Oncelkle herkese selamlar yeni kayit oldum sayilir ara ara derdimvar kosesini takip ederim.Akisinabiraktm arkadasin mevzusu ve onunkine benzer diger mevzulari hep okuyorum takip ediyorum. Cunku ayni olayi en yakin dostum dedigim bir arkadasim yasadi ve ne travma yasadigin en yakin sahidi olarak ben bilirim.O donemler arkadasmla cok arastrdik boyle durumlarda vicdanen ve dinen nasil davranmaliyiz diye.En guzel izahi Muhammed Bozdag.i bilirsiniz ona yoneltilen boyle bir soruya verdigi cevapta bulduk.Akisinabiraktim uyesinin durumuna uzuldum bu sebeple benzer problemi yasayan kisiler icin cikis vesilesi olmasi adina en sonunda paylasmaya karar verdim. Bakin kendisi nasil yanit vermis
evlilik öncesi dürüstlük
seyyare 18/8/2011 15:09
Değerli hocam,
evleneceğimiz kişiye karşı olan dürüstlüğümüz konusunda aklıma takılan birkaç nokta var. Bir yazınızda ''evlilik öncesi adaylar birbirine açık ve dürüst olmalı'' demişsiniz, ben de buna katılıyorum yalnız bu dürüstlükte bir sınır olmalı mıdır? yoksa herşeyi anlatmak mı gerekir?
mesela,
-geçmiş ilişkilerden söz etmek gerekir mi?
Geçmişte ne yediğiniz, içtiğiniz, hangi şehirlerde dolaştığınız, annenizle babanız arasında neler olduğu, dedenizin, ninenizin size neler söylediği gibi eşinizi ve evliliinizi doğrudan etkilemeyecek konuları söylemeniz gereksizdir.
Ancak, öğrendiğinde eşinizi önemli ölçüde etkileyecek şeyleri ya söylemeniz şarttır, ya da bunları söylemeyi yanlış buluyorsanız şöyle düşünmelisiniz: Eğer bunları öğrenmesi eş adayınızın evlilik kararını olumsuz etkileyecekse o zaman evlilik tekilfinden vazgeçmelisiniz. Geri çekilmelisiniz, hayır demelisiniz.
Ağzınızda bir kaç dişinizin çürük olduğunu söylemeniz gereksiz. Ama Damak taktığınızı veya ağzınızın tamir edilemez şekilde koktuğunu gizlemeniz yanlıştır. Parmağınızdaki nasırı söylemeniz gereksiz, ama protez bacak takıyorsanız bilinmesi sarttır. Soğuk algınlığı yaşadığnızı söylemeniz gereksiz; ama böbrek yetmezliği, psikolojik bozukluk gibi rahatsızlıklarınızı söylemeniz şattır.
Geçmişte yaşanmış bir taciz eğer psikolojik etkisi silinmişse söylenmemesi daha doğru; ama eğer izi sürüyor ve psikoloijiyi olumsuz etkiliyorsa evliği de etkileyecektir. İleri aşamada konuşulmalı.
Geçmişte bir günah olarak flörtleriniz olabilir, diyelim, haram olduğu halde el ele tutuştunuz, hatta Allah affetsin, zinaya yaklaşma emrine aykırı olduğu halde öpüştünüz... Bunları yuvarlak lafların arasında kaybetmek daha doğru olur. zina düzeyine varmamış ilişkiler özellikle bu zamanda tolere ediliyor ve da tövbesi daha kolaydır ve inşallah izi kolay silinir. Ama bekaret gitmişse bakire rolu oynamak büyük vebaldir. Çünkü zina günahı cinayet günahı gibidir, büyük günahlar küçük tövbelerle temizlenmez. Bu hem erkek ve hem de kadın için geçerlidir.
Bilhassa bekaret konusu ciddi sorun oluyor. Bekaretin nikahla bozulması temizdir, günahsızdır, saygındır, eleştirilemez. Bekaretini Alah indinde geçerli bir nikah olmaksızın, yani evlilik şeklinde ilan edilmemiş bir ilişki üzerinden bozan bir erkeğin vücudunda fiziksel delil olmuyor, ama kadının oluyor. Bu konuda kadının yalanını gizlemesi daha ciddi, dolaysıyla daha hasar bırakıcı, onur kırıcı, küçük dürüşücü -işte zar dikme, ithal kan vs- tedbirlerle oluyor; erkek ise yalan söylediğinde dışarıdan bir şahit dışında delil bulunamayabiliyor. Oysa Allah meleklerine herşeyi kaydettirmiştir. Hiç kimse yaşadığından ve yaptığından kaçamaz. kıyamete kadar herkesin yaptığı yakasına paçasına yapıyacak. Umulur ki samimi bir tövbe kurtarır.
