Ben de bir ızmirli olarak sizlerle bu şehir için yazdığım bir yazıyı paylaşmak isterim:
ıZMıR'de Panoramik Şehir Turu: Başka türlü bir şehirdir ızmir... Sabahları başka güzeldir Güzelbahçe’de deniz kenarında yapılan kahvaltı. Hayran olursun denizden esen tatlı rüzgarına, iyot kokusuna... Sonra Konak’a gider kalabalığa karışırsın. Saat Kulesi’nin altında buluşmak için sözleşmiş bekleyen insanlar, ızmir hatırası fotoğrafı çekilenler, Kemeraltı’nda bağıran satıcılar, Kızlarağası Hanı’nda içilen kahve... Binersin vapura karşıya geçersin. Bir parça gevrek için vapurun peşine takılan bağrış çağrış uçuşan martılar ortak olur keyfine... Yüzler asık değildir, renkler solgun değildir. Coşkuludur ızmir insanı, yeri gelir yüksek sesle konuşur heyecanlı heyecanlı, yeri gelir şen kahkahalarla yeri göğü inletir. Hiç tanımadığı birisiyle toplu taşıma araçlarında ordan burdan konuşurken samimi oluverir biranda, şaşırırsın. Üstü başı da renklidir. Kızı erkeği rengarektir, mavileri, kırmızıları, yeşilleri, morları pek sever.
Karşıyaka’nın çarşısına, Bostanlı’nın sahiline doyum olmaz. Keyif şehridir ızmir... Aromalı nargile kokusu deniz kokusuna karışır. Fayton gezintisine limonata ferahlığında bir esinti eşlik eder. Sonra Alsancak’a dönüp daracık şirin sokaklarda yürürsün eski rum evlerinin arasından. Yemyeşil Fuarda koca ağaçların gölgesinde dinlenir, havuzdan su içen kuşları seyredersin. Akşam oldu mu adres bellidir, Kordonda günbatımının keyfine doyum olmaz. Güneşin turuncu ışıkları denize yansır, pembeli morlu gökyüzünde bulutlar dans eder.
Yorulmak yok, gece daha yeni başlar ızmir’de... ınciraltı’nda yenen balık yanında rakısı olmazsa ağlar. Denize vuran yakamozlarla gökte yükselen ay da yakın arkadaşlarıdır rakının. Bir de yanında dostlar varsa gece hiç bitmesin istersin. Koca bir gün devirdin ama ızmir’de daha çok şey vardır tatmadığın, çok yer vardır görmediğin. Teleferik’e çıkmadan, Göztepe sahilinde palmiyeler arasında bir yürüyüş yapmadan, Tarihi Asansör’de ızmir’e karşı yemeğini yemeden, Çeşme’ye, Foça’ya, Sığacık’a, Urla’ya gitmeden olmaz. ızmirce öğrenmen lazım bir de... Kumrunun bir kuş olmadığını, asfalyanın sigorta anlamına geldiğini, simit değil gevrek demeyi, boyozu, çiğdemi, hepsini bir bir öğrenmen lazım. Öyle birkaç güne sığmaz ızmir. Yerleşirsen de kopamazsın bir daha... Görünmez iplerle bağlar seni kördüğüm yapar, gidemezsin başka yerlere... Gitsen de aklın burda kalır. Dedim ya, başka türlü şehirdir ızmir.
* * *
ışte bir haftasonu yaptığım ızmir Turu’ndan arda kalanlar… Kalbimdeki ızmir'in kağıda yansıması ve bir sürü fotoğraf... Doğma büyüme ızmirli olmama, 28 yıldır bu şehirde yaşamama rağmen ilk kez bir gün çıkıp şehri turist gözüyle gezdim. Senelerdir geçtiğim yollarından geçerken ilk kez kafamı kaldırıp dikkatle inceledim Kemeraltı’ndaki dükkanları, Alsancak’taki eski Rum evlerini, ilk kez fotoğraflarını çektim. Başka şehirleri gezerken harcanan dikkat, yapılan gözlemler, çekilen fotoğraflar… Kendi yaşadığımız şehir de bu ilgiyi hak ediyor aslında, hatta daha fazlasını…
Fotoğraflar ve şehir turunun ötesine gidecek olursak, işte size ızmir’in kısa tarihçesi:
Küllerinden Yeniden Doğan Şehir: ıZMıR ızmir’in 8.500 yıllık bir tarihe sahip olduğunu biliyor muydunuz? 2005 yılında yapılan bazı kazılarda tarihi aydınlatan yeni bir bilgi ortaya çıkar, kent tarihinde bilinenden 3 bin yıl geriye gidilir ve ilk yerleşimin Bornova Ovasında M.Ö. 6500’de başladığı belirlenir.
