Iğdır Yöresel Örf Ve Adetleri

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
293.185
603.215
43
Örf-adet, gelenek ve görenekler, toplumun bütün geçmişinin ortaya çıkardığı ve yılların süzgecinden geçerek, toplumu temsil eden ve ona yaşama şevki veren, dinamizm kazandıran değerlerdir. İşte, Iğdır ve çevresinde de bu değerler çok güzel ve özüne uygun olarak kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Çocuğun doğumundan evlenmesine ve daha sonraki faaliyetlerine kadar birbirinden güzel adetler ard arda uygulanmaktadır.


On Dökme :
Çocuğun doğumundan, on gün geçtikten sonra, anne ve çocuk banyo ettirilerek, temizlenmeleri sağlanır. Bu günde yakınları çeşitli hediyelerle çocuğu görmeye gelirler. Halk arasında on dökme olarak bilinen bu gün yalnız bayanların katıldığı şenlikli bir ortam içerisinde geçer. Çocuğun kısa bir süre sonra kopan göbeği özenle alınarak, ileride çocuğun olması istenen mesleğin icra edildiği yerlere gömülür. Çocuğun göbeği nereye gömülmüşse, ileride o işi yapacağına inanılmaktadır.


Kız Beğenme :
Iğdır ve yöresinde evlenme ile ilgili adetler de çok görkemlidir. Çeşitli vesilelerle (düğünlerde, bayram ziyaretlerinde, pazarda vs.) kızı, gören ve beğenen gençler, evlenme isteklerini ailelerine çeşitli yollarla duyururlar. Direkt olarak anneye ve babaya söylenmesi hoş karşılanmaz. Bunun için çeşitli simgeler veya aracılar kullanılmaktadır. Oğullarının bu isteğini öğrenen aile büyükleri kısa ve titiz bir araştırmadan sonra kızı ve ailesini beğenirlerse, kıza elçi gitmeye karar verirler.


Kız İsteme, Nişan :
Erkek tarafı, kız evine hatırı sayılır kimselerle elçi gider. Kız evine giden elçiler Allahın emrini anarak, kızı babasından isterler. Kız tarafından olumlu cevap alınınca hazırlıklar yapılıp birkaç gün içerisinde kız evine akrabalar, komşular ve yakınlarla birlikte gidilerek söz kesilir. Erkek tarafı bu gidişte bulunanlara ikram edilmek üzere tatlı başta olmak üzere, bir çok malzeme götürürler. Burada kız tarafına verilecekse başlık, altın v.s. gibi çeyiz ile ilgili işler karara bağlanır. Daha sonra hayır dualarla kızın parmağına belge (söz) yüzüğü takılır. Söz kesimini müteakiben, daha sonra kararlaştırılan bir günde nişan töreni yapılır. Nişan törenini bazı aileler çalgısız ve yemekli yaparken, bazı ailelerde çalgılı yapmaktadır. Törenin belli bir yerinde davetlilerin huzurunda, hatırı sayılır bir kişi tarafından nişanlılara yüzükleri dualar ve alkışlar arasında takılır. Bu arada törene gelenler de çeşitli hediyeler takdim ederler.
Nişandan sonra düğüne kadar, bayramlarda, çilelerde, sair özel günlerde mutlaka gelinin ziyaretine erkeğin yakınları çeşitli hediyelerle giderler. Görüş adı verilen bu ziyaretlerde Honça tabir edilen ve en önde giden tepsi içerisinde, üzeri kapalı hediyenin çok büyük bir önemi vardır.


Düğün :
Nişanın yapılmasından sonra, her iki ailede uygun olan bir zamanda düğün tarihi kararlaştırılır. Düğün vakti geldiğinde her iki aile yapılan hazırlıkları bir daha gözden geçirir varsa eksiklikler giderilir. Düğünler genellikle diğer safhalara nazaran daha görkemli olmaktadır. Eskiden üç gece, üç gündüz olarak yapılan düğünlerde, davul, zurna, mey, kabık hamame, akardion gibi çalgılar kullanılmaktadır. Bu düğünlerde, cambaz, güreş, at yarışı gibi bir çok etkinlik icra edilmekteydi. Ancak, her safhada olduğu gibi günümüzde bu adetlerde de büyük değişiklikler olmaktadır.

Kirvelik :
Kirvelik, Iğdır ve yöresinde önemli bir olgudur. Eski Türklerde de kirveliğe benzer bazı adetler görülse de, esas önemini islamiyetle birlikte kazanmıştır. Sünnet ettirilecek çocuğun kirvesi büyük bir özen ve dikkatle seçilir. Zira kirve olunduktan sonra her iki tarafta birbirlerini kendi ailelerinin içerisinde mütaala eder. Acısıyla, tatlısıyla, her zaman kirveler birbirlerinin yanındadırlar. Bu iş o kadar önem kazanmıştır ki, kirve, kirvenin kızını almaz, şeklinde bir adette geliştirilmiştir. Bazı aileler sünnet yaparken, aynen düğünde olduğu gibi çalgılı ve eğlenceli yaparlar. Genellikle, sünnetle birlikte geniş bir davetli topluluğuna yemek ikram edilir. Çocuklar sünnet olduktan sonra davetliler ve yakınları tarafından para ve çeşitli hediyeler verilir. Ayrıca iki gün sonra da külden çıkarma yapılır.


Asker Uğurlama:
Türk töresinin gereği olarak Iğdır ve civarında da askerliğe büyük bir önem verilmektedir. Askerlik çağına gelen her Iğdırlı erkek severek ve büyük bir şevkle askerlik hizmetine koşmaktadır. Asker uğurlamaları ise buna paralel olarak çok neşeli ve eğlenceli olur. Askere gidecek gençler, bir-iki ay öncesinden komşu, akraba ve arkadaşları tarafından eğlendirilir, yemek davetlerine çağrılır, çeşitli hediyeler verilir. Askerliğe gidileceği gün davullu, zurnalı bir şölene dönüşmekte ve bu eğlencenin sonunda asker adayları dualar ve kahramanlık türküleri ile vatani görevlerine uğurlanırlar. Asker dönüşlerinde yine ailesi, yakınları tarafından ziyaret edilerek göz aydınlığı verilir.

Koç Katımı :
Türk kültüründe önemli bir yeri olan hayvancılık, koç katımı törenleriyle önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Iğdır ve yöresinde eskiden beri süre gelen bu adet genellikle koyun sürüleri olanlar arasında yapılır. Ekim ayının son haftasında yapılan bu törende, koçlar rengarenk boyanır, çeşitli meyve (elma, armut v.s.) ve şekerlemelerle süslenir. Çobana çeşitli hediyeler alınır. Koç katım günü bir bayram havasında koçlar sürünün içerisine bırakılır

Hıdır-Ellez (Hıdır-İlyas)
Küçük çilenin bitimine doğru evlerde bir hazırlıktır başlar. Herkes, Gavıt yapmak için can atar. Çocuklar, büyükler bu gavıt denen macunu lezzetle yerler. Gavıt, bir tepsi içine konularak yanına bir tas su, bir tarak, bir ayna, bir şişe kolonya ve bu tepsinin üstüne de kırmızı bir örtü örterek, sessiz ve sedasız bir yere koyarlar. Böyle, sessiz ve sedasız bir yere konmasının sebebi, Hızır peygamberin gelme ihtimali içindir. İnanışa göre, Hızır peygamber gelip, o kırmızı örtüyü açarak gavıt yedikten sonra, su içecek ve aynaya bakarak ta saçını tarayıp, atıyla çıkıp gidecektir. Atının ayak izlerine rastlanabilinirmiş. İşte o zaman bu izler, Hızır Peygamberin geldiğine delâletmiş. Ayrıca, gavıtda el izi varsa, bu olayı bütünüyle doğruluyor.
Bununla ilgili şöyle bir inanış daha vardır. Hıdır ve Ellez adında iki kardeş Allahın çok sevdiği kullardan imiş. Bunlar, Allahtan darda kalanların yardımına yetişmeleri için izin istemişler ve istenilen bu izin de verilmiştir. Onların bu iki adını halk, bir ad şeklinde telaffuz ederek, Hıdır-Ellez demişlerdir. Bundan maksat aynı zamanda da Hızır Peygamberdir. Bunların her ikisi de, (Gerek iki kardeş, gerek Hızır Peygamber olsun) her tehlikeli anda olan iyi insanların yardımına koşup, onu, düştüğü tehlikeden kurtarırmış.
Hızırı tanımak için de eline bakmak lâzımmış. Eğer böyle bir sıkışık anda seni kurtaran adam, ortadan kaybolmadan elinde bir kemik görürsen, bil ki Hızırdır. Bu anda farkında olup, yalnız bir dilek dilersen Allah katında kabul olunurmuş. Birden çok dilek kabul olunmazmış. Hızır, şubat ayının soğuk ve fırtınalı günlerinde atına binerek, dolaşıp, her sıkıntıya düşenin yardımına koşarmış. Hızırı daima atı ile birlikte anarlar. Hızırın attan inmesi şubat ayının yirmisine en yakın olan cuma gününe denk gelirmiş. İşte o cuma gecesi ve gündüzüne ait bazı inanışlar vardır.
Bu gün oruç tutan genç, gece rüyasında onunla konuşan kızı alırmış. Genç kızlar o günkü cuma gecesi tuzlu ekmek yiyerek çok susamış vaziyette uyurlar. Rüyalarında kendilerine hangi erkek su verdiyse onunla evleneceklerine inanırlar. Daha başka bir inanışa göre, evlilik çağındaki gençler, bu tuzlu ekmekten (koka) yüksekçe bir yere koyarlar. O ekmeği, gelip götüren kuşun gittiği istikametten gelen birisi ile evleneceklerine inanırlar. Hızır, aynı zamanda yazın geleceğine de işarettir. Halk, şöyle söyler:
Hıdır-nebi, Hıdır-ellez
Çiçeklendi geldi yaz.



Çarşamba Gelenekleri
En eski Türk inanç sisteminin bakiyesi olarak Nes, yani uğursuzdur.Bu inanıştan çeşitli çarşamba adetleri doğmuştur; Gara Çarşanba, Kül Çarşanba, Gül Çarşanba, Gözel Çarşanba, Su Çerçenbesi, Yel Çerçenbesi, Evvel Çerçenbesi, Ahir Çerçenbe gibi. Bunlardan bu yörelerde ahir çarşanbaya önem verilir. Ahir çarşanba;
21 Marttan önceki Salıyı, Çarşambaya bağlayan geceye Ahir Çarşamba; yılın ahir tek günü denir. Bu gece evlerde ve mahallelerde öbek öbek ateş yakılır. Kızların bu gece bahtlarının açılacağına inanılır:
Gızlar diyer atıl matıl çarşanba
Ayna tekin bahtım açıl çarşanba
gibi deyişleri tekrarlayarak eğlenirler.

Yeddi Levin
Yedi çeşit demektir. Bayramın en önemli etkinliklerindendir. Bu gece her evde meyve ve yemiş harmanlaması yapılır: kuru üzüm, kuru incir, fındık, fıstık, ceviz, lokum, ama boyanmış yumurta mutlaka bu çeşitlerin içinde bulunur. Çeşit listesinin uzunluğu veya kısalığı, hiç şüphesiz ailenin ekonomik gücü ile orantılıdır. Bu meyve ve yemiş harmanlaması, evin büyüğü tarafınfdan hakça pay edilir. Bu pay etmede yaşa, oğlana, kıza hatta doğmamış fakat doğmak üzere olanlara, uzaktaki akrabalara bile dikkat edilir. Ev halkı bunları tatlı tatlı yiyip, tatlı tatlı konuşurlar. Çünkü, bu gece evler de dinlenilmektedir. Bu da bir gelenektir.


Kulak Asmak / Gapı Pusmak / Niyet Tutmak
Bu gece Yeddi Levin in yenildiği gecedir. Evlere gelinerek gizlice içeride ne konuşulduğu dinlenir. Özellikle evlenecek yaştaki erkek veya kızlar, önceden niyet tutarak, akraba veya komşuların kapı veya pencerelerinin arkasında dinlemeye koyulurlar. Olumlu konuşmalar duyarlarsa niyetlerinin tutacağına inanırlar.Bu herkes tarafından bilindiği için bazen sürprizle de karşılaşabilirler.

