Çocuklar Konuşsun - Onlara Kulak Verelim

kulitta

İlahi Adalet
Kayıtlı Üye
17 Kasım 2008
12.049
2.248
448
Sevgili ÇOCUKLARIMIZIN - Büyüklerden-Çevresinden ve Hayattan neler beklediğini burada gözler önüne sererek - onların sesi olmaya ve onları anlamaya çalışalım.





sev beni
sar beni
bir tek kötü sözün sarsar beni
bilinmez denizlerin
kuytu koylarında
bul beni
bil beni
al beni
bu saçma sapanlıktan kurtar beni
uykusuz gecelerin gizli örtüsünden
çıkar beni
ben bunları kimseye anlatmadım
kendimle bile konuşmadım
ben bunları kimseye anlatmadım
bir tek sen duy diye sen bil diye sen anla diye
sor beni
bul beni
sessiz şarkılarda çal beni
bulutlar ülkesinden kuru topraklara
indir beni
sez beni
yaz beni
karmakarışıklığımdan çöz beni
birikmiş tortuların kirli sularından
süz beni
ben bunları kimseye anlatmadım
kendimle bile konuşmadım
ben bunları kimseye anlatmadım
bir tek sen duy diye
sen bil diye
sen anla diye
____
alıntı


 
Son düzenleme:



Çocuğum ben

Ama çoğu çocuktan farklıyım Her şeye sahibim Üstelik iki kere sahibim

Hangi çocuğun iki tane odası olur ya da iki bilgisayarı? Hangi çocuk iki bisiklete sahiptir? Sayısını bilmediği kadar oyuncakları? Peki ya iki tane evim olduğunu söylesem
Çocukça bir hayal değil bunlar Gerçek Hem de zaman zaman canımı acıtan kâbus gibi çöken gerçek

Bayramlarda iki kere harçlık alıyorum İki defa doğum günüm oluyor İki kere “İyi ki doğdun” diyorlar

Ve ben iki defa yaşım kadar mum üflüyorum Hediyelerim ikiye katlanıyor böylelikle Herkesten daha çok arkadaşım var Bir o mahalleden, bir bu mahalleden

İki defa tatile gidiyorum Yaz tatili dönüşünde öğretmenime “Tatiliniz nasıl geçti?” konulu en uzun kompozisyonu ben veriyorum Veda ve merhabalarla yüklü otobüs yolculuklarını en çok ben yapıyorum

Bazen eşyalarımı diğer evde unutuyorum Yarım kalan kitabım ben gelinceye kadar hasretle bekliyor Kavuşunca ise okunan sayfalar unutulmuş olup kitaba yeniden başlanıyor

Bu şekilde yarım kalan işlerim sadece kitaplarla sınırlı değil Annemle sohbet yarım Babamla sarılmam yarım Aldığım cezalar yarım kalıyor Tercih edilmeyeceklerini düşündüklerinden hak ettiğim cezalar bile erteleniyor Sonrasında da unutuluyor

Aslına bakarsanız bu durum bazen hoşuma gidiyor Çocukça bir savaşı kazanma duygusu Kazanılması gereken ise BEN Bilmedikleri ise kazanılacak bir toprağın olmadığı

Çünkü bu toprak her iki tarafın yağmurlarıyla sulanacak Verimli olması için her iki tarafın tohumlarına ihtiyaç duyacak Bu toprak, tercih etme yanılgısına düşmeksizin her iki tarafın bölgesinde ayrı ayrı da olsa anlam bulacak

Tam tamamlanır gibi oluyor yarımlar Ama vakit doluyor Diğer eve dönüş zamanı geliyor Zaman sanki bana herkesten daha hızlı akıyor Her ikisine de doyamıyorum

Onlara kızamıyorum Beni sevdiklerini biliyorum Alıştım bu hayata Sevmedim ama alıştım Alışınca mutlu olurum sandım Yanıldım Ben ne orada ne de buradayım

İki arada sıkışıp kaldım Sahip olduklarım çoğaldı belki ama bedenimle, aklımla hep ortadan ikiye ayrıldım
 



Korkuyorum Gerçek Hayattan Anne
Daha Yeni Büyüyorum Ve Dünyayla Tanışmaya Başladım
Bilmediğim Okadar Çok Şey Varmış Ki
Dünya Hayal Ettiğimden Çok Farklı Anne

Sen Bana Böyle Anlatmamıştın
Anne Bana Dünyayı Masalalrdaki Gibi Anlattın
Sen Söyle Bana Bu Dünyaya Ne Oldu Anne..?

