• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Çocuklarimiza Duygularini Ifade Etmeyi öğretmek

ece73

uzman öğretmen
Kayıtlı Üye
8 Mayıs 2007
310
6
318
51
Eskişehir
Duygularımız insan olmanın en önemli ve keyifli yanlarından biridir. Duygularımızın ne kadar farkında olup, onları ne kadar benimseyip, kendimize ait hissedebilirsek ve başkalarıyla ne kadar paylaşabilirsek, onların ve insan olmanın o kadar keyfine varabiliriz. Bu sayede, insanlarla daha kolay ve etkili iletişim kurabiliriz, aile içi ilişkilerimiz, arkadaşlık ilişkilerimiz zenginlik ve samimiyet kazanır, dolayısıyla daha mutlu ve anlamlı bir yaşam sürdürebiliriz. Çocuklarımızın duygularının farkında olmayı ve uygun iletişim kurabilmeleri biz anne babaların onları doğru yönlendirmesine bağlıdır.

Duygularımız davranışlarımızı nasıl yönlendirir? Davranışlarımız şekillenirken şu yolu izler: Duyu organlarımız yani görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak aracılığıyla dış dünyadan bilgi toplarız. Daha sonra bu duyularımızı yorumlayarak ne anlama geldiğini anlarız. Bu anlamlar bizde bazı duygular uyandırır ve sonuç olarak nasıl davranmamız gerektiğine karar veririz. Duygularımız yorumladığımız duyularımıza karşı verdiğimiz tamamen otomatik ve spontan (doğal) tepkilerdir. Fakat davranışlarımız düşünerek ve kararlı yaptığımız tepkilerdir. Duyu organlarımızdan davranaışlarımıza giden yolda “ niyetlerimiz” önemli bir rol oynar. Niyetlerimiz bizi nasıl davranmak istediğimize yönlendirir. Hissettiğimiz kızgınlık karşısında niyetimiz karşımızdakiyle kavga etmek ve onu incitmekse ise ona göre davranırız, sesimizi yükseltiriz, karşımızdakini kışkırtacak şekilde konuşuruz; ama niyetimiz işbirliği içinde olmak ise kızgınlığımızı sakin sözlerle ifade edip daha yapıcı şekilde davranırız. Çocuğumuza kızgınlık hissettiğimiz zaman niyetimiz ondan hıncımızı çıkarmaksa onu yargılayarak konuşmayı belki de aşağılamayı seçebiliriz; fakat onun “duyguların kontrol edilebilir” olduğunu öğrenerek yetişmesi niyetindeysek kızgınlığımızı sözel olarak nasıl anlatabileceğimizi ona gösterme yolunu da seçebiliriz.
Kızgınlık,mutluluk üzher üntü,kıskançlık vb.bu duyguların hissedilmesi çok normal Duygularımız davranışlarımızı nasıl yönlendirir? Davranışlarımız şekillenirken şu yolu izler: Duyu organlarımız yani görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak aracılığıyla dış dünyadan bilgi toplarız. Daha sonra bu duyularımızı yorumlayarak ne anlama geldiğini anlarız. Bu anlamlar bizde bazı duygular uyandırır ve sonuç olarak nasıl davranmamız gerektiğine karar veririz. Duygularımız yorumladığımız duyularımıza karşı verdiğimiz tamamen otomatik ve spontan (doğal) tepkilerdir. Fakat davranışlarımız düşünerek ve kararlı yaptığımız tepkilerdir. Duyu organlarımızdan davranaışlarımıza giden yolda “ niyetlerimiz” önemli bir rol oynar. Niyetlerimiz bizi nasıl davranmak istediğimize yönlendirir. Hissettiğimiz kızgınlık karşısında niyetimiz karşımızdakiyle kavga etmek ve onu incitmekse ise ona göre davranırız, sesimizi yükseltiriz, karşımızdakini kışkırtacak şekilde konuşuruz; ama niyetimiz işbirliği içinde olmak ise kızgınlığımızı sakin sözlerle ifade edip daha yapıcı şekilde davranırız. Çocuğumuza kızgınlık hissettiğimiz zaman niyetimiz ondan hıncımızı çıkarmaksa onu yargılayarak konuşmayı belki de aşağılamayı seçebiliriz; fakat onun “duyguların kontrol edilebilir” olduğunu öğrenerek yetişmesi niyetindeysek kızgınlığımızı sözel olarak nasıl anlatabileceğimizi ona gösterme yolunu da seçebiliriz.