Andlar (Yeminler)

1-) Ağ birçegime and olsun
2-) Adın eliye and olsun
3-) Allah mene qenim olsun
4-) Adın haqqı
5-) Basım haqqı
6-) Bereket gözumu tutsun
7-) Qerip gardaşımın eziz canına and olsun
İt kimin geberim
9-) Işığa kör bağım
10-) Yalan deyiremse elim gurusun
11-) Yeri yurdu bilinmeyen gardaşımın canına and olsun
12-) İsdediyinin canına and verirem
13-) Men ölüm
14-) Senin başın haqqı
15-) Sen Allah
16-) Sen ölesen
17-) Xalamın görü haqqı
1 Ceddim haqqı
19-) Çörek mene qenım olsun
20-) And olsun atamın sifetine
21-) Ezizimin canı için
22-) Gençliğim haqqı
23-) Evim esiyim haqqı
24-) Hezzreti abbas haqqı
25-) Abırıma and olsun
26-) O göydeki Allaha and olsun
27-) Sen sen Allahın
2 Uşağımın başı için
29-) Anamdan emdiyim süt burnumdan gelsin
30-) And olsun vetenimin toprağına
31-) İmam üseyin haqqı
32-) İnancın olsun
33-) Abrıma and olsun
34-) Toprağa üz goyum yalan deyiremse
35-) Gettiyim hac haqqı

Çareler

1-) Körpe uşağın gusmagını kesmek için düyü helimini gatığla karısdırıpyedirirler
2-) Soguk almıs adamı keçi piyi ile avcalıyasan Hemin piyden hap duzeldim xesteyeiciresen,soguk degme ter ile onun canından cığar
3-) Bağa yarpağını yuyup ciğnemek mide yarasına melhemdir
4-) Sesi batmış adama nohut suyu içirerler
5-) Baş ağrıyırsa keklik otunu gaynadıp buhara vermek lazımdır
6-) Nar şiresini gaynadip şüşeye tökürler,bu şire dizanteri için dermandır
7-) Gızılçaya tutulmuş uşağa at südü vermek lazımdı
Tiş ağrısı zamanı tişe mum eridip goymak olar
9-) Bağırsak ağrısını kesmek üçün yarpizi demleyip içmek lazımdır
10-) Zeherlenmenin garşısını almak üçün nane arağından istifade ederler
11-) Yanığa balık yağı yumurta ağı ve bal sürdüp sağaldırlar
12-) Yel xesteliyi olanlara cevizi ve balı karıstırıp yedirerler
13-) Zencefille balın garışımından hazırlanmış pastayı udmak balgamı govur
14-) Nohut tepitmesi bedendeki lekeler üzerine gonulduğunda lekeleri silir
15-) Bal mideye, göze, kalbe guvvet verer.
16-) Bakla insana yuxu getirer
17-) Bal serbeti içmek damarlaıı açır, sarılıkla mucadele edir,garına yığılansuları çekir,soyuktan yaranan bütün xesteliklere garşı şifalıdır.
1 Fıstık zekayı artırır aklı sivrileştirir, şan fıstığı yeyildiğindemideni güçlendirir.
19-) Fıstığın gabuğu yandırılıp külü içilse böyrek ve sidik kesesi daşlarınıtökür
20-) Ağrıyan göze gızıl gül suyu çektikçe ağrı kesilir. Suyu içildikçe ahvaliruhuyeti yaxşılaştırır,bayılmalara suyu çok xeyirlidir.Mürebbesi mideyikuvvetlendirir.
21-) Sidiğini sağlayabilmeyenlere iğde yemek çok yaxşıdır.
22-) Karanfili gaynadarak şekerle çay gibi içtikçe zihni ve hafizayı güçlendirirsesi açır göze ışık mideye guvvet verir.
23-) Keklik otunu çay kimin demleyip içtikçe yel xesteliğini iyileştirir.
24-) Gaynamış su bal ile içilse bağırsak gurdlarını tökür
25-) Kelemi gaynadıp suyunu içmek ses kısıklığını açır
26-) Turp yemekten sonra yeyildiğinde hazma yardım edir.
27-) Turp suyu içildiğinde damarları açır
2 Düyü sumak ile gaynadılıp yeyilse isalı keser.
29-) Kelle soğan sarılığın garşısını alır bedendeki daşları tökür,suyunuburuna damcillatmak baş ağrılarına kulağa damcıllatmak gulağ cingildemesini veiltabını aradan galdırar.
30-) Soğan suyu sürme gibi göze çekilse göz sulanmalarını sağaldır
31-) Alma şerbeti mideyi ve üreyi kuvvetlendirir.
32-) Garpız bedene soğukluk ve rutubet verir,garpız yemek öd şiddetini gan taziğiniyatırır,susuzluğu aradan alır.Sidik kovucudur.
33-) Terxum bedene isdilik ve guruluğ verir,bedeni mohkemlendirir,iştaha getirir.Onu çiğnemekağız yarası üçün faydalıdır.
34-) Keçi südü mide bozuntusuna garşı yaxsidir,üzün rengi için hayırlıdır.
35-) Düyü yemeği yaxşı yuxular getirir,lakin gulunç meydana getirir.
36-) Tam pişmiş beçe yemeği temiz gan yaratmağa en faydalı dermanlardan sayılır
37-) Üzerriyin gaynamış suyu tükü garardır.
3 Düzenli turp yemek tükü berkidir.
39-) Yumurta sarısını demir tavada od üzerinde yanmak haddini gecene kadar pişirildiktensonra alınan yağı saça sürttükten dibini berkidip teze tük çığardır
40-) Eşşek südü ağciyar iltihabına sine yarası ve verem üçün en tesirli ve sınanmışdermanlardan sayılır

Dualar

1-)Gıbleyi- alem gohum akraba içerisinde en uzun ömür süren toylar şenlikler görenolasan. Oğlunun gızının şadlığı ile ferahlanasan. Düşmanı garşında xar göresen.Heç vadede, heç zaman heçkese muhtaç olmayasan.

2-)Ey perveri digarı alem seni üreyi dertli gözü yaşlı sinesi dağlı goymasın.Sene bir zürriyet versin, ay gelin. Ey böyük suphan dünyanın bütün müşkül işlerinisahmana sal. Goy heç zaman gündüzüm yerini gece, ışığın yerini garanlığ tutmasın.

