Çocuksuz olmak hayatın sonu değildir

*toprak*

ölümden başkası yalan...
Kayıtlı Üye
11 Haziran 2008
280
1
Prof. Dr. Bekir Karlığa’yla ağır bir kalp ameliyatı sonrasında görüştük. Eşi Nesrin Hanım ve Bekir Bey, çocuk olmamasının bir boşluk oluşturmadığını ifade ederek, çocuksuz hayata nasıl baktıklarını anlattılar.
Çocuk sevgisi ve kendi çocuğuna sahip olma isteği insanın yaratılışında var olan bir ihtiyaçtır. Cenab-ı Allah insan neslinin devamı için kalplere evlat sevgisini yerleştirmiştir. Ancak, imtihan dünyası olan şu âlemde kimi insanları evlat vererek kimilerini de vermeyerek kendi rızasına yöneltmektedir. Evlat sahibi olanlar için onları yetiştirmedeki sorumluluk, evlat sahibi olmayanlar için de sabır ve başka hayırlı işlere vakit ayırmak O’nun rızası yolunda birer imtihan vesilesidir. Ancak, evlat sahibi olmayanların bu duruma iman nokta-i nazarından bakıp Allah’ın takdirini kabul etmeleri zor bir süreçtir.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bekir Karlığa ve eşi Nesrin Hanım da bu şekilde imtihana tabi tutulan bir çift. 35 yıllık evli Karlığa çiftinin çocukları olmamış; ancak onlar bu durumu, iman ve tevekkül nazarıyla bakarak hayra tebdil etmeyi başarmışlar. “Hayat bizim elimizde değil, hayatı veren de alan da Allah’tır. Her konuda olduğu gibi elimizden gelen her şeyi yapıp bütün tedbirleri aldıktan sonra gerisini Allah’ın takdirine bırakmak gerekir. Allah bizim için neyi murat etmişse onu gönül rızasıyla kabullenmek gerekir.” diyen Prof. Dr. Karlığa, ‘neden benim olmuyor’ diye isyan etmenin bir Müslüman’a yakışmayacağını belirtiyor. Nesrin Hanım da, bu durumun eşiyle arasında bir sorun oluşturmadığını, çevreden gelen olumsuz sözlere de aldırmadıklarını söylüyor.


***

Nesrin Hanım:
Vaktimi kitap ve ev işleri alıyor


Çocuk sahibi olmamak Nesrin Hanım için bir boşluk veya eksiklik hissi oluşturmamış. Vaktinin çoğu eşi ile birlikte büro olarak kullandıkları evde geçiyor. Yurtiçi ve yurtdışı seyahatlere de birlikte çıkıyorlar. Nesrin Hanım, evde bir çalışma düzeni kurdukları için vaktini kütüphanede okuyarak geçiriyor. Çocuk sevgisini sürekli başkalarının çocuklarıyla haşır neşir olarak tatmin etme yoluna da gitmemiş. Zaman içinde bazı sağlık sorunları da yaşayan Nesrin Hanım, “Çocuk olmadı diye bir boşluğa düşmedim. Bir şekilde doluyor hayat. Çok fazla dışa açılan şeyler yapmadım. Ev işleri zaten yeterince zaman alıyor. Bekir Bey’in yarı günü evde geçer. O gittiği zaman kendime ait işlerim oluyor. Zengin bir kütüphane var. Vaktim okumakla geçiyor. Akrabalardan gelenler oluyor; ama çalışma ortamını bozmamaya çalışıyoruz. Kendi çalışmalarımıza zaman ayırmak için sosyal etkinliklerimiz daha azdır.

Allah’ın takdirine inanan insanlar olduklarını vurgulayan Bekir Karlığa da, ‘Allah bana verseydi olurdu, vermediği için olmadı’ diyerek basitçe anlatıyor düşüncelerini. Karlığa şöyle konuşuyor: “İnsan bu dünyaya bir şeyler ortaya koymak için gelir, illa çocuk yapmak için değil. Peygamber Efendimiz’in (sas) söylediği gibi ‘Kadere inanan kederden emin olur.’ Kederlenmeye hiç gerek yoktur. Allah verirse verir. Bu anlayış sadece çocukta değil, mal, mülk, makam, mevkide de böyledir. İstediğiniz her şeye hayatta ulaşmak mümkün değil. Ulaşamadım diye onu dert edinmeye de gerek yok. Ulaşabileceğinizi yaparsınız. İmkânlarınızı kullanırsınız. Sonrasını sahibine havale edersiniz. Meseleyi sorun olarak vazedenler inancı olmayanlardır. Teselliyi Cenab-ı Hakk’ın takdirine bırakarak başka yollarla onu telafi etmek lazım. Başka çocukları sevmek, insanı, tabiatı, çevreyi sevmek, başka meşguliyetler bulmak lazım. İlla kendi çocuğunu seveceksin diye bir şey yok. Çocuğun bizatihi kendisi sevilmeye layık bir mahluktur. Herhangi bir çocuğun yüzüne bakıp gülümsediğinizde karşılık veriyorsa oradan da sevgi alırsınız. Çocuk sevmek psikolojik şuurla, kişinin kendi kafa yapısıyla alakalıdır.”

