• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Hadi kendimize uygun diyeti bullalımı ??

Efser

Nirvana
Pro Üye
8 Aralık 2011
45.584
165.482
798
Merhaba arkadaşlar nedersiniz bu topikde diyyet yöndemlerimizi konuşmaya bana ve benim gibi diyette başlıyacak arkadaşlara yardımçı olurmusunuz yapdığınız diyyetin sonuçlarını yaşadığınız sorunlarını ettkilerini ve yan etkilerini bizimle paylaşırsanız benim gibi karasız arkadaşlara yardımçı olurmusunuz yardımlarınızı bekliyorum :16:
 
Son düzenleme:
Bazen hızlı bir şekilde kilo vermek istenilebilir. Bunun için hızlı kilo verme yöntemlerine ihtiyacınız vardır. Hızlı kilo verme yöntemlerini şu şekilde sıralayabiliriz;

1. Tatlı yiyorsanız asla yemeyin. Hızlı kilo vermek istiyorsanız günlük kalori alımınızı azaltmanız gerekmektedir.

2. Sürekli hareket halinde olmalısınız. Ne kadar çok hareket ederseniz o kadar fazla kalori verirsiniz ve ne kadar fazla kalori verirseniz o kadar fazla zayıflarsınız.

3. Yağlı yemekler yiyorsanız asla yemeyin mümkünse yağsız yiyin eğer mümkün değilse az yağlı yiyin çünkü yağ çok kalorilidir.

4. Günde 3 ana 3 ara olmak üzere 6 öğün yiyin.

5. Günlük en az 2.5 litre su için su içmek vücudunuzun dolaşımını hızlandırır. Ayrıca su 0 kaloridir bu yüzden asla kilo aldırmaz.

6. Günde en az 2 adet kalorisi düşük meyve yiyin(araöğünlerde tüketebilirsiniz).

7. Spor yapma imkanınız varsa mutlaka günde en az 20 dakika spor yapın(yağ yakımı ortalama 15 dk'da gerçekleşir).
0 yorum
Etiketler: hızlı kilo verme yöntemleri
24 Ağustos 2012 Cuma
Yağsız Beslenin | Zayıflama Önerileri
Verilecek en önemli zayıflama önerilerinden birisi de yemekleri ve salataları yağsız yemektir. Sağlıklı zayıflamak için her türlü yağdan uzak durmanız gerekir bu çok önemli zayıflama önerilerinden birisidir. Katı ve sıvı yağlar farketmez, hepsi hemen hemen aynı zararı verir. Ama katı yağlar sıvı yağlardan daha zararlıdır. Hatta çoğu zaman salataya yağ dökeriz. Salataya yağ dökmek çok faydalı bir işlemdir salataya yağ dökmek sebzelerdeki vitamini ortaya çıkartır ve size faydaları olur ama zayıflamanıza engel olur. Eğer kolay ve sağlıklı yoldan zayıflamak istiyorsanız yemeklere ve salatalara yağ dökmeyiniz. Salatalara ve yemeklere yağ dökmemek en önemli zayıflama önerilerinden birisidir. Yazıda da bahsettiğim gibi ne sıvı ne de katı yağları mutlak suretle kullanmayanız. Çok zor durumda kalırsanız sıvı yağ tüketebilirsiniz ama katı yağ asla tüketmeyiniz çünkü katı yağ hem sağlığa çok zararlıdır, hem de içerdiği kalori değeri çok fazladır. Sonuç olarak sağlıklı zayıflamak için yemeklerde ve salatalarda yağ kullanmayın. Yemeklerde ve salatalarda yağ kullanmamak zayıflama önerilerinden birisidir.
0 yorum
Etiketler: yemekleri yağsız yiyin, zayıflama önerileri
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Su İçmenin Önemi | Zayıflama Önerileri
En önemli zayıflama önerilerinden birisi çok su içmektir. "Neden çok su içmeliyim" diye soracak olursanız, öncelikle su 0 kaloridir bu nedenle zayıflama önerilerinden birisi suyu bol bol içmektir. İstediğiniz kadar su içebilirsiniz, su kilo aldırmaz. Hani derler ya "Su içsem yarıyor" yok öyle bir şey. İstediğiniz kadar su içebilirsiniz. Ayrıca aç kaldığınız zaman su içerseniz su, midenizi şişirir ve tokluk hissi verir bu çok önemli zayıflama önerilerinden birisidir. Su içmenin önemi sadece bunlarla da sınırlı değildir. Sağlığınız için de bol bol su içmelisiniz. Unutmayın önemli olan zayıflamak değil, sağlıklı zayıflamaktır ve sağlıklı zayıflamak en önemli zayıflama önerilerindendir. Sağlıklı zayıflamak için ise sağlıklı besinler tüketmeli, her zaman sağlıklı adımlar atmalısınız. Sağlıksız zayıflarsanız hiçbir anlamı kalmaz ve verdiğiniz kiloları çok rahat geri alma potansiyeliniz olur bu yüzden zayıflama önerilerinde uymalısınız.
0 yorum
 
