- 15 Mart 2007
- 285
- 23
Doğum Sonrası Korunma Yolları ve Yöntemleri
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Doğum sonrası kadınların ilk 40 günlük dönemi lohusalık (loğusalık) olarak adlandırılmakta olup bu dönemde vücut ve rahim eski halini almaya çalışmakta ve gebelikte oluşan fizyolojik değişimler artık yavaş yavaş gerilemeye başlamaktadır. Lohusalıkta enfeksiyon riskini arttırmamak için ve iyileşmekte olan epizyotomi veya sezeryan dikişlerini zorlamamak için cinsel ilişki tavsiye edilmemektedir.
Doğum sonrası ikinci bir gebelik için ne kadar süre gereklidir?
Emzirme dönemi biten kadınların en büyük endişesi gebe kalma korkusudur.Çok kısa bir sürede tekrar gebe kalmak hem riskli ve hem de aile için yeni maddi-manevi bir yük olabileceği için iyi bir korunma şarttır. Doğum şekli ister sezaryen ister normal olsun; doğumlardan sonra vücudun toparlanması ve eski haline kavuşması için genel olarak en az bir 18-24 ay süreyle yeni bir gebelik önerilmez. Ancak bu 18-24 ay içinde vücut tam olarak kendini toparlayabilir, anne fizyolojik olarak tekrar yeni bir gebelik için hazır hale gelebilir.
Süt korur diye bir inanış var,ne kadar doğru ?
Emzirme ile birlikte beynin hipofiz bölgesinden yüksek miktarlarda prolaktin hormonu salgılanır. Prolaktin hormonu da yumurtlamayı baskılayarak gebe kalmayı engeller. Doğum sonrası süt vermeyenlerde 3 hafta, süt verenlerde ise 3 aydan sonra cinsel birliktelikte korunma olmadığı durumlarda gebelik ihtimali artmaktadır.
Emzirmenin koruyuculuğu doğum sonrası ilk 3 ay etkilidir, fakat tam koruyucu değildir.3’ünci aydan sonra bu koruyuculuk da gittikçe azalmaktadır. Doğum sonrası yumurtlama genellikle 3. aydan sonra başlar ve 5-6. aylardan sonra normal periyoduna döner. Günde 5-6 kezden az olmayacak şekilde emziren, bebeğin ek gıda oranı % 15'i geçmeyen ve adet görmeyen lohusalarda, koruma % 75 gibi yüksek bir oranda olabilmektedir.
Doğum sonrası (Normal veya Sezeryan )hangi korunma yöntemleri tercih edilmelidir?
Lohusalık bitimiyle cinsel hayat başlamaktadır. Bu dönemden sonra anne süt vereceği için en çok tercih edilen korunma yöntemleri; geri çekme (dışa boşalma) ,prezervatif,spiral ,üç aylık iğneler ,minipilli (sadece progesteron içeren haplar,ülkemizde henüz bulunmamaktadır)) ve kol cildi altına takılan implantlardır. Normalde kullanılan doğum kontrol hapları ve aylık iğneler östrojen içerebilecekleri için tercih edilmezler.
Spiral doğumdan sonra veya daha ideal olarak 40 gün sonunda takılabilir. Takılacağı zaman adetli olmak gerekmez.Adet gören hastalarda adetli takılması tercih edilir. Ancak rahim ağzında yara, vajinal enfeksiyon olmamalıdır. Bakırlı veya progesteron hormonu içeren spiraller takılabilinir.
Erkeğin prezervatif uygulaması da uygun şekilde kullanıldığı zaman epey yüksek bir koruma oranı sağlar, fakat yine de temkinli olunmalıdır.
Hormonal bir yöntem seçilecek ise en uygun olanı 3 aylık iğnelerdir. Ülkemizde ‘Depo Provera’ ismiyle satılmakta ve aile planlaması merkezlerinde de Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanmaktadır. Süte herhangi bir zararı yoktur ,3 ay koruma sağlar. Depoprovera'nın olumsuz yan etkileri iğnelerin yapıldığı süre boyunca adet görememe, bazen akne, göğüslerde gerginlik, iştaha bağlı kilo artışı, zaman zaman adet düzensizlikleri şeklinde ara kanamalar ve depresyona meyildir. 3 ayda bir tekrarlanır. İğnelerin yapımı bırakıldıktan sonra adetler uzun bir süre düzensiz devam edebilir ve yumurtalıkların tekrar döllenmeye uygun yumurta yapması 8-12 ayı bulabilir.
Ülkemizde satılmayan ‘minipilli’ olarak isimlendirilen sadece progesteron içeren haplar da diğer bir yöntemdir. 3 aylık iğnelere göre yan etkileri çok daha azdır.Düzenli kullanmak gerekmektedir. Fakat ülkemizde tedarik edilmesi çok zordur.
