- 12 Temmuz 2006
- 2.066
- 66
Jinekolojik Kanserler
Jinekolojik kanserlerin cerrahi tedavisi ve daha sonra uygulanacak olan ek tedavilere yönlendirme , bu alanda uzmanlaşmış kadın doğum hekimleri (jinekolog onkolog) tarafından yapılmalıdır. Sadece rahmi ve yumurtalıkları çıkartmak basit bir uygulama olup, kanser cerrahisi için çoğu kez yeterli olmamaktadır.
Genel olarak bakındığında dünyada jinekolojik kanserlerin cerrahi tedavisi %70 gibi yüksek bir oranda eksik yapılmaktadır Temel prensip, tümörlü dokuyu tamamen çıkartarak geride göz ile görülebilecek kanserli doku bırakmamak ve yanı sıra kanser hücrelerinin yayılabileceği büyük damarların çevresinde yerleşmiş olan lenf bezlerini çıkartmaktır.(Resim 1) .
Rahim , rahim ağzı (serviks ) ve dış genital organ kanserlerinin tanısı ameliyat öncesi alınacak biopsiler ile koyulur ve kanser tanısı alan hastalara uygulanacak olan cerrahi tedavi hasta ameliyata alınmadan önce planlanmış olur.
Yumurtalık(over) kanserlerinin tanısı ise ameliyat öncesi kesin olarak koyulamaz, ancak kanser olması muhtemel bir yumurtalık tümöründen şüphelenilebilir. Bu durumda yapılması gereken hastanın ameliyata alınması ve yumurtalıktaki kitlenin çıkartılarak , ameliyat devam ederken derhal patolojik incelemesinin (frozen) yaptırılmasıdır.
Resim 1- Lenfadenektomi : Damarlar
çevresindeki lenf bezleri temizlendikten
sonraki görünüm. (T.Beşe - özel arşiv)
Eğer patolojik inceleme sonucu iyi huylu olarak gelirse, kitlenin çıkartılma işlemi yeterli olur. Ancak tanı kanser olarak gelirse yumurtalık kanseri için uygulanması gereken cerrahi işleme geçilmelidir.
Dolayısı ile alınan biopsiler ile jinekolojik kanser tanısı koyulan hastalar ile kanserden şüphelenilen yumurtalık tümörleri olan hastalara eksik cerrahi yapılmaması için hasta jinekolojik onkoloji ile ilgilenen bir hekim veya merkezlere yönlendirilmelidir. Bir neden ile eksik cerrahi yapılmış olan bir jinekolojik kanser hastası mutlaka değerlendirilerek, eksik cerrahisi tamamlanmalıdır.
Tam yapılmış bir cerrahi tedavi sonrası , ancak ek risk faktörleri mevcut ise hastalığın tipine göre kemoterapi veya radyoterapi yapılır. Bir kısım hastada ise sadece cerrahi tedavi yeterli olup ek bir tedaviye gerek kalmaz. Cerrahi tedaviden sonra uygulanan kemoterapi veya radyoterapi, eksik cerrahinin açığını kapatmak için kullanılan tedavi seçenekleri değildir. Her iki tedavinin de kendine özgü yan etkileri söz konusudur. Dolayısı ile ek tedaviler ancak gerekli olan hastalara uygulanmalıdır. Eksik cerrahi uygulanan tüm hastalara ne yazık ki kemoterapi veya radyoterapi uygulaması yapılmak zorundadır. Bu neden ile bir çok hastaya gereksiz yere yan etkileri olabilen bu ikincil tedaviler uygulanmaktadır. Oysa ki sadece cerrahi ile iyileşecek hasta grubu mevcuttur. Dolayısı ile bu ikincil tedavi seçenekleri hastalığın tekrarlaması durumunda kullanılacak yedek silah olarak saklanmalıdır.
Kolposkopi
İncelenen dokuyu 8-20 kat kadar büyültülerek, çıplak gözle görülmeyecek detayları görmeye yarayan bir mercek sistemidir. Rahim ağzında (serviks) oluşmuş olan kanser öncesi hücresel değişiklikler bu inceleme metodu ile saptanabilir. Kolposkopik inceleme ile eğer patolojik bir görünüm saptanırsa (Resim 2), bu bölgeden biopsi alınarak tanı koyulur. Böylece hastalık kanser aşamasına gelmeden yakalanmış olur.
