A.BERHAN YILMAZ
Etik ve benzeri sözcükler fena halde canımı sıkıyor. Bir meslek grubunun uymak zorunda olduğu davranışlar bütününü anlatan etik, dilimize öylesine hançer gibi saplandı ki olur olmaz her yerde karşımıza çıkmaya başladı.
Toplumuzda “etik” ve “ahlak” sözcükleri çoğu zaman aynı anlamda kullanılmasına rağmen, aralarında önemli farklılıklar var. Ahlak, toplumların alışkanlıkları, gelenekleri, töreleri gibi kendiliğinden şekillenmiş değerlerini ifade eder. Toplumsal, kültürel değerlerle ilgili doğru ve yanlışı gösterir. Etik sözcüğü ise sosyoloji ve çeşitli davranış bilimlerinin, bilimsel veya mesleki araştırma alanını anlatır.
Toplumsal kullanımda içi boş olan ve ahlak kelimesinin bizlere ifade ettiği hiçbir değeri ifade etmeyen bu kelime sayesinde ülkemizde ahlaki değerler törpülenmektedir.
Şimdi mesleki etiğe uymayan bir insanla, mesleğinde ahlaksızlık yapan bir insan aynı mıdır? Her iki durumun bizlerde çağrıştırdığı mana aynı mıdır? Ama aynı anlamda kullanılmaktadır.
Televizyonlarda, gazetelerde ve hatta toplumumuzda izlenen tartışmalarda ‘yaptığın etiğe uymuyor’ dediğinizde gülüp geçenlere ‘sen ahlaksızsın’ derseniz ne olur.
Bunu nasıl açıklayabiliriz diye düşündüğümüzde ise; ahlak kelimesi yerine tercih edilen etik; sorumluluğu azaltan, ahlaksızlık yapanları toplum önünde sanki aklayan bir hal almıştır. Toplumsal kullanımda ahlak, ağır ve güçlü bir kelimedir. Dolayısıyla etik anlam ve etki açısından ahlak sözcüğünü karşılayamamaktadır.
Uzun zamandır ana haberlerde başı çeken, gazetelerde ilk sayfadan girilen magazin dünyasının, kim kiminle haberleri, genç bayanların hiç utanmadan günlük ilişkilerini anlattığı programlar neden bizleri, insanımızı rahatsız etmiyor, normalmiş gibi karşılanıyor? Neden aldatmalar, hırsızlıklar, sahtekârlıklar artık bizleri üzmüyor
Size hiç garip gelmiyor mu?
Garip gelmez, çünkü ortada bir ahlaksızlık yok ki.
Çünkü etik geldi, ahlak sükût eyledi.