Son yıllarda gittikçe yaygın kullanılan bir yöntem olan cilt altı implantlar da doğum sonrası takılabilinmektedir. Küçük bir cerrahi işlem gerektiren bu korunma yönteminin en büyük dezavantajı ise maliyeti ve devamlı progesteron salınmına bağlı yan etkileridir.
Bilinen ve yaygın kullanılan klasik doğum kontrol hapları hem estrojen hem de progesteron içerirler. Progesteronun anne sütüne her hangi bir zararları olmazken estrojenler anne sütünü azaltır ve süt ile bebeğe geçebilirler. Bu yüzden emzirme döneminde doğum kontrol hapları önerilmez.
Aylık iğneler de doğum kontrol hapları gibi östrojen hormonu içerdikleri için aynı sebeplerden dolayı emziren annelere tavsiye edilmezler.
Doğum sonrası tüplerimi bağlatmam doğru olur mu?
Doğum sonrası artık kesinlikle yeni bir çocuk istemeyen ve 35 yaşın üzerindeki kadınlarda babanın da rızası ile tüplerin bağlanmasının herhangi bir sakıncası yoktur.
Tüp ligasyonu işlemi doğum sezeryan ile olmuş ise , ailelerin önceden işlem için rızalarını belirtir imza vermeleri durumunda ameliyat sırasında da yapılabilir.Annenin yaşı uygun ve başka bir bebek arzulamıyor ise veya 3 kez sezaryen olmuş ve bebeklerinin hepsi sağlıklı ise yaşının bir önemi olmaksızın sezeryan işlemimi sırasında tüp ligasyonu uygulanabilmektedir. Tüplerin bağlanması normal doğumdan sonra ilk 5 gün içinde veya doğumdan 40 gün sonrasından itibaren aile planlaması kliniklerinde laporoskopi veya minilaparotomi denilen küçük bir kesi yardımıyla da yapılabilinmektedir.
Tüplerin bağlanması durumunda geriye dönüş yok denecek kadar az olduğu için çiftler çocuk istememe konusunda kesin kararlı olmalıdırlar. Tüplerin bağlanması ayrıca adet düzensizlikleri, cinsel fonksiyonlarda azalma ve kasık ağrısı gibi şikayetler yaratmaz.
Tüpleri bağlatmanın ardından gebe kalma riskim var mı ?
Tüplerin bağlanması (tüp ligasyonu) %100 gebelikten korunmayı garanti etmemektedir.Nadir de olsa tüp ligasyonunun ardından gebelik görülebilir.
10.000 tüp ligasyonu yapılan hastada oluşturulan çalışmada 11 gebelik saptanmıştır.Bu nedenle tüp ligasyonu ardından gebelik oranı %0.11’dür.Bu nadir vakalarda tüpler yeniden uç uca gelip yumurta hücresinin döllenip rahme yerleşmesine olanak vermektedir.Bu gebeliklerin bir kısmı tüplerdeki harabiyet nedeniyle ektopik(dış) gebelik olarak görülür.Tüp ligasyonu ardından uzun süre (10 yıl) geçtiğinde gebelik oranı hafif artmaktadır.
Tüpleri bağlattıktan sonra yeniden gebelik istenirse yeni bir cerrahi girişim gereklidir.Yapılacak bu cerrahi operasyon gebelik garantisi içermemektedir.Bu nedenle bu operasyon yerine Tüp Bebek uygulaması sıklıkla önerilmektedir.
Bunların dışında doğum sonrası başka hangi yöntemler kullanılabilinir?
Ülkemizde en çok uygulanan yöntem geri çekme veya ‘coitus interraptus’ denen yöntemdir. Çok daha nadiren kullanılan ve ülkemizde yaygın olmayan yöntemler ise ; servikal kap, vajen içi fitil ve kremlerdir ve koruyuculukları azdır.
Erkekte tüp bağlanması işlemi ise "Vazektomi" olarak bilinir. Lokal anestezi eşliğinde ayaktan yapılan çok basit bir işlemdir. İşlem sonrası cinsel istek veya fonksiyonlarında azalma yaratmaz ve meni'nin miktarında değişme olmaz. Yine geri dönüşümü olmayan bir yöntemdir. Erkekleri bu yönteme ikna etmek zordur.
Doğum sonrası veya normalde de hangi korunma metodu kullanılırsa kullanılsın her türlü adet gecikmesi durumunda öncelikle gebelik düşünülmelidir. Eğer gebelik testleri ve muayene sonuçlarında gebelik saptanmazsa adet gecikmesi nedenine yönelik tedavi uygulanmalıdır.
