• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Kayıp Gül - Serdar Özkan

başlangıçta hikayesi çok güzeldi,daha sonra masallaştı.
ayrıca hangi anne kızına ölmeden önce böyle bir yalan atar ki?
ortada ikiz kardeş mardeş yok.
ya annesinin hediye ettiği 4 siyah gül motifli çerçevinin içindeki gizli bölmeyi bulmayıp,aslında ikiz kardeşi olmadığını,itiraf ettiği yazıyı bulmasaydı?
garibim,mary intihar etti sanıp ömür boyu üzülecekti...

evet baştan sona allanmış pullanmış gereksiz bir hikayeydi. başlamışken bitireyim dedim ben de bitirdim ama safi zaman kaybı başka birşey değil...
 
okumayı düşünüyordum hürriyet gazetesinde bu kitapla ilgili yazıyı okuyunca vazgeçtim.kitap aslında yurtdışında bestseller olmamış.bu şekilde yalan bir reklamla kitabı satmaları hoşuma gitmedi bende kitabı almaktan vazgeçtim.kitabı okuyup beğenenler olabilir ben okumadığımdam bu konuda yorum yapamam.hürriyet gazetesinden ezgi başaran'ın yazdığı yazı ise aşağıda yazılı;

''Bir Bestseller nasıl yoktan var edilir


Çok ama çok ilginç bir olayla karşı karşıyayım. Bu olayın adını muhteviyatını anlattıktan sonra gelin birlikte koyalım isterseniz.

Remzi Kitabevi’nde, D&R’da ve Kabalcı Kitabevi’nde çok satanlar rafının baş köşesinde duran Kayıp Gül adlı romanı elime aldım. Yazarı daha önce adını hiç duymadığım Robert Kolej mezunu Serdar Özkan. Benim adını hiç duymamış olmam bir kriter değil; incelemeye devam ediyorum. Ön kapağın tepesinde “Uluslararası Bestseller” ibaresi var. Vay be, galiba satın alacağım! Sol alt köşede de Slovenya’dan Air Beletrina’nın “Büyük bir global başarı. Simyacı, Küçük Prens ve Martı’yı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap” yorumu. Air Beletrina nedir bilmiyorum ama kitabı Küçük Prens ve Simyacı’yla aynı kefeye koyuyor, kesinlikle alıyorum!
Aldım ve okudum. Kabaca, kayıp ikizini arayan Diana adlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Bana göre sırtını Doğu kültürüne ve mistisizmine dayamış, Doğu’yu afili bir pakete sarıp Batı’ya satma eğiliminde, oryantalizm kokan, en insaflı deyişle ortalama bir kitap. Böyle kitap yazmak suç mu? Hiç değil. Fakat böyle kitaba “40 ülkede 28 farklı dile çevrildi” bandı takmak, uluslararası bestseller tabelası çakmak, Küçük Prens’le bir tutmak neyin nesi? Kıllandım ve araştırmaya başladım.

HABER 7 SİTESİ VE UFO DERGİSİ

Yazarın, birkaç röportajında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Elif Şafak’la karşılaştırıldığından bahsettiğini de okuyunca, demek ki dedim, edebi bir kaygısı da var. Öyleyse ilk baskısı 2003’te yapılmış bu kitap, ne gibi önemli eleştirmenlerden, ne gibi tepkiler almış bakayım. Kitabın arka kapağına ve web sitesine övgü dolu yorumlar yazanlar kim? Mesela Ayşe Olgun. Haber 7 sitesinde yazan bir gazeteci. Mesela Kanada’da kabloludan yayın yapan TVA kanalından Christine Michaud. “İçinizdeki iyiliği keşfedin” tarzında konferanslar veren, ev hanımlarına “kendine güven” atölyeleri düzenleyen bir TV figürü. “Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk’tan sonra romanı en fazla yabancı dile çevrilen Türk yazar” ibaresini kullanan Moleskine City nedir peki? Prestijli bir defter markası olan Moleskine’in web sitesinde dünya metropolleriyle ilgili bilgiler içeren bir bölümün adı. Yazar Özkan’la İstanbul’un neresi güzeldir mantığına oturtulmuş 3 soruluk bir röportaj yapılmış. Sözkonusu ibare de kimin yaptığı belli olmayan bu röportajın başına eklenen 5 satırlık giriş kısmında yer alıyor. Durun daha bitmedi: “Gerçek mutluluğu aramak üzerine ilham verici harikularde bir öykü” yorumunu yapan Magazin2000 Plus ise yayın çizgisini doğaüstü olaylara, özellikle UFO’larla temas eden kişilerin öykülerine adayan bir Alman dergisi.
İmdiii... Gelelim çok satma mevzusuna...