ÇOCUKLARIMIZA DUYGULARI ÖĞRETMEK (I)

Duygularımız insan olmanın en önemli ve keyifli yanlarından biridir. Duygularımızın ne kadar farkında olup, onları ne kadar benimseyip, kendimize ait hissedebilirsek ve başkalarıyla ne kadar paylaşabilirsek, onların ve insan olmanın o kadar keyfine varabiliriz. Bu sayede, insanlarla daha kolay ve etkili iletişim kurabiliriz, aile içi ilişkilerimiz, arkadaşlık ilişkilerimiz zenginlik ve samimiyet kazanır, dolayısıyla daha mutlu ve anlamlı bir yaşam sürdürebiliriz. Çocuklarımızın duygularının farkında olmayı ve uygun iletişim kurabilmeleri biz anne babaların onları doğru yönlendirmesine bağlıdır.

Duygularımız davranışlarımızı nasıl yönlendirir? Davranışlarımız şekillenirken şu yolu izler: Duyu organlarımız yani görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak aracılığıyla dış dünyadan bilgi toplarız. Daha sonra bu duyularımızı yorumlayarak ne anlama geldiğini anlarız. Bu anlamlar bizde bazı duygular uyandırır ve sonuç olarak nasıl davranmamız gerektiğine karar veririz. Duygularımız yorumladığımız duyularımıza karşı verdiğimiz tamamen otomatik ve spontan (doğal) tepkilerdir. Fakat davranışlarımız düşünerek ve kararlı yaptığımız tepkilerdir. Duyu organlarımızdan davranaışlarımıza giden yolda “ niyetlerimiz” önemli bir rol oynar. Niyetlerimiz bizi nasıl davranmak istediğimize yönlendirir. Hissettiğimiz kızgınlık karşısında niyetimiz karşımızdakiyle kavga etmek ve onu incitmekse ise ona göre davranırız, sesimizi yükseltiriz, karşımızdakini kışkırtacak şekilde konuşuruz; ama niyetimiz işbirliği içinde olmak ise kızgınlığımızı sakin sözlerle ifade edip daha yapıcı şekilde davranırız. Çocuğumuza kızgınlık hissettiğimiz zaman niyetimiz ondan hıncımızı çıkarmaksa onu yargılayarak konuşmayı belki de aşağılamayı seçebiliriz; fakat onun “duyguların kontrol edilebilir” olduğunu öğrenerek yetişmesi niyetindeysek kızgınlığımızı sözel olarak nasıl anlatabileceğimizi ona gösterme yolunu da seçebiliriz.

Peki duygularımızı göstermediğimiz ve paylaşmadığımız zaman ne olur?

