F
ferhoşteyze
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi ferhoşteyze
- #1
Hasret Ölümü Sevdirir
M. Sacid ARVASİ
Hatıralar, hatıralar, hatıralar...
Ve sen Kadir Bey... Dağlar kadar heybetli, bir o kadar da merhametli Kadir Bey!
Nasıl zarif, nasıl da ince bir insandın. Ne güzel bir hayat arkadaşı...
Evlendiğimiz gün söylediğin söz, hâlâ kulaklarımda: "Mualla, seninle bir anlaşma yapalım." demiştin ve hiçbir anlaşmada geçmeyen bir söz söylemiştin: "Birbirimizi kırsak da, birbirimize kırılmayalım." Bu ne güzel bir anlaşmaydı Kadir Bey!
Ve sen nasıl da sâdık kaldın buna hayatın boyunca....
Bilerek beni hiç kırmadın; seni kırdığımda da, bana hiç kırılmadın.
Seninle hayat ne kadar güzeldi, sensiz ne kadar da zor...
Hele bu ikindi vakitleri...
Guruba meyleden bu güneş...
Bir sis gibi, içime çöken bu yalnızlık...
Hayalin de olmazsa, hiçbir şey avutamıyor beni...
Zaman ne de korkunç bir hızla akıyor. Seninle bu mahalleye gelişimiz, herkesi dost edinmemiz, komşularımız... Ve gidişin...
Hayat senden sonra, büyüsünü kaybetti Kadir Bey.
Sen gittin ya, şimdi her şey; “Ben gidiciyim.” diyor âdeta.
Son zamanlarda hepsi birden başka bir şey daha söylüyor gibiler: Sen gidicisin!
Hissediyorum vaktimin geldiğini Kadir Bey; ama korkmuyorum.
Aksine sana kavuşmanın hayaliyle bekliyorum ölümü.
O gün geldiğinde kefen olmayacak giydiğim. Bembeyaz gelinliğim olacak.
Ve seninle sonsuz bir beraberliğe adım atar gibi atacağım ayağımı kabre.
Aynı yastığa baş koymanın mutluluğu ile başımı bırakacağım kabrin toprağına.
Ya sen, ya sen Kadir Bey? Beni bekliyor musun, özlüyor musun seni özlediğim kadar?
Ah Kadir Bey, içim paramparça. Bugün Aysel'in haberini getirdi Zeynep.
Gidişinden sonra onlara evimi açtığımda, henüz üniversiteye başlamışlardı.
Onları öz çocuklarım gibi sevdim, öz çocuklarım gibi kol-kanat gerdim.
Zeynep, tâ baştan yapılanların kadrini bilen birisiydi. Fakat Aysel'de bunun zerresi yoktu. Nedendir bilinmez, insanlara hiç güvenmiyordu. Harç parasını yatırması için kolumdaki son bileziği kendisine uzattığım zaman bile, Zeynep bunu bir menfaat uğruna yaptığımı söylemişti. Halbuki o bilezik, ilk evlilik yıldönümümüzde bana verdiğin bilezikti. Senden bana binlerce hatırayla kalan en son yadigâr. Hangi menfaate verilir ki, bunca hatıra Kadir Bey? "At tohumu toprağa. En verimli yerine de, en çorağına da. Her toprakta tohumları yeşertecek kabiliyet vardır. Eğer yeşermezse, bu bizim kabahatimizden değil, o toprağın mizacından olsun!" demiştin. Haklı çıktın Kadir Bey. Zamanla o da değişti. Öğretmen oldu. Duyduğuma göre, girdiği sınıflarda ilk olarak beni anlatıyormuş. Sonra dilinden en çok ‘sevgi, şefkat ve başkasını düşünme’ dökülüyormuş. En son yatılı bir kız okulundaydı. Bir hafta önce okulun yatakhanesinde yangın çıkmış. Ve küçük bir kız, üst katta mahsur kalmış. Çığlıklar atan miniği herkes çaresiz seyrederken, okuldaki yangını haber alan Aysel Öğretmen koşup gelmiş. Derhal bir battaniye ıslatmış ve herkesin şaşkın bakışları içerisinde alevlerin içine dalmış. Biraz sonra battaniyeye sarılı küçük çocukla çıkagelmiş. Çocuğa hiçbir şey olmamış, ama Aysel Öğretmeni, % 70 yanıkla yoğun bakıma almışlar. Ölürken baş ucunda Zeynep varmış.
-Ne yaptın deli kız? diye sormuş. Aysel zoraki tebessümle; "Menfaatime baktım!" demiş. "Bir can için canımı yaktım burada." Gözlerini Zeynep'in gözlerine dikerek "Ötede yanmamak için." demiş güçlükle. Ve bakışları sabitleşmiş. Hemşire; Zeynep'i uyararak, "Daha fazla yormayın, bakın yine şoka girdi." demiş. Zeynep kalkmak için davrandığında; Aysel’in gözleri parlamış, dudakları kıpırdamış ve "Muhammedu’r-Resulullah!" demiş. Zeynep'in gözlerinden süzülen yaşlarla beraber uçup gitmiş. Dudaklarında tarifsiz bir tebessüm, çehresinde muhteşem bir nur varmış. Ah Kadir Beyciğim, dedim ya, için paramparça. Yine de "inna lillah ve inna ileyhi raciun".. hepimiz toprağa girmeyecek miyiz? Sonra ebedî âlemde filiz vermeyecek miyiz? Hasret çektiklerim artıyor. Hayat yavaş yavaş yaşanmaktan çıkıp, sırtıma bir yük olmaya başladı. Söylesene Kadir Bey, dostlara kavuşma günü ne zaman?
