- 20 Kasım 2006
- 1.098
- 26
Hepimiz zaman zaman kendimizi arkadaşlarımızla karşılaştırırız, bu her zaman yanlış değil. Asıl sorun, başkalarının hayatlarındaki veya ilişkilerindeki olumlu yönleri kendi hayatımızdaki olumsuz yönlerle karşılaştırdığımız zaman başlıyor. Bu tür karşılaştırmalar tehlike içeriyor, çünkü dışardan dört dörtlük gibi gözükse de, kimsenin ilişkisi ideal değildir. Daima diğer insanların bizden daha mutlu olduklarını düşünmek, kendimizi sürekli bir mutsuzluğa sürüklememize yol açabilir.
Siz evlenme teklif ettiğinizde sevgiliniz evliliğinizin ne kadar güzel olacağını açıklamaya çalışırken, sizin aklınızda arkadaşınızın sevgilisinin evlenme teklifini Paris’te ettiği mi geçiyor? Olabilir. Belki ilk duyduğunuzda siz de böyle bir evlenme teklifinin çok romantik olduğunu düşünebilirsiniz ama hayallere fazla kapılmayın. Çantaya sokuşturulan aşk mektupları, özel günlerde yazılan şiirsel yazılar, her zaman dört dörtlük bir ilişkinin aynası değildir.
Arkadaşınızın eşi her cuma günü ona çiçek alıyorsa, belki kendinizi kötü hissedeceksiniz ama bundan yola çıkıp, onların arasında hiçbir sorun olmadığını, her gün kumrular gibi gezdiklerini zannetmeyin. Sevgilinizin ve ilişkinizin artılarını ve eksilerini listeleyin. Olumlu yönleri, olumsuzlardan daha fazlaysa, sağlıklı bir ilişkiniz olduğu için sevinebilirsiniz.
Haftada iki kez buluşmak bile sizi mutlu ederken, ilişkisine sizinle aynı zamanda başlayan bir arkadaşınız, yanınıza parmağındaki yüzükle gelince, canınız sıkılabilir. Belki de aniden bir soru belirir kafanızda: "ilişkimiz gerçekten bir yere gidiyor mu, yoksa zaman mı kaybediyoruz?"
Her ilişkinin kendine ait bir hızı var. Doğal hızını arttırmak istiyorsanız, bazen ters tepki alabilirsiniz. Belki de kıskandığınız arkadaşlarınız aslında sizi kıskanıyordur, birbirinizin hayatına bu kadar müdahale etmediğiniz için. Gerçekten evlenmek isteyip istemediğinizi bilmeniz önemli.
Arkadaşlarınız yıllardır birlikte olmalarına rağmen, hala birbirlerinin cümlelerini tamamlayıp, gözlerinin içine bakıyorlarsa, haklısınız, uyumlu bir çift olabilirler. Az kavga ettiklerini hatta kavgalarının en fazla on dakika sürdüğünü gördüğünüzde kendinizin neden böyle iyi anlaşamadığınızı düşünebilirsiniz. Birbirinizle ne kadar çok konuştuğunuz yeterli bir kıstas değildir. Her insan her konuda saatlerce konuşamayabilir, o yüzden ilişkiye karar verdiğinizde, kendi kendinize şu soruyu sorun: "Benimle saatlerce sohbet etmeyen biriyle beraber olabilir miyim?" iletişimin sizin için ne anlamına geldiğini iyi anlayın. En çok konuşmak istediğiniz konulan listeleyin ve bir günlüğüne televizyondan izlemekten vazgeçip, bir şişe şarap eşliğinde keyifli bir sohbete koyulun.
Herkesle birlikteyken bile, üzerinden ellerini çekemeyen çiftlere hepimiz şahit olmuşuzdur. Acaba, onlar gerçek. ten öyleler mi, yoksa çevrelerine bir şeyler göstermek mi istiyorlar? Özgüveni olmayan çiftler kendilerini fazlasıyla afişe ederler. Etrafınızda bu tür çiftlerden varsa, onları görmezden gelin.
Siz evlenme teklif ettiğinizde sevgiliniz evliliğinizin ne kadar güzel olacağını açıklamaya çalışırken, sizin aklınızda arkadaşınızın sevgilisinin evlenme teklifini Paris’te ettiği mi geçiyor? Olabilir. Belki ilk duyduğunuzda siz de böyle bir evlenme teklifinin çok romantik olduğunu düşünebilirsiniz ama hayallere fazla kapılmayın. Çantaya sokuşturulan aşk mektupları, özel günlerde yazılan şiirsel yazılar, her zaman dört dörtlük bir ilişkinin aynası değildir.
Arkadaşınızın eşi her cuma günü ona çiçek alıyorsa, belki kendinizi kötü hissedeceksiniz ama bundan yola çıkıp, onların arasında hiçbir sorun olmadığını, her gün kumrular gibi gezdiklerini zannetmeyin. Sevgilinizin ve ilişkinizin artılarını ve eksilerini listeleyin. Olumlu yönleri, olumsuzlardan daha fazlaysa, sağlıklı bir ilişkiniz olduğu için sevinebilirsiniz.
Haftada iki kez buluşmak bile sizi mutlu ederken, ilişkisine sizinle aynı zamanda başlayan bir arkadaşınız, yanınıza parmağındaki yüzükle gelince, canınız sıkılabilir. Belki de aniden bir soru belirir kafanızda: "ilişkimiz gerçekten bir yere gidiyor mu, yoksa zaman mı kaybediyoruz?"
Her ilişkinin kendine ait bir hızı var. Doğal hızını arttırmak istiyorsanız, bazen ters tepki alabilirsiniz. Belki de kıskandığınız arkadaşlarınız aslında sizi kıskanıyordur, birbirinizin hayatına bu kadar müdahale etmediğiniz için. Gerçekten evlenmek isteyip istemediğinizi bilmeniz önemli.
Arkadaşlarınız yıllardır birlikte olmalarına rağmen, hala birbirlerinin cümlelerini tamamlayıp, gözlerinin içine bakıyorlarsa, haklısınız, uyumlu bir çift olabilirler. Az kavga ettiklerini hatta kavgalarının en fazla on dakika sürdüğünü gördüğünüzde kendinizin neden böyle iyi anlaşamadığınızı düşünebilirsiniz. Birbirinizle ne kadar çok konuştuğunuz yeterli bir kıstas değildir. Her insan her konuda saatlerce konuşamayabilir, o yüzden ilişkiye karar verdiğinizde, kendi kendinize şu soruyu sorun: "Benimle saatlerce sohbet etmeyen biriyle beraber olabilir miyim?" iletişimin sizin için ne anlamına geldiğini iyi anlayın. En çok konuşmak istediğiniz konulan listeleyin ve bir günlüğüne televizyondan izlemekten vazgeçip, bir şişe şarap eşliğinde keyifli bir sohbete koyulun.
Herkesle birlikteyken bile, üzerinden ellerini çekemeyen çiftlere hepimiz şahit olmuşuzdur. Acaba, onlar gerçek. ten öyleler mi, yoksa çevrelerine bir şeyler göstermek mi istiyorlar? Özgüveni olmayan çiftler kendilerini fazlasıyla afişe ederler. Etrafınızda bu tür çiftlerden varsa, onları görmezden gelin.