Resim 2- Rahim ağzı (serviks) prekanseröz lezyonun kolposkopik görünümü
Human Papilloma Virus (HPV)
HPV dış genital organ (vulva), vajen ve rahim ağzına (serviks) yerleşebilen ve hücresel değişikliklere neden olarak, zaman içerisinde kanser gelişimine de sebep olabilen bir virüstür. 100’ün üzerinde tipi vardır. Bazı tipleri (16-18-31-35 gibi) daha çok kanser öncesi hücresel değişikliklere ve kanser gelişimine sebep olur. Çoğunlukla bu virüs ile enfekte olmuş bir kişi ile cinsel ilişki sonrası bulaşır. Virüs ile temas sonrası kuluçka dönemini takiben 3-8 ay içinde belirtiler görülmeye başlayabilir. Bu virüsün bulaşmış olduğu kişinin tedavisi için henüz etkili bir aşılama tedavisi yoktur. Ancak bu virüs ile henüz enfekte olmamış kişileri korumak amacı ile bazı düşük riskli tipler (HPV tip 6 ve 11 ) ile bazı yüksek riskli tiplerine karşı (HPV 16 ve 18) koruyucu aşı geliştirilmiştir. Dolayısı ile aşılanan kişiler en azından bu iki yüksek riskli tipe karşı büyük oranda kendilerini korumuş olacaklardır. Aşılama 10 yaşından itibaren hem kız hem de erkek çocuklarına yapılmaya başlanabilir. Ne kadar erken yaşta aşılama yapılmaya başlanırsa ( timus bezi gerilemeden önce) , vucudun savunma sistemi o oranda uyarılabilmeltedir. Dolayısı ile günün birinde aşılama yapılan virüs tipleri ile karşılaşılınırsa, savunma hücreleri derhal virüsü yok etmektedir. Aşılama 0-2 ve 6. aylarda olmak üzere 3 dozda yapılır. Aşılama sonrası oluşan antikor (savunma tücreleri) titresi, enfeksiyon sonrası oluşan doğal oluşan antikor titresinden kat ve kat daha fazla olmaktadır. Yaklaşık 5 yıl için %95-100 oranında koruma sağlayabilmektedir. 5. yıl sonunda rapel aşı yapılarak koruma devam ettirilmelidir. Ancak daha ileri yaşlarda (20'li 30'lu 40'lı yaşlarda) da aşılama yapılabilir. Yapılmasında bir sakınca yoktur. Ancak virüs ile enfekte olan kişileri mevcut olan aşılar ile aşılayarak tedavi etmek mümkün değildir. Virüs ile enfekte olduktan sonra tedavi amacı ile aşılama üzerinde de çalışılmaktadır. Ama henüz başarılı olan ticari bir aşı geliştirilememştir. Enfekte olunan virus tipine karşı tedavi nasıl sağlanacaktır o zaman? Zaman içerisinde kişinin savunma mekanizması ile bu virüsler ortadan kaldırılabilmektedir. Kimlerde ve ne kadar süre içerisinde bu başarılabilecektir ? Henüz bu sorunun yanıtı bilinmemektedir. Bunu değerlendirecek bir laboratuar testi de yoktur. Vucudun doğal savunma sistemini kuvvetlendirici başarılı bir sonuç veren ek bir sistemik tedavi ilacı da yoktur. Sadece dış genital bölgede(vulva) savunma mekanizmasını artırıcı ,lokal olarak kullanılan Aldara krem, bu bölgede ki tekrarlamaları azaltmada başarılı olmaktadır. Eğer kişinin savunma sistemi virüsü zaman içerisinde yok edemez ise, kişi sürekli olarak o virüs tipi açısından taşıyıcı olarak kalacak demektir ve bu kişilerde rahim ağzında ,vajende ,dış genital bölgede, erkelerde ise penis ve çevresinde enfekte olduğu virüs tipi nedeni ile oluşmuş olan siğil ve hücresel bozulmanın başlamış olduğu doku patoloji tekrarlamaları görülebilir. HPV tip tayini yapılarak kişinin hangi virüs tipi ile enfekte olduğu tesbit edildikten sonra( örnek: sadece HPV tip 11 ile enfekte olmuş olsun), eğer kişi aşılama ile koruma altına alınabilecek diğer virüs tiplerine karşı sero-negatifse, yani bulaşma olmamışsa, o kişiye HPV tip 6 -16 ve 18 e karşı aşılama yapılabilir. Dolayısı ile en azından bu virüslere karşı savunma sağlanabilir. Ama yapılan aşılama HPV tip 11 karşı bir tedavi sağlamayacaktır
Resim 3- Rahim ağzında kondilom
Meme kanseri ve Tamoksifen
Tamoksifen cerrahi sonrası meme kanseri tanısı almış hastalarda , kemoterapi ve/ veya radyoterapiyi takiben kullanılan, meme kanseri tekrarlamasını azaltan bir ilaçtır. Yaklaşık olarak 5 yıl kadar kullanılması önerilir. Ancak, özellikle menopozda olan hastalarda tamoksifen kullanımının süresi ile ilintili olarak rahim iç tabakasında (endometriyum) kalınlaşma yapabilmektedir (Resim 4-5). Ultrasonografik olarak endometriyumda kalınlaşma oluşan olguların bazılarında endometriyum tabakasında polip , hiperplazi nadiren de kanser gelişimi görülebilir. Ancak, neden her hastada değil de , tamoksifen kullanan bazı kadınlarda bu tip değişiklikler gözlenmektedir, henüz bilinmemektedir. Tamoksifen kullanacak hastaların mutlaka tedaviye başlamadan jinekolojik muayene ve ultrasonografik incelemesi yapılmalıdır. Daha sonra belli aralıklarla jinekolojik muayene ve ultrasonografik inceleme ile hastaların takibi yapılmalı ve gerekirse patolojik inceleme için endometriyal doku (biopsi) alınmalıdır .
