J. R. R. Tolkien - Yüzüklerin Efendisi - Kralın Dönüşü

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
35.026
30.401
60
Çarpışmanın çok gerisinde Nehir üzerine aceleyle bir köprü kurulmuş, bütün gün boyunca büyük bir savaş gücü ve malzemesi akmıştı bu köprü üzerinden Sonunda, gecenin yarısında saldın başladı. Öncü kollar, ateş dolu siperler arasında bırakılmış birçok dolambaçlı yoldan geçti. Yaklaştıkça uğradıkları kaybı hiçe sayarak durmadan ilerlediler, hâlâ bir arada, sürü gibi okçuların menziline girdiler. Fakat artık gerçekten de onlara büyük bir zarar verebilecek çok az kişi kalmıştı surlarda; gerçi yangınların ışığı Gondor'un bir zamanlar övündüğü cinsten okçular için birçok hedefi gözler önüne seriyordu. Sonra Şe-hir'in yiğitliğinin çoktan kırılmış olduğunu fark eden gizli Komutan gücünü ortaya koydu. Yavaş yavaş, Osgiliath'ta inşa edilmiş olan kocaman kuşatma kuleleri karanlığın içinden ilerledi.
Ak Kule'dekı odaya haberciler geldi yine; Pippin onlan içeri aldı, çünkü çok aceleleri vardı. Denethor yüzünü yavaş yavaş Faramir'in yüzünden çevirdi ve onlara sessizce baktı.
"Şehir'in ilk dairesi yanıyor beyim," dediler. "Emirleriniz nedir? Hâlâ Hükümdar ve Vekilharçsınız. Herkes Mithrandir'i izlemiyor. Adamlar surlardan kaçıp, surları korumasız bırakıyor."
"Neden? Neden kaçıyor ahmaklar?" dedi Denethor. "Madem eninde sonunda yanacağız bir an önce yanmakta yarar var. Şenlik ateşinize geri dönün! Ben mi? Ben şimdi cenazemi yakmak için hazırlanan odun yığınının üzerine gideceğim. Kendi yığınımın üzerine! Denethor ile Faramir'in mezarı olmayacak! Mezar yok! Mumyalanmış ölümün uzun ve yavaş uykusu yok artık. Batı'dan buraya gemiler gelmeden önceki barbar krallar gibi yanacağız. Batı kaybetti. Gidin geri, yanın!"
Haberciler selam ve cevap vermeden dönüp kaçtılar.
Artık Denethor ayağa kalkmış ve biraz önce elinde tuttuğu Faramir'in ateşli elini bırakmıştı. "Yanıyor, daha şimdiden yanıyor," dedi hüzünle. "Ruhunun evi ufalanıyor." Sonra yavaşça Pippin'e doğru giderek, ona baktı.
"Elveda!" dedi. "Elveda Paladin oğlu Peregrin! Hizmet süren kısa oldu ve artık sonuna yaklaşıyor. Kalan o az süreden de azat ediyorum seni. Git artık verence en uygun şekil nasılsa öyle öl. Ve kiminle istersen onunla 61, hatta ahmaklığı seni bu ölüme getirmiş olanla bile. Hizmetkârlarımı yolla bana ve git. Elveda!"