İnsanlar Niye Bukadar Acımasız
Bu Yalanların Sebebi Ne ?
Herşey Para Sahte Hilecilik Üzerine Kurulmuş
Karşılıksız Sevgi Masalalrdaki Aşk Yok Olmuş..
Anne Söyle Bana Ne Oldu Bu İnsanlara
Korkuyorum Anne Hayattan Korkuyorum..





 
Son düzenleme:


Ben çocuğum, On sekiz yaşına kadar bir çocuk olarak vazgeçilmez haklara sahibim.
Bu haklar, bütün çocuklar içidir; beyaz çocuk, kara çocuk, kız çocuk, erkek çocuk fark etmez. Doğduğumuz yer, konuştuğumuz dil de fark etmez. Büyüklerimizin inançlarının, görüşlerinin farklı olması yüzünden çocuklara ayrım yapılmaz. Bu haklara sahip olmak için çocuk olmak yeterlidir.

MUTLU OLMAK, SEVİLMEK VE ANLAYIŞ GÖRMEK BENİM HAKKIM.

Yani düşünce ve duygularımı rahatca söyleyebilme hakkına sahibim. Kimsenin benim duygularımı incitmeye, benim düşüncelerimle alay etmeye hakkı yoktur.

BİR BİREY OLARAK SAYGI GÖRMEYE HAKKIM VAR.

Ben başkalarından farklı olabilirim. İster daha uzun, ister kısa, ister kıvırcık saçlı, ister düz, ister erkek, ister kız olayım, bana eşit ve adil davranılması benim hakkım.

EMNİYETTE OLMAYA HAKKIM VAR.

Yani kimsenin bana vurmaya, bana kötü davranmaya hakkı yok. Kim olursa olsun bana kaba kuvvet göstermesine izin vermeyin.

KENDİMİ TANIMAYA HAKKIM VAR.

Yani yeteneklerimi bilmem için öğrenmeye ve yaptığım iyi şeylerle övünmeye hakkım var. Kimsenin beni hor görmeye ve eleştirmeye hakkı yoktur.

 


SEVGİyi Arayan Bir Çocuğum Ben

“Hoş geldiniz...”

“Anne bak ne kadar da büyük... Ben de onlar gibi olacağım değil mi?”

SEVGİyi arayan bir çocuğum ben, adım Lale. Sevginin birçoğunu bulmuş olsam da en gerçeğini bulamadım henüz. Doğrusu çok önceleri bir kere karşılaşmışım ama tadamadan uçup gidivermiş. Şimdi nerdedir, ne yapıyordur ben de bilmem. Görürseniz söyler misiniz beklediğimi?

Kardeşlerimi gördünüz mü? Belki onlar da arıyordur sevgiyi. Ben bulursam onlarla paylaşacağım sevgimi. Niçin bencillik yapayım? Sonuçta sevgi paylaştıkça çoğalmaz mı?

Tekrar hoş geldiniz YUVA dediğimiz bu binaya. Biraz ürkütücü gelebilir size ama sıcacıktır aslında. Hayatımda sahip olduğum tek güzel şey diyebilirim. Annem, babam, ablalarım, ağabeylerim, kardeşlerim... Hepsiyle burada tanıştım ben. Üstelik kendimi bildim bileli de buradayım.

Sizleri bundan sonra büyük ihtimalle hatırlamayacağım ama o büyük sevgiye biraz daha yaklaştırıyor, bana gösterdiğiniz küçücük kıvılcımlar. Yüzümdeki gülümsemeyi daha da arttırıyorsunuz. Bu yüzden ağlarken görmeniz zordur beni. Fakat geçen gün kendimi tutamadım ağladım.

