Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Kardeş İlişkileri Aile bireyleri arasında ki ilişkiler birçok yönden diğer kişiler arası ilişkilerden farklıdır. Öncelikle aile bireylerinin arkadaş edinirken yaptıkları gibi birbirlerini seçme şansları yoktur. Daha önemlisi her durumda, şartlar ne olursa olsun koşulsuz kabul ve sevgiyi göstermesini beklediğimiz kişiler öncelikle aile bireyleridir. Aile ilk sosyalleşme ortamını ve fırsatını sağlar, anne-baba ile kurulan ilişki daha çok çocuğun temel kişilik gelişimini ( benlik algısı, temel güven duygusunun oluşması ) desteklerken, kardeşler arasındaki ilişki sosyalleşme becerilerinin gelişmesine katkıda bulunur.
Kardeşlik bağı, bir sevgi kaynağı gibi düşünülse de, kardeşler arasında önemli problemler söz konusu olabilir. Çocuklar en zor dönemlerinden birini, kardeşleri doğduğunda yaşarlar; Kendileri için en önemli varlık olan anneyi paylaşmak ve onu yitirmek endişesi taşırlar. Bu duygular çocukta; annenin, gebeliğinin son aylarında yorgun olup kendisi ile eskisi gibi ilgilenmemesi ile başlar.
Yeni bir bireyin aileye katılması ile birlikte tüm aile sistemi değişmeye başlar, artık herkes için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ama en dramatik etki ve değişiklik ( özellikle ilk ve tek çocuk ise) kardeş ile yaşamaya alışmak zorunda kalan çocuğun hayatında olur. Bir çocuk için ilk başta kardeş fikri heyecan verici olsa da doğumdan sonra bu fikir eskisi kadar eğlenceli gelmeyebilir. Anne-babanın ve diğer yetişkinlerin ( komşular, akrabalar vb) ilgisi artık sadece onun üzerinde olmayacaktır; bu, ilgiyi paylaşmaya alışması anlamına gelmektedir. Yeni üye aile sistemi içinde yerini aldıktan sonra kardeşler arasında ki diğer paylaşmak durumunda kalırlar, oyuncaklar ve yaşları birbirine yakınsa kıyafetler diğer paylaşım eşyaları haline gelir. Bu durumlar ise maalesef kardeşler arasındaki çatışma ve rekabet için ekstra malzeme anlamına gelebilir.
Kardeş ilişkilerinde iki faktör önemli rol oynar: • Ebeveynlerin tutumu • Çocuğun sosyal yeri ve özellikleri (sıra, yaş, cinsiyet gibi)
Ebeveynlerin Tutumu Kardeşler arası kıskançlığın derecesi, yeni bir çocuğun doğumu ile anne-babanın tutumunda olan değişikliklere, büyük çocukla ebeveyn arasında yerleşmiş olan ilişkiye ve çocuğun bebeğe olumsuz bir etkide bulunmasına göz yumma hoşgörüsüne bağlıdır.
Teorik açıdan; eğer anne sevgisi eşit dağılıyorsa, kardeşler arasında rekabet olması gerekir. Fakat rekabet eşit dağılım ile ilgili değildir. Çoğunlukla çocuk, böyle bir dağılımda eksik bırakıldığı duygusuna kapılır. Aslında annelerinin rekabet duygusunu engelleyememesi, eşit dağılım yapıp yapmadıklarına ilişkin kaygıya dayanır. Aksine; annenin doğal davranması, kaygısını belli etmemesi kardeşler arası gerilimi daha aza indirir. Annenin çok dikkatli davranması halinde, kardeş kıskançlıkları daha fazla yaşanır.
Anne-baba tutumlarının kardeş rekabetini etkiledikleri bir diğer durum da farkında olarak ya da olmadan kardeşler arasında ayırım yapmalarıdır. Ebeveynlerin farklı nedenler ile (çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri, anne-babaya karşı tutumu) kardeşlerden birini kendilerine daha yakın hissetmeleri ortaya çıkabilen bir durumdur. Bazı durumlarda ise anne-baba arasında çocukların paylaşımı (annesinin oğlu ya da babasının kızı gibi), diğer ebeveynin ilgisini almaya engel olarak algılanabileceği için, kardeşler arası rekabeti ve çatışmayı arttırabilir.