Tamoksifenin rahim içinde yapabileceği değişiklikleri önlemek amacı ile progesteron salgılayan spiral kullanımı ile oldukça başarılı sonuçlar alınmakta ve rahim iç tabakasında yukarıda bahsedilen tarzda değişiklikler görülmemektedir. Dolayısı ile menopoz sonrası Tamoksifen kullanan hastalara endometriyumu koruyucu amaçla spiral kullanımını önermekteyim. Kanser Jinekolojik kanserler jinekolojik onkoloji kolposkopi jinekoloji Prof. Dr. Tugan Beşe jinekolog kadın doğum uzmanı onkoloji pap smear
Menopoz öncesi dönemde olup Tamoksifen kullanan kadınlarda ise, endometriyum kalınlaşması ve patolojisi yerine daha çok, yumurtalıklarda büyük boyutlara kadar çıkabilen basit yumurtalık kistleri görülür. Tamoksifen menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda yumurtalıkları uyarıcı özelliğinden dolayı bu tip kistler görülmektedir. Bu tip kistler saptanan olguların ultrasonografik olarak takibi önemlidir. Büyük çoğunlukla bu kistik yapılar zaman içerisinde kaybolursa da bir süre sonra tekrar oluşabileceği bilinmelidir.
Jinekolojik kanserlerin cerrahi tedavisi ve daha sonra uygulanacak olan ek tedavilere yönlendirme , bu alanda uzmanlaşmış kadın doğum hekimleri (jinekolog onkolog) tarafından yapılmalıdır. Sadece rahmi ve yumurtalıkları çıkartmak basit bir uygulama olup, kanser cerrahisi için çoğu kez yeterli olmamaktadır.
Genel olarak bakındığında dünyada jinekolojik kanserlerin cerrahi tedavisi %70 gibi yüksek bir oranda eksik yapılmaktadır Temel prensip, tümörlü dokuyu tamamen çıkartarak geride göz ile görülebilecek kanserli doku bırakmamak ve yanı sıra kanser hücrelerinin yayılabileceği büyük damarların çevresinde yerleşmiş olan lenf bezlerini çıkartmaktır.(Resim 1) .
Rahim , rahim ağzı (serviks ) ve dış genital organ kanserlerinin tanısı ameliyat öncesi alınacak biopsiler ile koyulur ve kanser tanısı alan hastalara uygulanacak olan cerrahi tedavi hasta ameliyata alınmadan önce planlanmış olur.
Yumurtalık(over) kanserlerinin tanısı ise ameliyat öncesi kesin olarak koyulamaz, ancak kanser olması muhtemel bir yumurtalık tümöründen şüphelenilebilir. Bu durumda yapılması gereken hastanın ameliyata alınması ve yumurtalıktaki kitlenin çıkartılarak , ameliyat devam ederken derhal patolojik incelemesinin (frozen) yaptırılmasıdır.
Resim 1- Lenfadenektomi : Damarlar
çevresindeki lenf bezleri temizlendikten
sonraki görünüm. (T.Beşe - özel arşiv)
Eğer patolojik inceleme sonucu iyi huylu olarak gelirse, kitlenin çıkartılma işlemi yeterli olur. Ancak tanı kanser olarak gelirse yumurtalık kanseri için uygulanması gereken cerrahi işleme geçilmelidir.