Yine sizin gibi misafirler gelmişti yuvamıza. İçlerinden biri, kardeşimi çok sevdi. Beni de sevenler oldu, ama o başka türlü sevdi. Aradan bir iki gün geçti yine geldi o kadın. Akşama doğru da kardeşimi aldı odadan. Beraberce gülümseyerek, sevgi sözcükleri söyleyerek, birbirlerini öperek gittiler. Dayanamadım ağladım işte. Kardeşim aradığı sevgiyi bulmuştu, ama bizimle paylaşmadan çekip gitmişlerdi. Şimdi ne kadar da mutludur. Eminim ki, en iyi olan her şeyi yapıyordur. Hepsinden de önemlisi hak ettiği sevgiyi görüyordur, fazlasıyla.

“Ya ben!” demek istemiyorum. Biliyorum ki bir gün giden belki de ben olacağım. Ya da yine bir başka kardeşim gidecek. Eğer ben gidersem sahip olduğum her şeyi paylaşacağım. Siz, farkında olmasanız da, bulmuşsunuzdur o kutsal sevgiyi. Peki, ne duruyorsunuz? Paylaşsanıza yüreğinize hapsettiğiniz sevginizi.

Anlamadınız mı hâlâ?

ANNEnizi paylaşmanızı söylüyorum size. Hani her an yanınızda olan, her zaman sizi düşünen, sizi sizden çok seven kişiyi... En çok değer verdiğiniz kişiyi birazcık olsun paylaşmanızı istiyorum sadece, ÇOCUK ESİRGEME dedikleri bu sıcak yuvamızdaki kardeşlerimle.

“Hoşça kalın...”

“Sevgiyle kalın...”
 


BEN ÇOCUĞUM
Farklıdır dünyam
Karnımı doyurmakla kalmayın
Sevgi ve ilgi beklerim
Benimle ilgilenilsin
Çeşit çeşit oyunlar isterim
Dostum olsun hayvanlar
Ailede atılsın ilk sevgi harcım
Mutlu bir yuvada
Anem, babam ve kardeşlerim
İşte benim en büyük emelim
Doğrular öğretilsin
Ben çocuğum
Yanlışlarımda yol gösterilsin
Öğreneceğim hayat yolunu
Emek isterim
Sizlere verebileceğim
En güzel duygu
Bilin ki neşe kaynağı
Geleceğinizin temeliyim.

 



"BU YERDE ÇOCUK OLMAK"

Ben küçücük bir çocuğum erkek-kız fark etmez sarı saçlı, yeşil gözlü, elleri nasırlı,
yüzünde yara bereler, bu yüzden sevilmez hep hor görülmüşüm.

Ben bir çocuğum, oyuncağım çamurdan ,oyunlarıma silah sesleri karışır,ninnilerim hep dert-keder büyürüm kardeşimin sırtında.

Çocuk olmak zordur memleketimde ve dağlardasın burada ,karda ,kışta, ayazda . Yalın ayaklarımda yoktur sizin o süslü, ışıklı ayakkabılarınızdan ve gezmelerim de olmaz, annem, babam kardeşlerimle salıncaklı parklarda.

Ben bir çocuğum koşmayı bilirim koyunlarımın, kuzularımın peşinde gün boyu taşlı, dikenli yollarda.
Bazen ırgat olurum evim sırtımda ,portakal, pamuk tarlalarında..An gelir güneşte yıkanırım an gelir bir damla suya hasret,bu yüzdendir dudaklarım paramparça daha ufacık yaşımda. .

Bir de korkularım vardır kimseye anlatamadığım , dil bilmezim işte bu yüzdendir sığınırım öğretmenimin gölgesine çaresiz….

Ben bir çocuğum tozlu topraklı memleketimde ve hep çocukça oynamayı hayal ederken , birden çoluk çocuğa karışmış görüyorum kendimi daha küçücük yaşımda,bu yerde ….

 



Çocuk olmak

yokluk yoksulluk içinde çocuk olmak,

pencereden baktığında kocaman binalar görüp

dışarı çıktığında harap gecekondunu görmek

ve çocuk olmak...

çamurlu sokaklarda oynayıp, televizyonda gördüğün parkın hayalini kurmak

ve çocuk olmak..

annenin ye diye eline verdiği katıksız ekmeği ısırıp

pis kokan derenin kenarında oynamak

ve istanbul'un taşı toprağı dert , taşı toprağı kurşun olan sokaklarında
çocuk olmak
tesadüfen yaşamak...