Sıra (konum) Sıra, çocuğun anne, baba ve kardeşlerin karşısındaki tavrını belirler. Anne-baba genellikle ilk çocuğa diğerlerinin doğumundan sonra farklı davranırlar. İlk çocuk her zaman daha farklı kabul edilir. Birçok anne ilk çocuğuna daha fazla özen göstermiştir. Bununla birlikte genç anne-babada deneyim eksikliği de vardır. Bu da aşırı hoşgörü ve kızgınlık arasında gidip gelen davranış eksikliklerine sebep olur. Tek çocuk birden büyük çocuk olur. Bazı sorumluluklar üstlenmek zorunda kalır. Daha önceden bu ortama alıştırılmamışsa, kardeşini anne-babasının sevgisini paylaşmak zorunda olduğu varlık olarak görür. Bir de aile ilgisi kesilmişse kendisini terk edilmiş hisseder. Büyük çocuk önceden sahip olduğu ayrıcalığını sürdürmek ister. Bazı aileler de buna ortam hazırlarlar. Bu durum büyük çocuğun kendisini ayrıcalıklı görmesine, kardeşlerine yukarıdan bakmasına ve onların faaliyetlerine katılmamasına sebep olur. Ortanca çocuk, her zaman kendinin en az sevildiğini hisseden çocuktur. Kendini büyük kardeşi kadar önemli hissedemez ve küçük kardeşi kadar da sevildiğini bilemez; sürekli kendini kanıtlama çabası içine girer. Ortanca çocuk, ilk çocukla ayni cinsiyette ise kendine bir yer edinme mücadelesi daha fazla olacaktır. Ortanca çocuğun en büyük problemi değer verilmediği hissine kapılmaktır. Kimlik problemi yaşarlar: “en büyük kardeş en başarılımız, en küçük en sevilenimiz, peki ben neyim ?”. Anne-babanın ona aile içinde en az diğer kardeşler kadar önemli bir yeri olduğunu hissettirmesi gerekir. Büyük çocuk ve ortanca çocuktan sonra küçük çocuğun konumu da onu zor durumlara sokabilir. Ailenin ilgi merkezi olarak en çok şımartılan kişi olan küçük çocuk diğer aile üyelerinin gözünde her zaman çocuk kalır. En çok şımartılan ve ilgi gösterilen küçük kardeş benmerkezci olma ve kendini diğer kardeşlerinin yanında yetersiz hissetme eğilimindedir.
Yaş farkı
Kıskançlık derecesinde rol oynayan bir başka etken de kardeşler arasındaki yaş farkıdır. Yaş farkı az olan kardeşlerde kıskançlığın görülme sıklığı, yaş farkı fazla olanlara oranla biraz daha yüksektir. Dışarıdan insanlar ve akrabalar da bazı olumsuz düşüncelerin doğmasına neden olabilir. Kendisinden büyük bir kız kardeşi olan çocuğa “ saçlarının neden ablası gibi kıvırcık olmadığını” sormak, ablaya da “ kardeşinin boyunun onu yakaladığını ve yakında onu geçebileceğini” söylemek hem gereksiz hem de olumsuz etkileri olan yaklaşımlardır. Çocukların birbirleri ile rekabete girmelerini, kızgınlık duymalarını sağlayabilir.
Cinsiyet
Cinsiyete göre de bazı farklılıklar yaşanabilir. Ailelerin cinsiyete ilişkin tercihi varsa bunu yansıtıyorlarsa cinsiyete göre kıskançlık yaşanması kaçınılmaz olur.
Kişilik özellikleri
Yaş ve cinsiyet farklılığı kadar belirleyici olan bir diğer etken ise kişilik özellikleri arasındaki farklılıklardır. Bir kardeş çok düzenli iken bir diğerinin dağınıklıktan hoşlanması iki kardeş arısındaki çekişmelerin şiddetini arttırabilir.
KARDEŞ KISKANÇLIĞI Kardeşler arası kıskançlık kaçınılmaz bir durumdur. Bir kardeşin doğumu büyüğün küçüğü kıskanması ile başlayan kardeş ilişkileri, daha sonra karşılıklı birbirlerini kıskanarak devam edecektir.
Küçük kardeşe duyulan kıskançlık, çocukların yaşamında en yaygın kıskançlık örneğidir. Büyük çocuk bu dönemde kıskançlığını çeşitli şekillerde gösterebilir.
• Kardeşine saldırganca davranışlarda bulunarak,
• Ona karşı aşırı koruyucu olarak ya da aşırı sevgi gösterisinde bulunarak,
• Emekleme, altına kaçırma gibi gerileme davranışları sergileyerek,
• Dikkati kendi üzerine çekmek için fiziksel bir rahatsızlığı varmış gibi yaparak, hiç olmadığı kadar hareketli olarak ya da aşırı tepkilerde bulunarak.