Duygularımızı bastırmak veya inkar etmek iç çatışmalara ve dolayısıyla ilişkilerimizde problem yaşamamıza neden olur. Biz yetişkinler duygularımızın farkında olup, onları kabul edip, uygun şekillerde ilişkilerimize yansıtabilirsek çocuklarımıza da iyi birer model olabiliriz. Duyguların rahatlıkla konuşulabildiği, çocuğun duygularını söze dökebilmesini teşvik eden bir aile ortamında yetişen bir çocuk kendi kişiliğinin, olaylar karşısında hissettiği şeylerin, hoşuna giden ve gitmeyen şeylerin, yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının yani kendi sınırlarının farkında olur ve özgüveni gelişir. Bütün anne babalar elbetteki özgüvenli çocuklar yetiştirmek isterler. Onları kötülüklerden korumak isterler. Dolayısıyla kötü ve olumsuz duygulardan da korumak isterler. Keşke çocuklarımızı hep anne karnında tutabilsek ve onları orda tüm kötülüklerden ve kötü duygulardan koruyabilsek... Elbetteki bu imkansız. Olumsuz duygular yokmuş gibi davranarak, çocuğumuz da eğer biz söylemezsek hiç öğrenmez veya hissetmez diye birşey söz konusu olamaz. Fakat toplumdaki genel eğilim böyle olduğu için anne babalar da öyle davranmak durumunda hissederler. Çocuğumuzun da “iyi yetişmesini, olumsuz duyguların sahibi olmasını” istemeyiz. Hiç üzülmesin, kızmasın, kıskanmasın isteriz. “Bizim çocuklarımız kıskançlık nedir bilmezler, birbirlerini hiç kıskanmazlar” deriz. Sanki kıskançlık tamamen insani bir duygu değilmiş de kimse hissetmezmiş veya “hiç kıskanmaz” dersek çocuğumuz böyle bir duyguya sahip olmazmış gibi... Bu şekilde davranmak aslında oldukça tehlikeli bir durumdur. Bir süre sonra çocuğumuz bütün olumsuz duygularını reddetmeye başlayabilir. Bu duyguları yokmuş gibi davranmaya başlar. Olumsuz duyguların sorumluluğunu hissetmez ve bunlardan hep başkalarının sorumlu olduğunu düşünür. Örneğin arkadaşını kıskanan bir çocuk kıskançlığını dile getirip te bunu annesiyle paylaşamazsa, kıskandığı arkadaşını birşeyler bulup hep suçlamaya başlar. Böylece arkadaşıyla arası bozulur. Oysaki bu duygunun farkında olan bir çocuk bunu annesiyle paylaşıp rahatlayabilir ve daha sonra içinde hissettiği şeyin nedenini anlayıp, arkadaşını olur olmaz sebeplerle suçlamayı bırakır. Başka bir örnekte, arkadaşının tiyatroda başrol almasını kıskanan bir çocuk eğer bu duygusunun farkında olamazsa, bu güçlü duyguyla bir şekilde başa çıkabilmek için “zaten ben o rolde hiç olmak istemezdim” diyerek rasyonalize edebilir. Olumsuz duygularını sahiplenmeyen bir çocuk yetişkin olduğunda bile buna devam eder ve sadece “iyi ben”in varolduğunu düşünür. Kötü ve olumsuz duyguların kendine ait olmadığını düşünmeye devam eder. Dolayısıyla hem kendini ve tabiki başkalarını da iyi ve kötü yönleriyle “sadece insan oldukları” gerçeğiyle kabul etmekte zorlanır. Böylece iç çatışmalar yaşayabilir, sağlıklı ilişkiler sürdürmekte zorlanır. Hatta bu durum kişilik bölünmelerine kadar varabilir
Toplumda olumsuz olan duygular fazla kabul görmediği için ve olumlu duygular daha fazla kabul gördüğü ve takdir edildiği için, olumlu duygular daha fazla paylaşılır, çoğu zaman olumsuz olanlar yokmuş gibi davranılır. Kişiler olumsuz duyguların farkında olmazsa, onları incitemez diye düşünür. Oysa duygular olumsuz olsa da vardırlar ve tamamen insanidirler ve onlara sahip olmak tamamen normaldir. Duyguları göstermemek ve duyguların iletişimine kapalı olmak hem fiziksel hem de psikolojik olarak sağlıksızdır. Bir çok psikosomatik (psikolojik kökenli fiziksel rahatsızlıklar) hastalığın altında üstü kapatılmış duygular bulunmaktadır.
 
Çocuklar duygularının farkında olmayı öğrenebilir ve geliştirebilirler mi?
Çocuklarımız duyguların farkında olmayı öğrenebilirler; dolayısıyla başkalarının neler hissedebileceğini tahmin edebilme yani “empati” yeteneklerini geliştirebilirler. Bu duygu 3 yaş civarında gelişen ve hayat boyunca geliştirilebilecek bir duygudur. Genelde çocuklar bizler gibi doğrudan duygularını paylaşmak yerine dolaylı yollardan anlatabilirler. Fakat bizler onlara model olarak, duygularını açıklamasına fırsatlar tanıyarak, onlara bütün olumlu ve olumsuz duygularıyla koşulsuz bir şekilde kabul edeceğimiz mesajlarını verebilirsek, suçlayıcı veya yargılayıcı davranmazsak, onların sözünü kesmeden sonuna kadar dinleyebilirsek, çocuklarımız da duygularını anlatabilmek konusunda kendilerini rahat hisseder ve dolayısıyla gelişime açık olabilirler.
 
Çocuklar duygularının farkında olmayı öğrenebilir ve geliştirebilirler mi?
Çocuklarımız duyguların farkında olmayı öğrenebilirler; dolayısıyla başkalarının neler hissedebileceğini tahmin edebilme yani “empati” yeteneklerini geliştirebilirler. Bu duygu 3 yaş civarında gelişen ve hayat boyunca geliştirilebilecek bir duygudur. Genelde çocuklar bizler gibi doğrudan duygularını paylaşmak yerine dolaylı yollardan anlatabilirler. Fakat bizler onlara model olarak, duygularını açıklamasına fırsatlar tanıyarak, onlara bütün olumlu ve olumsuz duygularıyla koşulsuz bir şekilde kabul edeceğimiz mesajlarını verebilirsek, suçlayıcı veya yargılayıcı davranmazsak, onların sözünü kesmeden sonuna kadar dinleyebilirsek, çocuklarımız da duygularını anlatabilmek konusunda kendilerini rahat hisseder ve dolayısıyla gelişime açık olabilirler.

