laikliğe bir darbe daha indiren son kararına muhalif kalan 4 üyeden 3’ünün, 10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmış olması.

Bülent Serim

Odatv.com
 
Resmi nikah neden yapilmaz, bunu aklim almiyor :KK43: insanlarin neyi nasil somurdugunu gormuyor mu bu kisiler pesss
 
Gercekten dindar olan insan gider resmi nikahini yapar sonra isterse butun camileri gezsin nikah kiydirsin dua etsin, engelleyen mi var? Kaldi ki dini nikah cok ciddi bir yukumluluktur, bunu oyuna cevirdiler ve bu ad altinda yanlis seyler yaparak Allah'i kandirdiklarini mi saniyorlar? Hicbir açidan tutari yok bu işin. Dinin siyasetin böyle çorba olmasindan gina geldi
 
şimdi kızlı-erkekli yaşayanlar imam nikahlıyız deyınce suçlanmayacak mıo_O
 
heee bu arada pek çok milletvekilimizin çok eşli olduğu duyumları vardı.bu sayede aklandılar:KK51:
 
Ya anlayamıyorum yasa ne olursa olsun kadın akıllı olsun yahu.
Müslümansan imam nikahını yaptır tabiki ama resmi nikahı bile sana çok gören adamla değil.
Bu kadının hakkını daha en başta çiğnemeye meraklı bir adam portresidir.

Ya sakladığı birşey vardır ya da hak yiyen bir zavallıdır.

İster yasa olsun ister ceza olmasın ister bilmem ne aklını kullan.

Resmi nikahı yaptırmadan evlendim diyen ve o adamla yaşamaya başlayan kadın ikinci kadın evliliklerini! , yalanları kabul etmiş olur, sonradan olabilecek durumlarda hak sahibi olduğu bütün haklardan feragat etmiş olduğunu bilir.
Herşeyden önemli seni resmi nikah yapacak kadar bile önemsemediğini bilir.
Ee bundan sonra ne olacaksa haktır.
 
Vahim bir karar
GEÇEN hafta TBMM'de kadın milletvekili sayısının artmasının ne kadar önemli olduğunu yazmıştım.
Hafta içinde hepsi erkek üyelerden oluşan Anayasa Mahkemesi'nin imam nikâhıyla ilgili aldığı kararı ise bir kez daha kadının, kadın gruplarının güçlenmesinin ve karar mercilerindeki kadın oranının artmasının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serdi.

ŞİMDİ tüm bu hikâyenin arkasında iki yıl önce Erzurum Pasinler'de imam nikâhıyla evlendirilen genç bir çiftin hikâyesi söz konusu.

Yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle aileler mahkemelik olunca durum ortaya çıkıyor. Ve gelin ve damat ile nikâhı kıyan imam 2 aydan 6 aya kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalıyor.

İşte bu dava üzerine Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz günlerde karar verdi. Nikâhsız yaşayan çiftlere herhangi bir yaptırım olmadığı halde, resmi nikâhı olmayan imam nikâhlılara ceza öngörülmesinin Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu gerekçe göstererek resmi nikâh olmadan dini nikâh kıyılmasını suç olmaktan çıkardı.

Şimdi davaya konu olan genç kadın ikinci çocuğuna hamileymiş. Hala resmi nikâhı yokmuş. Annesi AYM'nin kararı sonrasında haber ajanslarına yaptığı açıklamada "Karar bizi sevindirdi.

Çünkü mutlular, cezaevine girecek diye korkmuştum, ama resmi nikâhları da kıydırmalarını istiyorum" diyor.

AYM'nin bu kararı sonrasında, genç kadının ailesinin bu arzusu umalım ki, yerini bulabilsin.

AYM'nin 'din ve vicdan özgürlüğü' diye sunduğu ancak Türkiye şartları düşünüldüğünde kadın hakları konusunda bu geri adım elbette tepki çekici bir durum.

Türk Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı ve Haklı Kadın Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Canan Güllü, 'Öfkeliyiz' diyor.

Konuyla ilgili açıklamasında Güllü, "Anayasa Mahkemesi bu kararı ile şeriat hukukuna kapı aralamıştır.