Tevekkül halinin insanları tıbbi tedavi yöntemlerine başvurmaktan uzak tutmaması gerektiğini vurgulayan Karlığa’ya göre, tevekkül adı altında sebeplere başvurmadan, gerekli çareleri araştırmadan ‘kaderim böyleymiş’ diyerek teslimiyetçi bir yaklaşımla meseleyi kendisinden öte atarak Allah’a mal etmek yanlıştır. Çocuk sahibi olmak bir emir olmadığı için tedaviye başvurmayan insan günahkâr sayılmaz; ama insanın dünyadaki varlık sebeplerinden biri de neslin devamı olduğu için gerekli tedavi yollarına başvurmayan kişi de sorumlu sayılır.


***


Nesebi belirsiz çocuklar ahlâkî faciaya sebep oluyor

Günümüzde doğal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftler için tüp bebek, mikro enjeksiyon gibi meşru olan bazı tıbbi yöntemler uygulanıyor. Bunun yanında, insan soyunun karışmasına sebep olan kimliği belirsiz veya kimliği belli; ama nikâh akdi bulunmayan kişilerden sperm veya yumurta alınarak suni döllenme ile çocuk sahibi olunması da giderek yaygınlaşıyor. Amerika ve Avrupa’da artan bu uygulamalara Türkiye’de yasalar izin vermiyor. Bu yüzden Türk vatandaşları yurtdışında bu yolla çocuk sahibi olmaya çalışıyor. Nikâh akdi olmayan veya kimliği belirsiz kişilere ait hücrelerin kullanılarak hamileliğin oluşturulması sadece İslam’a göre değil bütün ilahi dinler tarafından reddedilen bir durum. Bu yolla nesiller belli olmadığı için kardeşlerin bilmeden birbiriyle evlenmesi ihtimali oluşuyor. Şu anda milyonda bir ihtimal gibi uzak görülen sapkın birliktelikler, bu şekilde doğan çocukların çoğalmasıyla gelecekte artma tehlikesi arz ediyor.

Prof. Dr. Bekir Karlığa bu tür uygulamalar milyonda bir ihtimal bile olsa bir sistemin var oluşu veya yok oluşu meselesi olduğu için dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Sperm veya yumurta bankasından çocuk almakla aslında büyük bir ahlaki facianın kapısının aralandığını ifade eden Karlığa şöyle konuşuyor: “Bugün kardeşlerin evlenmesi ihtimali milyonda birdir; ama bu uygulama yaygınlaştıkça ihtimal çoğalabilir. Böyle bir durumda evlilik müessesesi yıkılacaktır. Birbirine tahammül edemeyen çiftler aile olmayı önemsemeyecek, önemli olan çocuk almak ise oradan da alırım, denecektir. Bu, aile müessesesinin tamamen yıkımına, ahlaki dejenerasyona sebep olacak. Babası belli olmayan veya herhangi bir yerdeki kişiden alınacak böyle bir şey nikâh akdi olmadığı için dini noktadan haramdır. Dinlerin esas amacı canın, malın ve soyun korunmasıdır. Nesep bağı, anne baba ilişkisi ortadan kalktığı zaman toplumlar felaketlerle yüz yüze gelecektir. Yeni Sodom ve Gomore’ler meydana gelecektir. Bu ise çok tehlikelidir. Bugünkü çağdaş uygarlığın önündeki en büyük tehlikelerden birisi budur. Bütünüyle insanlığın kurumlarını ortadan kaldırabilecek bir yaklaşımdır. Bir kişinin bunu yapmasından ne olacak, denmemeli. Bu böyle kalmaz. Bilim bize imkânlar sağlıyor; ama böyle felaketler de oluyor. Bunları önlemek için uluslararası etik kurullara ihtiyaç var. Bunları her ülkenin kanun ve kurallara göre uygulaması gerekir. Bizim ülkemizde yasak olması bir şeyi değiştirmiyor. İslam anlayışında bilimin aşırı şekilde kötüye kullanılması, sonucunun ne olduğu bilinmeyen adımların atılması menfur karşılanmıştır. Reddedilmiştir. Bu bakımdan genlerle, çevreyle, insanla oynayarak birtakım aşırı oluşumlara sebep olmak insanlığı felakete götürür.”

Alıntı
 
çocuk sahibi olamamak hayatın sonu olmayabilir ama
anlamsız ve tatsız eksikli bir hayat yaşıyoruz.
allahım ne zor kimseleri çocuksuz bırakma rabbim.
çeken bilir.
 
X