Hayatım boyunca böyle üzülecegimi,birinin beni böyle acıtacagını düşünmemiştim.Şimdi inan bana yüregimi söküp çıkarmaktan başka birşey istemiyorum.Binlerce yıl önce çok uzak uygarlıkta yaptıkları gibi..Onlarda aşk acısına çare olarak mı bulmuşlardı bunu acaba?
O eski tasvirlerde ki aşk tanrısına ne çok benziyorsun..Sevimli,inanılmaz güzellikte bir çocuk.. İnsan elinde ki oku oyuncak sanıyor önce,çocugun güzelliği okun tehlikesini unutturuyor.Oysa doğru sen o oku hiç gizlemedin,kalbimden vurulacagımı bile bile geldim sana. Ama şimdi yemin ederim hiçbirşey o oku çıkarıp atmama yardım edemiyor..Gittigim yerlerde ki insanlara bakıyorum da artık nefret ediyorum herkesten..
Birinden, çok sevdigin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu içinde götürmek,ondan uzaklaştıgın her adımda onun içinde büyüdüğünü,içine sıgmadığını hissetmek,kurtarmaya çalışmak,içinde tutmaya çalışmak,bogulmak.. Bütün bir dünyanın,bütün görüntülerin,anıların,çocukluk günlerinin,gelecek düşlerinin,bugünün renklerinin silinivereceği bir anda yine ayrılmak zorunda kalmak,bunun ne demek oldugunu biliyor musun sen? Elbette biliyorsundur. Çünkü zamanında sana çok acı çektirmişlerdi dimi? Peki benim ne suçum vardı. Sen hep kaybetmeye alışmışsın.. Oysa ben alışık değilim. En son bana ''Her zaman güçlü olmalısın. Sen neler atlattın, bunu da atlatırsın.''dedin. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum.. Sensiz ben güçlü değilim..
Ama bak artık ağlamıyorum. İlk ayrılık anında içime sığdırmaya çalışıp başaramadığım şey şimdi sakince duruyor..
Sen bu dünyada güvenebileceğim tek kişiydin.Bir çocuk,bir dost,bir kardeş gibi yanında huzur içinde uyuyabildiğim tek insandın sen. O gün, ayrıldığımız o gün,yatağına yatıp -saatlerçe seviştiğimiz o yatak- gerçekten senden gidip gidemeyeceğimi düşündüm. Seni hiç bırakmadan yanında kalmak istedim biliyor musun? Hala kalmak istiyorum.. Birini sevmek böyle birşeymiş demek ki..
Seni deli gibi özlediğim ve görmek için çılgınca istek duyduğum doğru.. Kapıdan çıktığım o anda özlediğim, saatlerce karşında oturduktan sonra aynı akşam yine görmek istediğim doğru.. Ama artık hayatında benim var olabilecegim bir zaman ve mekan yok..
Tek tesellim son görüşmemizde benim sana karşı duyduğum hislerin karşılıksın olmadığını görmekti.
Ama hala bir anlam veremiyorum bütün olanlara..
İnsan kendisini deli gibi seven birine, tüm yaşamını ona bağlamış,mutluluğu ancak onun yanında hisseden birine ondan ayrılacağını nasıl söyler? Artık olmayacağını,onun hayatından silinip gideceğini,bütün alışkanlıkların,bütün ayrıntıların,birlikte yaşanmış anıların,birlikte kurulan hayallerin,birlikte çekilmiş fotoğrafların,birlikte alınmış eşyaların,her yana işlemiş kokunun artık olmayacağını nasıl söyler?
Ne tuhaf bunları yazarken bile gözümün önündesin.Dayanılmaz gülümseyişini, sevgiyle dolu gözlerini görünce sana kızmaktan vazgeçiyorum..