Karar erkeklerin birden fazla kadınla evlenebilmesinin, hali hazırda büyük sorun olan çocuk yaştaki evliliklerin daha da artmasının, erkeğin belli bir ücret karşılığında anlaşarak muta nikâhının yaygınlaşmasının ve kadınların evlilikle ilgili hak mahrumiyetlerinin başta olmak üzere çok çeşitli sosyal sorunların doğmasının önünü açmıştır" diyor ve ekliyor;

"Bu ülkenin kadınları olarak çok ama çok öfkeliyiz."

Cumartesi günü Beşiktaş'ta bir grup kadın kararı protesto etmek için eylem yaptı. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Nazan Moroğlu, "Bu karar ile aile yapımızın temeline dinamit konmuştur" diye tepki gösterdi.

Moroğlu, resmi nikâh olmadan kadının miras, nafaka ve aileyi koruyucu medeni kanun hükümlerinden yararlanamayacağına işaret ederek siyasi parti liderlerinden tepki göstermelerini istedi.


TÜRKİYE çocuk gelinler konusunda, cinsiyet eşitliği, kadın hakları konusunda sicili parlak bir ülke değil.

Geçen yıl Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı'nın yayınladığı rakamlar vardı; son 11 yılda evlenen 16 ile 17 yaşındaki çocuk gelinlerin sayısı toplamda 500 bini geçmişti.

Bir de yasak olduğu halde imam nikâhıyla evlenmiş, ama resmi kayıtlara geçmemiş olanları düşünün...

Şimdi yasak da olmadığına göre hem nikâhı kıyanlar, hem de çeşitli gerekçelerle çocuklarını küçük yaşta evlendirmeye kalkan aileler kendilerini daha rahat hissedebilir.

Aile ve Sosyal İşler Bakanı Ayşenur İslam, "Bu karar alındığına göre bakanlık olarak 18 yaş altı çocukların bir dini nikâh töreni ile gayri resmi evlendirmelerini engellemek üzere yeni bir çalışma yapmamız gerekecek" diyor.


KARARIN bir diğer sakıncası çokeşliliğe yol açabilecek, yeni mağdurlar yaratabilecek bir durum olması. İnsan ikili ilişkisini kendi hayat bakış açısına göre düzenleyebilmelidir.

İster resmi nikâh kıyar, ister birlikte yaşar, ister imam nikâhı kıyar ya da kilise veya haham nikâhı... Ancak bu kadını ve erkeği yasalar önünde koruyacak düzenlemeler çerçevesinde olmalıdır.

Yani demek istediğim seküler bir yapı içinde dini nikâh da resmi nikâh ile aynı güçte bir akit olarak kabul edilebilecek düzenlemeler yapılabilir. Yeter ki, nikâh kayıt altına alınsın, yeter ki, çok eşliliği yasaklayan bir yapı içine oturtulsun.

Yoksa resmi nikâh olmadan imam nikâhını meşru sayan bir yapı, ekonomik özgürlüğü olmayan, güçsüz kadınların giderek daha fazla sömürülmesi anlamına gelecektir.

21'inci yüzyılın Türkiye'si buna izin vermemeli, kadınlar da yasal bir koruması olmayan imam nikâhlı birlikteliklere razı gelmemelidir.
 
Bu şekildede yaşayan çok kadın var sana ne benim özgürlüğümden diyorlar ne zaman ki hamile kalıyor tabi kendisi ve çocuğu mağdur duruma düşüyor ozaman anlıyor resmi nikahın önemini , bu durumda olan spiker , manken bir sürü kadın oldu
Bu hiç iyi olmadı. .
Resmi nikahsız yaşayan insanlar çoğalır..
soyadsız kadın ve çocuklar çoğalır. .
Kadınlar ortada kalır,üzülür. .
Hak ve hukuk için Resmi nikahsız yaşanmamalı..En Büyük TÜRKİYE
 
Bu şekildede yaşayan çok kadın var sana ne benim özgürlüğümden diyorlar ne zaman ki hamile kalıyor tabi kendisi ve çocuğu mağdur duruma düşüyor ozaman anlıyor resmi nikahın önemini , bu durumda olan spiker , manken bir sürü kadın oldu

Akıllı olmak gerekir. .
 
Bu ne ya iyice şeriat ülkesi oldu.Neyse ne derler her toplum hak ettiği şekilde yönetilir.
 
X