3-)Ey bizi yaradan perveri digare heçkesi açlıkla imtihana çekme.

4-)Ey göze görülmez o göydeki Allah. Dünyada tek olan Allah aşkına oniki imam yüzyirminpeygamber hörmetine menim bu balamı kötülerin güllesine denk getirme. Azgınları ganınageltan eden balamın günahını günahlara yazma. Görürsen da

5-)Vetenimin gülüne çiçeğine bağına bereketine göz tiken tüşmanları görümzelil günlere galsın.

Fallar

Çarşamba gunu yahut haftanın uğurlu günleri akşam çağı komşuların kapısınıgizlice dinlenir. Kapıya yaklaşırken duyulan ilk sözü veya ilk sözleri yorumlayıpbaht veya herhangi bir konuda tutulan dilek ile yorumlanır. Bu sebeptendir ki belirtilengünlerin akşamı yalnız güzel iyi sözler söylenmesi adet olunmuştur. Mesala ilkduyulan sözler “ışığı yandır yaxşı olacak” vs. olursa her şeyin iyi olacağıdüşünülür. Aksine “söndü,viran galsın” vs. gibi sözler duyulursa kötüolarak yorumlanır. Bu adeti genelde kadınlar yerine getirir.
Örneğin arvat kimin bir kisi gulaga durmakla gomsunu boğaza yığıpmış. Gapıpusulan bir gün gomsu görürkü kişi sakince pencerinin gabağından ketçi. Gonsuhissedirki o gene gulağ asacak. Gomsunun gulak asmasını tahmin edir ve adeti bozur. Vedeyirki:
Ay kişi zehermara galmış soba sönüp elede sönülü galacak. Bir an keçmir ki aynıkişi pencerin gabagından çok ganı gara geçir.Her keçende o gün deyilen sözleringabagına çıktığına sahit olur ve deyirki:
Ay başı batmış arvat soban heç yanmasın soyukta galasan seni yel apara.

Duzlu ekmek


Çarşamba akşamı geç yatılır. Yatmadan önce hazırlanan tuzlu ekmek yenilip yatılırancak su içilmez. Gece uykuda (susuzluktan) su görünür. Güya su veren kişi rüya göreninkısmetidir. Anlatılan bir hikaye de olaylar şöyle gelişir.
Bir kızı iki kişi seviyormuş kız bu falı denemek için bayramda duzlu ekmek pişiripyemiş. Gece uykuda oğlanlardan birisinin ona su verdiğini görür.lakin kızın susuzluğugeçmemiştir. Yine “su su “diye feryat eder. O zaman diğer kişi kıza su verir. Rüyanınyorumuna göre kız iki kişi ile de evlenmelidir.
Söylenene göre kız ona ilk su verenle evlenir. Lakin oğlan genç yaşta ölür. İlerizamanda kız ikinci defa kendisine su veren kişi ile evlendiği rivayet edilir.

Nohut falı
Nohutla fala bakmak için her şeyden önce falına bakılan şahıs bir niyet tutmalıdır.Bundan sonra 41 tane nohut götürülür. Nohutları sayıya göre değil tahmini olaraküç’e bölmek gerekir. Sonra üç’te birlik bölümünü ayırıp götürmek ve ayrılanbölümü ikiye bölmek gerekir. Yeniden bölünmüş bu iki kısmın birinden 4 nohut ayırmaklazım gelir. Son olarak kalalan nohut sayısına göre niyetin yerine gelip gelmeyeceğinekarar verilir.
Bir nohut adamın uzak bir yola çıkacağını bildiri
İki nohut bir haber beklenilğini yada sıkıntıya düşeceğini bildirir.
Üç nohut mutluluk yada iyi bir haber olacağını bildirir.
Dört nohut ise bir meclisin toplanacağını bildirir
Beş nohut niyetin yada arzunun hayata geçmeyeceğini bildirir.

Yüzük Falı
Kızlar bir yere toplanıp yüzük falı açarlar. Bir kap alıp içine su koyarlar. Yüzükleriniçıkarıp kabın içine bırakırlar. Olayla ilgisi olmayan bir kız çağırılır. Çağrılankız kaptan aldığı yüzüğü gerçek sahibine verirse o kızın dileği ve bütünarzuları hayata geçecektir. Eğer yüzük sahibine verilmezde solunda duran kızaverirse o kızın istediği kişi ile mutlu olacağı,sağ taraftaki kıza verirse o kızındaçok çoçuğu olacağına inanılır.

Yedi yıldız falı
Bu fal her zaman yapılabilir. Yatmadan önce yıldızlar sayılır. Yıldızları saydıktansonra tek kelime dahi konuşulmadan uyunur. Bu şartlarda kısmetini rüyasında görür.