Hayatımda yapmak istediğim hiçbirşeyi yapamadım.Senin istediğin gibi biri olmak istedim.Değişmeye çalıştım. Oysa ben senin istediğin gibi biri değilim. Zaten hiçbir zaman birinin istediği gibi olamazsın. Değişemezsin. Senin istediğin gibi olabilmek için ne kadar çabalarsam daha çok battım. Çekilmez biri oldum. Oyüzden kızamıyorum sana, haklısın her zaman ki gibi, doğru olanı yaptın.. Ama sonucu ayrılık olmasaydı, gene yanında olsaydım.. Belki bunları hiç konuşmaz gene gülerdik herşeye.. Düşünüyorum da böyle kavgalar her evde, her ilişkide olmaz mı? Belki bizim ki biraz daha fazla olsada sen çok erken yoruldun..
Günlerdir telefonun başında belki belki diyerek bir umutla bekledim.Birkez olsun yeniden denemek için hayatımı bile göze alırdım. Senden haber alabilmek için çocukça oyunlarla bütün arkadaşlarına ulaşmaya çalıştım.. Herşeyi denedim ama yine olmadı.Gözünde bittim. -gözünde bitmişim- Seni sonsuza kadar kaybettiğim bu günleri yaşamadan ölmek isterdim..
Çaresizim, çok çaresiz..
Seni hala deli gibi seviyor ve kıskanıyorum. Benim kulağıma fısıldadığın sözcükleri bir başkasına söyleyecegini,bir başkasıyla da öyle sevişeceğini düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum.. Şimdi karşımda olsan sana Ezgi Canbaz olayını sorup bana yalan söyledin diye bağırabilirdim.. Hiç değişmemişim dimi.. :)
Artık bütün umutlarım tükendi.. İçimde ki boşluğa katlanamıyorum..
Ölürken bile bişeyler anlatmaya çalışmak.. Oysa sözcükler geriye dönüşler için gerekir.. Geriye dönülmeyecekse yazdıklarımın ne anlamı olabilir ki? Bunları da neden yazdım bilmiyorum.
Keşke biraz güçlü olabilseydim. Ama bak artık ağlamıyorum da, sadece özlemine dayanamayan göz yaşlarım koşuyor sana. Hasretin hiç sönmeyen bir ateş gibi..
Bir çocuk gibi, sonsuza dek senin çocuğun gibi yanında kalabilirdim.Seninle sevişirken çocukken bile görmediğim denli güzel,renkli,karmakarışık bir düşteyim. Bir başkasının böyle hissedeceğini, bir başkasıyla bunu yaşayabileceğimi sanmıyorum.
Sanki sende ne zamandır ait olduğum bir dünya, bir başka gerçekçilik vardı ve onu buldum seninle.
Birden bir çocuğa dönüşüp komiklikler yaptığın o anlar geliyor aklıma. Yalnız bunlar için bile bir ömür verlebiilirdi. Öyle özledim ki o hallerimizi.. Orada gündüzleri içine gömüldüğümüz yatağında ki o hallerimizi.. Orada güzdüzleri içine gömüldüğümüz yatağında yatarken sana sarıldığımda, seni beklediğimde hissettiğim şey tek bir sözle anlatılabilir.. : Huzur.
Şimdi sensiz huzursuzum.
Seni deli gibi severken, bir kere olsun yüzünü görmek, dokunmak hatta sevişmek için saatleri sayarken, hep yanımda ol diye seni küçültüp cebime sokmayı bile ölesiye isterken, başka bir kadına bakışını düşünmeye, görmeye dayanabilir miyim sanıyorsun?
Bak artık ağlamıyorum, kendimi öldürmeyi o kadar çok düşümdüm ki .. Ne yapayım sevdim seni... Sensin artık ne varsa.. Ama sana zarar veremem..
Zaten kendini öldürmek başka nasıl olabilir ki, içimde ki coşkuyu, içimde ki çocukluğu, içimde ki mutluluğu, içimde ki herşeye rağmen kendini verişi öldürmekten başka nasıl olabilir ki?