"Ben elveda, demeyeceğim beyim," dedi Pippin diz çökerek. Sonra aniden yine hobbitvari bir şekilde ayağa kalktı ve yaşlı adamın gözlerinin içine baktı, "izninle ayrılacağım beyim," dedi; "çünkü gerçekten de Galdalf ı görmeyi çok arzu ediyorum. Ama o bir ahmak değildir; onun yaşamdan umudu kesilmedikçe benim ölmeye hiç niyetim yok. Fakat ne kendi sözümden, ne de senin hizmetinden azat edilmek istemiyorum, sen yaşadıkça. Ve en sonunda Hisar'a gelirlerse burada senin yanında bulunmayı ve belki de bana verilen silahlan da hak etmeyi düşünüyorum."
"Nasıl istersen öyle yap Efendi Buçukluk," dedi Denethor. "Ama benim hayatım parçalandı artık. Hizmetkârlarımı yolla bana!" Tekrar Faramir'e döndü.
Pippin onu bırakarak hizmetkârları çağırdı; hizmetkârlar geldi: Ev halkından altı adam, güçlü ve zarif; yine de çağrı karşısında titriyorlardı. Fakat Denethor sakin bir sesle Faramir'in yatağının Üzerine sıcak örtüler örtmelerini ve yatağı yukarı taşımalarını buyurdu. Onlar da öyle yaptılar, yatağı kaldırarak odadan çıkarttılar. Yavaş yavaş attılar adımlarını, ateşli adamı mümkün olduğu kadar az rahatsız etmek için. Artık iki büklüm halde bir bastona dayanan Denethor onlan izledi; en son Pippin gidiyordu.
Ak Kule'den çıkıp yürüdüler; sanki bir cenaze taşırmış gibi, üzerlerinde asılı duran bulutun aşağıdan gelen donuk kırmızı ateş tapırO-lanyla aydınlatılmış olduğu karanlığa doğru. Yavaş yavaş geçtiler büyük avluyu ve Denethor'un tek bir sözüyle Kuru Ağaç'ın yanında durdular.
Herkes sessizdi, aşağıdaki Şehir'deki savaş gürültüleri hariç; suyun ölü dallardan karanlık havuza hüzünlü hüzünlü damlayışını duyabiliyorlardı. Sonra, nöbetçinin hayret ve keder dolu bakışları altında Hisar kapısından geçip gittiler. Batıya dönUnce sonunda altıncı dairenin geri surlanndaki bir kapıya vardılar. Fen Hollen deniyordu buraya, çünkü cenaze dışında hep kapalı tutulurdu ve sadece Şehir'in Hükümdarı veya ölülerin evlerine bakanlar ve mezarlara yadigârları getirenler bu yolu kullanabilirdi. Kapının gerisinde birçok kavisle dolanarak aşağıda, Mindolluin'in sarp kayalarının gölgesi altında Kralların ve Vekilharçlarının kaşanelerinin bulunduğu dar bir araziye inen bir yol uzanıyordu.
Yolun kenarında, küçük bir evde bir kapıcı oturuyordu; gözlerinde

106
KRALIN DÖNÜŞÜ
107
GONDOR KUŞATMASI


korku, elinde bir lambayla ilerledi. Hükümdarın buyruğuyla kapıyı açtı ve sessizce geriye dayadı; onlarda kapıcının elinden lambayı alarak kapıdan geçtiler. Lamba ışığıyla bir sağa bir sola sallanan kadim surlar ve yol kenarından yükselen çok sütunlu korkulukların arasından yukarı doğru tırmanan yol karanlıktı. Rath Dinen'e yanı Sessiz Cadde'ye gelinceye kadar aşağı, aşağı doğru indikçe ağır ayak sesleri solgun kubbeler, boş salonlar, çoktan ölmüş adamların suretleri arasında yankılanıp durdu; sonra Vekilharçların Evi'ne girerek yüklerini bıraktılar.
Burada Pippin etrafına huzursuz huzursuz baktıkça, minik lambanın kefenli duvarlarına düşürdüğü koca gölgelerle örtülmüş gibi duran tonozlu geniş bir odada olduğunu gördü. Mermerden oyulmuş bir sürü masa dizisi zorlukla seçilebiliyordu; her masa üzerinde, elleri kavuşturulmuş, başı taşa yaslanmış uyuyan şekiller vardı. Fakat yakında duran bir masa bomboştu. Denethor'un bir işaretiyle Faramir ile babasını yan yana yatırdılar ve ikisini de tek bir örtüyle örttüler; sonra da ölü yatağının yanında yas tutan insanlar gibi boyunları bükük durdular. Sonra Denethor alçak sesle konuştu.
"Biz burada bekleyeceğiz," dedi. "Fakat mumyacılara haber yolla-maym. Bize çabuk tutuşan odun yollayın, etrafımıza ve altımıza yığın. Ve emir verdiğimde bir meşale atın. Böyle yapın ve bir daha benimle konuşmayın. Elveda!"
"izninizle beyim!" dedi Pippin ve dönerek bu ölüm dolu evden dehşet içinde kaçtı. "Zavallı Faramir!" diye düşündü. "Gandalfı bulmalıyım. Zavallı Faramir! Gözyaşından çok ilaca ihtiyacı olduğu kesin. Ah, Gandalfı nerede bulacağım? İşlerin sarpa sardığı yerde herhalde, onun da ölen ya da çıldıran birine ayıracak zamanı olmayacaktır."
Kapıda, orada nöbet beklemek için kalan hizmetkârlardan birine döndü. "Efendiniz kendinde değil," dedi. "Yavaş olun! Faramir hayattayken buraya odun getirmeyin! Gandalf gelirçceye kadar bir şey yapmayın!"
"Minas Tirith'in efendisi kim?" diye cevap verdi adam. "Hükümdar Denethor mu, Gri Gezgin mi?"
"Ya Gri Gezgin, ya da hiç kimse, görünüşe göre," dedi Pippin; ayaklarının onu taşıyabildiği hızla geriye, yukarı doğru döne döne tırmanan yola koştu, şaşkın kapıcıyı geçerek kapıdan çıktı ve Hisar'ın kapısına yaklaşıncaya kadar yoluna devam etti. Kapıdan geçip gider-

ken nöbetçi onu selamladı; o zaman Beregond'un sesini tanıdı.
"Ne yana koşuyorsun Efendi Peregrin?" diye seslendi.
"Mithrandir'i bulmaya," diye cevap verdi Pippin.
"Hükümdar'ın işi acildir ve benim seni oyalamamam gerekir," dedi Beregond; "ama eğer mümkünse çabuk çabuk anlat: Neler oluyor? Hükümdarımız nereye gitti? Nöbeti şimdi devraldım ama onun Kapalı Kapı'ya doğru gittiğini duydum; adamlar önünde Faramir'i taşıyor-larmış."
"Evet," dedi Pippin, "Sessiz Cadde'ye."
Beregond göz yaşlarını gizlemek için başını eğdi. "Ölüyor olduğunu söylemişlerdi," diye iç geçirdi, "öldü demek."
"Hayır," dedi Pippin," daha değil. Ve hâlâ ölümünün engellenebileceğini zannediyorum. Fakat Şehir'in Hükümdarı, Beregond, şehri ele geçmeden düştü. Aklını kaçırdı, artık tehikeli biri." Çabuk çabuk Denethor'un garip sözlerini ve işlerini anlattı. "Hemen Gandalfı bulmam gerek."
"O halde çatışmaya inmen lazım."
"Biliyorum. Hükümdar bana izin verdi. Fakat Beregond eğer elinden gelirse, olacak olan korkunç şeyleri engelle."
"Hükümdar, siyah ve gümüş giyenlerin kendi emri olmadan görev yerlerinden ayrılmalarına izin vermez."
"Eh o halde Faramir'in yaşamı ile emirler arasında bir seçim yapman gerekecek," dedi Pippin. "Emirlere gelince, bence muhatabınız bir deli, bir bey değil. Gitmem gerek. Eğer gelebilirsem geri döneceğim."
Koşmaya devam etti aşağıya, aşağıya dış şehire doğru. Yangından kaçan adamlar onu geçtiler; onun üniformasını gören bir kısım adam dönüp ona seslendi ama o hiç kulak asmadı. Sonunda gerisinde surlar arasında koca alevlerin yükseldiği tkinci Kapı'dan geçmişti. Yine de ona garip bir biçimde sessiz geldi her şey. Ne çatışmanın gürültüsü ve haykırışları, ne de silahların şakırtısı duyuluyordu. Sonra aniden korkunç bir çığlık ve büyük bir sarsıntı ve derin, yankılı bir gümbürtü duyuldu. Neredeyse onu dizlerine kadar sarsan bir korku ve dehşet rüzgârına karşı koymak için kendini zorlayarak, Cümlekapısı'nın arkasındaki geniş bir yere açılan köşeyi döndü Pippin. Orada olduğu yere çakıldı kaldı. Gandalfı bulmuştu; ama geri çekilip bir gölgeye sindi.

