• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Edgar Allan Poe Şiirleri

  • Konu Sahibi Konu Sahibi eny
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
E

eny

Ziyaretçi
  • Konu Sahibi Konu Sahibi eny
  • #1
Düş İçinde Bir Düş


Bir öpücük kondurayım alnına

Ayrılırken seninle şu anda

Açıklıyorum işte sana

Haklıydın, evet, günlerim bir düşten

Başka bir şey değildi gerçekten

Ancak umut çekip de gitmişse

Bir günde veya bir gecede

Bir düşte, hiçbir şeyde ya da

Umut nedir ki gidenler arasında

Tüm gördüğümüz, göründüğümüz

Yalnızca düş içinde bir düş



Dalgaların dövdüğü bir kıyının

Uğultuları arasında duruyorum

Avuçlarımın içinde altın

Gibi kum taneleri tutuyorum

Ne kadar azlar, kayıyorlar nasıl da

Parmaklarımın arasında uçuruma

Gözyaşlarım dökülürken usulca

Daha bir sıksam avucumu, Tanrım!

Onları elimde tutamaz mıyım?

Acımasız dalgaların elinden

Birini olsun kurtaramaz mıyım?

Göründüğümüz veya gördüğümüz her şey

Düş içinde bir düş değil de ne?

Edgar Allan Poe
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi eny
  • #2
Annabel Lee



Seneler,seneler evveldi;

Bir deniz ülkesinde

Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz

İsmi Annabel Lee;

Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten

Sevmekden başka beni.



O çocuk ben çocuk,memleketimiz

O deniz ülkesiydi,

Sevdalı değil karasevdalıydık

Ben ve Annabel Lee;

Göklerde uçan melekler bile

Kıskanırdı bizi.



Bir gün işte bu yüzden göze geldi,

O deniz ülkesinde,

Üşüdü rüzgarından bir bulutun

Güzelim Annabel Lee;

Götürdüler el üstünde

Koyup gittiler beni,

Mezarı ordadır şimdi,

O deniz ülkesinde.



Biz daha bahtiyardık meleklerden

Onlar kıskandı bizi,_

Evet!_bu yüzden (şahidimdir herkes

Ve o deniz ülkesi)

Bir gece bulutun rüzgarından

Üşüdü gitti Annabel Lee.



Sevdadan yana ,kim olursa olsun,

Yaşça başca ileri

Geçemezlerdi bizi;

Ne yedi kat gökdeki melekler,

Ne deniz dibi cinleri,

Hiçbiri ayıramaz beni senden

Güzelim Annabel Lee.



Ay gelip ışır hayalin eşirir

Güzelim Annabel Lee;

Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar

Güzelim Annabel Lee;

Orda gecelerim,uzanır beklerim

Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim

O azgın sahildeki,

Yattığın yerde seni .



(Çev.:Melih Cevdet Anday)







Düş Ülkesi



Kötülük meleklerini konuk eden

Karanlık ve ıpıssız bir yoldan

Kara tahtından, GECE adlı Hayalin

Yönettiği bu topraklara yeni geldim

Dünyanın öteki ucundan geldim

Karanlık bir ülkesinden kuzeyin

-Uzamın, Zamanın dışında görkemle

Uzanan yabanıl ve gizemli bir ülke-



Dipsiz vadiler ve engin denizler,

Uçurumlar, Titan ormanları, inler

Ve o ormanlarda, çiyin altında

Ne olduğu bilinmeyen nice şey daha

Her an yıkılacakmış gibi dağlar

Kıyısız denizlere doğru yatmışlar

Denizde dalga yerinde duramıyor

Ateşten göğe yükselmek istiyor

Taşıyor hep, taşıyor gölün suları

Gölün sessiz suları -sessiz ve ölü

Gölün durgun suları -durgun, üşümüş

Üzerine zambakların karı düşmüş



Böylece taşar hep gölün suları

Gölün sessiz suları, ölü suları

Gölün üzgün suları, üzgün, üşümüş

Çünkü zambakların karları düşmüş

Böylece ırmağın yanında dağlar

Uğuldar, sabah akşam uğuldar

Kurbağalar, semenderlerle dolu

Bataklıklar ve griye çalan koru

Cinlerin perilerin yaşadığı

Kasvetli gölcükler, su yatakları

Her noktası ayrı ayrı kötü olan

Her köşesinden hüzünler saçan

Burada, dehşet içinde yolcular



Geçmişin anılarıyla karşılaşırlar

Kefenler içinde ürkek gölgeler

İç çekerek yanınızdan geçerler

Eski dostlardır bunlar, yeryüzüne

Acı çekmeye gönderilen -ve göğe



Huzurlu, rahat bir yerdir burası

Herşeyden büyükse kişinin acısı

Gölgede yürüyen ruhlar için

Eldorado'dur, ah neden olmasın?