KISACA YÜZBİNLERLE İFADE EDİYORUZ

Önce kitabın Türkiye’deki yayınevi Timaş’ı arayıp ne kadar sattığını sordum: 55 bin adet. Peki dedim yurtdışında, yayınlandığı 40 ülkede ne kadar sattı? Yüzbinlerle ifade ediyoruz dediler. O ne demek?
Yazar Serdar Özkan’ı aradığımda da bana kesin bir rakam veremeyeceğini çünkü yabancı ülkelerdeki kesin satış rakamlarının onu temsil eden ajansa ancak bir yıl sonra ulaştığını söyledi. E iyi de o zaman neye göre Uluslararası Bestseller diye kitabın üstüne yazıyorsunuz? “Çünkü” dedi, “Çeşitli ülkelerde bestseller listelerine girmişti.” Öyleyse bana o listelerin bir kopyasını gönderebilir misiniz? Ben bu listelerin en saygın olanı New York Times Bestseller’da rastlayamadım?!
Bu isteğime aynen şu yanıtı verdi: “Takdir edersiniz ki yabancı dillerdeki listeleri takip etmek son derece zor. Ben şahsi çabamla 4-5 adet listeyi saklamıştım ama sizin sorgulama biçiminizden pek iyi niyetli bir gazeteci olmadığınızı düşündüğümden bu listeleri de sizinle paylaşmam.” Yazarın bu sözleri durumu yeterince açık şekilde gözler önüne serse de araştırmaya devam etme kararı aldım ve Serdar Özkan’ı uluslararası platformda temsil eden ajans Baror’la irtibata geçtim. Baror’dan Heather Hanım’a Kayıp Gül’ün uluslararası satış rakamını sordum. Bana son derece şen ve tanıdık bir cevap verdi: “Çok iyi. Yüzbinler civarında!” İyi ama Heather Hanım böyle bir laf olabilir mi, kaç yüz binler? 200 bin mi, 400 bin mi, 800 bin mi? Küsuratında değilim ama yaklaşık bir rakam söyleyin Allahaşkına! “Yok öyle bir rakam veremiyoruz. Yüzbinler civarı...”
Üşenmedim Özkan’ın web sitesinde adını verdiği yabancı yayınevlerine ulaşmaya çalıştım. Yayınevlerinin çoğu çok küçük olduğundan ulaşmak ve karşıda yetkili birini bulmak son derece zor oldu. Örneğin kitabın Japonya’daki baskısını yapan Village Books’u bir türlü bulamadım. Washington’daki Village Books yayınevi belki dağıtımını yapıyordur diye onlarla irtibata geçtim. Bana “Böyle bir yazarları olmadığını, başka bir Village Books yayınevinin varlığından da haberdar olmadıklarını” söylediler. Onlar haberdar olmayabilir, Japonya’da mutlaka böyle bir yayınevi ya da dağıtıcı vardır, herhalde ben ulaşamadım. Bu arada kitabı Fransa’da basan Presses du Chatelet’den bir satış rakamı elde etmeyi başardım. Yayınevinden Sandrine Robinet aynen şu yanıtı verdi: “Bu kitaptan 6 bin adet satmışız.”

BİRAZ MANTIK, BİRAZ MATEMATİKLE ÇÖZELİM

Şimdi gelin, birlikte biraz matematik, biraz mantık kullanarak Kayıp Gül’ün sadece kapağında yer alan iddiaların doğruluğu konusunda karar verelim:
İddia: Küçük Prens ve Simyacı’dan sonra mutlaka okunması gereken bir kitap! Bunu söyleyen saygın bir edebi figür mü? Hayır Slovenya’dan herhangi bir haber sitesi.
İddia: Uluslararası Bestseller! Neye göre? Bana yabancı ülkelerdeki satış rakamını veremiyorsunuz, Türkiye’deki ve Fransa’daki satışı ortada. Yazarın internetten topladığı 4-5 tane ne idüğü belirsiz bestseller listesine dayanarak kitabın kapağına “Uluslararası Bestseller” yazmak etik mi?
Ben bir gazeteci olarak, daha da önemlisi bir tüketici olarak bu soruları soruyorum diye kitabın yazarı tarafından hemen “kötü niyetli” yaftası yedim. Öyleyse bunca soruşturmadan sonra ben de bu yapılanın bir kitap pazarlamanın ötesinde kandırmaca olduğunu söylersem peşin hükümlü davranmış olmam, değil mi?
Serdar Özkan’ın, tek amacı adını yazar olarak duyurmak isteyen iyi bir insan olduğuna şüphem yok ama bu hikaye bana, hayal ettiği kişinin yerine geçmek için her şeyi göze alan bir adamı anlatan Patricia Highsmith’in “Yetenekli Bay Ripley” romanını hatırlatıyor. Ama sanıyorsanız ki, “Edebiyatın Yetenekli Bay Özkan’ı” diye bir laf söyleyeceğim, yanılıyorsunuz. Söylersem gerçekten kötü niyetli olurum.''