Günümüzde pek çok kişi zayıflama uğruna bir yolculuğa çıkıyor. Elbette bu yolculukta amaç sağlıklı olabilmek ve doğru beslenme alışkanlıkları edinmek için her bireyin kendi genetik, biyolojik ve sosyal yapısına uygun beslenme programlarını bir uzman kılavuzluğunda uygulamaya çalışmasıdır. Bu hedefe yönelik başarımızın bir uzmana giderek uygun beslenme programlarını edinip uymanın yanında motivasyonumuza da paralel olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Bir gecede karar almayın
En kısa tanımı ile motivasyon, bir amacı gerçekleştirmek için belli miktarda çaba harcamaya istekli olmak demektir. Motivasyon bir şeyi yapmak istememizi sağlayan, içimizden gelen arzu ve güçtür. Bir şeyleri zorla da olsa yapabiliriz ancak yapmayı istemek ayrı bir durumdur. Kimse içimizdeki yapma isteğini, arzusunu zorla uyandıramaz.

İsteyerek yaptığımız her şeyden zevk alır ve kendimizi iyi hissederiz. Bunun sonucunda da verimli sonuçlar gelir. O halde her şeyde olduğu gibi zayıflama diyetleriyle başarılı sonuçlara ulaşmak için de motivasyonun önemi açıktır.
Kilo vermek bir gecede karar verip uygulanacak bir şey değildir. Bir uzman eşliğinde verilen beslenme programına bağlı kalmak çok önemlidir. İşin başında büyük bir heyecan ve kararlılık içindeyken, çok geçmeden mazeretler bulmaya veya şikayet etmeye başlarız. Daha ne olduğunu anlamadan, bir de bakarız ki başladığımız noktaya dönmüşüz. Bu durumla karşılaşmamak için motivasyon sağlanması gerekir. Motivasyon için de yapılması gereken istek uyandırmaktır.

Motivasyonun sağlanabilmesi için öncelikle olumsuz düşüncelerden arınma gerekir. Sizi iyi sonuçlara götürecek olumlu düşüncelere yönelmelisiniz. Daha sonra kilo vermek için kendinize bir hedef belirlemeli ve o hedefe nasıl ulaşacağınıza dair makul ve kısa vadeli küçük hedefler koymalısınız. Çünkü ulaşılması çok zor bir kilo verme hedefi vazgeçmenize neden olabilir. Çok kolay bir hedef ise size bir şey kazandırmaz. Başlangıçta, hızla ulaşabileceğiniz ılımlı hedefleriniz olsun. Mesela, tam yağlı yerine yarım yağlı süt için. Daha sonra iddianızı yükseltip yağsız süte geçin.
Bir diğer motivasyon yöntemi de yerine koyma olarak isimlendirilebilir.

Kendinize gerçekçi olmayan sınırlamalar getirerek zalimce davranmak yerine makul olmaya çalışın. Yemek istediğiniz çikolata ve hamur işleri vb. yerine ara öğünlerinize masum tatlılar ve besin değeri yüksek, sizi tatmin edebilecek besinler koymaya çalışın. Böylece, ileride bir suçluluk duygusu ile baş başa kalmaz, kendinizi mutlu hissettiğiniz ve olumlu sonuçları bizzat gördüğünüz için motivasyonunuzun artmasını sağlarsınız.

Hayat tarzı hedefleyin
Başka bir nokta ise yanlış şartlandırmadır. Kendinizi "Bu hafta iki kilo vereceğim" diye şartlandırıp bu şekilde hedef belirlerseniz, bu tam tersine motivasyonunuzun azalmasına neden olur. Her gün tartının üzerine çıkar, "Acaba bugün kaç gram gitti?" diye bakar ve bunu takıntı haline getirirsiniz. Bunun yerine kendinizi davranışsal hedeflere odaklayın. "Bu hafta her gün yürüyeceğim" veya "Öğünlerimi atlamayacağım" gibi. Unutmayın her şeyden önce sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için doğru beslenme şeklini hayatınıza sokmaya ve uygulamaya çalışıyorsunuz. Bu süreçte de hedefleriniz sadece kilo vermek değil, devam ettirebileceğiniz bir hayat tarzını uygulamaya sokmak olmalı.
 
Leptin hormonu iştahı kapatan, yağları yakan hormondur. İnsülin hormonu da acıktıran ve yağları depo eden hormondur. Leptin, vücutta bulunan tüm hormonların işlemesini idare eden hormondur. Orkestra şefidir. Tiroide, pankreasa, strese, seks hormonlarına her şeye emreder.
Ağzımıza bir yiyecek koyar koymaz kan şekerimiz yükselir. Kan şekeriyle beraber insülin hormonu da yükselir. 2 saat sonra insülin düşmeye başlar ve vücuttaki şeker enerjiye dönüşür, 2 saatten sonra da glukagon depo edilmiş şekeri enerjiye dönüştürür. İşte bunlardan sonra leptin hormonu devreye girer ve o zaman yağlar yakılmaya başlanır ve depo edilmiş olan yağlar enerji sağlamak için kullanılır. 4 saat aralıkla yemek yendiğinde metabolik olarak yağların yanma süresi başlar ve devam eder. Onun için biz sık sık yedikçe insülin salgılanır, insülin salgılandıkça da uzun vadede insülin direnci oluşur ve bu şekilde kilo vermeye imkân ve ihtimal yoktur.

Son 15 yıldır her gün bir yerde karşımıza çıkan yo-yo diyetler, azar azar sık sık yiyin tavsiyeleri, her sağlık programında başka bir beslenme önerisi karşımıza çıkıyor. Yine de tüm dünyayı etkisi altına alan obeziteyi ve yayılma hızını durdurmak şöyle dursun aksine git gide daha vahim bir boyuta ulaştığını görüyoruz. İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay yurtdışından kopyalanıp Türk hastalara önerilen diyetlerin kalıcı olarak kilo vermede etkili olmadığını ve sık sık yemenin uzun vadede insülin direnci oluşturduğunu söylüyor.
 
Her lokmanın beynin işleyişini hem kısa hem de uzun vadeli etkilediğini biliyor musunuz?

Peki, diyet yapanlar kilo vermelerine rağmen neden sinirli ve huzursuzlar? Birtakım firmalar kazansın, zengin olsun, onların reklamları ile medya organları güçlensin diye yılladır nasıl kandırıldığımızı ve aptallaştırıldığımızı biliyor musunuz? Dr. Alan C. Logan "Beyin Diyeti" kitabında, beynimiz için en önemli gıdalardan nasıl mahrum bırakıldığımızı ve beyin sağılığımız için nasıl beslenmemiz gerektiğini anlatıyor.

İşte beslenme hakkındaki gerçekler.

Tıbbın son keşif alanı olarak tanımlanan beyin, 100 milyar sinir hücresi (nöron) ve çok daha fazla sayıda destekleyici hücreyle (glia hücresi) şüphesiz en karmaşık organımız. Beyin, vücut orkestrasının şefidir. Düşüncelerimizi, eylemlerimizi, duy gularımızı ve temel arzularımızı yönetir. Birkaçını saymak gere kirse kalp atışımız, soluk alıp verişimiz, uyanıklığımız ve uyku muz ve sindirim işlevimiz gibi üzerinde nadiren düşündüğümüz aktiviteleri düzenlemekle sorumludur. Beynin üstlendiği bu yo ğun işleri düşünürsek vücudun sahip olduğu tüm enerji kaynağı nın yüzde 20'sini kullanması çok şaşırtıcı gelmemeli. Bu enerji nin kaynağı nedir? Yanıt basit: Aldığınız besinler. Besinler sade ce beynin gerektiği gibi işlemesini sağlayacak yakıtı sağlamakla kalmaz, beynin yapısını ya da yapı iskeletini de destekler. Aldığı nız her lokmanın beynin işleyişi ve yapısı üzerinde hem kısa hem de uzun vadeli sonuçları vardır. Sizin de göreceğiniz gibi çok sayıda önemli besin (vitaminler, mineraller, karbonhidratlar, proteinler, yağlar ve bitkisel besinler) beynin performansını ve işleyişini uzun vadeli olarak sürdürmesi açısından ciddi derecede etkilidir.

'Fast food ile beslenmek kavrayış yeteneğimizi kesinlikle köreltir!'

