Depresyondayım; çünkü ev hanımıyım!

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
293.024
602.886
43
annelik_hüznü_depresyon_doğum-600x330.jpg

Ev Hanımlığı Nedir ?

Dünyanın en zor mesleğini, sosyal haklar olmadan, maaşsız, ikramiyesiz, üstelik de sürekli ukalalık yapan, para kazandığını yüzüne vuran bir adama ve muhtemelen şımarık çocuklara karşı icra etmeye çalışan kadın türü...

veya teknolojinin ileri medeniyetler seviyesine erişmediği dönemlerde kullanılan; çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrikli süpürge ve gündelikçi kiraz hanımın yaptıklarını toptan yapabilen çok fonksiyonel, mümtaz bayan şahsiyet...


cilgin-ev-hanimi.jpg


Peki Depresyon nedir?

Depresyon üzerimizdeki sorumlulukları artık kaldıramadığımız bir ruh halidir.

Bu ruh haline seyirci kalıp kendiliğinden geçmesini beklemek, çoğu zaman bu tablonun daha da derinleşmesiyle sonuçlanır.

En kötüsü, kişi bazen kendisini o kadar çaresiz, o kadar aciz hisseder ki, her şeyi çözümsüz görür.

Ölümü düşünenler olur. Hatta ölümü bir çözüm veya kurtuluş olarak algılama yanılgısına dahi düşebilirler.

Depresyon bir mutsuzluk ve umutsuzluk halidir. Kimi zaman sinsi sinsi ilerler. Kimi zaman aniden bastırır. Her ne şekilde gelirse gelsin ısrarcıdır. Bir kez birisinin hayatına girdi mi kolay kolay gitmeyi istemez.

Depresyon karanlıktır. Her geçen gün hayatı bir parça daha karartır. İnsanı içine çeker. Hayata ilginizi kaybetmeye başlarsınız. Daha önceleri yapmaktan keyif aldığınız uğraşlarınız size çok uzak gelmeye başlar. Yaşadıklarınızdan ya eskisi gibi keyif almıyorsunuzdur, ya da içinizden bunları yapmak bile gelmiyordur. Adeta hiç bir şey size zevk vermiyor gibidir.

Depresyon dengeleri bozar. İştahınız ya tümden kaybolmuş gibidir veya iyice artmıştır. Ama artık eskisi gibi değildir. Kısa süre içinde ciddi kilo kayıpları veya ciddi kilo alımları olabilir.

Uykular da eskisi gibi değildir. Uykusuzluk sık rastlanan bulgulardan biridir. Bazıları geceler boyunca uykuya dalma mücadelesi verir. Bazıları bir kez uykuları kaçtıktan sonra bir daha dalamamaktan muzdariptir. Bazılarının ise uykuları öyle bir artmıştır ki, yataktan çıkamaz, çıkmak istemez.

Depresyon içimizdeki hayat enerjisinin düşmanıdır. Bizi enerjisiz bırakır. Aynı işi yapıp daha çok yorulanlar, bir zaman sonra hiç iş yapamaz hale gelebilirler. İnsan kendisini yavaşlamış ve bitkin hisseder. Günlük ev işleri gözde büyümeye başlar. Yemek dahi yapmak istemeyen ev hanımları olduğu gibi, işindeki verimliliğini kaybetmeye başlayan beylere de sıkça rastlanır.

Depresyon bir süreçtir, bir günde gelip geçen bir ruh hali değildir. O süreç içinde insanın kendisine olan inancını ve güvenini yıkmaya başlar. Olaylara olumsuz tarafından bakmaya ve öyle algılamaya başlarız. Bazıları kendini değersiz hisseder. Bazıları ise, günlük yaşamda karşılaştıkları en küçük bir olumsuzluğu genelleştirerek, kendilerini şanssız veya beceriksiz olarak etiketlerler. Konsantrasyon da bozulabilir. Okuduğunu anlayamayanlar veya konuşulanları takip edemeyenlere sıkça rastlarız. Düşünceleri belli bir konu üzerinde yoğunlaştırabilmek güçleşir.

Depresyondaki kişi sıkıntıdadır. Sosyal ilişkileri de eskisi gibi değildir. Bazıları içine kapanır, arkadaşlarından ve çevresinden uzaklaşmaya başlar. Kimseye tahammülü yoktur. Bazıları ise sinirli hatta saldırgan olmaya başlar.Çevresindeki insanları çok kolay kırabilir.

581670245213.jpg



Kadınların Depresyona Girme Belirtileri

Sürekli olarak hüzünlü kaygılı ya da "boşluk" hissi ile nitelenen duygu durumu

Ev içinde eşiyle paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşlarıyla paylaşmaya çalışması

Ruhsal ve psikolojik olarak çökme, sürekli kötü bir şey olacak duygusuyla yaşamaya başlama

Sosyal yaşamdan uzaklaşma, günlük aktivitelere ilginin azalması

Huzursuzluk çabuk irkilme ve aşırı ağlama

sık sık ağlama isteği,

kişisel bakımda özensizlik,

umutsuzluk,

kimsenin kendisiyle ilgilenmediği düşüncesi,

alkol ya da madde kullanımına başlama,

suçluluk duyguları,

karamsarlık,

yoğun kaygılar,

kendine güvenin azalması,

konsantrasyon güçlükleri,

dikkatini toplama hatırlama ya da karar vermede zorluk,

sinirlilik,

uzun süren üzüntü,

tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri,

enerji azalması, yorgunluk, "yavaşlama" hissi

uykuda düzensizlik (aşırı ya da çok az uyku),

iştahın aşırı artması ya da azalması,

neşesizlik, hayattan keyif almama,

tahammülsüzlük,

cinsel istekte azalma veya ilgi duymama

içine dönme,

sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme,

kendini değersiz görme, yorgunluk,

kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme.