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Doğum sonrası kadınların ilk 40 günlük dönemi lohusalık (loğusalık) olarak adlandırılmakta olup bu dönemde vücut ve rahim eski halini almaya çalışmakta ve gebelikte oluşan fizyolojik değişimler artık yavaş yavaş gerilemeye başlamaktadır. Lohusalıkta enfeksiyon riskini arttırmamak için ve iyileşmekte olan epizyotomi veya sezeryan dikişlerini zorlamamak için cinsel ilişki tavsiye edilmemektedir.
Doğum sonrası ikinci bir gebelik için ne kadar süre gereklidir?
Emzirme dönemi biten kadınların en büyük endişesi gebe kalma korkusudur.Çok kısa bir sürede tekrar gebe kalmak hem riskli ve hem de aile için yeni maddi-manevi bir yük olabileceği için iyi bir korunma şarttır. Doğum şekli ister sezaryen ister normal olsun; doğumlardan sonra vücudun toparlanması ve eski haline kavuşması için genel olarak en az bir 18-24 ay süreyle yeni bir gebelik önerilmez. Ancak bu 18-24 ay içinde vücut tam olarak kendini toparlayabilir, anne fizyolojik olarak tekrar yeni bir gebelik için hazır hale gelebilir.
Süt korur diye bir inanış var,ne kadar doğru ?
Emzirme ile birlikte beynin hipofiz bölgesinden yüksek miktarlarda prolaktin hormonu salgılanır. Prolaktin hormonu da yumurtlamayı baskılayarak gebe kalmayı engeller. Doğum sonrası süt vermeyenlerde 3 hafta, süt verenlerde ise 3 aydan sonra cinsel birliktelikte korunma olmadığı durumlarda gebelik ihtimali artmaktadır.
Emzirmenin koruyuculuğu doğum sonrası ilk 3 ay etkilidir, fakat tam koruyucu değildir.3’ünci aydan sonra bu koruyuculuk da gittikçe azalmaktadır. Doğum sonrası yumurtlama genellikle 3. aydan sonra başlar ve 5-6. aylardan sonra normal periyoduna döner. Günde 5-6 kezden az olmayacak şekilde emziren, bebeğin ek gıda oranı % 15'i geçmeyen ve adet görmeyen lohusalarda, koruma % 75 gibi yüksek bir oranda olabilmektedir.
Doğum sonrası (Normal veya Sezeryan )hangi korunma yöntemleri tercih edilmelidir?
Lohusalık bitimiyle cinsel hayat başlamaktadır. Bu dönemden sonra anne süt vereceği için en çok tercih edilen korunma yöntemleri; geri çekme (dışa boşalma) ,prezervatif,spiral ,üç aylık iğneler ,minipilli (sadece progesteron içeren haplar,ülkemizde henüz bulunmamaktadır)) ve kol cildi altına takılan implantlardır. Normalde kullanılan doğum kontrol hapları ve aylık iğneler östrojen içerebilecekleri için tercih edilmezler.
Spiral doğumdan sonra veya daha ideal olarak 40 gün sonunda takılabilir. Takılacağı zaman adetli olmak gerekmez.Adet gören hastalarda adetli takılması tercih edilir. Ancak rahim ağzında yara, vajinal enfeksiyon olmamalıdır. Bakırlı veya progesteron hormonu içeren spiraller takılabilinir.
Erkeğin prezervatif uygulaması da uygun şekilde kullanıldığı zaman epey yüksek bir koruma oranı sağlar, fakat yine de temkinli olunmalıdır.
Hormonal bir yöntem seçilecek ise en uygun olanı 3 aylık iğnelerdir. Ülkemizde ‘Depo Provera’ ismiyle satılmakta ve aile planlaması merkezlerinde de Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanmaktadır. Süte herhangi bir zararı yoktur ,3 ay koruma sağlar. Depoprovera'nın olumsuz yan etkileri iğnelerin yapıldığı süre boyunca adet görememe, bazen akne, göğüslerde gerginlik, iştaha bağlı kilo artışı, zaman zaman adet düzensizlikleri şeklinde ara kanamalar ve depresyona meyildir. 3 ayda bir tekrarlanır. İğnelerin yapımı bırakıldıktan sonra adetler uzun bir süre düzensiz devam edebilir ve yumurtalıkların tekrar döllenmeye uygun yumurta yapması 8-12 ayı bulabilir.
Ülkemizde satılmayan ‘minipilli’ olarak isimlendirilen sadece progesteron içeren haplar da diğer bir yöntemdir. 3 aylık iğnelere göre yan etkileri çok daha azdır.Düzenli kullanmak gerekmektedir. Fakat ülkemizde tedarik edilmesi çok zordur.