Bu açıdan, bu konuyu daha önce tartıştık... nikahsız ilişki yaşamış bir erkek bakıre kızla evlenmemeli, evlenecekse de içten tövbe ettiğinden ve geçmişteki günahını açıkladığından emin olmalı... Çünkü zina eden ancak zina edenle evlenebilir kurana göre... Ben bunu şöyle yorumluyorum: Eğer bir insanın zina etitği topluma malumsa, onun bakire bilinenle nikahı kıyılmamalı... Ki böylece zina izole edilsin, topluma yayılıp temizlere bulaştırılmasın.
Eğer evlenecekse de, ille de bakire aramaya kalkışmamalı, böyle bir zorlamada bulunursa bedelini kaderin ödeteceğini unutmamalı ve de eş adayına, daha önce başından bir ilişki geçtiğini ve ama tövbe etitğini de mutlaka söylemelidir. Bu meselede yalan söylemek, mahremiyetine alacağı ve en fazla sevmesi gereken kişinin güvenine ihanettir ve onu harçerlemektir. çok içten hakkıyla tövbe edenleri inşallah Allah affeder de umulur ki evlilikleri huzurlu olur. yoksa kader evlilkilerine müdahale edecek ve ilişkilerine başlarına zehir haline getirecektir. Yani insanı geçici olarak kandırabilir insan, ama kaderin sahibini kndıramaz. İnsanlar birbirlerine dıştan gördüklerine göre davranıyorlar, ama kader geleceğimizi asil içimize, gizlice yaptıklarımıza, gerçek niyetimize göre biçimlendiriyor.
Mutlu evlilik Allahın lütfudur. Evlilikteki mutluluğu Allah bağışlar, insan üretmez. Allah ise o mutluluğu, yasakladığı zinaya düşen ve emrettiği şükürden ve secdeden gafil gönüllerden çekip geri alır. Sonunda ya iki taraf da aynı günaha bulaşarak, ruhsuz bir evlilik sürdürür ya da kader onları birbirinden ayırır.
Kısaca... Günahlarımızı ilan etmemiz gerekmiyor. Söylemek istemediği yönleri olan, adayının bu konuda hassas olup olmadığını dolaylı yönlerden öğrenebilir... Eğer adayı bu konuda hassas ise, bundan çok olumsuz etkilenecekse, kırmadan, dökmeden, bir bahane bularak, teklife hayır diyebilir veya teklifini geri çekebilir...
Evlilik bir iş ortaklığından da öte, hayatınızın içine bir insanı almaktır. Bir mikrap mu, bir ilaç mı alıyorsunuz? ne aldığınızı bilmeniz hakkınızdır ve adayınızın da tam olarak bilmesi hakkıdır. Şu var ki bilmek istemiyorsa, ille de bildirmeniz gerekmez. sorarsınız, ne kadar detayı merak etitğini, neyi önemsediğini, anlatmadan önce hassasiyetlerini konuşur, hiç önemsemediği diğer konularda ise, madem önemsemiyorsunuz, o konulara girip gereksiz yere meşgul etmeyeyim der geçersiniz.
Bunları durduk yerde anlatmak gerekmez. Ama muhatabınız ne kadar detayı merak ediyor? Size soruyor mu? Benim hayatımdan merak etitğiniz başka herhangi bir detayv ar mı diye sobabilirsiniz... Eğer sorulmamışsa bu tür bilgileri vermeye gerek olmaz.
Şurası çok çok önemli.. İnsanın nişan aşamasında istemediği, dile getirmediği bir hassasiyetini nikahtan sonra ortaya çıkarması çok büyük edepsizliktir. Bir ele geçireyim sonra istediğim gibi kullanırım anlayışıdır ki böyle bir anlayıştan huzurlu evlilik çıkmaz. bir süre kavga ve sonunda da yetim bir çocukla boşanmadır böyle bir davranışın sonu... Adaylar birbirlerinin hassasiyetlerini ve beklentilerini çok iyi konuşmalıdırlar.
Eskiden insanlar, evliikten sonra ortaya çıkan gerçeklerle şok olsalar da, çeşitli nedenlerle durumu sineye çekiyorlardı. Şimdi pek kimse kimsenin nazını çekmiyor.. Bitiveriyor kolaylıkla...
Kural evlendikten sonra söylemek ihtiyacı duyacağınız herşeyi, evlilik öncesinde söylemektir.
Bundan dolayı vazgeçerse buna katlanmak gerekir. Nikahtan önce vazgeçmek, bir çocukla sokakta kalmaktan bin kat iyidir.