İnanışlar

1-) Ere giden gızın toy günü saçından gırcın keserler. Bu işi gören gızınyakın adamlanndan olmalıdır. Kesilen tükün gızın anasına veren evezine şirinlikalırlar. Ana hemen tükügızIn cehizlik balıncının yahut döşeyinin içine goyar. Türkne geder ki goyulan yerdedir, gızın gettiyi yerde hayır, bereket olar.
2-) Geçmişte bir oğlan bir gız isteyende oğlanın ana-babası istedikleri gızınheyatlarından helvetçe bir daş getirip öz heyatlarına goyardılar. Bir hafta gözleyerdilereyer bu hafta içinde hayır görseler gızı oğullarına alarlardı.
3-) Gelin eve yeni gelende lavaş açıp tökerdiler ki bereketi bol olsun. Bu çörek gırıntısındanherkes yığın yese bereketi olacağı söylenirdi.
4-) Gelin bir almanı alıp bıçakla balaca dilimlere böler sonra bu dilimleri oğlan uşaklarınapaylayır ki oğlan uşağı olsun.
5-) İl ahır gecesi gızlar ellerinde ayna tutardılar. Ayın şekli aynaya düşerdi. Şekliniçinde
kızın sevdiği oğlan görünse demek onlar evlenecekler.
6-) Gıza nişan takanda gucağına oğlan uşağı oturdardılar
7-) Maldan goyundan biri itende, arvatlar düz bir yere çıkıp dua ederdiler. Sonra duaohuya ohuya gırklığın ağzını iple bağlayardılar. Bu işi yapınca gurdun ağzıbağlanardı. İten mal veya goyunu. kurt yemezdi.
Herkesin bir behti var. behti ufak olanda adamın işi üzüne güler, beht yatandaadamı bedbehtlik basar.
9-) Uşağı olmayan gadını; içine gurt kellesi salınmış suda çimdirende deyilene göreonun uşağı olurmuş
11-) Gün tutulanda süd emen uşağı evde tek goymazdılar.
12-) Evi süpürende üstüne süpürge deyende gerek süpürgeden bir çöp gırıpatasan.Yaksa şere düşersen.
13-) Zahı arvat tek galmamalıdır. Onun yanına şiş, pıçak, makas goyulmalıdır.Hal Anası onu aparmasın. Zahı yatan otağın duvarlarına çizgi çekerdiler. çızığıarvad çeker biride ondan soruşardı ki hala neyniyirsen o da diyerdi ki zahıya çeperçekirem.
14-) Boş eve girende orda adam olmazsa da gerek selam veresen
15-) Görürsen ki bir uşak bir şey yeyir, yoldaşına vermir. Onda öbürü deyir kimenede ver yohsa ilanım seni vuracah, Deyiller ki her adamın bir ilanı varmış.
16-) Deyillerki ilan olan evde hayır, bereket olar. Ona ev ilanı deyerler. Ev ilanınıöldürmezler, öldürsen o evde hayır, bereket eksiler.
17-) Ocak ilanını öldürmek olmaz günahdı. Her evde yeddi ocak ilanı olar.Biriferehdi, biri melekti galan beşi eve direkdi. Ziranlık eleyen ferah ilanını öldürmeklazımdır. Onda evde hoşbahtlık olar, ancak diğerlerinden öldürsen evin huzuru gaçar.
1 Ölü yuyulan yerde gerek üç gece ya çıra yada şam yanmaladır.
19-) Eri yada arvadı ölen adam tezeden evlenende gerek su dolu bardağı ölenin baş daşınadökmelidir.
20-) Uşağın adını bölekde gulağına demesen o uşak yekelende yalancı olar.
21-) Kırkı çıkmamış uşağın üstüne gızıl üzük, sırga, bilezik takan adamgelse uşak hastalanar.
22-) Uşak uca yerden yığılanda deyiller onu göyde melekler tutar.Çünkü melekler hırdauşakları goruyarlar.
23-) Uşaklar gundakda gülse diyerdilerki şeytan dedesinin mezesini çıkarır uşakda gülür.
24-) Kırkı çıkmamış uşak evde tek başına galsa cin gelip onu öz uşağı ile değişdirir.
25-) Gün çıkanda deyirler gün anasının goynundan çıkdı, batanda anasınıngoynuna girdi deyirler.
26-) Gün düşen yerde heç zat murdar olmaz.
27-) Deyiller esniyende, gemeşende gerek yönünü bir kenara çeviresen. Bir adama terefesneyende yada gemeşende ağırlığın, uğurluğun üstüne töküler, başına işgeler.
2 Geceler ağlamak olmaz. Çünkü ağlayanın sesi göyde bir meleyke var onun hoşunagelir, O istiyir ki hemeşe ağlasın.
29-) Evden başkasına gül vermezler, çünkü gül sevinçdir, versen evin sevinciazalar.
30-) Adamı süpürgeynen vurmazlar vuran adam şere düşer.
31-) İçinde pay gönderilen gabı boş gaytarmazlar.Evde heç birşeyolmazsa da bir kaşıktuz yada seker goyarlar.
32-) Seherde oğlan uşağının ayağı yüngül, aksamda ayağı ağır olar.
33-) Elden gaşık düşşe deyiller arvat gonax, bıçak düşşe kişi gonağı gelecek
34-) Yuxuda halça görmek yoldur.
35-) Yuxuda toy görmek sıkıntıdır.
36-) Ölmüş adam sene yuhuda bir şey verse hayır, alsa zerer çekeceksen.
37-) Yuxunu gece anlatmazlar. Anlatılsa da deyiler ki ay ışık yuxumu sene deyirem.
3 Yuxuda sene noğul, şirinlik verseler şadlık olacak demektir.
39-) Yuhuda öldüğünü görmek ömrü uzamakdı.
40-) Yuhuda gızıl görmek sesdir.
41-) Yuhuda tüfek atılsa sesdir.
42-) Yuhuda ilan görsen, bir şey yeyipsenya nındakiler vermeyipsen demekdir.
43-) Yuhuda saç görmek yoldur.
44-) Yuhuda özün ayaklarını görsen demek darlıkdan kurtulup genişliğe çıkasan.
45-) Yuxuda at binmek ucalıkdır
46-) Yuxuda çimmek aydınlığa çıkmaktır.
47-) Yuxuda ağ paltar geymek pistir.
4 Yuxuda ayakkabı, çorap geymek sıkıntıdır.
49-) Yuxuda alma görmek şenlikdir.
50-) Yuxuda çıra görmek ışıklıkdır.
51-) Yuxuda öpüşmek ayrılıkdır.
52-) Yuxuda savaşmak barışmakdır.
53-) Yuxuda uşak görmek sesdir.
54-) Yuxuda uşak bohça görsen demek uşağın olacak.
55-) Ahır Çerçenbe gecesinde insanın her emeli, isteyi, fikiri davranışı tezelener.
56-) Ahır Çerçenbe gecesinde tabiatta ne varsa hamısı tezelenir.
57-) Ayağının altı gaşınan teze ayakkabı giyer, yada uzun yol gider.
5 Ayağının başparmağı büyük olanın behti açık olar.
59-) Palıt ağacında goza sık olunca o kış çok sert geçer.
60-) Nar, armut alma herkesin dilek ağacıdır. onları beceren hayır işler.
61-) Güneşe açık olduğundan günebakanın gözü her zaman güneşe bakar.
62-) Yuxuda at görsen murada çatarsan.
63-) Deyiller yağış yağmağa yakın garankuşlar alçaktan uçar.
64-) Külek ağaçlarda yaprakları üst terefden terbedirse yağış yağacak deyyiller.
65-) Ere verilen gızın ocak başına dolandırmanın hayırı vardır.
66-) Barmağında halolan kadın tadlı yemek pişirer.
67-) Boş gabı bulaşık koyan şere düşer.
6 Kadın hamileliğini bildiği an güneşe bakarsa gız, aya bakarsa oğlan doğar.
69-) Kapıdaki ayakkabıları saysan aileden ölen olar.
70-) Gaşı düz olan adamın ağlı iti olar.
71-) Guşun dilini kesenin balası lal olar.
72-) Gec dil açan uşağa güvercin yumurtası versen tezce dil açar.
73-) Sefere gidenin dalıca su atarlar. Deyiller ki goy yolu aydınlık olsun.
74-) Uşağın dişi çıkanda hedik pişirerler.
75-) Uşağın hedik söfresine bıçak, tarak koyarlar. Eğer uşak bıçağa eliniuzatsa sonra doğacak uşak oğlan, tarağa elini uzatsa gız olacak.
76-) Hamile kadın dovşan eti yese doğurduğu uşak mırık olar.
77-) Hamile kadın çok yatanda, rahat yatanda deyiller oğlan doğacak, az yatanda pisyatanda deyiller gız doğacak
7 Yağışdan sonra görünen al yeşiller Fatma Nenenin cicimi deyeller. Çünkü dünyanınbütün rekleri bu hanadan götürülür.
79-) Kitabı açık koyup yatana huşşuz diyerler
80-) Gece dırnak alanın ömrü kısalır.
81-) Payızda yarpaklar tez tökülse kış sert geçer.
82-) Göy gözün bakdığı her şeyde gözü galar.
83-) Hamile kadının karınındaki uşağın oğlan veya gız olmasını bilmek içinkarpuzun kesilip ahlan başını dört bölüp atıllar. İkisi bir teref üste, ikisi öbürterefe düşşe oğlandı, üçü bir terefe biri bir terefe düşşe gız olacak deyiler.
ALINTIDIR...
 