Bütün bunların olmadığı bir dünyaya geri döndüm..
Belki tek istediğim birlikte basit sıradan, sevimli bi hayatı yaşamaktı ama sen yaşamadın.
O eski tasvirlerde ki aşk tanrısına ne çok benziyorsun..Sevimli,inanılmaz güzellikte bir çocuk.. İnsan elinde ki oku oyuncak sanıyor önce,çocugun güzelliği okun tehlikesini unutturuyor.Oysa doğru sen o oku hiç gizlemedin,kalbimden vurulacagımı bile bile geldim sana. Ama şimdi yemin ederim hiçbirşey o oku çıkarıp atmama yardım edemiyor..Gittigim yerlerde ki insanlara bakıyorum da artık nefret ediyorum herkesten..
Birinden, çok sevdigin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu içinde götürmek,ondan uzaklaştıgın her adımda onun içinde büyüdüğünü,içine sıgmadığını hissetmek,kurtarmaya çalışmak,içinde tutmaya çalışmak,bogulmak.. Bütün bir dünyanın,bütün görüntülerin,anıların,çocukluk günlerinin,gelecek düşlerinin,bugünün renklerinin silinivereceği bir anda yine ayrılmak zorunda kalmak,bunun ne demek oldugunu biliyor musun sen? Elbette biliyorsundur. Çünkü zamanında sana çok acı çektirmişlerdi dimi? Peki benim ne suçum vardı. Sen hep kaybetmeye alışmışsın.. Oysa ben alışık değilim. En son bana ''Her zaman güçlü olmalısın. Sen neler atlattın, bunu da atlatırsın.''dedin. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum.. Sensiz ben güçlü değilim..
Ama bak artık ağlamıyorum. İlk ayrılık anında içime sığdırmaya çalışıp başaramadığım şey şimdi sakince duruyor..
Sen bu dünyada güvenebileceğim tek kişiydin.Bir çocuk,bir dost,bir kardeş gibi yanında huzur içinde uyuyabildiğim tek insandın sen. O gün, ayrıldığımız o gün,yatağına yatıp -saatlerçe seviştiğimiz o yatak- gerçekten senden gidip gidemeyeceğimi düşündüm. Seni hiç bırakmadan yanında kalmak istedim biliyor musun? Hala kalmak istiyorum.. Birini sevmek böyle birşeymiş demek ki..
Seni deli gibi özlediğim ve görmek için çılgınca istek duyduğum doğru.. Kapıdan çıktığım o anda özlediğim, saatlerce karşında oturduktan sonra aynı akşam yine görmek istediğim doğru.. Ama artık hayatında benim var olabilecegim bir zaman ve mekan yok..
Tek tesellim son görüşmemizde benim sana karşı duyduğum hislerin karşılıksın olmadığını görmekti.
Ama hala bir anlam veremiyorum bütün olanlara..
İnsan kendisini deli gibi seven birine, tüm yaşamını ona bağlamış,mutluluğu ancak onun yanında hisseden birine ondan ayrılacağını nasıl söyler? Artık olmayacağını,onun hayatından silinip gideceğini,bütün alışkanlıkların,bütün ayrıntıların,birlikte yaşanmış anıların,birlikte kurulan hayallerin,birlikte çekilmiş fotoğrafların,birlikte alınmış eşyaların,her yana işlemiş kokunun artık olmayacağını nasıl söyler?
Ne tuhaf bunları yazarken bile gözümün önündesin.Dayanılmaz gülümseyişini, sevgiyle dolu gözlerini görünce sana kızmaktan vazgeçiyorum..