Evlendikten sonra, beni kandırdın, şunu bilseydim seninle evlenmezdim dedirmemek ve bu konuda vicdanın rahat olmasıdır. Muhatabınıza herşeyi açıkmlamanız gerekmeyebilir. önemli olan onun hassasiyetlerini doğru anlamak ve onu kandırmamaktır. Aksi takdirde yalancılık olur, çıkarı için avlamak olur ve böyle bir evlilik günün birinde bir nedenle patlar...
evlilik öncesi dürüstlük
seyyare 18/8/2011 15:09
Değerli hocam,
evleneceğimiz kişiye karşı olan dürüstlüğümüz konusunda aklıma takılan birkaç nokta var. Bir yazınızda ''evlilik öncesi adaylar birbirine açık ve dürüst olmalı'' demişsiniz, ben de buna katılıyorum yalnız bu dürüstlükte bir sınır olmalı mıdır? yoksa herşeyi anlatmak mı gerekir?
mesela,
-geçmiş ilişkilerden söz etmek gerekir mi?
Geçmişte ne yediğiniz, içtiğiniz, hangi şehirlerde dolaştığınız, annenizle babanız arasında neler olduğu, dedenizin, ninenizin size neler söylediği gibi eşinizi ve evliliinizi doğrudan etkilemeyecek konuları söylemeniz gereksizdir.
Ancak, öğrendiğinde eşinizi önemli ölçüde etkileyecek şeyleri ya söylemeniz şarttır, ya da bunları söylemeyi yanlış buluyorsanız şöyle düşünmelisiniz: Eğer bunları öğrenmesi eş adayınızın evlilik kararını olumsuz etkileyecekse o zaman evlilik tekilfinden vazgeçmelisiniz. Geri çekilmelisiniz, hayır demelisiniz.
Ağzınızda bir kaç dişinizin çürük olduğunu söylemeniz gereksiz. Ama Damak taktığınızı veya ağzınızın tamir edilemez şekilde koktuğunu gizlemeniz yanlıştır. Parmağınızdaki nasırı söylemeniz gereksiz, ama protez bacak takıyorsanız bilinmesi sarttır. Soğuk algınlığı yaşadığnızı söylemeniz gereksiz; ama böbrek yetmezliği, psikolojik bozukluk gibi rahatsızlıklarınızı söylemeniz şattır.
Geçmişte yaşanmış bir taciz eğer psikolojik etkisi silinmişse söylenmemesi daha doğru; ama eğer izi sürüyor ve psikoloijiyi olumsuz etkiliyorsa evliği de etkileyecektir. İleri aşamada konuşulmalı.
Geçmişte bir günah olarak flörtleriniz olabilir, diyelim, haram olduğu halde el ele tutuştunuz, hatta Allah affetsin, zinaya yaklaşma emrine aykırı olduğu halde öpüştünüz... Bunları yuvarlak lafların arasında kaybetmek daha doğru olur. zina düzeyine varmamış ilişkiler özellikle bu zamanda tolere ediliyor ve da tövbesi daha kolaydır ve inşallah izi kolay silinir. Ama bekaret gitmişse bakire rolu oynamak büyük vebaldir. Çünkü zina günahı cinayet günahı gibidir, büyük günahlar küçük tövbelerle temizlenmez. Bu hem erkek ve hem de kadın için geçerlidir.
Bilhassa bekaret konusu ciddi sorun oluyor. Bekaretin nikahla bozulması temizdir, günahsızdır, saygındır, eleştirilemez. Bekaretini Alah indinde geçerli bir nikah olmaksızın, yani evlilik şeklinde ilan edilmemiş bir ilişki üzerinden bozan bir erkeğin vücudunda fiziksel delil olmuyor, ama kadının oluyor. Bu konuda kadının yalanını gizlemesi daha ciddi, dolaysıyla daha hasar bırakıcı, onur kırıcı, küçük dürüşücü -işte zar dikme, ithal kan vs- tedbirlerle oluyor; erkek ise yalan söylediğinde dışarıdan bir şahit dışında delil bulunamayabiliyor. Oysa Allah meleklerine herşeyi kaydettirmiştir. Hiç kimse yaşadığından ve yaptığından kaçamaz. kıyamete kadar herkesin yaptığı yakasına paçasına yapıyacak. Umulur ki samimi bir tövbe kurtarır.
Bu açıdan, bu konuyu daha önce tartıştık... nikahsız ilişki yaşamış bir erkek bakıre kızla evlenmemeli, evlenecekse de içten tövbe ettiğinden ve geçmişteki günahını açıkladığından emin olmalı... Çünkü zina eden ancak zina edenle evlenebilir kurana göre... Ben bunu şöyle yorumluyorum: Eğer bir insanın zina etitği topluma malumsa, onun bakire bilinenle nikahı kıyılmamalı... Ki böylece zina izole edilsin, topluma yayılıp temizlere bulaştırılmasın.