108
KRALIN DÖNÜŞÜ




Link Silinmiştir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
arkadasim linkte hata var diyo acaba yeniden vermen mümkünmü linki tesekkür ederim
 
Çarpışmanın çok gerisinde Nehir üzerine aceleyle bir köprü kurulmuş, bütün gün boyunca büyük bir savaş gücü ve malzemesi akmıştı bu köprü üzerinden Sonunda, gecenin yarısında saldın başladı. Öncü kollar, ateş dolu siperler arasında bırakılmış birçok dolambaçlı yoldan geçti. Yaklaştıkça uğradıkları kaybı hiçe sayarak durmadan ilerlediler, hâlâ bir arada, sürü gibi okçuların menziline girdiler. Fakat artık gerçekten de onlara büyük bir zarar verebilecek çok az kişi kalmıştı surlarda; gerçi yangınların ışığı Gondor'un bir zamanlar övündüğü cinsten okçular için birçok hedefi gözler önüne seriyordu. Sonra Şe-hir'in yiğitliğinin çoktan kırılmış olduğunu fark eden gizli Komutan gücünü ortaya koydu. Yavaş yavaş, Osgiliath'ta inşa edilmiş olan kocaman kuşatma kuleleri karanlığın içinden ilerledi.
Ak Kule'dekı odaya haberciler geldi yine; Pippin onlan içeri aldı, çünkü çok aceleleri vardı. Denethor yüzünü yavaş yavaş Faramir'in yüzünden çevirdi ve onlara sessizce baktı.
"Şehir'in ilk dairesi yanıyor beyim," dediler. "Emirleriniz nedir? Hâlâ Hükümdar ve Vekilharçsınız. Herkes Mithrandir'i izlemiyor. Adamlar surlardan kaçıp, surları korumasız bırakıyor."
"Neden? Neden kaçıyor ahmaklar?" dedi Denethor. "Madem eninde sonunda yanacağız bir an önce yanmakta yarar var. Şenlik ateşinize geri dönün! Ben mi? Ben şimdi cenazemi yakmak için hazırlanan odun yığınının üzerine gideceğim. Kendi yığınımın üzerine! Denethor ile Faramir'in mezarı olmayacak! Mezar yok! Mumyalanmış ölümün uzun ve yavaş uykusu yok artık. Batı'dan buraya gemiler gelmeden önceki barbar krallar gibi yanacağız. Batı kaybetti. Gidin geri, yanın!"
Haberciler selam ve cevap vermeden dönüp kaçtılar.
Artık Denethor ayağa kalkmış ve biraz önce elinde tuttuğu Faramir'in ateşli elini bırakmıştı. "Yanıyor, daha şimdiden yanıyor," dedi hüzünle. "Ruhunun evi ufalanıyor." Sonra yavaşça Pippin'e doğru giderek, ona baktı.
"Elveda!" dedi. "Elveda Paladin oğlu Peregrin! Hizmet süren kısa oldu ve artık sonuna yaklaşıyor. Kalan o az süreden de azat ediyorum seni. Git artık verence en uygun şekil nasılsa öyle öl. Ve kiminle istersen onunla 61, hatta ahmaklığı seni bu ölüme getirmiş olanla bile. Hizmetkârlarımı yolla bana ve git. Elveda!"

"Ben elveda, demeyeceğim beyim," dedi Pippin diz çökerek. Sonra aniden yine hobbitvari bir şekilde ayağa kalktı ve yaşlı adamın gözlerinin içine baktı, "izninle ayrılacağım beyim," dedi; "çünkü gerçekten de Galdalf ı görmeyi çok arzu ediyorum. Ama o bir ahmak değildir; onun yaşamdan umudu kesilmedikçe benim ölmeye hiç niyetim yok. Fakat ne kendi sözümden, ne de senin hizmetinden azat edilmek istemiyorum, sen yaşadıkça. Ve en sonunda Hisar'a gelirlerse burada senin yanında bulunmayı ve belki de bana verilen silahlan da hak etmeyi düşünüyorum."
"Nasıl istersen öyle yap Efendi Buçukluk," dedi Denethor. "Ama benim hayatım parçalandı artık. Hizmetkârlarımı yolla bana!" Tekrar Faramir'e döndü.
Pippin onu bırakarak hizmetkârları çağırdı; hizmetkârlar geldi: Ev halkından altı adam, güçlü ve zarif; yine de çağrı karşısında titriyorlardı. Fakat Denethor sakin bir sesle Faramir'in yatağının Üzerine sıcak örtüler örtmelerini ve yatağı yukarı taşımalarını buyurdu. Onlar da öyle yaptılar, yatağı kaldırarak odadan çıkarttılar. Yavaş yavaş attılar adımlarını, ateşli adamı mümkün olduğu kadar az rahatsız etmek için. Artık iki büklüm halde bir bastona dayanan Denethor onlan izledi; en son Pippin gidiyordu.
Ak Kule'den çıkıp yürüdüler; sanki bir cenaze taşırmış gibi, üzerlerinde asılı duran bulutun aşağıdan gelen donuk kırmızı ateş tapırO-lanyla aydınlatılmış olduğu karanlığa doğru. Yavaş yavaş geçtiler büyük avluyu ve Denethor'un tek bir sözüyle Kuru Ağaç'ın yanında durdular.
Herkes sessizdi, aşağıdaki Şehir'deki savaş gürültüleri hariç; suyun ölü dallardan karanlık havuza hüzünlü hüzünlü damlayışını duyabiliyorlardı. Sonra, nöbetçinin hayret ve keder dolu bakışları altında Hisar kapısından geçip gittiler. Batıya dönUnce sonunda altıncı dairenin geri surlanndaki bir kapıya vardılar. Fen Hollen deniyordu buraya, çünkü cenaze dışında hep kapalı tutulurdu ve sadece Şehir'in Hükümdarı veya ölülerin evlerine bakanlar ve mezarlara yadigârları getirenler bu yolu kullanabilirdi. Kapının gerisinde birçok kavisle dolanarak aşağıda, Mindolluin'in sarp kayalarının gölgesi altında Kralların ve Vekilharçlarının kaşanelerinin bulunduğu dar bir araziye inen bir yol uzanıyordu.
Yolun kenarında, küçük bir evde bir kapıcı oturuyordu; gözlerinde

106
KRALIN DÖNÜŞÜ
107
GONDOR KUŞATMASI


korku, elinde bir lambayla ilerledi. Hükümdarın buyruğuyla kapıyı açtı ve sessizce geriye dayadı; onlarda kapıcının elinden lambayı alarak kapıdan geçtiler. Lamba ışığıyla bir sağa bir sola sallanan kadim surlar ve yol kenarından yükselen çok sütunlu korkulukların arasından yukarı doğru tırmanan yol karanlıktı. Rath Dinen'e yanı Sessiz Cadde'ye gelinceye kadar aşağı, aşağı doğru indikçe ağır ayak sesleri solgun kubbeler, boş salonlar, çoktan ölmüş adamların suretleri arasında yankılanıp durdu; sonra Vekilharçların Evi'ne girerek yüklerini bıraktılar.
Burada Pippin etrafına huzursuz huzursuz baktıkça, minik lambanın kefenli duvarlarına düşürdüğü koca gölgelerle örtülmüş gibi duran tonozlu geniş bir odada olduğunu gördü. Mermerden oyulmuş bir sürü masa dizisi zorlukla seçilebiliyordu; her masa üzerinde, elleri kavuşturulmuş, başı taşa yaslanmış uyuyan şekiller vardı. Fakat yakında duran bir masa bomboştu. Denethor'un bir işaretiyle Faramir ile babasını yan yana yatırdılar ve ikisini de tek bir örtüyle örttüler; sonra da ölü yatağının yanında yas tutan insanlar gibi boyunları bükük durdular. Sonra Denethor alçak sesle konuştu.
"Biz burada bekleyeceğiz," dedi. "Fakat mumyacılara haber yolla-maym. Bize çabuk tutuşan odun yollayın, etrafımıza ve altımıza yığın. Ve emir verdiğimde bir meşale atın. Böyle yapın ve bir daha benimle konuşmayın. Elveda!"
"izninizle beyim!" dedi Pippin ve dönerek bu ölüm dolu evden dehşet içinde kaçtı. "Zavallı Faramir!" diye düşündü. "Gandalfı bulmalıyım. Zavallı Faramir! Gözyaşından çok ilaca ihtiyacı olduğu kesin. Ah, Gandalfı nerede bulacağım? İşlerin sarpa sardığı yerde herhalde, onun da ölen ya da çıldıran birine ayıracak zamanı olmayacaktır."
Kapıda, orada nöbet beklemek için kalan hizmetkârlardan birine döndü. "Efendiniz kendinde değil," dedi. "Yavaş olun! Faramir hayattayken buraya odun getirmeyin! Gandalf gelirçceye kadar bir şey yapmayın!"
"Minas Tirith'in efendisi kim?" diye cevap verdi adam. "Hükümdar Denethor mu, Gri Gezgin mi?"
"Ya Gri Gezgin, ya da hiç kimse, görünüşe göre," dedi Pippin; ayaklarının onu taşıyabildiği hızla geriye, yukarı doğru döne döne tırmanan yola koştu, şaşkın kapıcıyı geçerek kapıdan çıktı ve Hisar'ın kapısına yaklaşıncaya kadar yoluna devam etti. Kapıdan geçip gider-