Dolayısı ile alınan biopsiler ile jinekolojik kanser tanısı koyulan hastalar ile kanserden şüphelenilen yumurtalık tümörleri olan hastalara eksik cerrahi yapılmaması için hasta jinekolojik onkoloji ile ilgilenen bir hekim veya merkezlere yönlendirilmelidir. Bir neden ile eksik cerrahi yapılmış olan bir jinekolojik kanser hastası mutlaka değerlendirilerek, eksik cerrahisi tamamlanmalıdır.
Tam yapılmış bir cerrahi tedavi sonrası , ancak ek risk faktörleri mevcut ise hastalığın tipine göre kemoterapi veya radyoterapi yapılır. Bir kısım hastada ise sadece cerrahi tedavi yeterli olup ek bir tedaviye gerek kalmaz. Cerrahi tedaviden sonra uygulanan kemoterapi veya radyoterapi, eksik cerrahinin açığını kapatmak için kullanılan tedavi seçenekleri değildir. Her iki tedavinin de kendine özgü yan etkileri söz konusudur. Dolayısı ile ek tedaviler ancak gerekli olan hastalara uygulanmalıdır. Eksik cerrahi uygulanan tüm hastalara ne yazık ki kemoterapi veya radyoterapi uygulaması yapılmak zorundadır. Bu neden ile bir çok hastaya gereksiz yere yan etkileri olabilen bu ikincil tedaviler uygulanmaktadır. Oysa ki sadece cerrahi ile iyileşecek hasta grubu mevcuttur. Dolayısı ile bu ikincil tedavi seçenekleri hastalığın tekrarlaması durumunda kullanılacak yedek silah olarak saklanmalıdır.
Kolposkopi
İncelenen dokuyu 8-20 kat kadar büyültülerek, çıplak gözle görülmeyecek detayları görmeye yarayan bir mercek sistemidir. Rahim ağzında (serviks) oluşmuş olan kanser öncesi hücresel değişiklikler bu inceleme metodu ile saptanabilir. Kolposkopik inceleme ile eğer patolojik bir görünüm saptanırsa (Resim 2), bu bölgeden biopsi alınarak tanı koyulur. Böylece hastalık kanser aşamasına gelmeden yakalanmış olur.
Resim 2- Rahim ağzı (serviks) prekanseröz lezyonun kolposkopik görünümü
Human Papilloma Virus (HPV)
HPV dış genital organ (vulva), vajen ve rahim ağzına (serviks) yerleşebilen ve hücresel değişikliklere neden olarak, zaman içerisinde kanser gelişimine de sebep olabilen bir virüstür. 100’ün üzerinde tipi vardır. Bazı tipleri (16-18-31-35 gibi) daha çok kanser öncesi hücresel değişikliklere ve kanser gelişimine sebep olur. Çoğunlukla bu virüs ile enfekte olmuş bir kişi ile cinsel ilişki sonrası bulaşır. Virüs ile temas sonrası kuluçka dönemini takiben 3-8 ay içinde belirtiler görülmeye başlayabilir. Bu virüsün bulaşmış olduğu kişinin tedavisi için henüz etkili bir aşılama tedavisi yoktur. Ancak bu virüs ile henüz enfekte olmamış kişileri korumak amacı ile bazı düşük riskli tipler (HPV tip 6 ve 11 ) ile bazı yüksek riskli tiplerine karşı (HPV 16 ve 18) koruyucu aşı geliştirilmiştir. Dolayısı ile aşılanan kişiler en azından bu iki yüksek riskli tipe karşı büyük oranda kendilerini korumuş olacaklardır. Aşılama 10 yaşından itibaren hem kız hem de erkek çocuklarına yapılmaya başlanabilir. Ne kadar erken yaşta aşılama yapılmaya başlanırsa ( timus bezi gerilemeden önce) , vucudun savunma sistemi o oranda uyarılabilmeltedir. Dolayısı ile günün birinde aşılama yapılan virüs tipleri ile karşılaşılınırsa, savunma hücreleri derhal virüsü yok etmektedir. Aşılama 0-2 ve 6. aylarda olmak üzere 3 dozda yapılır. Aşılama sonrası oluşan antikor (savunma tücreleri) titresi, enfeksiyon sonrası oluşan doğal oluşan antikor titresinden kat ve kat daha fazla olmaktadır. Yaklaşık 5 yıl için %95-100 oranında koruma sağlayabilmektedir. 