Çok sonraları, M.Ö. 14. yüzyılda meydana gelen büyük yıkıcı depremden sonra kente kuzeyden gelen Amazonlar hakim olurlar. Anaerkil bir topluluk olan Amazonlar bana hep ilginç gelmiştir. Kadının hakimiyetinin hat safhada olduğu, kadın savaşçılarıyla ünlü topluluk… Zaten ızmir’e SMYRNA adını veren de Amazonlardır. Amazonların kraliçesinin adıdır Smyrna. Düşünüyorum da belki de ızmir Kadını’na Amazonlardan miras kalmıştır bazı özellikler... Çok konuşan, çok gülen, küçük yaşta rakı içmesini öğrenen, yeri geldiğinde efelenen renkli ızmir kadını…
ızmir’in kendisi çok renklidir aslında, o kadar çok medeniyetin yolu geçmiş ki ızmir’den… Hititler, ızmir’e en parlak dönemini yaşatan ıyonlar, Lidyalılar, Romalılar, daha sonra Bizans dönemi ve ardından Osmanlılar…
Özellikle 18. yüzyıldan itibaren ızmir gelişiminde değişiklikler kendini gösterir. Sanayi ve ticari alanda ıngiliz ve Fransız egemenliği ortaya çıkar, ticari aktiviteler ise Levantenlerin elindedir. 19. yüzyılda verilen kapitülasyonlarla ıngilizler ve Fransızlara ıtalyanlar, Belçikalılar, Amerikalılar da eklenir ve hep birlikte yatırımlara devam ederler.
O zamanlar kim ne yapardı diye sorarsanız paylaşım şu şekilde(*):
ıngilizler: Demiryolu ışletmesi, Havagazı, Madencilik, Sigortacılık, Dokuma ve Yağ Sanayi
Fransızlar: Demiryolu ışletmesi, Madencilik, ızmir Limanı, Kordon Tramvayları ve ızmir Suları işletmeleri
ıtalyanlar: Çeşitli Sanayi ve Ticari ışletmeler
Belçikalılar: Göztepe Tramvayları, Körfez Vapurları, Elektrik Fabrikası
Amerikalılar: Tütün Şirketleri
(*) Kaynak: ızmir Rehberi
Biraz da bu yüzden, yabancıların gözü hep bu şehirde olduğundan, adı çıkmıştır “Gavur ızmir” diye o zamanlar.
1918’de 1. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından bildiğiniz son… ışgaller ve Kurtuluş Savaşı… Tüm direnişlerin, yokluktaki müthiş mücadelelerin, kahramanlıkların ardından 9 Eylül 1922’de ızmir’in kurtuluşu bayram havasında kutlanırken kim bilebilirdi ki bu şehrin 4 gün sonra tarihinin en büyük en yıkıcı yangınını yaşayacağını, günlerce cayır cayır yanacağını?
13 Eylül’de Basmane’de başlayan yangın hızla bütün şehre yayılır ve ızmir günlerce yanar. 4 gün boyunca süren yangınla şehrin dörtte üçü kül olurken diğer yandan da günümüzde hala devam etmekte olan “ızmir’i kim yaktı?” tartışması başlar. Yunanlılar ve Ermeniler ızmir’i Türk Ordusu’nun yaktığını iddia ederler. Türkler ise Ermeniler’i ve Yunanlıları sorumlu tutarlar. Aslında sorunun cevabı başka bir soruda gizlidir bana kalırsa: Türkler 4 gün önce aldıkları bir şehri, hele hele ızmir’i neden yaksınlar ki? Günlerce söndürülmeye çalışılan yangın büyük hasara sebep olur, binlerce kişi evsiz kalır. Oldukça trajik bir hadise olan ızmir yangını ızmir’in tarihinin çoğunun kül olması demektir bir bakıma…
Ama ızmir bu tabii, toplar kendini ve Cumhuriyet dönemi boyunca gelişimini son sürat gerçekleştirir. ışte bu yüzden küllerinden yeniden doğan şehirdir… Yılmayan, inadına güzelleşen, gelenleri kendine aşık eden bambaşka bir şehirdir ızmir…
**********************************
Fotoğraflara da bakmak isterseniz:
İZMİR'de Panoramik Şehir Turu - Gezi Yorumları - Tatil Rehberi, Tavsiyeleri, Anıları, Fotoğrafları