Öncelikle verdiğiniz bilgiler için teşekkürler bizde birtakım sorunlar yaşıyoruz,Duygularını yada isteklerini anlamaya çalışsakta kendisi herzaman paylaşımsız kendini başka türlü ifade etmek ister gibi,sürekli istek halinde memnunuyetsiz ve bunların bazen hiç sonu gelmiyor kardeşi olduğu için fazlada üzmek kızmak istemiyorum:uhm:Duygularımızı Tam olarak bizi anlayabilmesi için 3 yaş erkenmi sizce bazen çokmu abartıyorum acaba o daha çocuk bu anlatımımı tavrımı anlayamaz dediğim oluyor.SEVGİLERLE
 
gülsecim sanirım çocukların yaşarının arası kısa 1.5 yaş gibi bu senin içinde çocuklar içinde oldukça yıpratıcı.uzmanlar yaş farkı ne azolursa kıskançlığın o kadar yoğun olucağını söylüyorlar.kıskançlığını kızgınlık ve öfke ve mutsuzlukla ifade ediyor anladığım kadarıyla!onu anladığınızı konuşarak hissettirin.
Dikkat cekme yoluyla ilgiyi üzerinde toplamak ögrenilmis bir davranis ta olabilir..sizin tutumlarinız sonucu cocuk olumsuz davranarak ilgiyi üzerine cekebilecegini cabuk kavramış ve sürekli olumsuz davranarak ( mesela, isteklerini bagirarak veya aglayarak belirtir, grup içinde saldirganca davranir, bagirarak konusur, birseyler çalar veya kirar vb.) sizin ilgisinizi çeker.bu gibi durumlarda sizde uyanik olmalisınız,Cocugun kendisini sinirlendirmek istedigini acikca ona ifade etmeli ( beni sinirlendirerek sana ilgi göstermemi istedigini düsünüyorum tarzi) Empati yaparak cocugun içinde bulundugu duygu durumunu ( öfke, nefret kirginlik gibi) anlamaya calismali
Kendisinden örnekler vererek cocukla iletisime gecmeli..( Bende senin yasindayken annemi boyle kizdiriyordum ancak sonra istedigimi elde edince de hep sucluluk hissetim. Tarzi..bu yaklasim cocugun kendisiyle ilgili konusmasina olanak verir.duygularını daha rahat ifade etmesini sağlayabilir.
 
gülsecim sanirım çocukların yaşarının arası kısa 1.5 yaş gibi bu senin içinde çocuklar içinde oldukça yıpratıcı.uzmanlar yaş farkı ne azolursa kıskançlığın o kadar yoğun olucağını söylüyorlar.kıskançlığını kızgınlık ve öfke ve mutsuzlukla ifade ediyor anladığım kadarıyla!onu anladığınızı konuşarak hissettirin.
Dikkat cekme yoluyla ilgiyi üzerinde toplamak ögrenilmis bir davranis ta olabilir..sizin tutumlarinız sonucu cocuk olumsuz davranarak ilgiyi üzerine cekebilecegini cabuk kavramış ve sürekli olumsuz davranarak ( mesela, isteklerini bagirarak veya aglayarak belirtir, grup içinde saldirganca davranir, bagirarak konusur, birseyler çalar veya kirar vb.) sizin ilgisinizi çeker.bu gibi durumlarda sizde uyanik olmalisınız,Cocugun kendisini sinirlendirmek istedigini acikca ona ifade etmeli ( beni sinirlendirerek sana ilgi göstermemi istedigini düsünüyorum tarzi) Empati yaparak cocugun içinde bulundugu duygu durumunu ( öfke, nefret kirginlik gibi) anlamaya calismali
Kendisinden örnekler vererek cocukla iletisime gecmeli..( Bende senin yasindayken annemi boyle kizdiriyordum ancak sonra istedigimi elde edince de hep sucluluk hissetim. Tarzi..bu yaklasim cocugun kendisiyle ilgili konusmasina olanak verir.duygularını daha rahat ifade etmesini sağlayabilir.