ÇOCUĞUN YAŞADIĞI KISKANÇLIK DUYGUSU NORMAL MİDİR? Kardeşini kıskanmayan çocuk yoktur. Bir kardeşinin doğacağını duyduğu andan itibaren çocuğun içinde kıskançlık tohumları filiz vermeye başlar. Doğum yaklaştıkça annenin yükü artar. Çocuğunu kucağına alamaz, eskisi kadar ona yakın olup, zaman ayıramaz. Bebek için kıyafet ve eşya alımı başlar. Bütün bu gelişmeler ve kendisine gösterilen ilginin azalması çocuğu derinden sarsar. Kafası sormaya korktuğu sorularla ve şüphelerle doludur. Annesinin sevgisini denemek için olmadık isteklerde bulunur, huysuzlaşır, mızmızlanır, ağlar. Bu sınamalar karşısında anne memnuniyetsizlik gösterdikçe çocuğun huzursuzluğu artar. Asıl fırtına ise, anne kucağında bir bebekle eve döndüğünde kopacaktır.
Psikiyatrlar bu gerilim ve gerilimliğin olağanlığı konusunda değişik görüşleri savunmakta, kimi uzmanlar, çocuğun bu durumda üzülmesinin de normal sayılacak kadar sık görüldüğünü savunurlar.
Kardeş çatışması kökeni aranarak yok edilebilir. Ancak, her şeyden önce bilinmelidir ki kıskançlık doğal bir şeydir. Kıskançlık beraberinde kızgınlık, engelleme ve üzüntü getirir. Aileler genelde çocuklarının birbirleri hakkında kötü şeyler düşünmesini kolayca kabul etmezler. Fakat kardeşlerin ve ailenin mutluluğu için en doğrusu gerçekleri kabul edip, durumu düzeltmek için doğru adımları atmaktır.
BELİRTİLER/TEPKİLER Kardeş kıskançlığı doğal bir duygu olup, şiddeti ve dışa vurumu her çocuğa göre farklılıklar gösterebilir.
• Kardeş kıskançlığı, kendine acıma, üzüntü, küçük düşme korkusu, can sıkıntısı, öfke, nefret ve intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguların bir bileşiminden oluşmaktadır. Bu duygulardan en etkili olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır.
• Çocuk o güne kadar evde kendisini ilgi ve sevgi odağı olarak görmekte iken birden ikinci plana itilmiş gibidir. Artık anne babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşi ile paylaşmak durumundadır. Sevilmediği düşüncesi ile anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.
• Kâbus gördüklerini, tuvaletlerinin geldiğini vs. bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine doğru gerileme gösterebilirler.
• Hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ve eşyalarına yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.
• Evden ayrılmayı reddetmeyle birlikte (örn; okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler (emin olmak için fiziki muayene yapılmalıdır), huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sıklıkla gözlenebilir.
• Yeni bir kardeşin doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili duygular yaşanmasına neden olur. Huysuzlaşıp, anneden ayrılmak istemeyebilir.
• Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya ko***** kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, “ondan nefret ediyorum” deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir, bu davranışını altında çoğu zaman anne-babanın sevgisin kaybetme, tepki görme duygusu yatar.
• Anne babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir türlü emin olamama, yaşanabilir.
BAŞETME / ÖNERİLER Kardeşler arası kıskançlığı yok etmenin herhangi bir yolu yoktur ve tamamen ortadan kaldırılamaz, ancak hafifletilebilir. Bunun için doğumdan önce doğumdan sonra alınması gereken önlemler vardır.
Doğumdan Önce yapılması Gerekenler • Kıskançlığı en alt düzeyde tutmanın tek yolu, çocuk evin tek çocuğu konumunda iken bütün istekleri yerine getirilmemelidir. Yani şımartılmamalıdır. İlgi ve sevgi normal bir seviyede tutulursa kardeşin gelişi ile de çocuk aşırı kıskançlık durumları yaşamayacaktır.
• Çocuk, psikolojik olarak kardeşinin gelişine hazırlanmalı ve aileye katılacak ikinci çocukla ilgili bilgiler verilmelidir. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir. Daha bebek gelmeden çocuğun ruhunda kardeşine karşı sevgi oluşması sağlanabilir.
• Çocuğu bebeğin gelişine hazırlanırken kaygılı olunmamalıdır.Ebeveynlerin rahat olmaları önemlidir; çünkü çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Bazen ana babalar öyle kaygılanırlar ki, sanki her şeyin sonu olacaktır. Bu kaygılarını çocuğa da yansıtırlar. “ sakın kardeşini kıskanma “, “ hiç korkma, seni de kardeşin kadar seveceğiz “, “ ona ne alırsak aynısını sana da alacağız “ gibi ifadeler çocuğu daha da kaygılandırır.