ken nöbetçi onu selamladı; o zaman Beregond'un sesini tanıdı.
"Ne yana koşuyorsun Efendi Peregrin?" diye seslendi.
"Mithrandir'i bulmaya," diye cevap verdi Pippin.
"Hükümdar'ın işi acildir ve benim seni oyalamamam gerekir," dedi Beregond; "ama eğer mümkünse çabuk çabuk anlat: Neler oluyor? Hükümdarımız nereye gitti? Nöbeti şimdi devraldım ama onun Kapalı Kapı'ya doğru gittiğini duydum; adamlar önünde Faramir'i taşıyor-larmış."
"Evet," dedi Pippin, "Sessiz Cadde'ye."
Beregond göz yaşlarını gizlemek için başını eğdi. "Ölüyor olduğunu söylemişlerdi," diye iç geçirdi, "öldü demek."
"Hayır," dedi Pippin," daha değil. Ve hâlâ ölümünün engellenebileceğini zannediyorum. Fakat Şehir'in Hükümdarı, Beregond, şehri ele geçmeden düştü. Aklını kaçırdı, artık tehikeli biri." Çabuk çabuk Denethor'un garip sözlerini ve işlerini anlattı. "Hemen Gandalfı bulmam gerek."
"O halde çatışmaya inmen lazım."
"Biliyorum. Hükümdar bana izin verdi. Fakat Beregond eğer elinden gelirse, olacak olan korkunç şeyleri engelle."
"Hükümdar, siyah ve gümüş giyenlerin kendi emri olmadan görev yerlerinden ayrılmalarına izin vermez."
"Eh o halde Faramir'in yaşamı ile emirler arasında bir seçim yapman gerekecek," dedi Pippin. "Emirlere gelince, bence muhatabınız bir deli, bir bey değil. Gitmem gerek. Eğer gelebilirsem geri döneceğim."
Koşmaya devam etti aşağıya, aşağıya dış şehire doğru. Yangından kaçan adamlar onu geçtiler; onun üniformasını gören bir kısım adam dönüp ona seslendi ama o hiç kulak asmadı. Sonunda gerisinde surlar arasında koca alevlerin yükseldiği tkinci Kapı'dan geçmişti. Yine de ona garip bir biçimde sessiz geldi her şey. Ne çatışmanın gürültüsü ve haykırışları, ne de silahların şakırtısı duyuluyordu. Sonra aniden korkunç bir çığlık ve büyük bir sarsıntı ve derin, yankılı bir gümbürtü duyuldu. Neredeyse onu dizlerine kadar sarsan bir korku ve dehşet rüzgârına karşı koymak için kendini zorlayarak, Cümlekapısı'nın arkasındaki geniş bir yere açılan köşeyi döndü Pippin. Orada olduğu yere çakıldı kaldı. Gandalfı bulmuştu; ama geri çekilip bir gölgeye sindi.

108
KRALIN DÖNÜŞÜ




devamı için tıklayın

Fılmı de superdı yaa
 
X