YÖRESEL YEMEKLER:
Çorbalar

QATIĞAŞI
KELECOŞ
AYRANAŞI
HÖRRE
SÜT HÖRRESİ
SABAHAŞI
HELİSE
PERZANA

Etli Yemekler

TAŞ KÖFTE
TAVUK ŞORVA
TANDIR ŞİŞ
EKŞİLİ
SAKATATLAR
İŞKEMBE KAVURMA
CIZDIK
PAÇA Kurubaklagiller
1. BOZBAŞ
Sebze Yemekleri

1. YAĞ ŞORVASI

ETLİ DOLMALAR1. ETLİ SARMA

YABANİ BİTKİLER
1. CILVIR
2. SALMANCA
3. OMACAŞI

Tahıllar
a. PİLAVLAR
1. EKŞİLİ PİLAV
2. KURU ÜZÜMLÜ PİLAV
3. KEKLİK ETLİ LEPELİ PİLAV
4. SÜTLÜ PİLAV

BULGUR YEMEKLERİ
1. BÖRÜLCELİ BULGUR
2. EVELİKLİ BULGUR
Tatlılar

1. FETİR
2. KUYMAK
3. OMAÇ HELVASI
4. KAVUT
5. KAYSAFA

YÖRESEL GİYİM:
Yöremizdeki kadın ve erkek giysilerinin günümüze kadar gelenekselliğini korumuş amaç bozulmadan değişmeyi de başarmış bir geçmişi bulunmaktadır. Azerbaycan ve Kafkasya kültürlerinin güçlü etkisi her alanda olduğu gibi giyside de kendini gösterir. Özellikle Kafkasya kültüründe güçlü coğrafya ve iklim faktörü çok etkilidir. Bunda dini ve ahlaki değerlerinde izlerini bulmak mümkün olmaktadır.

Hem kadın, hem erkek giyim kuşamında detaylara inildikçe Anadolu yerleşik kültürlerinin etkileri ile karşılaşırız. Mesela; Anadoluda yaygın olarak kullanılan kuşak ya da kemerin Iğdır kültüründe de değişik türlerini görebiliyoruz. Başlıklarda da Anadolu ve Azerbaycan coğrafyasının ortak izleri sentezlenmiştir.

Giyim kuşama etki eden elbette bazı faktörler daha ekleyebiliriz. Hatta bunları kadın erkek şeklinde tasnif edeceğimiz gibi kız-gelin, yaşlı-genç diye de sınıflandırmak mümkündür. Giyim kuşamdaki değişimler yukarıda da belirtildiği gibi geleneksel öze dokunmamıştır. Bazı parçalar stilize edilerek daha kullanışlı hale getirilmişler, bazılarına hiç dokunulmamış, bazılarında ise; kumaşın türü ve rengi değişiklikler göstermiş olabilir. Bu ve benzeri ayrıntılara parça parça incelerken yer verilecek veya açıklama getirilecektir
KADIN (BAYAN) GİYSİLERİ
PUŞU (PÜŞÜ-ÇALMA-YAYLIĞ): Kızlarda veya gelinlerde sıkça kullanılır. Hızma veya sade bir başörtüsüdür. Renkli ipliklerle işleme veya oya da yapılır. Süs faktörü gelini kızdan ayırır. Genelde kızlarda çalma kullanılmaz. Bu örtü örgüler, saçın üzerine örtüleceği gibi bazen Kofi (araşqın) üzerine de yaşmak şeklinde bağlanabilir. Genç kızlarda ise, son yıllarda stilize edilerek ve genelde gelinliğe özentinin bir parçası olarak yapay (metalik süslemeli) taşla kullanılır. Bunda saçlar toplanmış olur; yaylık ya dikilerek ya da tokalarla tespit edilir. Oyunların rahat sergilenişi ve zor figürlerinin daha kolay yapılabilmesi avantajını sağladığı için, taç son zamanlarda daha çok kullanılır.

Yaşmak türü bağlamak daha çok gelinlerde ve giderek yaşlılardan ağırlık kazanır. Kumaşın türü değeri varlık nedenidir. Düğünde-dernekte hayırlı işlerde en pahalısı kullanılır.

