heidi"yi ozledim...(pakize suda)

seyran

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Şubat 2007
842
7
55
Alpler’de Heidi misali’. Geçenlerde bir dergide gördüm bu başlığı... Ve o an bittim.

Nasıl anlatayım... Öyle isterdim ki şimdi yazar olmayı... Duygularımı şuraya ustaca dökebilmeyi... Kendi imkánlarım dahilinde anlatmaya çalışacağım mecburen.

Hani hepimizin içinde bir ‘gitme’ isteği vardır... Zaman zaman depreşen... İşte beni o duyguyla ilk defa Heidi adındaki o küçük kız tanıştırmıştı. Dağların kızı Heidi. Belki de onun için hálá ‘gitmek’ istediğimde hep dağlar gelir aklıma. Denizi onca sevmeme rağmen.

Zaten dağlarla ilk tanışmam da Heidi sayesinde olmuştu. Yoksa İzmir’de küçük bir çocuk ne bilecek başı bulutlara karışmış dağları... Gördüğü, Küçük Yamanlar’la Büyük Yamanlar. Bir de annesinin tepesine bakıp hava tahmini yaptığı Çataltepe. Götürüp koysanız Alpler’in yanına, çakıl taşı gibi kalır üçü de.

*

Heidi... Tanıdığım ilk ‘özgür kız.’ Yerinde olmak istediğim ilk ve tek masal kahramanı.

Kaç defa okudum hikáyesini bilmiyorum. Bildiğim, dedesinden ayrılışına her seferinde aynı şiddetle ağladığım.

Televizyonda çizgi filmi yayınlandığında artık Heidi kadar çocuğu olacak yaştaydım herhalde ama aynı zevki aldığımı hatırlıyorum.

Şimdi bulsam kitaplarını veya televizyonda başlasa yeniden... Yine aynı heyecanı duyarım gibi geliyor. Yani inşallah. Hiç istemem doğrusu artık benim için bir şey ifade etmediğini görmeyi. Gerçi hiç sanmıyorum. Öyle olsa adına rastlamak bile içimi cız ettirir miydi bunca...

*

Bakın şimdi size abartı gibi gelecek ama... Çocukluğunda bütün masal kahramanları içinde en çok Heidi’yi sevmiş olanların arasından ‘kötü insan’ çıkması mümkün değildir diye düşünüyorum.

Evet, kendime de pay çıkarıyorum. Belki öteden beri yaşlılara özel bir sevgim saygım olması Heidi sayesindedir. Hatırlar mısınız ne çok severdi Peter’in büyükannesini...

Mesela çocukluğunda Heidi’yi okumuş, seyretmiş biri dedesinden ‘dinozor’ diye bahsedemez. Yani bana öyle geliyor.

Kuzuları sevmemesi de mümkün değildir. Kelebekleri, kuşları da...

*

Ne üzülürdüm Heidi diye birinin yaşamadığını düşündüğümde... Peter’in, Peter’in ailesinin, Clara’nın, hatta onun otoriter mürebbiyesinin bile gerçekten bir yerlerde var olduğuna inanmak isterdim. Hele Heidi’nin dedesi... O ‘büyükbaba’ derdi ona. Filmlerdeki Hulusi Kentmen’e benzetirdim. Dışı sert, içi yumuşak.

Bu yaşa geldim, hálá Heidi’yi bulma umudu var içimde. Onun için heyecanlandım ya ‘Alpler’de Heidi Misali’ başlığını görünce...

Şimdi biri çıkıp ‘Seni Heidi’ye götüreceğim’ dese, hani bindiği kıytırık kayıkla okyanusları aşıp Amerika’ya varacağını düşünen ilticacılar gibi peşine takılırım. Vallahi yaparım.

*

Bu yazının mesajı...

Yok aslında. Heidi’yi özlediğimi fark ettim, canım ondan söz etmek istedi, yazdım. Bu kadar.

Ama mesajsız olmaz diyenler için... Masal, çizgi roman, film, şu bu deyip geçmeyin! Şekil A’da görüldüğü gibi çocukları ölünceye kadar etkileyebiliyor.

Çocuklarınızın ne okuduğuna, ne seyrettiğine dikkat edin!

Geçenlerde bir arkadaşım anlattı, çocuğu, televizyonlarda öğleden sonra yayınlanan o meşhur programlara katılan feryat figan kadınların ağzıyla konuşturuyormuş bebeklerini. Ona göre!

pakize suda
 
pazkize suda janım benim ya onun kaleminden dökülen bütün yazılara bayılıyorum ben sanada teşekkürler arkadaşım pakize sudanın yazılarından birini bizimle paylaştığın için
 
heidiyi bende ozluyorum.cocuklugumuzun cizgi filmiydi.cocukluguma dondum yenide.tesk canim.
 
X