Hayatımda yapmak istediğim hiçbirşeyi yapamadım.Senin istediğin gibi biri olmak istedim.Değişmeye çalıştım. Oysa ben senin istediğin gibi biri değilim. Zaten hiçbir zaman birinin istediği gibi olamazsın. Değişemezsin. Senin istediğin gibi olabilmek için ne kadar çabalarsam daha çok battım. Çekilmez biri oldum. Oyüzden kızamıyorum sana, haklısın her zaman ki gibi, doğru olanı yaptın.. Ama sonucu ayrılık olmasaydı, gene yanında olsaydım.. Belki bunları hiç konuşmaz gene gülerdik herşeye.. Düşünüyorum da böyle kavgalar her evde, her ilişkide olmaz mı? Belki bizim ki biraz daha fazla olsada sen çok erken yoruldun..
Günlerdir telefonun başında belki belki diyerek bir umutla bekledim.Birkez olsun yeniden denemek için hayatımı bile göze alırdım. Senden haber alabilmek için çocukça oyunlarla bütün arkadaşlarına ulaşmaya çalıştım.. Herşeyi denedim ama yine olmadı.Gözünde bittim. -gözünde bitmişim- Seni sonsuza kadar kaybettiğim bu günleri yaşamadan ölmek isterdim..
Çaresizim, çok çaresiz..
Seni hala deli gibi seviyor ve kıskanıyorum. Benim kulağıma fısıldadığın sözcükleri bir başkasına söyleyecegini,bir başkasıyla da öyle sevişeceğini düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum.. Şimdi karşımda olsan sana Ezgi Canbaz olayını sorup bana yalan söyledin diye bağırabilirdim.. Hiç değişmemişim dimi.. :)
Artık bütün umutlarım tükendi.. İçimde ki boşluğa katlanamıyorum..
Ölürken bile bişeyler anlatmaya çalışmak.. Oysa sözcükler geriye dönüşler için gerekir.. Geriye dönülmeyecekse yazdıklarımın ne anlamı olabilir ki? Bunları da neden yazdım bilmiyorum.
Keşke biraz güçlü olabilseydim. Ama bak artık ağlamıyorum da, sadece özlemine dayanamayan göz yaşlarım koşuyor sana. Hasretin hiç sönmeyen bir ateş gibi..
Bir çocuk gibi, sonsuza dek senin çocuğun gibi yanında kalabilirdim.Seninle sevişirken çocukken bile görmediğim denli güzel,renkli,karmakarışık bir düşteyim. Bir başkasının böyle hissedeceğini, bir başkasıyla bunu yaşayabileceğimi sanmıyorum.
Sanki sende ne zamandır ait olduğum bir dünya, bir başka gerçekçilik vardı ve onu buldum seninle.
Birden bir çocuğa dönüşüp komiklikler yaptığın o anlar geliyor aklıma. Yalnız bunlar için bile bir ömür verlebiilirdi. Öyle özledim ki o hallerimizi.. Orada gündüzleri içine gömüldüğümüz yatağında ki o hallerimizi.. Orada güzdüzleri içine gömüldüğümüz yatağında yatarken sana sarıldığımda, seni beklediğimde hissettiğim şey tek bir sözle anlatılabilir.. : Huzur.
Şimdi sensiz huzursuzum.
Seni deli gibi severken, bir kere olsun yüzünü görmek, dokunmak hatta sevişmek için saatleri sayarken, hep yanımda ol diye seni küçültüp cebime sokmayı bile ölesiye isterken, başka bir kadına bakışını düşünmeye, görmeye dayanabilir miyim sanıyorsun?
Bak artık ağlamıyorum, kendimi öldürmeyi o kadar çok düşümdüm ki .. Ne yapayım sevdim seni... Sensin artık ne varsa.. Ama sana zarar veremem..
Zaten kendini öldürmek başka nasıl olabilir ki, içimde ki coşkuyu, içimde ki çocukluğu, içimde ki mutluluğu, içimde ki herşeye rağmen kendini verişi öldürmekten başka nasıl olabilir ki?
Bütün bunların olmadığı bir dünyaya geri döndüm..
Belki tek istediğim birlikte basit sıradan, sevimli bi hayatı yaşamaktı ama sen yaşamadın.