Bilim insanları beynin karışık anatomisini ve fizyolojisini çözmeye başladıkça, akıl sağlığı ve nörolojik sağlık üzerinde be sinlerin etkisini tarih boyunca hafife aldığımız ortaya çıkıyor. 'Beslenme nörobilimi' adı verilen bu araştırma alanı emekleme döneminde olsa da şimdiden çok büyük çalışmalar yapılmış du rumda. Çağdaş beslenme tarzının üzücü gıdasal gerçekleri bey nin olması gerektiği şekilde İslemesi ve işlevini sürdürmesi için yetersiz. Evet, kalitesi düşük besinler ve fast food ile idare edebi liriz ama bu şekilde beslenmek kavrayış yeteneğimizi kesinlikle köreltir ve zamanla beyni tıkar. Bilimsel araştırmalar beynin en iyi besinlere gereksinimi olduğunu gösterse de çoğu Kuzey Amerika lı beyinlerini ortalama bir yakıtla çalıştırıyor. Beyin gıdasının ye tersizliği düşük beyin performansına ve hayatın günlük sıkıntı, bezginlik ve zorlanmalarına zemin yaratır.

Yağsız beslenme fiyaskosu!

Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar olarak sayabileceğimiz makro besinler beslenmenin başrol oyuncularıdır. Son 30 yıldır hangi makro besinin en iyisi olduğu ve hangi grubun tüketilme mesi gerektiğiyle ilgili birbiri ardına çıkan modalar gördük, 1970'lerin sonunda ve 1980'lerde yağsız beslenme fiyaskosu ve yeni yüzyılın başlarında karbon hidratsız beslenme çılgınlığı yaşa dık. Bu beslenme saçmalıkları, bu efsaneleri yayan gıda şirketle ri ve restoranlara büyük kâr kaynağı oluştururken tüketiciler için özellikle de beyin sağlığı konusunda nispeten çok az kazanç sağ ladı. Düşünün ki beynin kendisinin de yüzde 6O'ı yağdan oluşu yor ve uygun yapı ve fonksiyonunu koruması yağa dayanıyor. Düşünün ki kompleks karbonhidratlar beynin yakıtının sürekli akışını sağlar ve onlar olmadan beyinde önemli kimyasal taşıyıcı ları oluşturan belirli proteinler (amino asitler) daha az olur.

Karbonhidratları diyetinizden kaldırırsanız ne olur?

Protein ve karbonhidratın ciddi şekilde kısıtlandığı diyetle ri yapanlardan, kilo vermelerine rağmen sinirli olduklarını ve enerjilerinin düşük olduğunu çok duydum. Güney Illionis Üniversitesi'nden Dr Brian Butki ve ekibinin 2003 yılında yaptıkla rı bir araştırma, Atkins benzeri diyetler yapanlarda yüksek sevi yede yorgunluk ve keyifsizlik görüldüğünü ve fiziksel aktivite so nucu normalde ortaya çıkan 'iyi hissetme' durumunu yaşayama dıklarını ortaya koydu. Kompleks karbonhidratları diyetinizden kaldırırsanız, vücudunuzun temel enerji kaynağını da ortadan kaldırmış olursunuz.

Bunun yanında esmer pirinç, tam buğday ve yulaf kepeği gi bi tam tahılları içeren kompleks karbonhidratlar, beynin işlevleri ni sürdürebilmesi için hayati önemdeki temel besinleri sağlar. Yenmediği için eksikliği ortaca çıkacak temel besinlerin yerine mullivitamin ve mineral takviyesi öneren (düşük karbonhidrat di yeti gibi) diyetler karşısında her zaman temkinli olmuşumdur.

'Basit şekerler nöronları telefon başında bekletir durur!'