İçinden çıkılmaz bir hal alan ruhsal durumunun daha da kötüye gitmemesi için kadının izleyeceği en önemli yol, bir uzman yardımıyla içinde bulunduğu durumu aşmaya çalışmasıdır.

vv_15.jpg



Kadınların Depresyona Girme Nedenleri

Evliliğe Bağlı Nedenler

Kıskançlık ve sahiplenme duygusu

Baştaki heyecanın azalması ya da bitmesi

'Senin ailen benim ailem' tartışması

İletişim bozukluğu

Kadınlara ailede ve toplumda daha fedakar bir rol verilmişken erkeklere baskınlık hatta kadınları suistimal etme hakkı verilmiştir. Evlilik her zaman kadına yardımcı bir durum değildir.

images.jpg


Doğuma Bağlı Nedenler

Doğum sonrası depresyon

Aşırı yorgunluk ve uykusuzluk

Vücuttaki bozulmalar

Sosyal hayatın kısıtlanması

Artan sorumluluk duygusu

Sosyal Roller

Sosyal psikologlara göre, özsaygımız ve stresimizin büyük çoğunluğu, anne, baba, çalışan, patron, sevgili, öğrenci gibi rollerimizden daha doğrusu ne yaptığımızdan kaynaklanır.

Bu sosyal rollerimiz aynı zamanda bize statü, sosyal kabul ve kendine güven sağlıyor. Üzücü olmakla birlikte bugün çocuk yetiştirmek ve ev hanımı olmak, modern toplumda statü oluşturucu bir rol sayılmıyor.

Biyolojik Nedenler

Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinin nedeninin üreme biyolojisindeki farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünülür (bazı hormonların seviyesi gibi).

Aynı zamanda kadın ve erkek beynindeki bazı farklılıklardan da kaynaklanıyor olabilir. Duygusal uyarılar kadın ve erkek beyninde farklı değerlendiriliyor olabilir.

Düşünsel Çarpıtmalar

Ya hep ya hiç düşüncesi: Olayları siyah ya da beyaz olarak kategorize edersiniz. Eğer performansınız azalırsa kendinizi tamamen başarısız bulursunuz.

Aşırı genelleme: Tek bir olumsuz olayı sonu gelmez bir yenilgi kalıbı olarak görürsünüz.

Akıl süzgeci: Tek bir olumsuz detayı seçip onun üzerine yoğunlaşmak.

Olumluları değersizleştirme: olumlu şeyleri bu sayılmaz diyerek yok sayma

Sonuçlara atlama: Sonuç olarak bir şeyin olumsuz olduğuna dair yorumlar yapma

Düşünce okuma: Birisinin hakkınızda olumsuz düşündüğünden eminsinizdir bunu doğrulama gereği bile duymazsınız.

Kehanet hataları: Hislerinize dayanarak olayların kötü gideceğine inanmak

Büyütme ya da ufaltma: Olumsuz şeyleri büyütme güzel olanları ise küçültme.

Duygusal ilişkilendirme: Hissettiğiniz şeylerin gerçek olduğunu düşünmek

"Olmalılar" konumu: "Yapmalıyım" larla kendinizi motive etmeye çalışırsınız ancak engellenmiş hissedersiniz motivasyonunuz azalır. Sonuç suçluluk duygularıdır.

Damgalamak ve yanlış damgalamak: Bu aşırı genellemenin uç bir örneğidir. Hatanızı tanımlarken sonuna da yani ben başarısız bir insanım diye ekleyiverirsiniz.



Kaynak: doktor sitesi
 
Merhaba; o bahsettiğiniz benim. Memnun oldum:KK14:
 
Amannnn ben hep depresyondayim :)
Biz anlasiyoruz onunla...
ne ben onu kovuyorum ne kendi fazla ustume geliyor :KK70:
vicdanli depresyongillerden :KK70:
 
evlenene kadar hayatım hep okul, staj, okuldan arta kalan zamanlarda iş yaz okulları vs tarzında geçti. ünv.den mezun olunca işe girdim ve 2 sene sonra evlendim. işyerinden nikah çıkışı yaptım ve tam 4 yıldır evdeyim. artık kafayı yemek üzereyim. hiçbirşeye tahammülüm kalmadı. depresyondayım. birde eş tarafından sorunlarımız çokk. bıktım.
 
evlenene kadar hayatım hep okul, staj, okuldan arta kalan zamanlarda iş yaz okulları vs tarzında geçti. ünv.den mezun olunca işe girdim ve 2 sene sonra evlendim. işyerinden nikah çıkışı yaptım ve tam 4 yıldır evdeyim. artık kafayı yemek üzereyim. hiçbirşeye tahammülüm kalmadı. depresyondayım. birde eş tarafından sorunlarımız çokk. bıktım.
Mesleginiz varmış ne guzel tekrar calisma imkaniniz yok mu

Ben çalışan bir kadın olsaydim kesinlikle bu kadar depresyonun dibine batmazdim diye düşünüyorum.
 
Bende şuan aynı durumdayım oğlum 6 aylık oldu çok iştahsız ve sürekli öksürük ve hırıltısı oluyo buda iyice iştahsız olmasına sebep oluyo hergün başka bir sıkıntı çıkıyo çalışan bi kadındım fakat suan eve kapanmak beni çok bunalıma soktu ev hanımlığı hayattaki en sıkıcı şeymiş hergün aynı şeyleri yapmak çok sıkıcı çocugum doğdugundan beri hep yalnızdım hiç destekçim olmadı herşeyi kendim üstlenmek zorunda kaldım ama kendimden çok ödün verdim şimdi ise mutsuz bir anneyim nasıl düzelicem bilmiyorum
 
Benim de gebelik hiç rahat geçmediği için bir anda LANK diye işimi bıraktm, rahatsızlığımdan bir yere de gidip gelemiyorum, günlerdir evin içindeyim ve boğulmak üzereyimmmm
 
Evet hepsi aciklamalarinizin çok doğru ve birebir hepsini yaşıyorum eski bi major depresyon hastasıyım atlattım zannediyorum derken birkaç yıl geçiyor tekrarlıyor uzmana basvurmamiz gerektiğini söylüyorsunuz ama maddi olarak altından kalkilamiyo ssk ya gidiyorsunuz dahada kötü dönüyorsunuz peki ben ve benim gibileri nereye gideceğini bildiği halde gidemeyenler tedavi terapi alamayanlar biz ne yapmaliyzOTE=post: 42804041, member: 226866"]
Ev Hanımlığı Nedir ?

Dünyanın en zor mesleğini, sosyal haklar olmadan, maaşsız, ikramiyesiz, üstelik de sürekli ukalalık yapan, para kazandığını yüzüne vuran bir adama ve muhtemelen şımarık çocuklara karşı icra etmeye çalışan kadın türü...

veya teknolojinin ileri medeniyetler seviyesine erişmediği dönemlerde kullanılan; çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrikli süpürge ve gündelikçi kiraz hanımın yaptıklarını toptan yapabilen çok fonksiyonel, mümtaz bayan şahsiyet...


Eki Görüntüle 1642614

Peki Depresyon nedir?

Depresyon üzerimizdeki sorumlulukları artık kaldıramadığımız bir ruh halidir.

Bu ruh haline seyirci kalıp kendiliğinden geçmesini beklemek, çoğu zaman bu tablonun daha da derinleşmesiyle sonuçlanır.

En kötüsü, kişi bazen kendisini o kadar çaresiz, o kadar aciz hisseder ki, her şeyi çözümsüz görür.

Ölümü düşünenler olur. Hatta ölümü bir çözüm veya kurtuluş olarak algılama yanılgısına dahi düşebilirler.

Depresyon bir mutsuzluk ve umutsuzluk halidir. Kimi zaman sinsi sinsi ilerler. Kimi zaman aniden bastırır. Her ne şekilde gelirse gelsin ısrarcıdır. Bir kez birisinin hayatına girdi mi kolay kolay gitmeyi istemez.

Depresyon karanlıktır. Her geçen gün hayatı bir parça daha karartır. İnsanı içine çeker. Hayata ilginizi kaybetmeye başlarsınız. Daha önceleri yapmaktan keyif aldığınız uğraşlarınız size çok uzak gelmeye başlar. Yaşadıklarınızdan ya eskisi gibi keyif almıyorsunuzdur, ya da içinizden bunları yapmak bile gelmiyordur. Adeta hiç bir şey size zevk vermiyor gibidir.

Depresyon dengeleri bozar. İştahınız ya tümden kaybolmuş gibidir veya iyice artmıştır. Ama artık eskisi gibi değildir. Kısa süre içinde ciddi kilo kayıpları veya ciddi kilo alımları olabilir.

Uykular da eskisi gibi değildir. Uykusuzluk sık rastlanan bulgulardan biridir. Bazıları geceler boyunca uykuya dalma mücadelesi verir. Bazıları bir kez uykuları kaçtıktan sonra bir daha dalamamaktan muzdariptir. Bazılarının ise uykuları öyle bir artmıştır ki, yataktan çıkamaz, çıkmak istemez.

Depresyon içimizdeki hayat enerjisinin düşmanıdır. Bizi enerjisiz bırakır. Aynı işi yapıp daha çok yorulanlar, bir zaman sonra hiç iş yapamaz hale gelebilirler. İnsan kendisini yavaşlamış ve bitkin hisseder. Günlük ev işleri gözde büyümeye başlar. Yemek dahi yapmak istemeyen ev hanımları olduğu gibi, işindeki verimliliğini kaybetmeye başlayan beylere de sıkça rastlanır.

Depresyon bir süreçtir, bir günde gelip geçen bir ruh hali değildir. O süreç içinde insanın kendisine olan inancını ve güvenini yıkmaya başlar. Olaylara olumsuz tarafından bakmaya ve öyle algılamaya başlarız. Bazıları kendini değersiz hisseder. Bazıları ise, günlük yaşamda karşılaştıkları en küçük bir olumsuzluğu genelleştirerek, kendilerini şanssız veya beceriksiz olarak etiketlerler. Konsantrasyon da bozulabilir. Okuduğunu anlayamayanlar veya konuşulanları takip edemeyenlere sıkça rastlarız. Düşünceleri belli bir konu üzerinde yoğunlaştırabilmek güçleşir.