 

HERKESİN BİR MELEĞİ VAR
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Tanrı'ya sormuş:
- Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?
- Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.
- Pekiiiii... İnsanlar bana birşeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden söylenenleri nasıl anlayacağım?
- Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.

Peki Tanrım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?
- Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.
- Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum, beni kim koruyacak?
- Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak.
- Fakat ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzülüyorum.
- Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek.

O sırada cennette bir sessizlik olur ve düyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar:
- Tanrım eğer şimdi gitmek üzereysem, lütfen söyle, benim meleğimin adı ne?
- Meleğinin adının önemi yok yavrum, sen onu "ANNE" diye çağıracaksın.





 



Annemin ic cekisleriyle uyanmaya baslamistim
Annemin gunduzleri yuzu gulmuyor
Her gece agliyordu.
Saclarimi oksuyor, gozlerime bakiyor
Kadersizim diyordu
Kadersizim kizim
Bahti karalim benim.
Ama ne kadar sorsamda niye agladigini soylemiyordu
Daha kucuksun yavrum
Buyuyunce anlayacaksin.
Babama kosuyordum,
Babam mutfakta sigara iciyor,
Hadi salona git kizim duman seni hasta eder diyordu.
Sen niye iciyorsun o zaman baba
Sigara senin sagligina da zararli deyimli yani
Yorgun gozleriyle
Oyle ya dogru soyluyorsun kizim deyip gulumsuyordu.
Dudak kivrimlarinda kaybolan sanki yarali bir gulumsemeydi
Aci bir gulumseme
Oysa benim babam boyle gulumsemezdi
Gozlerime aci aci bakip
Hadi sen salona gec demezdi.
Hem nedense son zamanlarda babam cok oksuruyor
Annemde hep agliyordu.
Annemin sessiz ic cekisleriyle uyanmaya baslamistim
Ne cizgi filimleri seviyordum artik ne barbie bebekleri
Babamin yuzu gulmuyor, annem hep agliyordu
Besbucuk yasindaydim.
Ustelik gunler hic gecmiyordu.
Herkez dah kucuksun derken alti yasim bir turlu gelmiyordu.
Sabahlari erken kalkiyorduk
Annem beni komsuya birakiyor
Babamla yan yana yuruyup kayboluyorlardi sokagin obur basinda
Oysa annem calismiyordu
Babamda erkenden niye nereye gider soylemiyordu
Pencerenin onunde donuslerini bekliyordum.
Geldiklerini uzaktan taa uzaktan gorunce
Dunyalar, dunyalar benim oluyordu.
Sonra yaz geldi
Dogum gunume iki gun kalmisti
Herkes ne istersin diyordu
Ben susuyordum
Icimden hicbir sey istemek gelmiyordu.
Sonra ne olduysa o gece oldu.
O gece annemin sessiz hickiriklari depreme donustu sanki
Ben odamdan cikarken icerden sesler geliyordu
Hem ev ne cok kalabalikti
Halamlar agliyor, buyuk annem agit yakiyordu.
Dedem kuran okuyor
……..
Yani artik baban geceleri rahat uyacak dedi
Annem sonra bayildi
Ben oleydim yavrum dedi buyuk annem
Olmus babamin yorganina sarildi
Babamin yuzunu zorla gosterdiler
Kostum sarildim boynuna
Baba uyan dedim
Baba ne olur uyan
Uyan baba ben sensiz ne yaparim
Uyanda gulme istersen bana
Hem kime sokulurum aksam olunca
Baba uyan yarin dogum gunum benim
Baba, baba alti yasima giriyorum uyan
Hicbir sey istemem sozz
Gurultu yapmam, seni hic uzmem
Soz baba, Baba soz
Hadi bir gun daha dayan baba
Baba ac gozlerini hadi uyan

Babami dogum gunumde topraga verdik
Dogum gunumu oyle kutladi babam,
Sigarasiyla cakmagi hala bende durur
O beni babamdan, babami bende ayiran
Her dogum gunumde beni hickiriklara bogan,
Kucucuk dunyama kiyamet olup yagan
Baba, baba nerdesin
Nerdesiniz babalar
Babalar uyanin

Bedirhan GOKÇE..
 