Beslenme modalarının küllerinden iki çok önemli düşünce doğdu: Yağların da karbonhidratların da iyi ve kötüsü var. Elbette her iki kategoride de iyi olan, işleyen ve uzun vadeli beyin sağ lığını destekleyeni var. Aldığımız bu derslere rağmen hâlâ bazı üzü cü gerçekler bulunuyor. Düşünün ki karbonhidratların en önemli kaynağı olan tahıl taneleri, alınan toplam enerjinin yüzde 24'üne denk geliyor. Buna rağmen tahıllardan aldığımız enerji nin sadece yüzde 3,5'inin tam tahıllardan geliyor olması gerçek ten üzücü bir durum. Son iki yüzyılda Batılı ülkelerde rafine şe ker tüketimi sekiz kat arttı ve daha yakın tarihe bakarsak, alkol süz içeceklerde bulunan yüksek früktozlu mısır şurubu 1970'lerde kişi başına 225 gram düşerken 1997'de bu rakam 27 kilogra mı aşmış! Bu basit şekerler geçici bir destek sağlasa da beyin için bir kandırmacadan başka bir şey değildir. Çok kısa bir süre içinde kan şekerinde ciddi bir düşüş olur ve beyin daha fazlasını tüketmek ister. Kompleks karbonhidratlar enerji ve yaşamsal besinlerin yavaş ve sürekli akışını sağlar. Basit şekerler boş kaloriler olarak bilinir ve beyin söz konusu olduğunda boş vaatler gibidirler. Tıpkı ikinci bir buluşma için aramayan bir erkek arkadaş adayı gibi, basit şekerler nöronları (sinir hücreleri) telefon başında bekletir durur.

Kan şekerini aniden yükselten ve ensülin salgısını arttıran hızlı şeker takviyesi, diyabet riskinde artışla ilişkilendirilir. Ensü lin, şekeri kullanılması ve depolanması için kan hücrelerimize yönlendirmekle görevlidir. Zamanla hücreler, sürekli yüksek se viyede ensülin bombardımanına karşı dirençli hale gelebilirler. Sonunda şekeri yönlendirmek için daha fazla ensülin gerekir ve bu gereksinim oldukça yüklü bir miktara ulaşır. Kalp ve damar hastalıkları ve diyabetin yüksel ensülin derecesiyle ilişkisinin iyi bilinmesinin yanında, yeni araştırmalara göre yüksek seviyede ensülin aynı zamanda Alzheimer gibi nörolojik bozukluklar ve depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıklar için risk faktörü oluştu ruyor. Aslında birçok ülkede kişi başına düşen rafine şeker tüketiminin depresyon ve ciddi akıl hastalıklarında artışla ilişkisi vardır.

Vücudumuz dönüştürülmüş yağları ne yapacağını bilmiyor!

Yağlar yıllardır kötü bir üne sahip. Yağsız diyet çılgınlığı ve yağlara atılan iftiralar, sırf birkaç suçlu yakalanacak diye koca bir topluluğu tutuklamaya benziyordu. Yağlar söz konusu olduğun da gerçek 'suçlular', doymuş yağlar ve dönüştürülmüş yağ asitle ri denilen insan tarafından değiştirilen yağlardır. Bu iki kötü adamın artık çok sayıda tıbbi rahatsızlık ve bunlara bağlı olarak beyin sağlığıyla ilgisi olduğu biliniyor. Doymuş ve dönüştürülmüş yağ lar katıdır, oda sıcaklığında serttirler. Dönüştürülmüş yağlar margarinlerde ve bazı hazır yiyeceklerde kullanılmak üzere sert yağlara dönüştürülmeden ön ce sıvı haldedirler. Dönüştürülmüş yağlar 'hidrojene sıvı yağ' ya da hamur işi yağı' olarak sıralayabileceğimiz 'yalancı yağlardır'. ABD hükümeti tarafından yapılan yeni düzenlemeler, tüketicile rin dönüştürülmüş yağları gıdaların üzerindeki etiketlerde tespit edebilmesini sağlıyor.

Genel yağ alımını azaltmamıza rağmen hâlâ toplam enerjimizin yüzde l5'ini doymuş yağ olarak ve günlük yağ asidi tüketimimizin yüzde 7'sinden fazlasını dönüştürülmüş yağlardan karşılıyoruz. Tıp Enstitüsü'nün tavsiyesi göz önünde bulundurulduğunda durum üzücü: "Doymuş yağlar, dönüştürülmüş yağ asitleri ve kolesterolün kronik hastalıkları önlemekte bilinen hiçbir faydası yoktur ve diyetin hiçbir aşamasında gerekli değildir. . . bu yağların alımının olabilecek en düşük seviyede tutulması tav siye olunur" (Tıp Knstitüsü 2(H)2. Enerji, Knibonhidr.it, Uf, Yağ Asitleri. Kolesterol. Protein. Amino Asitler için Referans Diyet Tüketimleri) Bu yağların ikisinin de kalp ve damar hastalıkları riskini arttırdığı biliniyor. Araştırmalar gösteriyor ki vücudumuz dönüştürülmüş yağları ne yapacağını gerçeklen bilmiyor ve ateş lenerek, kolesterolü yükselterek, diyabet riskini arttırarak kendi ne zarar veriyor. Ateşlenmeye yol açan, kan şekeri seviyesini ve kan dolaşımını bozan doymuş ve dönüştürülmüş yağlar gibi be sinlerle karşılaştığınızda, beyin sağlığına olumsuz etkileri olacağından emin olabilirsiniz.