Depresyondaki kişi sıkıntıdadır. Sosyal ilişkileri de eskisi gibi değildir. Bazıları içine kapanır, arkadaşlarından ve çevresinden uzaklaşmaya başlar. Kimseye tahammülü yoktur. Bazıları ise sinirli hatta saldırgan olmaya başlar.Çevresindeki insanları çok kolay kırabilir.

Eki Görüntüle 1642609


Kadınların Depresyona Girme Belirtileri

Sürekli olarak hüzünlü kaygılı ya da "boşluk" hissi ile nitelenen duygu durumu

Ev içinde eşiyle paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşlarıyla paylaşmaya çalışması

Ruhsal ve psikolojik olarak çökme, sürekli kötü bir şey olacak duygusuyla yaşamaya başlama

Sosyal yaşamdan uzaklaşma, günlük aktivitelere ilginin azalması

Huzursuzluk çabuk irkilme ve aşırı ağlama

sık sık ağlama isteği,

kişisel bakımda özensizlik,

umutsuzluk,

kimsenin kendisiyle ilgilenmediği düşüncesi,

alkol ya da madde kullanımına başlama,

suçluluk duyguları,

karamsarlık,

yoğun kaygılar,

kendine güvenin azalması,

konsantrasyon güçlükleri,

dikkatini toplama hatırlama ya da karar vermede zorluk,

sinirlilik,

uzun süren üzüntü,

tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri,

enerji azalması, yorgunluk, "yavaşlama" hissi

uykuda düzensizlik (aşırı ya da çok az uyku),

iştahın aşırı artması ya da azalması,

neşesizlik, hayattan keyif almama,

tahammülsüzlük,

cinsel istekte azalma veya ilgi duymama

içine dönme,

sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme,

kendini değersiz görme, yorgunluk,

kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme.

İçinden çıkılmaz bir hal alan ruhsal durumunun daha da kötüye gitmemesi için kadının izleyeceği en önemli yol, bir uzman yardımıyla içinde bulunduğu durumu aşmaya çalışmasıdır.

Eki Görüntüle 1642617


Kadınların Depresyona Girme Nedenleri

Evliliğe Bağlı Nedenler

Kıskançlık ve sahiplenme duygusu

Baştaki heyecanın azalması ya da bitmesi

'Senin ailen benim ailem' tartışması

İletişim bozukluğu

Kadınlara ailede ve toplumda daha fedakar bir rol verilmişken erkeklere baskınlık hatta kadınları suistimal etme hakkı verilmiştir. Evlilik her zaman kadına yardımcı bir durum değildir.

Eki Görüntüle 1642608

Doğuma Bağlı Nedenler

Doğum sonrası depresyon

Aşırı yorgunluk ve uykusuzluk

Vücuttaki bozulmalar

Sosyal hayatın kısıtlanması

Artan sorumluluk duygusu

Sosyal Roller

Sosyal psikologlara göre, özsaygımız ve stresimizin büyük çoğunluğu, anne, baba, çalışan, patron, sevgili, öğrenci gibi rollerimizden daha doğrusu ne yaptığımızdan kaynaklanır.

Bu sosyal rollerimiz aynı zamanda bize statü, sosyal kabul ve kendine güven sağlıyor. Üzücü olmakla birlikte bugün çocuk yetiştirmek ve ev hanımı olmak, modern toplumda statü oluşturucu bir rol sayılmıyor.

Biyolojik Nedenler

Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinin nedeninin üreme biyolojisindeki farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünülür (bazı hormonların seviyesi gibi).

Aynı zamanda kadın ve erkek beynindeki bazı farklılıklardan da kaynaklanıyor olabilir. Duygusal uyarılar kadın ve erkek beyninde farklı değerlendiriliyor olabilir.

Düşünsel Çarpıtmalar

Ya hep ya hiç düşüncesi: Olayları siyah ya da beyaz olarak kategorize edersiniz. Eğer performansınız azalırsa kendinizi tamamen başarısız bulursunuz.

Aşırı genelleme: Tek bir olumsuz olayı sonu gelmez bir yenilgi kalıbı olarak görürsünüz.

Akıl süzgeci: Tek bir olumsuz detayı seçip onun üzerine yoğunlaşmak.

Olumluları değersizleştirme: olumlu şeyleri bu sayılmaz diyerek yok sayma

Sonuçlara atlama: Sonuç olarak bir şeyin olumsuz olduğuna dair yorumlar yapma

Düşünce okuma: Birisinin hakkınızda olumsuz düşündüğünden eminsinizdir bunu doğrulama gereği bile duymazsınız.

Kehanet hataları: Hislerinize dayanarak olayların kötü gideceğine inanmak

Büyütme ya da ufaltma: Olumsuz şeyleri büyütme güzel olanları ise küçültme.

Duygusal ilişkilendirme: Hissettiğiniz şeylerin gerçek olduğunu düşünmek

"Olmalılar" konumu: "Yapmalıyım" larla kendinizi motive etmeye çalışırsınız ancak engellenmiş hissedersiniz motivasyonunuz azalır. Sonuç suçluluk duygularıdır.

