Yazlıkta her gün yaşlı çiftin bahçelerinin önünden geçiyorum. Bey yarım
felç geçirmiş, boylu boslu belli ki pek bir yakışıklıymış gençliğinde.
Hanım minyon, zarif, 15 yaş varmış aralarında. Eşi için sebzeler ayıklar,
ilaçlarını verir, karşılıklı yemek yerken, koluna girmiş yürüyüşe
götürürken hep dikkatimi çekerler. Birbirlerine sevgi, şefkat dolu halleri
görülmeğe değer. Bir gece elimde kahvem, mehtabı bahçede seyredeyim
dediğim de, bir baktım o hanım denize nazır bir banka oturmuş, omuzunda
hırkası... Hemen "iyi akşamlar" diyerek oturdum yanına. Biraz
hatırlaşmadan sonra " size hayranım, hasta eşinize bebek gibi
bakıyorsunuz, hiç zor gelmediği o kadar belli ki, bravo" dedim.
Gözlüklerinin üstünden şöyle bir baktı yüzüme "oda bana ve çocuklarımıza
bir bebek gibi baktı, iyi bir eş, iyi bir baba oldu. Beni mutlu etti. Ben
ilk-okul mezunuyum, AMA eşimin üniversitesinden mezun oldum. O bana
hayatı, dünyayı öğretti, tanıttı, gezdirdi. Bazen fiziksel yorgunluk ve
hasta bakmanın olumsuz psikolojisi ile ona kızmak istiyorum. Düşünüyorum,
düşünüyorum kalbimi kırdığı bir şey bulamıyorum. O benden 15 yaş büyük,
benden önce yaşlandı diye ona kızabilirmiyim?.. Gençliğimizde arkadaşları
takılırdı, "hanım köylüsün" diye... Onlara "o benim geleceğimin sigortası,
o benim hayat sigortam, akıllı erkek mutlu olmak, mutlu etmek, mutlu ölmek
istiyorsa, karısını incitmez" derdi. Şimdi ben bu adama bebek gibi
bakmayım DA NE yapayım?... dediğin de benim gözlerimden yaşlar süzülmüştü
bile
:asigim::asigim: