Evlilikler neden yürümüyor?

Caddy

Guru
Pro Üye
28 Mart 2012
8.170
2.003
Halil Cibran'ın ''Evlilik'' şiiri şöyle başlar:

Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
Tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız…

sos.jpg


Bu satırlar, günümüzde de gerçekliğini sürdürüyor mu?

Pek değil!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye'de boşanan çift sayısı 10 yılda yaklaşık % 38 artış gösterdi.

Evlilikler ise söz konusu dönemde azalan bir seyir izledi.

2004'te 615 bin 357 olan evlenen çift sayısı 2013'te 600 bin 138'e geriledi. Nüfusun artışı dikkate alındığında evliliklerdeki azalma, çok dikkat çekici!

Bu veriler, dünyadaki eğilimle doğru orantılı.

Tüm dünyada, evlilikler azalıyor, boşanmalar ışık hızıyla artıyor.

Neden?

Gelin bu sorgulamaya, sosyal faktörlerle başlayalım:

Ekonominin yerel olmaktan çıkması, insanların önce ülke içinde farklı kentlerde, giderek de ülke dışında eğitim görmeye ve çalışmaya başlamasına yol açtı.

Böylece, eskiden aynı yerde doğup, çalışarak bir ömür sürmek ve oranın toprağına gömülmek doğal bir olguyken, günümüzde bir ailenin tüm bireylerinin sürekli bir arada kalması, adeta sıra dışı bir durum haline geldi.

Aynı yerde yaşayan insanlar bile, yoğun trafik ve zamansızlık nedeniyle, giderek birbirine daha az görür oldu.

Telefon ve internetle haberleşmenin insanları, aralarında bir bağlantı varmış yanılsamasına sürüklemesi, bu yüzeysel iletişim biçimlerinin, gerçek ilişkileri zayıflatmasına yol açtı.

Gerçek buluşma ve görüşmelerin azalması, akrabalar ve dostlar arasındaki bağları gevşetti.

Bu durum, evlilik kurumunu hem besleyen, hem de devamı için sosyal baskı oluşturan aile ve çevrenin etkisini düşürdü.

Evlenmek istememe veya boşanmaya karar verme durumunda, ''Akrabalar ne der? Komşular ne der?'' soruları, özellikle büyük kentlerde artık eskisi kadar yakıcı olmaktan çıktı.

Kadınların çalışma hayatına girmeleri, parasal olarak erkeğe bağımlılığı ortadan kaldırarak, maddi nedenlerle kötü evliliklere katlanma zorunluğunu azalttı.

Ev işleri geçmişte çok zaman alıcı bir uğraş iken, günümüzde çamaşır ve bulaşık makineleri, elektrik süpürgeleri, yemek pişirme ve sipariş etme araçlarının gelişmesiyle, erkeklerin yalnız yaşaması kolaylaştı.

Diğer yandan, cinsel özgürlüğün ve evlilik dışı birlikteliklerin yaygınlaşması, cinsellik nedeniyle evliliğe duyulan gereksinimi azalttı.

Çok sayıda yetişmiş ve donanımlı insanın sırada ucuz iş gücü olarak işsiz beklemesi, kolaylıkla işten atılma riski ve iş güvencesizliğini beraberinde getiriyor.

Düşük ücretler, sağlıklı bir ailenin sürdürülmesini, neredeyse imkânsız kılıyor.

Gençler geleceği net göremedikleri için, evlenmek ve çocuk sahibi olmaktan çekindiklerini anlatıyorlar.

Onların haklı endişelerinde, artan dünya nüfusu, korkunç çevre kirliliği ve siyasal sorunların da payı bulunuyor.

Yaşam koşulları insanları derin strese sokuyor!

Yaşadıkları anı algılamalarını, kendilerine ve yakınlarına özenli davranmalarını, sorunlarını akılcı bir biçimde çözmelerini zorlaştırıyor.

Elbette sorun yalnızca bu dış faktörlere bağlı değil!

Kişisel hatalar, evlilik gibi sürekli bir ilişkiyi kurma ve sürdürmede karşılaşılan sorunlarda en büyük rolü oynuyor!

İnsanların kendilerini ve karşılarındaki insanı tanıma konusunda gösterdikleri tembellik, ilgisizlik ve duyarsızlık, kabalık ve şiddet eğilimi, kişisel bakım ve davranışlarda özensizlik, ego oyunlarına yenik düşme, tutku ile aşkı karıştırma, ruhsal ve kültürel gelişime kapalı kalma gibi davranışları onların, evliliklerini yerleştirdikleri tabutlara, koca koca çiviler çakıyor!

Bu sayfada size, tüm bu sorunların çözümüne yönelik anahtarlar veren çok sayıda yazı bulunuyor!

Yazımı, Alman filozof Arthur Schopenhauer’ın, evlilik kararı alma veya onu sürdürmede kafa karışıklığı yaşayanların, üzerinde düşünmesi gereken çok gerçekçi sözleriyle bitirmek istiyorum:

‘’Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir!’

Doç. Dr. Şafak Nakajima
 
X