Damgalamak ve yanlış damgalamak: Bu aşırı genellemenin uç bir örneğidir. Hatanızı tanımlarken sonuna da yani ben başarısız bir insanım diye ekleyiverirsiniz.



Kaynak: doktor sitesi[/QUOTE]
Uzmana basvurmamiz
Ev Hanımlığı Nedir ?

Dünyanın en zor mesleğini, sosyal haklar olmadan, maaşsız, ikramiyesiz, üstelik de sürekli ukalalık yapan, para kazandığını yüzüne vuran bir adama ve muhtemelen şımarık çocuklara karşı icra etmeye çalışan kadın türü...

veya teknolojinin ileri medeniyetler seviyesine erişmediği dönemlerde kullanılan; çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrikli süpürge ve gündelikçi kiraz hanımın yaptıklarını toptan yapabilen çok fonksiyonel, mümtaz bayan şahsiyet...


Eki Görüntüle 1642614

Peki Depresyon nedir?

Depresyon üzerimizdeki sorumlulukları artık kaldıramadığımız bir ruh halidir.

Bu ruh haline seyirci kalıp kendiliğinden geçmesini beklemek, çoğu zaman bu tablonun daha da derinleşmesiyle sonuçlanır.

En kötüsü, kişi bazen kendisini o kadar çaresiz, o kadar aciz hisseder ki, her şeyi çözümsüz görür.

Ölümü düşünenler olur. Hatta ölümü bir çözüm veya kurtuluş olarak algılama yanılgısına dahi düşebilirler.

Depresyon bir mutsuzluk ve umutsuzluk halidir. Kimi zaman sinsi sinsi ilerler. Kimi zaman aniden bastırır. Her ne şekilde gelirse gelsin ısrarcıdır. Bir kez birisinin hayatına girdi mi kolay kolay gitmeyi istemez.

Depresyon karanlıktır. Her geçen gün hayatı bir parça daha karartır. İnsanı içine çeker. Hayata ilginizi kaybetmeye başlarsınız. Daha önceleri yapmaktan keyif aldığınız uğraşlarınız size çok uzak gelmeye başlar. Yaşadıklarınızdan ya eskisi gibi keyif almıyorsunuzdur, ya da içinizden bunları yapmak bile gelmiyordur. Adeta hiç bir şey size zevk vermiyor gibidir.

Depresyon dengeleri bozar. İştahınız ya tümden kaybolmuş gibidir veya iyice artmıştır. Ama artık eskisi gibi değildir. Kısa süre içinde ciddi kilo kayıpları veya ciddi kilo alımları olabilir.

Uykular da eskisi gibi değildir. Uykusuzluk sık rastlanan bulgulardan biridir. Bazıları geceler boyunca uykuya dalma mücadelesi verir. Bazıları bir kez uykuları kaçtıktan sonra bir daha dalamamaktan muzdariptir. Bazılarının ise uykuları öyle bir artmıştır ki, yataktan çıkamaz, çıkmak istemez.

Depresyon içimizdeki hayat enerjisinin düşmanıdır. Bizi enerjisiz bırakır. Aynı işi yapıp daha çok yorulanlar, bir zaman sonra hiç iş yapamaz hale gelebilirler. İnsan kendisini yavaşlamış ve bitkin hisseder. Günlük ev işleri gözde büyümeye başlar. Yemek dahi yapmak istemeyen ev hanımları olduğu gibi, işindeki verimliliğini kaybetmeye başlayan beylere de sıkça rastlanır.

Depresyon bir süreçtir, bir günde gelip geçen bir ruh hali değildir. O süreç içinde insanın kendisine olan inancını ve güvenini yıkmaya başlar. Olaylara olumsuz tarafından bakmaya ve öyle algılamaya başlarız. Bazıları kendini değersiz hisseder. Bazıları ise, günlük yaşamda karşılaştıkları en küçük bir olumsuzluğu genelleştirerek, kendilerini şanssız veya beceriksiz olarak etiketlerler. Konsantrasyon da bozulabilir. Okuduğunu anlayamayanlar veya konuşulanları takip edemeyenlere sıkça rastlarız. Düşünceleri belli bir konu üzerinde yoğunlaştırabilmek güçleşir.

Depresyondaki kişi sıkıntıdadır. Sosyal ilişkileri de eskisi gibi değildir. Bazıları içine kapanır, arkadaşlarından ve çevresinden uzaklaşmaya başlar. Kimseye tahammülü yoktur. Bazıları ise sinirli hatta saldırgan olmaya başlar.Çevresindeki insanları çok kolay kırabilir.