Eğer evlenecekse de, ille de bakire aramaya kalkışmamalı, böyle bir zorlamada bulunursa bedelini kaderin ödeteceğini unutmamalı ve de eş adayına, daha önce başından bir ilişki geçtiğini ve ama tövbe etitğini de mutlaka söylemelidir. Bu meselede yalan söylemek, mahremiyetine alacağı ve en fazla sevmesi gereken kişinin güvenine ihanettir ve onu harçerlemektir. çok içten hakkıyla tövbe edenleri inşallah Allah affeder de umulur ki evlilikleri huzurlu olur. yoksa kader evlilkilerine müdahale edecek ve ilişkilerine başlarına zehir haline getirecektir. Yani insanı geçici olarak kandırabilir insan, ama kaderin sahibini kndıramaz. İnsanlar birbirlerine dıştan gördüklerine göre davranıyorlar, ama kader geleceğimizi asil içimize, gizlice yaptıklarımıza, gerçek niyetimize göre biçimlendiriyor.
Mutlu evlilik Allahın lütfudur. Evlilikteki mutluluğu Allah bağışlar, insan üretmez. Allah ise o mutluluğu, yasakladığı zinaya düşen ve emrettiği şükürden ve secdeden gafil gönüllerden çekip geri alır. Sonunda ya iki taraf da aynı günaha bulaşarak, ruhsuz bir evlilik sürdürür ya da kader onları birbirinden ayırır.
Kısaca... Günahlarımızı ilan etmemiz gerekmiyor. Söylemek istemediği yönleri olan, adayının bu konuda hassas olup olmadığını dolaylı yönlerden öğrenebilir... Eğer adayı bu konuda hassas ise, bundan çok olumsuz etkilenecekse, kırmadan, dökmeden, bir bahane bularak, teklife hayır diyebilir veya teklifini geri çekebilir...
Evlilik bir iş ortaklığından da öte, hayatınızın içine bir insanı almaktır. Bir mikrap mu, bir ilaç mı alıyorsunuz? ne aldığınızı bilmeniz hakkınızdır ve adayınızın da tam olarak bilmesi hakkıdır. Şu var ki bilmek istemiyorsa, ille de bildirmeniz gerekmez. sorarsınız, ne kadar detayı merak etitğini, neyi önemsediğini, anlatmadan önce hassasiyetlerini konuşur, hiç önemsemediği diğer konularda ise, madem önemsemiyorsunuz, o konulara girip gereksiz yere meşgul etmeyeyim der geçersiniz.
Bunları durduk yerde anlatmak gerekmez. Ama muhatabınız ne kadar detayı merak ediyor? Size soruyor mu? Benim hayatımdan merak etitğiniz başka herhangi bir detayv ar mı diye sobabilirsiniz... Eğer sorulmamışsa bu tür bilgileri vermeye gerek olmaz.
Şurası çok çok önemli.. İnsanın nişan aşamasında istemediği, dile getirmediği bir hassasiyetini nikahtan sonra ortaya çıkarması çok büyük edepsizliktir. Bir ele geçireyim sonra istediğim gibi kullanırım anlayışıdır ki böyle bir anlayıştan huzurlu evlilik çıkmaz. bir süre kavga ve sonunda da yetim bir çocukla boşanmadır böyle bir davranışın sonu... Adaylar birbirlerinin hassasiyetlerini ve beklentilerini çok iyi konuşmalıdırlar.
Eskiden insanlar, evliikten sonra ortaya çıkan gerçeklerle şok olsalar da, çeşitli nedenlerle durumu sineye çekiyorlardı. Şimdi pek kimse kimsenin nazını çekmiyor.. Bitiveriyor kolaylıkla...
Kural evlendikten sonra söylemek ihtiyacı duyacağınız herşeyi, evlilik öncesinde söylemektir.
Bundan dolayı vazgeçerse buna katlanmak gerekir. Nikahtan önce vazgeçmek, bir çocukla sokakta kalmaktan bin kat iyidir.
Evlendikten sonra, beni kandırdın, şunu bilseydim seninle evlenmezdim dedirmemek ve bu konuda vicdanın rahat olmasıdır. Muhatabınıza herşeyi açıkmlamanız gerekmeyebilir. önemli olan onun hassasiyetlerini doğru anlamak ve onu kandırmamaktır. Aksi takdirde yalancılık olur, çıkarı için avlamak olur ve böyle bir evlilik günün birinde bir nedenle patlar...