ARAŞQIN (KOFİ-BAŞLIK): Anadoluda da çok yaygındır bir mukavva veya karton parçasının başın yapısına göre yapıştırılarak kısa konik-silindir şeklinde yapılır. Kumaşla kaplanır. Alın kısmına altın ve diğer ziynet eşyaları takılarak süslenir. Gelinler uzun ve enli bir örtü ile çene altından gelecek şekilde baş üstünden dolanacak Kofiyi kapatırlar. Ama ziynetlerini gösterirler. Kofinin kaplandığı kumaşın rengi altın-gümüş gibi değerli tabuları daha kolay gösterecek renkten seçilir.

Araşqın daha ziyade yerleşik kültüre özgüdür. Azerbaycan menşe-ili kültürde taç ve işlemeli tül daha yaygın kullanılır. Iğdırda her ikisi de tercihe göre kullanılmaktadır.

BOĞAZALTI (ÇENELİK): Bir santimetre kadar eni olan bir bezden ibarettir. Birkaç kat yapılarak sıkıca dikilir, çene altından geçirilerek genellikle kofiye bağlanır. Kofiyi tutturmak içindir. Pek yaygın olmamakla beraber gelin ve yaşlılar arasında daha yaygındır.

ÇUHA: Kadife ve değerli kumaştan yapılır. Yakasızdır. Bedeni sarar. Kalçaya kadar sıkıdır. Etek kısmı çok boldur. Genel olarak kırmızı kadife yaygındır. Erkeklerde arkalık denilen aksesuarla aynı değerlendirilir. Ancak arkalık sadece aksesuardır. Görseldir. Ama çuha elbisedir. Bordo ve mavi olanları da görülür.
Önü açıktır, kopçalarla kapatılır, düğmede dikilebilir. Gümüş egremen veya beyaz şerit konulur. Egremen üzerine biraz büyükçe gümüş halka ve pullardan oluşan özellik de gösterirdi hatta bazı yörelerimizde fındık büyüklüğünde küçük (gor-pul) güllerde takılırdı. Bu da yürüdükçe ve hareket ettikçe ses çıkarırdı.

KEMER: Genelde gümüş kemerler hem bölgenin, hem de yöremizin yaygın aksesuarıdır. Bele bağlanır. Sallama kemer döşeme, gümüş kemer, döşeme altın kemer gibi çeşitleri de vardır. Ekonomik güce göre, kumaştan yani kadife veya ipek kemerde çokça kullanılmıştır. Sallama kemerde kayışın veya ketenden yapılmış kemerin üzerine gümüş levha erkler dizilir. Bunlar yürünürken sallanırlar ya ses çıkarır veya parıldaması için kullanılır. Döşeme gümüş kemerde ise, kemerin üzerine gümüş levhalar-pullar bazen de altın dizilirdi. Kemerler hem beli sıkıca kavrayarak giysileri tespit eder, hem de güzel bir görünüm sağlardı. Yöremiz kadınları özgü olan bu kemerlerin başka yörelerde değişik türleri de görülebilir.

ÇARIK (YEMENİ): Yöremiz kadınlarının ayaklarına giydiği eski giysi çarıktır. Bütün Anadoluda olduğu gibi Iğdırda da çarık en eski ayakkabıdır. Ancak bu yerleşik kültürde hâkimdir. Göçebe kültürlerle (Azerbaycan ve Kafkasya) yemeni ve diğer deri menşe ili ayakkabılar da ilimize girmiştir. Sovyet Rusya hâkimiyeti zamanında Azerbaycan ve Kafkasya kadınlarında yaygın olarak çarık ve yemeninden stilize edilmiş olarak pisi, giyilmişse de bu bale ve balerin kültürünün bir ihtiyacından doğmuştur. Günlük hayatta kullanılırlığı olmadığı için Iğdırda yaygın ve hâkim olan yemeni ve çarıktır. Halk oyunlarında daha yaygın olan yemeni ve türleri kullanılır.

ŞALVAR: Etek veya üç etek altına giyilen fazla bol olmayan, ancak vücut hatlarını da yapışmayan bir görünüm arz eder. Paçaları lastikli olanı olduğu gibi, ilikli kumaştan yapılanlar asıl otantik olanlarıdır. Halk oyunları ve günlük yaşamda eteğin altında rahatlık veren ve tamamlayıcı bir giysidir. Genellikle ipek ekonomik duruma göre de ketenden yapılırdı. Fazla göz alıcı renkler tercih edilmez. Genel de beyaz ve türevi renkler kullanılır

GÖMLEK: Genel olarak pamuklu kumaş veya ipekten yapılan ve çuha (cepken-yelek) altına giyilen bir iş giysisidir. Günlük hayatta Iğdırın çok sıcak olması nedeni ile pamuklu olanlar kullanılırdı.
Özel günlerde ise; İpekten yapılanlar tercih edilirdi. Yakası genel de hâkim yaka veya (V) yaka tabir edilen türden alırdı. (V) yakayı genç kızlar tercih eder. Çünkü boğaz altına altın, gümüş gibi gerdanlık veya başka takılar takılırdı. Dik görünümlü hâkim yaka daha çok kışlık olarak kullanılırdı. Gelin veya kadınlar giyerler.
ERKEK GİYSİLERİ
KALPAK-PAPAX: Yalnız Iğdıra ait Azerbaycan veya Kafkasya menşeli bir başlıktır. Oğlak veya kuzu derisinden yapılır. Dağıstan tipleri biraz daha tüylüdür, yani kılları uzun bırakılmıştır.
Orta Asyadaki börkün coğrafyaya uyarlanmış şeklidir. Börk üçgen ya da konik görünümlüdür. Kalpak ise silindirik yapıdadır. Derinin iç kısmı tabak edilmiştir. Ani hareketlerde düşmemesi için çene altından belli-belirsiz kaytan denilen bir deri iple bağlanır. Yörede iki türlü kalpak kullanılır. Uzun tüylü olanlar genelde beyaz kuzu derisinden yapılır. Kısa tüylü olanlar oğlak derisinden yapılır.

ŞALVAR: Buna aynı zamanda pantolon külot, paça pantolon denildiği de olur. Orijinal olanı sıkı paçalı şalvardır. Paçalar dize kadar dar ve bacağa yapışık olurlar. Çivekiler içine rahat girebilirsin diye. Şalvarın basen kısmı oldukça rahat ve bol olmalıdır. Bu da Kafkasya ve Azerbaycan coğrafyasında at çok önemlidir. Ata rahat binebilmek ve her türlü akrobatik hareketi rahatça yapabilmek için.
Şalvar genellikle siyah veya başka türlü koyu renkli kumaştan yapılır.