Eki Görüntüle 1642609


Kadınların Depresyona Girme Belirtileri

Sürekli olarak hüzünlü kaygılı ya da "boşluk" hissi ile nitelenen duygu durumu

Ev içinde eşiyle paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşlarıyla paylaşmaya çalışması

Ruhsal ve psikolojik olarak çökme, sürekli kötü bir şey olacak duygusuyla yaşamaya başlama

Sosyal yaşamdan uzaklaşma, günlük aktivitelere ilginin azalması

Huzursuzluk çabuk irkilme ve aşırı ağlama

sık sık ağlama isteği,

kişisel bakımda özensizlik,

umutsuzluk,

kimsenin kendisiyle ilgilenmediği düşüncesi,

alkol ya da madde kullanımına başlama,

suçluluk duyguları,

karamsarlık,

yoğun kaygılar,

kendine güvenin azalması,

konsantrasyon güçlükleri,

dikkatini toplama hatırlama ya da karar vermede zorluk,

sinirlilik,

uzun süren üzüntü,

tekrarlayan ölüm ve intihar düşünceleri,

enerji azalması, yorgunluk, "yavaşlama" hissi

uykuda düzensizlik (aşırı ya da çok az uyku),

iştahın aşırı artması ya da azalması,

neşesizlik, hayattan keyif almama,

tahammülsüzlük,

cinsel istekte azalma veya ilgi duymama

içine dönme,

sürekli geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hataları düşünme,

kendini değersiz görme, yorgunluk,

kendini boşlukta ve işe yaramaz hissetme.

İçinden çıkılmaz bir hal alan ruhsal durumunun daha da kötüye gitmemesi için kadının izleyeceği en önemli yol, bir uzman yardımıyla içinde bulunduğu durumu aşmaya çalışmasıdır.

Eki Görüntüle 1642617


Kadınların Depresyona Girme Nedenleri

Evliliğe Bağlı Nedenler

Kıskançlık ve sahiplenme duygusu

Baştaki heyecanın azalması ya da bitmesi

'Senin ailen benim ailem' tartışması

İletişim bozukluğu

Kadınlara ailede ve toplumda daha fedakar bir rol verilmişken erkeklere baskınlık hatta kadınları suistimal etme hakkı verilmiştir. Evlilik her zaman kadına yardımcı bir durum değildir.

Eki Görüntüle 1642608

Doğuma Bağlı Nedenler

Doğum sonrası depresyon

Aşırı yorgunluk ve uykusuzluk

Vücuttaki bozulmalar

Sosyal hayatın kısıtlanması

Artan sorumluluk duygusu

Sosyal Roller

Sosyal psikologlara göre, özsaygımız ve stresimizin büyük çoğunluğu, anne, baba, çalışan, patron, sevgili, öğrenci gibi rollerimizden daha doğrusu ne yaptığımızdan kaynaklanır.

Bu sosyal rollerimiz aynı zamanda bize statü, sosyal kabul ve kendine güven sağlıyor. Üzücü olmakla birlikte bugün çocuk yetiştirmek ve ev hanımı olmak, modern toplumda statü oluşturucu bir rol sayılmıyor.

Biyolojik Nedenler

Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinin nedeninin üreme biyolojisindeki farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünülür (bazı hormonların seviyesi gibi).

Aynı zamanda kadın ve erkek beynindeki bazı farklılıklardan da kaynaklanıyor olabilir. Duygusal uyarılar kadın ve erkek beyninde farklı değerlendiriliyor olabilir.

Düşünsel Çarpıtmalar

Ya hep ya hiç düşüncesi: Olayları siyah ya da beyaz olarak kategorize edersiniz. Eğer performansınız azalırsa kendinizi tamamen başarısız bulursunuz.

Aşırı genelleme: Tek bir olumsuz olayı sonu gelmez bir yenilgi kalıbı olarak görürsünüz.

Akıl süzgeci: Tek bir olumsuz detayı seçip onun üzerine yoğunlaşmak.

Olumluları değersizleştirme: olumlu şeyleri bu sayılmaz diyerek yok sayma

Sonuçlara atlama: Sonuç olarak bir şeyin olumsuz olduğuna dair yorumlar yapma

Düşünce okuma: Birisinin hakkınızda olumsuz düşündüğünden eminsinizdir bunu doğrulama gereği bile duymazsınız.

Kehanet hataları: Hislerinize dayanarak olayların kötü gideceğine inanmak

Büyütme ya da ufaltma: Olumsuz şeyleri büyütme güzel olanları ise küçültme.

Duygusal ilişkilendirme: Hissettiğiniz şeylerin gerçek olduğunu düşünmek

"Olmalılar" konumu: "Yapmalıyım" larla kendinizi motive etmeye çalışırsınız ancak engellenmiş hissedersiniz motivasyonunuz azalır. Sonuç suçluluk duygularıdır.

Damgalamak ve yanlış damgalamak: Bu aşırı genellemenin uç bir örneğidir. Hatanızı tanımlarken sonuna da yani ben başarısız bir insanım diye ekleyiverirsiniz.



Kaynak: doktor sitesi
Evt
 
NARKOZ: ASRIN SALGINI DEPRESYON YALANI
158056.jpg
Hep söylüyorum!

Günümüzde mevcut psikiyatri global sektörün Truva atına dönüşmüştür!

Sağlıklı beslenme, kitlesel bilinçlenme gibi gelişmeler sonucu fiziksel sağlık alanında fazla hastalık üretemeyen, şimdilik şeker, kalp, tansiyon ve obeezite ile beslenen (ancak bunlarla asla yetinemeyen) kapitalist vampir gözünü psikiyatriye dikmiş durumdadır.

Çünkü bu alanda nesnel gerçekliklere gerek yoktur; felsefi kanaatlerinizi hastalık olarak pazarlamak son derece mümkündür. Bunun yolu da çok kolaydır:

Telkin ve propaganda!