vaY beee diyorum :1shok:
 
bende kitabı yeni bitirdim
yukarıdaki yazıyı okuyunca keşke almasaymışım dedim


neyse kitabın vermek istediği mesaj güzel
ama çok bilindik kendin ol, içini gör, kendini etrafa beğendirmeye uğraşma,
sen değerlisin vs...
diğer taraftan bu mesajı çok zorlama bulduğum bir olay örgüsüyle anlatmaya çalışmış
fakat kolay okunan akıcı bir kitaptı
bende bir iz bırakmadı...
 
çok abartılacak bir kitap değil.
ama benim yerden yere vuracağım bir kitap da değil.
gelişim çağındakilerin okuması iyi olabilir.
 
[
gelişim çağındakilerin okuması iyi olabilir.[/QUOTE]


Ben de katılıyorum, gelişim çağındaki çocuklar için faydalı olabilir.
niye bu kadar patırtı yaptılar bu kitap için bilemiyorum

elime almışken bitirdim ama abartıldığı gibi değil, beğenmedim
 
Bn de okudum bu kitabı okdr övülmesine aldanarak ama hç ama hç beklediğim gbi çıkmadı doğrusu tavsiye etmem ben:(
 
Zaten kısa bi kitap okurken sıkmıyo insanı evet ama bi şey de katmadı bana hatta sonunda noldu falan hatırlamıyorum bile doğru düzgün.. Okunsa da olur okunmasa da olur ama okumayın :))
 
kitap bittikten sonra 15 dk boyunca öylece durdum ve düşündüm, etkisinden çıkmam biraz zaman aldı da :gitme:
 
çok iyi reklamı edeilmiş bir yapıt bence. ama reklemına bakıpta beklentinizi yüksek tutarsanız benim gibi hayayl kırıklığı yaşarsınız. arada okunacak dinlenmek için okunacak çerezlik türü kitaplardan ebnce
 
Mustang'a katılıyorum, reklam sayesinde zirve yapmış bir kitap...

Açıkcası Cin Ali'yi tekrar okusam daha zevk alırdım.

Çerezlik bir kitap sadece...Okumasanız da olur yani...
 
Harika bir akıcılıktaydı kitap. Sadece o gülün konuştuğu yerlerde biraz akıcılığını yitirmiş gibi olsada kendisini tekrardan topladı. Okudum ve gerçekten küçümsenemeyecek bir kitaptır kendisi.
 
"Yüzyıllık Yalnızlık" kitabından sonra tabiri caizse "çerez" gibi geldi bu kitap. 2 saatte bitti. Dili çok basit,konusu ve anlatımı çok yavandı. İlay00 arkadaşıma katılıyorum ergenlik çağındakilere tavsiye edebilirim ancak :)
 
biraz olsun aforizmalarla ilginiz varsa kitabın yarısının (ç)alıntı olduğunu görebilirsiniz. ordan burdan sözleri toparlayıp analşz etmiş. ben öğrencilerime yaptırıyorum bazen bunu.. bi de martıya küçük prense benzetmişler bu saçma kitabı... yazık.. tam bir vakit kaybıydı benim için..:olmaz:
 
reklamı çok iyi yapılmış gerçektende.
kitabın başları gerçekten de güzeldi baya,gayet akıcıydı,zevkle okuyordum masal gibi gidiyordu ama o gülle konuşma kısmına gelince sıkıldım biraz hadi o neyse gene iyiydi de sonunu hiç beğenmedim okuduktan sonra bu ne bunun için mi okudum diye geçirdim aklımdan.keşke başları gibi gitseydi,gerçekten de abartıldığı kadar güzelmiş diyordum ama nerdee
neyse fazla kötülemiş olmayım da kitap idare eder,abartılmasaymış belki beklentiler büyük olmazmış o zaman daha iyi bir kitap gibi gelebilirmiş..
yine de tavsiye ediyorum sonu hariç diğer bölümleri okumaya değer :D
 
Diğer kitabıma başlamadan önce dinlenmelik bir okuma sağladı.
Öyle ahım şahım eser olma özelliklerini bulamadım.
 
Back