Artık o kadar doldum ki sadece cümleye başlarken bile boğulduğumu hissediyorum. Ellerim titriyor ve gözlerim doluyor. Daha yazıma başlamadım ama... Neyse anlatmaya bir yerden başlamalıyım çünkü o kadar çok anlatmam gereken şey var ki... Belki de bunu kimse okumayacak veya üşenecek ama her neyse tamam başlıyorum. Dört gün önce dedemi kaybettim, dünyanın en harika adamını kaybettim. Onu çok özlüyorum, onu toprağın altında görmek o kadar kötüydü ki.... Saatlerce öylece dikildim mezarının başında. Bilmiyorum beni duyar mı ama insan birini toprağa verince çok pişmanlık yaşıyormuş. Bir de bazı insanların ölümü bile ders verirmiş galiba, dedem onlardan biriydi. Ben dedeme hep çok yakındım, hiç bilerek kalbini kırmadım ama buna rağmen o kadar çok pişmanlık yaşadım ki... Ah benim dedem... Hiç istemedi hastanede kalmak ve sonunda koronaya ve kalbine yenik düştü. Belki yanımızda olsaydı geçirmeyecekti o kalp krizini veya öyle yalnız, öyle mutsuz ölmeyecekti. Bilemedik... Belki kurtulur diye orda bıraktık onu. Stres olmasın diye telefonunu da almışlardı, bizimle de konuşamıyordu. Dünyanın en sosyal insanıydı, hiç istemediği şekilde ve yapayalnız öldü. Dahası ben öyle doya doya ağlayamadım dedemi. Hem anneanneme belli etmemek için hem de annemi ayakta tutmak için, sonrasında insanlar beni güçsüz görmesin diye vs... Ben sanırım çok abartıyorum bu güçlü görünme işini de. Dahası çevremden biraz daha tahammül ve sabır bekliyorum açıkçası ama karşılığını alamıyorum, bu da üzüyor beni. Arkadaşımla tartıştım, erkek arkadaşımla tartıştım ve bunlar da beni geriyor. Ayrıca çok yakınım sandığım bir arkadaşım da baş sağlığı bile dilemeden bir sürü hikaye attı instaya. Ne kadar boşvermek istesem de her gördüğümde ağrıma gidiyor. Ben sanırım arkadaşlarımın yakın arkadaşı falan değilmişim. Belki de hayatımdan direkt çıkartmalıyım ama bilmiyorum işte. Gerçekten o kadar doldum ki... Konuşacak, bunları anlatacak kimsem yok. Boğuluyorum. Gerçi bu blog işime yarayacaktır. Daha önce anlatmadığım ve beni yoran başka şeyleri de anonim olarak anlatabilirim sanırım. Ayrıca şimdi annem de korona. Hem anneme, anneanneme bakıyorum hem de bazı hisleri aşmaya çalışıyorum. Evin tüm yükü bende ve üniversite okuduğum için gün içinde derslerim de var. Her şeye yetişmeye çalışıyorum ama en ufak şeyi güzel yapamasam da annem çok kızıyor. Biliyorum zor bir dönemden geçiyor ama bu dönemi ben de geçiriyorum, her şeyin benim için de zor olduğunu anlasa keşke... Her neyse yine de ağzımı açıp bir şey demiyorum. Kendi hislerimle baş edemiyorum. Erkenden yatıp saatlerce uyuyamıyorum, dedemi rüyamda görmek için dört gündür yalvarıyorum ama yapamıyorum. Ayrıca anneannemin koronası geçmeden ona dedemin öldüğünü söylemeyeceğiz dedik ama anneannem dedem hasta dediğimizde bile inme geçirdi, bunla nasıl baş edecek bilmiyorum. Bir olay da o zaman çıkacak ama onu da anlatırım olduğunda. Üstelik dün gece arkadaşımın tanıdığının kan kanseri olduğunu ve kan aradığını öğrendim. Onca kişiyiz, o kadar hikaye vs attık ama bir kişiden uygun kanı bulamadık. Yazımı bitirirken erkek arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Onca şeyin arasında onu mu düşünüyorsun derseniz ben de kendimi anlamsız buluyorum ama şu dönemde onunla kavgalı olmakta zoruma gidiyor. Keşke dedemi kaybetmemin beni ne kadar sarstığını anlasa ve bana daha hassas olabilse ama yapmıyor ve bu hayal kırıklığı yarattı. Her neyse bugünlük bu kadar.