• Bebekle ilgili yapılan hazırlıklarda abartıya kaçmamak gerekir. Yapılan hazırlıklarda örneğin, bebeğe isim seçme, oyuncak ya da giysi seçimi, bebek odasının düzenlenmesi gibi konularda, büyük çocuğun katılımı sağlanabilir.
• Hamilelik döneminde babası veya ailenin başka bir üyesi büyük çocuğun bakımı ile ilgilenmelidir, yemek yedirme ve uykuya yatırma gibi. Böylece anne hastanede iken ya da bebekle meşgulken kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği düşüncesine kapılmaz.
Doğumdan Sonra Yapılması Gerekenler • Anne bebekle ilgilenirken büyük çocuğu tamamen ilgiden yoksun bırakmamalıdır. Anne baba aralarında iş bölümü yaparak, anne bebekle ilgilenirken babanın diğeri ile yakın ilgisi sağlanmalıdır. Böylece kendisine ilginin eksilmediği ona hissettirilmelidir.
• Anne-baba çocuğa olan sevgisini sözlerden çok davranışları ile göstermelidir. Bu da çocuğa zaman ayırmayı sürdürerek, onunla sıcak söyleşilerle birlikte ortak çalışmalarda ona sorumluluk vererek sağlanabilir.
• Kıskanan çocukla olabildiğince nitelikli zaman geçirilmeli; daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarının gerçekleşmesine olanak sağlanmalıdır. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden gerçekleşen oyun parkına gitme, hikaye okuma gibi etkinlikler son bulmamalıdır. Bu sayede çocuk statü kaybına uğramadığını fark ederek özgüvenini yitirmeyecektir.
• Çocuğun yanında bebeğe aşırı sevgi gösterilerinden kaçınılmalıdır. Bunun yerine var olan sevgiyi ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır. Bebeğe sevgi gösterdikten hemen sonra panik içinde çocuğa da ayni şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi, yanlış bir fikre kapılmasına neden olacaktır.
• Büyükanne/büyükbaba ve misafirler daha çok bebekle ilgilenirler. Gerekirse büyük çocuk ile de ilgilenmeleri için uyarılmalıdır.
• Bebeğin uyuduğu ortamda gürültü çıkarttığı için sert tepkide bulunmak, çocuğun kıskançlığını arttıracaktır. Sert tepki ve ceza yerine daha sakin ve ikna edici ifadeler kullanılarak, uyarılmalıdır.
• Bebeğe zarar verir endişesiyle çocuk, sürekli bebekten uzak tutulmamalı, zarar verici davranışlara yöneldiği hissedilince uyarılmalıdır. Ancak uyarının boyutu kabul edilebilir düzeyde olmalıdır.
• Kardeşler arası kıyaslamalar asla yapılmamalıdır. Çünkü her biri ayrı yetenek ve ilgiye sahiptir.
• Hamilelikten önce çocuk anne-babasının yanında yatarken, hamilelik sonrası çocuğu başka bir odada yatırmak yanlış bir davranıştır. Ayrıca kendi odasında yatan çocuğu, bebeğin doğumundan sonra kıskanmasın diye, anne-baba odasına almak ise doğru bir davranış değildir.
• Bebeğin bakımı ile ilgili işlerde büyük kardeşin yardım etmesi sağlanabilir. Örneğin biberonun soğutulması, pudra dökülmesi vs. çocuk verilen görevi yerine getirdikten sonra övücü sözlerle ödüllendirilmelidir. Bu tür etkinlikler zamanla alışkanlık haline getirilse, çocukta kıskançlık yerine koruyuculuk duygularının gelişmesini sağlar.
• Aile içi işbirliğine önem verilmelidir.
• Çocukların ilgi ve yeteneklerine göre ayrı sorumluluklar verilmeli; değerlendirmede çabaya önem verilmelidir.
• Çocuğun duygularıyla yüzleşmesi sağlanırsa fiziksel şiddet içeren davranışlar yok olabilir. Örneğin; çocuk büyük ise, kardeşi hakkındaki duygularını açığa çıkarmak için, onu konuşturarak ve etkin dinleme ile tüm düşünce ve duygularını itiraf etmesi sağlanmalıdır. Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip önemsememek yerine onları kabul edip tanımaya çalışılmalıdır.
• Kardeşler arası karşılaştırmalardan kaçınılmalıdır. Ancak çocuğun da bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, ayni bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılmalıdır. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebek iken yaşanan anılardan ve sevimli hallerinden konu edilerek, kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.
• Bebeğin gelişine bağlı olarak çocuğu anaokuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromu gelişmesine ve içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir.
• Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine, her çocuğa birbirinden ayrı olarak sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.
• Eşit zaman ayırmaya çalışmak yerine her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman ayırmak gerekir. Bebeğin henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar küçük olduğu, dolayısıyla daha çok ilgiye ihtiyacı olduğu belirtilmelidir.
• Her şeyin eşit olmasına değil adil olmasına çalışılmalıdır.
• Herkesin bireysel sınırları ve özel eşyası olabileceği unutulmamalıdır. Kardeşlerin her şeylerini paylaşmalarını beklemek çok gerçekçi olmamaktır. Tam tersi birbirlerinin sınırlarına saygı göstermeleri gerektiği vurgulanmalıdır.
• Kardeşlerin işbirliği, dayanışma kurabilecekleri ortamlar yaratılmalıdır. Örneğin annenin doğum günü için birlikte bir takım görevler üstlenmek.. hediye yapmak, salonu kutlama için düzenlemek gibi. Böylece kardeşler ortak bir amaç için bir arada olmanın keyfini almalarına yardımcı olunabilir.
• Evde herkesi etkileyen sorunları ailecek çözümlemeye çalışırken onları da sorunun görüşülmesine ortak ederek düşüncelerini almakla bu sürece katılmalarını sağlamak.
• Kıskançlıktan dolayı kötü bir çocuk olmadığı mesajı verilmelidir. Aksi halde çocuk kendini suçlu hissedecektir.
• Kısacası, çocuk aileye yeni katılan kardeşinden önce nasıl bir konumda ise, kardeş geldikten sonra da bu konumu çok az değişiklikle korunmalıdır.
• ÖVGÜ ETKİLİ MİDİR?
Olumlu davranışlara odaklanmak çok önemlidir. Özellikle çocuğun yaşı büyüdükçe, yaptığı olumlu davranışları kanıksar, “zaten sorumluluğu, yapmak zorunda artık “ diye düşünerek, ödün vermememiz aksine tepkilere neden olabilir. Bu yüzden çocuğumuza övgü kullanmaz iken. Sürekli azarlıyor, eleştiriyor, yargılıyor konunum da oluruz. Çocukların yaptıkları olumlu davranışların sayısı artarken, olumsuz davranışlar azalacaktır. Övgü en etkili yöntemdir. Kavga ettikleri zamanlarda duymazlıktan gelmek, iyi geçindikleri zamanlarda övgü ile “iyi geçindiğiniz için teşekkür ederim” veya “Ne kadar iyi anlaşıyorsunuz” gibi cümleler söylenmelidir. Bu durumda iyi geçinme konusunda yüreklendirilmiş olacaklardır. İyi oldukları zamanlar yakalanmalı; dikkati çocuklara yöneltmek için bir kavga çıkması beklenmemelidir. Kavga, anne babanın ilgisini çekmenin denenmiş ve kanıtlanmış bir yoludur. Anne-baba olarak yapılması gereken, çocuğa kıskanç olmamayı öğretmek değil; kıskançlık hissettiğini fark etmesini ve duygusunu nasıl ifade edebileceğini öğretmektir. Kardeşler söz konusu olduğunda mükemmel bir anne veya baba olmaya çalışmayınız. Mükemmel olmaya çalışan insan, yaptığı iyi şeylerden çok, yaptığı hataları görme ve bunlardan pişmanlık duyma eğilimindedir. Çocuğuna kızgınlıkla ceza veren ve sonradan pişman olan pek çok anne baba vardır. Biraz önce ceza verdiği çocuğunu yanına çağırarak sever, bağrına basar. Bu ikilem karşısında kalan çocuk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenemez.
Çocukken sıklıkla kavga etmek, çocukların ilerdeki dostluklarını tehlikeye düşürmez. Kavga eden kardeşlerin iyi arkadaşlar olarak büyümeleri şansı, çocukluğunda barış içinde yaşamış çocuklar kadar yüksektir. Zamanla anlaşmazlıklarını sözlü olarak çözmeyi öğrendiklerinde, bu şans daha da artar. Çocuklarımızın hem kendilerine hem içinde yaşadıkları topluma faydalı birer insan olmasını istiyorsak, onların her türlü duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine izin vermeli ve özellikle kendilerini ifade edebilecekleri bu tür ortamları yaratmalıyız.
Her şeyden önemlisi, anne ve babanın çocukları ile sağlıklı ve olumlu bir iletişim kurmalarıdır. Bu şekilde, hem anne-baba tam bir model oluşturacaklar, hem de çocuklarına kendilerini kabul edilebilir şekilde nasıl ifade edebileceklerini öğretebileceklerdir.