en nefret ettiğim erkektir.
ön ergenlik dönemini anasının eteğinin dibinde geçirmiş, kadınların her hallerine şahit olmuş, misafirlere pipisi teşhir edilmiş, dışlanmamış aksine ortak edilmiş fakat bu nedenle de ciddi duygusal travmaya maruz kalmış erkektir. bu nedenle önce hemcinsine sonra da karşı cinsine savunma geliştirerek yetişkinliğe varır. dedikoducu değil, yalancıdır bu erkekler aslında.
bu tür erkekler gerekli gereksiz her bilgiyi, her tür sohbet ortamında paylaşmakla başlayan huylarını delikanlı çağlarında yalan söyleme hastalığına çevirirler. selam verdikleri adamın arkasından söver, asla sır tutamaz, en yakın arkadaşını karısına gambazlar, işyerinde olanı biteni evde anlatır illa ki olayları abartır ve kendi menfaatleri doğrultusunda çarpıtırlar. sorsan; yatakta kaplan, sahada aslan, alemin kıralıdır bunlar. hep karşısındaki hatalı, her ayrıldıkları karıları/ sevgililleri orospu, eski iş ortağı orospu çocuğu, kendi doğru gerisi eğri, herkes kankası velhasılı sütten çıkmış ak kaşıktır bu erkekler. başa çıkamayacakları durumda bulundukları ortamları terk ederler ama, yeni ortamlarında bu durumu hayatı sıfırlamak olarak tarif ederler. eğer sırrını kazıyacak kadar yakınına girerseniz de -cinsiyet ve yaş ayrımı yapmaksızın- sizi düşman bellerler. bu tür erkeklerin kimi mevkii sahibi de olur, o zaman insanların ekmekleriyle de çekinmeden oynarlar.
özellikle kadın erkek ilişkilerinde dilleri çalışır bu yalancı pehlivanların. misal çalıştıkları plazada bunların -tabiri caizse- düdüklemediği kadın yoktur. etraflarında yaşayan her kadın, çarpık bir gülümseme ve düşük şiddetli depreme maruz kalmış kafatası hareketiyle etiketlenir. sonra bir gün beklenen olur. yalancının mumu yatsıya, bunların mumu taşaklı birine rastlayana kadar tüter. masal da burda biter.