Çocuklarınızla henüz onlar çocukken, geç kalmamışken bir oyun oynamaya ne dersiniz?
Oturduğum koltukta heyecan içinde beklemekteydim. Öylesine kabarmıştıki duygularım adeta yerimde duramıyordum. Sadece ben değildim yerinde duramayan, zihnimde bir orada bir burada gidip geliyordu. Heyecanımın nedeni "kızım" dı. Birazdan yaşamını paylaşmayı seçtiği eşiyle nikah masasına oturmak üzere geleceklerdi. Evet, anons duyuldu 16.15 nikahı... Beynim uğulduyor, yüreğim ağzımda, gözlerim yaşlar içinde, hıçkırıklara boğulmak üzereyim. Eşimle gözgöze geliyoruz, ikimizin de zihninde aynı soru: Ne zaman büyüdü?
Ve kapının eşiğinde göründüler... Sanki bir ışık hüzmesinin içinden geçiyor gibiydiler. Kızım, canım kızım, Tanrım ne kadar güzeller... Düşünceler düğüm düğüm boğazımda, içimde ise bir telaş... Onu kaybediyormuyum ne? Nereden çıktı bu genç? Biz üçümüz ne kadar da mutluyduk... İçimde bir yanım durdur şu seromoniyi diyor, bitmesin o üçlü mutluluk. Oysa kızım ne kadar mutlu gözüküyor.
Onların, alkış sesleriyle nikah masasına gelişlerini izlerken hayat bir film şeridi gibi geçmeye başladı zihnimden. Geriye, en geriye, işte durdu... Kızım'ın doğduğu gün, Mayıs ayının sonları, bir bahar günü. Hava oldukça sıcak. Her şey öylesine güzeldiki o gün, yaşamına hayatın tüm zenginliklerini alarak gelmişti. Derken onu büyütme telaşlarımız, okul günleri, yaşam kavgalarımız, bu günlere geldik.
Oysa benim zihnim onunla şöyle doyasıya oynadığım günleri hiç hatırlatmadı bana.
Öyle ya yapılacak daha önemli şeyler vardı. Çalışmak, para kazanmak, ev işleri, işle yuva arasında gidip gelmeler, kızım büyüyüvermişti. Bense bir kızım olunca onunla oyunlar oynayacağım hayallerini taşırdım hep. Kızım benim için büyürken çok önemliydi ama ben onunla birlikteyken önceliklerimi karıştırmış ve onunla doyasıya oynayamamıştım.
Canım kızım, şimdi evlenerek yuvamızdan gidiyor, beraberinde gerçekleştiremediğim hayallerimle birlikte. Artık çok geç...
Sevgili anne ve babalar: Çocuklarınızla henüz onlar çocukken bir oyun oynamaya ne dersiniz? Henüz çok geç olmadan...
Sevgiyle kalın
alıntı
Oturduğum koltukta heyecan içinde beklemekteydim. Öylesine kabarmıştıki duygularım adeta yerimde duramıyordum. Sadece ben değildim yerinde duramayan, zihnimde bir orada bir burada gidip geliyordu. Heyecanımın nedeni "kızım" dı. Birazdan yaşamını paylaşmayı seçtiği eşiyle nikah masasına oturmak üzere geleceklerdi. Evet, anons duyuldu 16.15 nikahı... Beynim uğulduyor, yüreğim ağzımda, gözlerim yaşlar içinde, hıçkırıklara boğulmak üzereyim. Eşimle gözgöze geliyoruz, ikimizin de zihninde aynı soru: Ne zaman büyüdü?
Ve kapının eşiğinde göründüler... Sanki bir ışık hüzmesinin içinden geçiyor gibiydiler. Kızım, canım kızım, Tanrım ne kadar güzeller... Düşünceler düğüm düğüm boğazımda, içimde ise bir telaş... Onu kaybediyormuyum ne? Nereden çıktı bu genç? Biz üçümüz ne kadar da mutluyduk... İçimde bir yanım durdur şu seromoniyi diyor, bitmesin o üçlü mutluluk. Oysa kızım ne kadar mutlu gözüküyor.
Onların, alkış sesleriyle nikah masasına gelişlerini izlerken hayat bir film şeridi gibi geçmeye başladı zihnimden. Geriye, en geriye, işte durdu... Kızım'ın doğduğu gün, Mayıs ayının sonları, bir bahar günü. Hava oldukça sıcak. Her şey öylesine güzeldiki o gün, yaşamına hayatın tüm zenginliklerini alarak gelmişti. Derken onu büyütme telaşlarımız, okul günleri, yaşam kavgalarımız, bu günlere geldik.
Oysa benim zihnim onunla şöyle doyasıya oynadığım günleri hiç hatırlatmadı bana.
Öyle ya yapılacak daha önemli şeyler vardı. Çalışmak, para kazanmak, ev işleri, işle yuva arasında gidip gelmeler, kızım büyüyüvermişti. Bense bir kızım olunca onunla oyunlar oynayacağım hayallerini taşırdım hep. Kızım benim için büyürken çok önemliydi ama ben onunla birlikteyken önceliklerimi karıştırmış ve onunla doyasıya oynayamamıştım.
Canım kızım, şimdi evlenerek yuvamızdan gidiyor, beraberinde gerçekleştiremediğim hayallerimle birlikte. Artık çok geç...
Sevgili anne ve babalar: Çocuklarınızla henüz onlar çocukken bir oyun oynamaya ne dersiniz? Henüz çok geç olmadan...
Sevgiyle kalın
alıntı