M. Sacid ARVASİ
Hatıralar, hatıralar, hatıralar...
Ve sen Kadir Bey... Dağlar kadar heybetli, bir o kadar da merhametli Kadir Bey!
Nasıl zarif, nasıl da ince bir insandın. Ne güzel bir hayat arkadaşı...
Evlendiğimiz gün söylediğin söz, hâlâ kulaklarımda: "Mualla, seninle bir anlaşma yapalım." demiştin ve hiçbir anlaşmada geçmeyen bir söz söylemiştin: "Birbirimizi kırsak da, birbirimize kırılmayalım." Bu ne güzel bir anlaşmaydı Kadir Bey!
Ve sen nasıl da sâdık kaldın buna hayatın boyunca....
Bilerek beni hiç kırmadın; seni kırdığımda da, bana hiç kırılmadın.
Seninle hayat ne kadar güzeldi, sensiz ne kadar da zor...
Hele bu ikindi vakitleri...
Guruba meyleden bu güneş...
Bir sis gibi, içime çöken bu yalnızlık...
Hayalin de olmazsa, hiçbir şey avutamıyor beni...
Zaman ne de korkunç bir hızla akıyor. Seninle bu mahalleye gelişimiz, herkesi dost edinmemiz, komşularımız... Ve gidişin...
Hayat senden sonra, büyüsünü kaybetti Kadir Bey.
Sen gittin ya, şimdi her şey; “Ben gidiciyim.” diyor âdeta.
Son zamanlarda hepsi birden başka bir şey daha söylüyor gibiler: Sen gidicisin!
Hissediyorum vaktimin geldiğini Kadir Bey; ama korkmuyorum.
Aksine sana kavuşmanın hayaliyle bekliyorum ölümü.
O gün geldiğinde kefen olmayacak giydiğim. Bembeyaz gelinliğim olacak.
Ve seninle sonsuz bir beraberliğe adım atar gibi atacağım ayağımı kabre.
Aynı yastığa baş koymanın mutluluğu ile başımı bırakacağım kabrin toprağına.
Ya sen, ya sen Kadir Bey? Beni bekliyor musun, özlüyor musun seni özlediğim kadar?
Ah Kadir Bey, içim paramparça. Bugün Aysel'in haberini getirdi Zeynep.
Gidişinden sonra onlara evimi açtığımda, henüz üniversiteye başlamışlardı.
Onları öz çocuklarım gibi sevdim, öz çocuklarım gibi kol-kanat gerdim.
Zeynep, tâ baştan yapılanların kadrini bilen birisiydi. Fakat Aysel'de bunun zerresi yoktu. Nedendir bilinmez, insanlara hiç güvenmiyordu. Harç parasını yatırması için kolumdaki son bileziği kendisine uzattığım zaman bile, Zeynep bunu bir menfaat uğruna yaptığımı söylemişti. Halbuki o bilezik, ilk evlilik yıldönümümüzde bana verdiğin bilezikti. Senden bana binlerce hatırayla kalan en son yadigâr. Hangi menfaate verilir ki, bunca hatıra Kadir Bey? "At tohumu toprağa. En verimli yerine de, en çorağına da. Her toprakta tohumları yeşertecek kabiliyet vardır. Eğer yeşermezse, bu bizim kabahatimizden değil, o toprağın mizacından olsun!" demiştin. Haklı çıktın Kadir Bey. Zamanla o da değişti. Öğretmen oldu. Duyduğuma göre, girdiği sınıflarda ilk olarak beni anlatıyormuş. Sonra dilinden en çok ‘sevgi, şefkat ve başkasını düşünme’ dökülüyormuş. En son yatılı bir kız okulundaydı. Bir hafta önce okulun yatakhanesinde yangın çıkmış. Ve küçük bir kız, üst katta mahsur kalmış. Çığlıklar atan miniği herkes çaresiz seyrederken, okuldaki yangını haber alan Aysel Öğretmen koşup gelmiş. Derhal bir battaniye ıslatmış ve herkesin şaşkın bakışları içerisinde alevlerin içine dalmış. Biraz sonra battaniyeye sarılı küçük çocukla çıkagelmiş. Çocuğa hiçbir şey olmamış, ama Aysel Öğretmeni, % 70 yanıkla yoğun bakıma almışlar. Ölürken baş ucunda Zeynep varmış.
-Ne yaptın deli kız? diye sormuş. Aysel zoraki tebessümle; "Menfaatime baktım!" demiş. "Bir can için canımı yaktım burada." Gözlerini Zeynep'in gözlerine dikerek "Ötede yanmamak için." demiş güçlükle. Ve bakışları sabitleşmiş. Hemşire; Zeynep'i uyararak, "Daha fazla yormayın, bakın yine şoka girdi." demiş. Zeynep kalkmak için davrandığında; Aysel’in gözleri parlamış, dudakları kıpırdamış ve "Muhammedu’r-Resulullah!" demiş. Zeynep'in gözlerinden süzülen yaşlarla beraber uçup gitmiş. Dudaklarında tarifsiz bir tebessüm, çehresinde muhteşem bir nur varmış. Ah Kadir Beyciğim, dedim ya, için paramparça. Yine de "inna lillah ve inna ileyhi raciun".. hepimiz toprağa girmeyecek miyiz? Sonra ebedî âlemde filiz vermeyecek miyiz? Hasret çektiklerim artıyor. Hayat yavaş yavaş yaşanmaktan çıkıp, sırtıma bir yük olmaya başladı. Söylesene Kadir Bey, dostlara kavuşma günü ne zaman?