Ben uzun zamandır bu forumu takip ediyorum ve yazılanları okuyorum fakat yeni üye oldum. Geçen gün facebook'ta bir yazı gördüm ve sizle paylaşmak istedim. Umarım konuyu doğru yere açmışımdır :) Biraz uzun bir yazı ama lütfen okuyun
RAMAZANDA DA KADININ ADI YOK
Kızım, kalk babana, abine, amcana, dedene bir bardak su ver komutları gırla gider evlerde ama oğlundan aynı şeyleri yapmasını isteyen babaların sayısı yok denecek kadar azdır bizde.
Nereden çıktı şimdi bu pası çıkmış feminist laflar, hem de mübarek ramazan ayında, diyerek sıkı, sıkı sarılacaklar bazıları yine tahtlarına bu sözlerden sonra. Peygamber efendimizden girip, dinimizin gereklerinden çıkacaklar ama, tam da ramazanda, bir kez daha, hele de ramazanda kadının hakkı ödenmez, diyorum ben.
Erkeğin, ramazan boyunca, gün doğumundan batımına kadar olan bir sürede ağzına yiyecek ve içecek bazında bir şey almaması yeterlidir, İslam’ın beş şartından biri olan oruç tutma görevini yerine getirmesi için.
Kadın da bu şartları yerine getirmek için bütün gün aç ve susuz kalır ama burada bitmez onun görevi. Tam da orada başlar asıl.
Erkek orucunun yanında namazını diğer hemcinsleri ile birlikte kılmanın zevkini yaşar, ayrıca cumasına gider, tespihini gölgede bir yerde, keyfine göre, aheste aheste çeker, dualarını eder, yatar uyur, iftara kadar olan zamanını öyle ya da böyle bir şekilde doldururken, tamam, işe de gider ama işin pratik yönünü organize etmek yine kadına düşer.
O, da çalışmıştır oysa büyük ihtimalle.
Çamaşır, bulaşık yıkamıştır eve geldiğinde ve geceden de uykusuzdur büyük bir ihtimalle. Birkaç saatlik bir uyku ile sahura kalkmış, ayaklarının ucuna basa basa sipariş verilen yemekleri pişirdikten sonra evdeki diğer fertleri uyandırmıştır. Her şey hazır olduktan sonra.
Uyandırmadan önce oğlunun, kızının saçlarını okşamıştır kesin. Kıyamamış, beş dakika daha yatırmıştır.
İftar derseniz aynı keza.
Kadının özene bezene hazırladığı sofranın başköşesine kurulur evin erkekleri.
Yer ve çekilirler.
Sahurda ne yenilecek, iftara kaç saat kaldı, canları ne çekti, bir ay boyunca bugün ne pişirsem stresi, çocuklara bayram elbisesi hazırlığı, evin dip bucak temizlenmesi, bayram sabahı geceden kalkıp misafirlere börek çörek, içecek hazırlama, kaynana, kayınbaba derken ramazanın tüm sorumluluğu kadınların sırtındadır yine.
Her zaman olduğu gibi, ramazanda da yoktur kadının adı.
Babamın elini öperdi annem bayram sabahlarında. O da, alnından öperdi onu.
Evdeki hiyerarşiyi gayet güzel anlatan bu romantik an, benim gözümün önünden gitmeyen karelerden biridir mesela.
Neden yemeğin en yağlı tarafının, etlerin en yumuşağının babamın ve abimin tabağına gittiği sorusunun bir cevabıdır.
Eşit görmüyordu annem kendisi ile erkekleri. Öyle görmüştü.
Onlar ondan memnun olduğu, onları memnun ettiği sürece vardı annem. Daha önce değil ve her gün yeniden ispatlaması gerekiyordu bunu.
Yağma yoktu.
Kalbe giden yol, bir tek bizim Türk erkeklerinin midesinden geçiyor nedense. O yüzdendir ki, en son kadın oturur sofraya. Kadın pişirir, erkek yer.
Bir başka kadın oğluna bakma görevini kendisinden alsın diye evlendirilir oğlanlar. Görev takdiminin kutlanması adına yapılır bir yerde düğünler. Bir açılış, bir teslim törenidir kesilen kurdeleler.
Erkekler için inanmak da, oruç tutmak da, bol keseden atmak da, kolay bu yüzden.
Burada da kural aynı.
Cefası kadına, sevabı erkeğe.
Ramazanları gelmiş, hoş gelmiş.