“Şunlar şunlar varsa hastasınız” demek kitlelerin önemli bir bölümünde, “Aaaa onlar bende de var, ben demek ki hastayım” demeleri, derken en tabii ruh halleri üzerinde yatıp kalkmaları, bunlarla ilgili sürekli zihinsel doldur boşaltlar yapmaları (çünkü modern psikiyatriye inanarak hasta olduklarını düşünen kişiler kendileriyle ilgili olan ve hastalık denilen bir duruma nasıl kayıtsız kalabilirler ki. Yeter ki kafaların içine “sen hastasın” virüsünü sokun bir kere) hasta olduklarına inanmaları için fazlasıyla mümkündür.

Nitekim de böyle oldu!

Dünyada global bir sağlık sistemi var. Bu sistem kendi sektörünü dünyanın en karlı sektörlerinin başında tutma işlevi görüyor. “Para bu kadar belirleyici mi” dememek gerekir. Bu sizin için veya benim için öyle olmayabilir. Ancak kapitalizmin en temel sloganı daha fazla insanlık değildir; daha fazla kardır!

Bu günlerde daha güçlü bir sesle tekrar yinelenen, “Dünyada depresyon salgını var” feryadı tam bir kara propagandadır. Yine aynı senaryo sahnede. Kitleler belki zor (zor olan her hal hastalık değildir. Borca girmiş birinin ruh hali de zorludur) ancak doğal olan ruh hallerinden ötürü hasta olduklarına telkin ve propaganda yöntemiyle inandırılmaya çalışılıyor. Böyle yapılarak herkesin kaygılanması (kaygı hastalığa götüren kara bir bataktır nasıl olsa), “Muhtemelen benim yaşadığım da depresyon, çünkü bu kadar yaygınmış baksana” demeleri, bu düşünce sonunda tıpış tıpış kliniklere doğru koşmaları hedefleniyor. Yeter ki oraya kadar ulaşsın insanlar. Oraya gidip de önce hastalık teşhisi, ardından kutu kutu aynı ilaçtan almayan kaç kişi var sanıyorsunuz!

Bu mesajla hedefledikleri ikinci nokta devlet kurumlarını daha fazla kaynak ayırmaya hazırlamak, bunun alt yapısını sağlamaktır! Böylece, devletlerin ilgili birimleri bu “asrın salgını” karşısında vicdani muhasebe yapacak, haliyle halklarını düşünerek şeker tabletiyle aynı etkiyi gösterdiği bilmem kaç kere ortaya konan bu “sihirli ilaca” tüyü bitmemiş yetimin haklarından daha fazla rakam ayıracak!

Bu lobinin diğer çok önemli bir hedefi de dünyadaki mevcut global statükoyu muhafazadır! Onlar her ruhsal sıkıntıya hastalık diyerek, “Ne düşünce biçiminde, ne hayatı yaşama felsefende, ne de içinde bulunduğun koşullarda sorun var. Tek sorun var, o da beyninde. İçindeki maddesi azalmış, serotonini düşmüş” demeye çalışmaktadırlar aslında. Yani sorgulama, öde ücretini, sonra da iç ve uyuş sadece! Çünkü sorgularsa gerçek çözümü falan bulabilir insanoğlu! O yüzden korkuya fobi (hastalık) derler, hatta asla bilimsel olmayan, tam bir kandırmaca olan hipnoza bile önem verirler; ancak gerçek yaklaşımlara bir türlü yer vermezler. Amaç şu: Bir şeylerle uğraş, ama bu asla kesin çözüm veren şeyler olmasın! Yoksa sektör ne yapar sonra!

Yine bu günlerde, “Gerçek depresyon vakalarının en fazla yüzde yirmisi kliniklere gidiyor” denilerek kitlelere, “Kliniğe gitmedik diye kendinizi sağlıklı zannetmeyin. Siz aslında durumundan habersiz olan cahil hastalarsınız. Ama biz, siz kliniğe gelmeseniz bile durumunuzun ne olduğunu oturduğumuz yerden biliyoruz” mesajı veriliyor. Böylece pastayı büyütmek için korku umacılığı yapıyor. Esas söylemesi gereken şeyi, yani, “Demek kliniklere gitmeyen yüzde 80’lik daha büyük kesime hiç de bir şey olmuyor, bak ne güzel yaşayıp gidiyorlar” gerçeğini ise demiyor. Çünkü öyle bir hırsla gözünü o bakir yüzde seksene dikmiş ki bunu göremiyor bile.

NEDEN SIK SIK BUNLARI YAZIYORUM. TAKINTILI BİRİ MİYİM YOKSA

Gerçeklere kayıtsız kalamadığım, göz göre göre yapılan bu sömürüye eyvallah diyemediğim için yazıyorum. “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler ya hani, kötü işleyen bu sömürü sistemi de aynı şekilde beni yazar yaptı! (Demek ki her işte bir hayır var hakikaten.)

Bu sektörün çivisinin çıktığını görüyorum; çünkü yıllardır bizzat içinde çalışıyorum. Mutfakta olup biteni aşçı ve garsondan daha iyi kim bilebilir! Mutfağın içini bilmek için prof. olmak değil, aşçı olmak gerekir.

Önce teşhis konuluyor kişilere, sonra önümüze geliyor bu vakalar. Haliyle gerçeği tüm çıplaklığıyla görme şansımız çok fazla.

