Ya selen kimse biyolojik olarak kadınla erkek eşittir demedi ki, ben demedim en azından. Farklılar ama, toplumun bize dayattığı kadar da farklı değiller bunu dedim. Kanıtları da sundum. Hiçbir yazdığıma cevap vermedin. Biz cinsellik konusunda daha seçiciyiz, standartlarımız daha yüksek. Ki bun bence bir dezavantaj değil de avantajdır. Boşanma davalarının %90'ı kadınlar tarafından açılır, erkeklerin geneli pişmanlık duyar sonrasında, eski evlilik günlerini özlerler ama kadınların %99'u ''Ohh iyi ki boşanmışım, keşke daha önce boşansaymışım.'' derler.
Evde sorumluluk meselesine gelince eşimin yükününü benden daha fazla olduğunu düşünüyorum. Eşim temizlik yapıyor. Üstelik evin maddi sorumluluğunu üstlenen birincil kişi de o. Araba, tamirat bunlar da onun üstünde.Evet bazen dürtmem gerekiyor, ya da ev işlerini hatırlatmam gerekiyor ya da ön ayak olmam ama bu neden kötü bir şey olsun ki? Ben kendimi evin müdürü olarak görüyorum, evimin kraliçesi benim.
Eşimi kontrol etmek bu konuda hoşuma gidiyor.
Madem olay %100 biyolojik o halde neden kadın aldatma oranları dünyanın her yerinde eşit değil? Neden Suudi Arabistanla, İsveçteki kadınların cinsellikte aktiflik oranları arasında bu kadar uçurum var?
Bak sen de benim argümanlarıma cevap veremiyorsun. Hiçbirine cevap yazmadın evet farklıyız ama düşündüğün kadar da değil.
Soyadı meselesi de yalnızca bir formalite. Geçmişte hukuki işlemlerde karışıklık çıkmaması için bir tarafın diğerinin kütüğüne taşınması gerekiyormuş, o zamanlar şimdiki bilgisayarlar yokmuş. Ve şimdi bu şekilde kocaman bir sistem kurulduğu için o şekilde devam ediyor. Bir kağıt parçasında ne yazdığının bir önemi yok bence.
Ve şunu da söylerim dünyaya 100 kere gelsem 100'ünde de kadın olarak gelmek isterdim.
Kadınlık çok güzel, poposunu kaldırmayıp, hayatı için zerre çaba göstermeyip ''Üüüü kadınlık ne de zooor'' diye mağdur edebiyatı yapmayanla için tabi ki de. Onlar içinde tek sözüm var ''Kendi düşen ağlamaz.''