Son yıllarda gittikçe yaygın kullanılan bir yöntem olan cilt altı implantlar da doğum sonrası takılabilinmektedir. Küçük bir cerrahi işlem gerektiren bu korunma yönteminin en büyük dezavantajı ise maliyeti ve devamlı progesteron salınmına bağlı yan etkileridir.
Bilinen ve yaygın kullanılan klasik doğum kontrol hapları hem estrojen hem de progesteron içerirler. Progesteronun anne sütüne her hangi bir zararları olmazken estrojenler anne sütünü azaltır ve süt ile bebeğe geçebilirler. Bu yüzden emzirme döneminde doğum kontrol hapları önerilmez.
Aylık iğneler de doğum kontrol hapları gibi östrojen hormonu içerdikleri için aynı sebeplerden dolayı emziren annelere tavsiye edilmezler.
Doğum sonrası tüplerimi bağlatmam doğru olur mu?
Doğum sonrası artık kesinlikle yeni bir çocuk istemeyen ve 35 yaşın üzerindeki kadınlarda babanın da rızası ile tüplerin bağlanmasının herhangi bir sakıncası yoktur.
Tüp ligasyonu işlemi doğum sezeryan ile olmuş ise , ailelerin önceden işlem için rızalarını belirtir imza vermeleri durumunda ameliyat sırasında da yapılabilir.Annenin yaşı uygun ve başka bir bebek arzulamıyor ise veya 3 kez sezaryen olmuş ve bebeklerinin hepsi sağlıklı ise yaşının bir önemi olmaksızın sezeryan işlemimi sırasında tüp ligasyonu uygulanabilmektedir. Tüplerin bağlanması normal doğumdan sonra ilk 5 gün içinde veya doğumdan 40 gün sonrasından itibaren aile planlaması kliniklerinde laporoskopi veya minilaparotomi denilen küçük bir kesi yardımıyla da yapılabilinmektedir.
Tüplerin bağlanması durumunda geriye dönüş yok denecek kadar az olduğu için çiftler çocuk istememe konusunda kesin kararlı olmalıdırlar. Tüplerin bağlanması ayrıca adet düzensizlikleri, cinsel fonksiyonlarda azalma ve kasık ağrısı gibi şikayetler yaratmaz.
Tüpleri bağlatmanın ardından gebe kalma riskim var mı ?
Tüplerin bağlanması (tüp ligasyonu) %100 gebelikten korunmayı garanti etmemektedir.Nadir de olsa tüp ligasyonunun ardından gebelik görülebilir.
10.000 tüp ligasyonu yapılan hastada oluşturulan çalışmada 11 gebelik saptanmıştır.Bu nedenle tüp ligasyonu ardından gebelik oranı %0.11’dür.Bu nadir vakalarda tüpler yeniden uç uca gelip yumurta hücresinin döllenip rahme yerleşmesine olanak vermektedir.Bu gebeliklerin bir kısmı tüplerdeki harabiyet nedeniyle ektopik(dış) gebelik olarak görülür.Tüp ligasyonu ardından uzun süre (10 yıl) geçtiğinde gebelik oranı hafif artmaktadır.
Tüpleri bağlattıktan sonra yeniden gebelik istenirse yeni bir cerrahi girişim gereklidir.Yapılacak bu cerrahi operasyon gebelik garantisi içermemektedir.Bu nedenle bu operasyon yerine Tüp Bebek uygulaması sıklıkla önerilmektedir.
Bunların dışında doğum sonrası başka hangi yöntemler kullanılabilinir?
Ülkemizde en çok uygulanan yöntem geri çekme veya ‘coitus interraptus’ denen yöntemdir. Çok daha nadiren kullanılan ve ülkemizde yaygın olmayan yöntemler ise ; servikal kap, vajen içi fitil ve kremlerdir ve koruyuculukları azdır.
Erkekte tüp bağlanması işlemi ise "Vazektomi" olarak bilinir. Lokal anestezi eşliğinde ayaktan yapılan çok basit bir işlemdir. İşlem sonrası cinsel istek veya fonksiyonlarında azalma yaratmaz ve meni'nin miktarında değişme olmaz. Yine geri dönüşümü olmayan bir yöntemdir. Erkekleri bu yönteme ikna etmek zordur.
Doğum sonrası veya normalde de hangi korunma metodu kullanılırsa kullanılsın her türlü adet gecikmesi durumunda öncelikle gebelik düşünülmelidir. Eğer gebelik testleri ve muayene sonuçlarında gebelik saptanmazsa adet gecikmesi nedenine yönelik tedavi uygulanmalıdır.