DEHB denilenlerin en fazla yüzde beşinin gerçek manada DEHB olduğuna, depresyon denilenlerde bu oranın yüzde ikiyi bile geçmediğine binlerce kere şahit oluyorum. On gün önce kocasından boşanmış kadının sekiz - on günlük doğal yas sürecine bile kronik depresyon denilebiliyor, iş o boyuta varmış durumda!

Sonra da ya, “Bana ne, salla başı al maaşı” deme durumu ile, “Bari millet öğrensin, kendi tedbirlerini kendileri alsınlar, bu işin kendi içinden düzeleceği yok” deme tercihi arasında tercihe zorlanıyorum.

Beni buna zorlayan şey sadece inancımın yüklediği mesuliyet duygusu ve doğuştan verilen, henüz bozulmadığını düşündüğüm vicdanım! Kimse belki de kendimi hedef haline getirecek bu yazılarım için bana para falan ödemiyor yani. Zaten hayatta en az zaafım olan şeydir, para! Çünkü onun her şeyi satın alacak gücünün olmadığını yıllar önce fark ettim!

BELKİ DE BU, BU KONULARDAKİ SON YAZIM

Çünkü ısrar; bir yerden sonra özün yani içeriğin önüne geçebiliyor, sözlenilenlerin önemini azaltabiliyor. Kişiler bu durumda içeriğin taşıdığı mesajla değil, söyleyen kişinin niyetiyle vs. uğraşmaya başlayabiliyorlar. Bilirim, günümüz insanı biraz tuhaftır. Kendisi için uğraşana değil, aleyhine çalışana meyillidir egoları! O sebeple kendisini seveni pek sevemez, gözü yine de çekip giden de, kendisinden kaçanda kalır daha çok! Onun için dedim zaten, esasında asrın sorunu Stockholm sendorumu diye!

Evet, yeni, yine vicdanımı sızlatan bir tespitim olmadığı sürece bu konulardaki son yazım bu muhtemelen!

Bu arada mühim bir hatırlatma yapmalıyım:

İnsanlara depresyon hastası değilsiniz derken sadece bir suistimal olduğundan dolayı değil; aslında var olan ve adına depresyon denilen bir zorlu ruhsal süreçten kurtulmanın yolunun evvela kendimizi hasta kabul etmemek olduğunu bildiğim için de bunu söylüyorum.

Yani, “Depresyon hastalık değildir, bu durumda siz de hasta değilsiniz” demekle, “Yardım almayın boş verin, çekin derdinizi” demiyorum ben; sizin durumunuzun düzelmesi için de bunun böyle algılanması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.

Çünkü hastayım dediğinizde iyileşme olasılığınızı değil; süreci besleme ve uzatma olasılığınızı artırıyorsunuz ancak! Benim hasta değilsiniz telkinim aslında iyileşmeniz için de gerekli olan temel terapötik bir yaklaşım!

Velhasıl gerek özünde hastalık olmadığı için gerekse (velev ki hastalık dahi olsa) bu zorlu insani süreçten kurtulabilmeniz için en doğru psikolojik ve felsefi zemin (yaklaşım) kendinizi hasta kabul etmemek, böylece beyninizi ruhsal dünyanızın üzerine kilitlememektir. Bu kilit açık olursa ilaç alsanız da almasanız da vakti geldiğinde kurtulur gidersiniz. Depresyondan kim ölmüş! (İntihar riski hikayesine kanmayın siz. Bir depresyon vakası intihar edene dek beş depresyonu olmayan sağlıklı kişi intihar ediyor yaşamda)

Dediğim gibi, depresyon vs. denilen bir süreçten kurtulmanın en doğru ilk adımı kendinizi hasta olarak görmek değil; sağlıklı ancak zor bir dönemden geçen bir kişi olarak algılamaktır. Bu ilk adımı doğru atarsanız gerideki adımlar kısa da olsa uzun da olsa hedefinize varırsınız!

(Not: Hemen değil, vakti saati gelince! Çok iyi beslediniz diye yeni doğan bir bebek iki ayda yürümez)

Psikolog
İzzet Güllü
 
evlenene kadar hayatım hep okul, staj, okuldan arta kalan zamanlarda iş yaz okulları vs tarzında geçti. ünv.den mezun olunca işe girdim ve 2 sene sonra evlendim. işyerinden nikah çıkışı yaptım ve tam 4 yıldır evdeyim. artık kafayı yemek üzereyim. hiçbirşeye tahammülüm kalmadı. depresyondayım. birde eş tarafından sorunlarımız çokk. bıktım.
aynı şeyler hepmi böyle hayat bi ben değilmişim demeekki
 
Aynı yatakta yatıyoruz biz hiç dinimden ayrılmaz sağolsun birşeyler rayından çıksın soluğu yanımda alır :KK43: kızımın hıysuzlukları oğlumun konuşmaması gitmeyen çatlaklar çıkmayan dişler
bla bla blaaaaa
 
Evet ev hanımıyım ve tatil günüm yok ,,, robottan farkım da yok ,eğer meslek grubuna giriyorsa , evet en zor meslek :KK42:
 
EV HANIMLIĞI ZORMUŞ BEYA EVET EV HANIMIYIM 4 YILDIR BANA GÖRE DEĞİLMİŞ....EN ZOR MESLEKK..EV HANIMIYIZ DEPRESYONDAYIZZZ:hamarat::sinirli::KK34::kk77::mad:
 
X