Fakat buradan gelip geçenler

Ona dikkatle bakmayabilirler

O da sırlarını açmaz böylece

Bakmayı bilmeyen kapalı göze

Böyle buyurmuştur kralın yasası

Yasaktır kapalı gözleri açması

Kederli ruhlar görür yalnızca

Karanlık camların ardından o da.



Kötülük meleklerini konuk eden

Karanlık ve ıpıssız bir yoldan

Kara tahtından, GECE adlı hayalin

Yönettiği topraklardan evime geldim

Dünyanın öteki ucundan geldim

Bu karanlık ülkesinden kuzeyin







Şarkı



Gelin olduğun gün gördüm seni

Yüzünde alevden bir pembe

Oysa mutluluk sarmıştı çevreni,

Bütün dünya bütün aşklar önünde



Ve gözlerindeki yakıcı ışık

(Artık o şey her ne idiyse)

Sancılı gözlerimin güzellik adına

Görebileceği herşeydi yeryüzünde



O pembelik belki kızlık utancındı

Yani geçip gidebilir zamanla

Ama coşkulu bir ateş yarattı

Yazık! evlendiğin adamın bağrında



Gelin olduğun gün kim gördü seni

Yüzüne inerken o derin pembe

Oysa mutluluk sarmıştı çevreni,

Bütün dünya bütün aşklar önünde





Düş İçinde Bir Düş



Bir öpücük kondurayım alnına

Ayrılırken seninle şu anda

Açıklıyorum işte sana

Haklıydın, evet, günlerim bir düşten

Başka bir şey değildi gerçekten

Ancak umut çekip de gitmişse

Bir günde veya bir gecede

Bir düşte, hiçbir şeyde ya da

Umut nedir ki gidenler arasında

Tüm gördüğümüz, göründüğümüz

Yalnızca düş içinde bir düş



Dalgaların dövdüğü bir kıyının

Uğultuları arasında duruyorum

Avuçlarımın içinde altın

Gibi kum taneleri tutuyorum

Ne kadar azlar, kayıyorlar nasıl da

Parmaklarımın arasında uçuruma

Gözyaşlarım dökülürken usulca

Daha bir sıksam avucumu, Tanrım!

Onları elimde tutamaz mıyım?

Acımasız dalgaların elinden

Birini olsun kurtaramaz mıyım?

Göründüğümüz veya gördüğümüz her şey

Düş içinde bir düş değil de ne?



(Çev.:Tozan Alkan)
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi eny
  • #3

Liman Kırıntıları


Bahamalı martılar beni çağırdı
bir ikinci bahar gecesi.
Yalan söyledim
yırtık blucinli tayfalara
Seni sevmediğimi söyledim.
Oysa rıhtımlar
en şarkılı dalgalarla yıkanıyordu
Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı;
Hastaydım
kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma
Seni unutmak gerekiyordu...

Bahamalı martılar beni çağırdı
bir ikinci bahar gecesi.
İskele fenerlerinin altında oturup
seni bekledim sevgilim
Ellerim ıslaktı, gözlerim ıslaktı.
Gelip caydırabilirdin beni gitmekten
Oturup sigara içer, anlaşabilirdik...
Sana tapacağım yalan değildi
benim olursan
Seni seviyordum, seni istiyordum...
Bahamalı martılar beni çağırdı
bir ikinci bahar gecesi.
Filler gibi içtim liman meyhanelerinde;
seni unutmak için içtim...
Senin sokağında geceler yıldızsızdı
senin sokağında gece yağmur yağıyordu
Ben zayıftım, çabuk ıslanıyordum
Bana sevmek yaramıyordu,
ben sevilemiyordum...
Bahamalı martılar beni çağırdı
bir ikinci bahar gecesi.
Sana bırakacağım bu kentin
üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm
Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi
ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi
Üçüncüsü... söylemeye dilim varmıyor,
üçüncüsü bana git dediğin yerdi
İşte bu mısraları orda karalıyorum;
işte demir aldı şilebimiz
Gidiyor, gidiyor, gidiyorum...

Edgar Allan Poe
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi eny
  • #4
KUZGUN

Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman?"

Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,
Adı artık anılmayan.

ıpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
Başka kim olur bu zaman?"

Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
Kapıyı açtığım zaman.

Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
Yalnız bu sözdü duyulan.

Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
ıçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
ırkilip dedim: "Muhakkak pancurda* bir şey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
Başkası değil rüzgârdan..."

Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru* açtığım zaman.
Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
Kondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
Kaldı orda oynamadan.

Gururlu, sert havasına karakuşun alışınca
Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"Gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından;
Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?"
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
ılgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
Adı "Hiçbir zaman" olan.

Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
Sustu, sonra ben konuştum: "Dostlarım kaçtı yanımdan
Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"Anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
ınsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
Hiç -ama hiç- hiçbir zaman."

Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman."

Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
Durup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
Elleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
Değmeyecek hiçbir zaman!

Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"Aptal," dedim, "dön hayata; Tanrın sana acımış da
Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
ıç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

"Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

"Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle;
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
Buluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan,
O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?"
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!"
Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."

Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
Kalkmayacak - hiçbir zaman!
 
Back