CEPKEN (ÇUHA): En üstteki giysidir. Topuklara kadar olanları Kafkasya ve Dağıstan yöresi savaşçılarının kullandığıdır. Her türlü hava şartlarına karşı koruyucudur. Boyları kısa olanlar yani diz üstü veya diz hizasında olanlar. Azerbaycan yöresi veya Nahçıvanda kullanılır. Her iki bol olanları Iğdırda kullanılsa da halk oyunlarında diz hizasında olanlar kullanılır. Hareket kolaylığı sağlar. Genelde şalvarla aynı renk ve kalitedeki kumaştan yapılır. Etek kısmı geniştir. Kol ağızlarında genellikle ya parlak astarlı ve geniş ya da sutaşı işlemeli olabilir. Çuhanın göğüs kısmında veznelik vardır, buna fişeklik de denilmektedir.

KEMER-KUŞAK (KURŞAK): Yünlü şaldan yapılır bele bağlanır. Kuşak üzerinde bağlı olduğu kısımda Serhatlık vardır. Bir çeşit cep gibidir. Tütün tabakası gibi şeyleri koymak için kullanılır. Üste bağlanan kemer ise, genelde kalın deri sığır veya manda gönünden yapılır.

KAMA: Kemere sokulur Kafkasya yiğitlerinin vazgeçilmez savaş malzemelerinden biridir. Her iki yanı keskin ve sivri uçludur. Genellikle gümüş süslemeli kın içinde bulundurulur.

GÖMLEK (ÜST GÖMLEĞİ): Yakası uzunca önden sedef düğmeli kollarda da aynı düğmeler vardır. Önceden ipek veya parlak kumaştan yapılır. Şimdi ketenden yapılanlar daha yaygındır. Kollar çuhadan çıkar ve bileklere kadar uzanır. Yöremizde halk oyunları topluluklarının aksesuarlarından biridir.

CİVEKİ-SARIK-YEMENİ: Dar ve diz üstüne kadar uzanan çizmedir. Yumuşak deriden yapılmıştır. Kafkasyadaki çizmeler kösele topuk ve tabanlı çivili ve hatta mahmuzlu da olurdu. Çünkü sert tabiat ve kış şartlarının üstesinden ancak böyle çizmelerle gelinirdi. Körüklü olanları da vardır ancak pek kullanılmaz. Altlıksız ve yumuşak altlıklı olanlar yalnız halk oyunlarına uyarlanmıştır. Yöremizde hala zevk için ve aksesuar olarak kullanılmaktadır.

ARXALIQ: Yakası dikçe ve birkaç santim yüksekçe boğazdan itibaren çapraz bağlarla bağlanır; göbek hizasında durur. Göbekten aşağı diz nizasına kadar etekler açılır. Her iki yanlarda etek körüğünün ağzından itibaren iç kısma gelecek şekilde torba biçimli cepler yapılır. Arxalığa Dağıstan ve Kafkasya coğrafyasında sırtı koruyacak şekilde kalın deri astarlı keçeden zırh görevi yapacak kalın bir kısım da dikilirdi. Bu insanları hem soğuktan, hem de savaşlarda ok ve kılıç darbelerinden kısmen de olsa korumak için yapılırdı. Arxalığın alternatifi olan qazeki dir. Qazeki, yakasız, göğsü açık, kısa etekli ve işlemelidir.

SARIK: İpek, keten veya pamuktan el dokuma tezgâhlarında yapılır. Kalpak yerine kullanılır. Bazen puşu veya bir çeşit vala ya da çit de olabilir. Bu bez tahminen 10-15 metredir. Rengi beyaz veya açık başka tonda da olabilir. Keçeden yapılarına az benzese de börk denilir.

YELEK: Daha çok Azerbaycan menşelidir. Azerbaycan ve yöremizde yaşlı ve orta yaşlı erkekler giyerler. kırk düğme de denir. Önden çapraz ve sıkı düğmelenir. Vücudu iyice sıkar.

ÇORAPLAR: Yün veya pamuktan yapılır. Diz hizasına kadar çıkar. Üzerleri işlemeli veya sade olabilir. Çorap yerine ayağı bilekten kavrayan tozluk da giyilir. Tozluk çarık ve yemeni üstüne çekilir. Padış denilen türleri de kullanılır
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:
Iğdır ve yöresi diğer sahalarda olduğu gibi halk oyunlarında da büyük bir zenginliğe sahiptir. Bunlar genellikle bayan ile erkeklerin birlikte veya ayrı ayrı oynadıkları birbirinden güzel oyunlardan oluşmuştur. Çalgı olarak; garmon, tar, na-ğara (davul), ney, zurna v.s. gibi aletler kullanılmaktadır.

Bu oyunlarda kahramanlık, asalet, yardım severlik, vatan sevgisi, aşk, tabiat sevgisi gibi birçok öğe işlenmektedir. Bu oyunlardan bazılarının adı şöyledir; Karabağ, Sarı Çiçek, Hançer Barı, Tello, Köroğlu, Azerbaycan, Çay Reksi, Kızlar Nöbeti, Gazağı, Gökmil, Gelgel, Gemeri Reksi, Hoşgelişler Ola, Bülbülün, Iğdır Reksi, Terekeme, Kıskanç, Naz Eyleme, Sarı Burma, Ondört Şeyh Şâmil v.s. gibi.
NELERİ İLE ÜNLÜ:
Pamuk Üretimi,Cennet Yeşili
İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?
; 24 Oğuz boyundan 21ncisi sayılan İç-Oğuzlar-Üç-Ok kolunun ve Oğuz Han”ın altı oğlundan biri olan Cengiz Alp”in en büyük oğlu olan “Iğdır Beğ” den gelmektedir. Bu boyun ilk başbuğu Iğdır Beğ”dir. Iğdır”ın kelime olarak manası “iyi, büyük, yiğit başkan, ünlü ve sahip” gibi anlamlara, Yazıcıoğlu ve Resid-Üd-Din”e göre ise “iyi, ulu, bahadır” manalarına gelmektedir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…