5. yıl sonunda rapel aşı yapılarak koruma devam ettirilmelidir. Ancak daha ileri yaşlarda (20'li 30'lu 40'lı yaşlarda) da aşılama yapılabilir. Yapılmasında bir sakınca yoktur. Ancak virüs ile enfekte olan kişileri mevcut olan aşılar ile aşılayarak tedavi etmek mümkün değildir. Virüs ile enfekte olduktan sonra tedavi amacı ile aşılama üzerinde de çalışılmaktadır. Ama henüz başarılı olan ticari bir aşı geliştirilememştir. Enfekte olunan virus tipine karşı tedavi nasıl sağlanacaktır o zaman? Zaman içerisinde kişinin savunma mekanizması ile bu virüsler ortadan kaldırılabilmektedir. Kimlerde ve ne kadar süre içerisinde bu başarılabilecektir ? Henüz bu sorunun yanıtı bilinmemektedir. Bunu değerlendirecek bir laboratuar testi de yoktur. Vucudun doğal savunma sistemini kuvvetlendirici başarılı bir sonuç veren ek bir sistemik tedavi ilacı da yoktur. Sadece dış genital bölgede(vulva) savunma mekanizmasını artırıcı ,lokal olarak kullanılan Aldara krem, bu bölgede ki tekrarlamaları azaltmada başarılı olmaktadır. Eğer kişinin savunma sistemi virüsü zaman içerisinde yok edemez ise, kişi sürekli olarak o virüs tipi açısından taşıyıcı olarak kalacak demektir ve bu kişilerde rahim ağzında ,vajende ,dış genital bölgede, erkelerde ise penis ve çevresinde enfekte olduğu virüs tipi nedeni ile oluşmuş olan siğil ve hücresel bozulmanın başlamış olduğu doku patoloji tekrarlamaları görülebilir. HPV tip tayini yapılarak kişinin hangi virüs tipi ile enfekte olduğu tesbit edildikten sonra( örnek: sadece HPV tip 11 ile enfekte olmuş olsun), eğer kişi aşılama ile koruma altına alınabilecek diğer virüs tiplerine karşı sero-negatifse, yani bulaşma olmamışsa, o kişiye HPV tip 6 -16 ve 18 e karşı aşılama yapılabilir. Dolayısı ile en azından bu virüslere karşı savunma sağlanabilir. Ama yapılan aşılama HPV tip 11 karşı bir tedavi sağlamayacaktır
Resim 3- Rahim ağzında kondilom
Meme kanseri ve Tamoksifen
Tamoksifen cerrahi sonrası meme kanseri tanısı almış hastalarda , kemoterapi ve/ veya radyoterapiyi takiben kullanılan, meme kanseri tekrarlamasını azaltan bir ilaçtır. Yaklaşık olarak 5 yıl kadar kullanılması önerilir. Ancak, özellikle menopozda olan hastalarda tamoksifen kullanımının süresi ile ilintili olarak rahim iç tabakasında (endometriyum) kalınlaşma yapabilmektedir (Resim 4-5). Ultrasonografik olarak endometriyumda kalınlaşma oluşan olguların bazılarında endometriyum tabakasında polip , hiperplazi nadiren de kanser gelişimi görülebilir. Ancak, neden her hastada değil de , tamoksifen kullanan bazı kadınlarda bu tip değişiklikler gözlenmektedir, henüz bilinmemektedir. Tamoksifen kullanacak hastaların mutlaka tedaviye başlamadan jinekolojik muayene ve ultrasonografik incelemesi yapılmalıdır. Daha sonra belli aralıklarla jinekolojik muayene ve ultrasonografik inceleme ile hastaların takibi yapılmalı ve gerekirse patolojik inceleme için endometriyal doku (biopsi) alınmalıdır .
Tamoksifenin rahim içinde yapabileceği değişiklikleri önlemek amacı ile progesteron salgılayan spiral kullanımı ile oldukça başarılı sonuçlar alınmakta ve rahim iç tabakasında yukarıda bahsedilen tarzda değişiklikler görülmemektedir. Dolayısı ile menopoz sonrası Tamoksifen kullanan hastalara endometriyumu koruyucu amaçla spiral kullanımını önermekteyim. Kanser Jinekolojik kanserler jinekolojik onkoloji kolposkopi jinekoloji Prof. Dr. Tugan Beşe jinekolog kadın doğum uzmanı onkoloji pap smear
Menopoz öncesi dönemde olup Tamoksifen kullanan kadınlarda ise, endometriyum kalınlaşması ve patolojisi yerine daha çok, yumurtalıklarda büyük boyutlara kadar çıkabilen basit yumurtalık kistleri görülür. Tamoksifen menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda yumurtalıkları uyarıcı özelliğinden dolayı bu tip kistler görülmektedir. Bu tip kistler saptanan olguların ultrasonografik olarak takibi önemlidir. Büyük çoğunlukla bu kistik yapılar zaman içerisinde kaybolursa da bir süre sonra tekrar oluşabileceği bilinmelidir.