Cevabınız için teşekkür ederim inanın psikolog gibi oldunuz bize sağolun evet inanın çok yıpratıcı özellikle benbu dönemde çok sıkıldım,ne yapıcağımı şaşırdım babası ile iletişim daha iyi ama inanın bazen oda pes ediyor sabrı kalmıyor ,ama bu yaramazlık mayetinde kesinlikle değil, hiç bir yaramazlığı yok sadece bizimki beyin yorgunluğu kendiside özellikle bu dönemde yaptıklarına pişman olup benden özür diliyor:nazar::nazar:Sevgilerle
 
gülsecim rica ederim problemlerinize bi nebzede olsa açıklık getirebiliyorsam ne mutlu bana.aslında hepimiz doğruyu biliyoruzda bunları bi başkasından duyunca daha farkındalığımız artıyor sanırım.
sevgilerimle!
 
merhabalar
ben çok katı bi ailede yetiştim. annem ve babam asla duygularını göstermezler. bana sarıldıklarını bile hatırlamıyorum. tabii doğal olarak benim kişiliğimde de eksiklikler oluştu. yani sevgisizlik. bende kendi çocuğuma maalesef tam anlamıyla yaklaşamadım. çocuğum 6 yaşında ve duygularını belli etmiyor asla. çok sert hayata karşı. sizce bazı şeyleri düzeltebilmek için geçmi. ve uzman yardımı almalımıyım.
 
afedersin mesajın gözümden kaçmış cevabım gecikti bu yüzden!geleneksel Türk ailesinin yapısı çocuğu sevmek şımartır yüz göz olunur oyüzden fazla sıkı fıkı olunmaz uzaktan sevilir.ben böyle düşünen büyüklerimizide yadırgamıyorum çünki onlarda sevilmeden büyüdükleri için sevgiyi ifade etmek zor geliyo!yada beceremiyorlr!sanırım sende bu zorluğu yaşıyosun!uzman yardımından önce kendi durumunun farkında olmak bile bunu değiştirmen için büyük bi adım bence!hem kendini hem çocuğunun davanışlarını zamanla değiştirebilirsin diye düşünüyorum.duygularını dolu dolu yaşa ve yaşat!bunu ancak sen istersen yapabilirsin!akşamları çocuğunu yatırmadan önce kucağına alıp resimlere bakarak masallar oku yanak yanağa!her istediğinde onu öp kokla başka insanların ne düşündüğünü umursama!bi şarkıya yada film için duygulandıysan serbest bırak gözyaşlarını aksınlar aşağı doğru süzülürken yanaklarından bütün hüznünüde süpürüp götürsün!komik bişey gördüğünde yada duyduğunda bırak kahkahanı için için gülme sahte bile olsa ilki ,arkasından gerçeği mutlaka gelir.düşünme başkaları ne düşünür diye sen duygularını dolu dolu yaşaki çocuğunda seni taklit ederek öğrensin hayata kendini ifade etmeyi!6 yaşından önce çocuklar ebeveynlerinin söylediklerinden çok yaptıklarını öğrenir ve davranış haline getirirler.ama senin içinde geç değil berber öğrenebilirsiniz duygularınızı ifade etmeyi.başlangıç olarak rol yaparak başla daha sonra alışıp doğal olarak yaparsın zaten.kafanda soru işaretleri varsa daha yaz bekliyorum!
 
merhaba ece73 öncelikle paylaşım konularınız çok güzel.11aylık bir anneyim çok güzel bilgiler edindim ileriye dönük.
ben bi şey sormak istiyorum bir tanıdığım var oğlu4yaşında ve hayal ve gerceği karıştırıp anlatıyor veya hayal ürünü şeyleri gerçek gibi anlatıyor..helikopterle yangını söndürdüm gibi şeyler.bu normal mi ileride geçermi bu durum?cevabınız için şimdiden teşekkürler
 
sevgili minta bu çok normal!asla yalan olarak algılanmamalı hayatı oyun oynayarak öğrenmeye çalışan çocuklar bunu devamlı yaparlar!yaş dönemi özelliği.endişelenicek bişey yok ama bu son zamanlarda duyduğumuz olaylardan dolayı güvenlik önlemlerini almamız gerekli.kendini örümcek adam zanneden biçocuk balkondan düşmesi gibi.Allah esirgesin bu tarzda olaylar için önlemlerimişzi almalı kurallar koymalıyız.ama bırakalım hayal kursunlar.bebeğinle güzel günler geçirmen dileği ile sevgilerimle!
 
Back