Kesinlikle ihtivacımız olan iki çeşit yağ vardır: Omega 3 ve omega 6 yağ asitleri. Bu gruplar temel gruplar olarak bilinir çün kü bunları kendimiz üretemeyiz. Bu yüzden besinlerle tüketme ye mecburuz. Temel yağ asitleri beyni sıvı ya da iyi yağlanmış tu tar. Bu temel yağ asitleri bütün sinir hücrelerinin çevresinde bu lunan ve nöron zarı denilen özel bir tabakanın parçasıdır. Nöron zarı bazı önemli mesaj taşıyıcıların küçük gözeneklerden geçtiği yolu sağlamak zorunda oldukları için esnek ya da 'akışkan' ol mak üzere tasarlanmıştır, Eğer nöron zarı doymuş yağlar, koles terol ve dönüştürülmüş yağlarla beslenirse sertleşir ve esnekliği ni kaybeder. Nöron zarı gıdasal yağ seçimlerimizin iyi bir göster gesidir. Omega 3 ve omega 6 yağ asitlerinin eksikliğinde ve doy muş yağların aşın tüketiminde, bir sinir hücresiyle diğeri arasın daki iletişim esnek olmayan bir zar yüzünden tehlikeye girer. Birçok kişi için gıdasal yağ seçimleri nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların gelişimini ve tedavi sonuçlarını etkileyebilir.

'Yediğin ne yerse sen de o'sun!'

Gıdasal proteinler, nörotransmiter olarak bilinen, davranış ve duygu durumunu düzenleyen beyin kimyasallarının yapımın da kullanılan çok önemli amino asitleri sağlar. Örneğin, tryptophan' amino asidi süt ve hindide bulunur ve "iyi hissetme" nörotransmiteri olan serotonine dönüştürülür. Tryptophan'ın serotonine dönüştürülmesi için bazı vitaminler gerekir ve karbonhid ratlar sayesinde etkili hale gelir. Bu yüzden çoğu kişi Şükran dü nü yemeğinden sonra gevşemiş ve uykulu hisseder. Hindiden alınan tryptophan beyne giden yolu, tatlı patates, garnitür ve kı zılcık sosuyla bulur. Tryptophan ve hindi arasındaki ilişki olduk ça iyi bilinir. Hatta Seinfcld dizisinin hayranları, Jcrry'nin uyutma sı için kız arkadaşını hindi ve şarapla 'uyuşturduğu' bölümü hatır layacaklardır. Diğer amino asitler duygu durumu ve enerjiyi dü zenleyen dopamin ve GABA (gamma amino butyric asit) nörotransmiterlerinin üretimi için önemlidir. Araştırmalara göre yiye cekler ve bazı besin takviyeleri, nörotransmiterleri etkileyebilme kabiliyetleri sayesinde birçok psikiyatrik ve nörolojik bozukluğa karşı yararlı olabiliyor.

Kesilmiş süt suyu, doymuş yağ olmaksızın yeterli miktarda yüksek kaliteli protein almanın en iyi yollarından biridir. Kuzey Amerikalılar protein bakımından genellikle eksik kalmaz, prob leme yol açan gıdasal proteinin 'koşulları'dır. Genellikle protein işlenmiş et, yağlı süt, peynir ve yağlı biftek parçalarından alınır. Çok gerekli amino asitler bu protein kaynaklarında bulunur ama uzun vadede kimyasallar ve doymuş yağlar beyne hücum eder. Hayvan dokusunun gıdasal donanımının, hayvanın yağ asidi tü ketimini yansıttığını ve günümüzün hayvan yetiştirme yöntemle rinin (tohumla besleme) yediğiniz ette çok daha fazla omega 6'ya yol açtığını da göz önünde bulundurun. Ncw Yok Times Mugazincdeki hayvan yetiştiriciliği üzerine yazdığı zekice yazısında (This Stecr's Life. 31 Mart 2002) Michael Pollan taralından söylendiği gibi eski "Ne yersen o'sun" sözü "Yediğin ne yerse sen de o'sun" olarak değiştirilmeli.


ALINTIDIR
 
Back
X