Anlayın Beni

Ben bir çocuğum.
Çocuk gibi düşünün, beni dinlerken,
Çocuk gibi oynayın benimle.

Beni anlamak isterseniz,
Çocukluğunuzu hatırlayın,
Ve çocuk olun sizde.
Anlamam için sizleri,
Çocuk olun, konuşurken benimle.

Kızmayın bana ne olur,
Yaramazım biliyorum,
Çünkü ben bir çocuğum.
Hiç derdi, tasası yok demeyin,
Şu küçücük yüreğimde,
Kimbilir,
Ne dertlerim var benim de.

 


Sevgili Anneciğim,

Ne garip; yeni yeni farkediyorum ki, çocukları anne olunca çocuklaşıyor anneler... Ve insan, zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu bu rol değişiminde anlıyor. Eminim karnındaki ilk tekmemden, hatta doktorların
'Bundan sonra ağır kaldırmak yok' müjdesinden beridir iki kişilik yaşıyorsun yaşamı...
Doğum odasında bir küçük el saçlarına tutununca değişti herşey ve o el, o saçtan hiç eksik olmasın istedin.
Kimbilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz geçirdin, kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın. O gün bugündür hayatı, bir toprakla çiçeği kadar ortak üretiyor, tüketiyoruz.
Yolboyu, kusurlarını hiç görmedik birbirimizin, yeteneklerimizi abarttık karşılıklı; toz kondurmadık üzerimize, kol kanat gerdik... Ben dünyanın en iyi evladıydım, sense tarihin en iyi annesi... Her çığlıkta başucumda biteceğini bilmenin güveniyle büyüdüm. Her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım.

Sevginle donandım...
Ama sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi ;
Büyüdüm... Senin kollarında 'sen'den habersiz, bambaşka bir 'ben' çıktı ortaya. Bazen o eski 'ben'e hiç benzemeyen bir 'ben'... Çünkü farkettim ki anlattığın masalların yaşamda karşılığı yokmuş. Kızlar bir prens umuduyla kurbağaları öpedursun, ben her yalanda burnumu yokladım. Şaşırdım. Bostandaki lahanaların, ısırılmış lahanaların ve benzeri pastoral ninnilerin modasının geçtiğini gördüm sokakta...

Söyleyemedim sana...
'Yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin artık eskisi kadar geçerli olmadığını' anlatan kitapları salonun ortasında açık bıraktım, açıp okuyasın diye...
Her kuşağın o vazgeçilmez ikilemi depreşti yeniden; 'Devir de amma değişti' diye yakınırken sen; ben ilginle boğulduğumdan dertlendim. Bir yerim yaralandığında 'Anam görürse ne kadar üzülür' diye gizlemeye çalışmak küçük bir çocuk için nasıl bir yüktür bilir misin? Acından çok onda yaratacağın acı, acıtır canını...

Oysa ne çok acılar paylaştık seninle...
Ve ne çok sevinçler yaşadık beraber...Nasıl dar günlerde yardıma koşup, kaç şenliğine ortak olduk birbirimizin? ... Lakin artık kafesten uçma vaktiydi.'Danaların girdiği bostan'da ayakta kalabilmenin yolu, tek başına kanat çırpmayı öğrenmekten geçiyordu.

Yargıladık birbirimizi bir dönem...Sorguladık... Sen bana eş dost çocuklarını örnek gösterdikçe, ben seni eş dost ebeveynleriyle kıyaslar oldum. Sen her sohbete 'Bizim çocukluğumuzda...' diye başladıkça ben, değişen takvim yapraklarını koydum önüne...

Nasıl da zalim bir çark bu değil mi? Doğuyor, doğuruyor ve günün birinde yuvadan uçacağını bile bile koca bir ömrü karşılıksız veriyorsun... ...Ve hayat birden ıssız bir adaya dönüşüveriyor. Sonrası kâh bir kapı zili beklentisi, kâh bir mektup, kâh bir telefon sesi... Gizliden gizliye özlenen bir torun müjdesi... Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir mazinin geri dönmez anıları... Yazılarla konuştuk öyle zamanlarda...Bakışlarla anlaştık. Ağlaştık birbirimizden gizleyerek acılarımızı... Bir mimikle özleştik, bir gülüşle kavuştuk. Ben büyürken seni de büyüttüm.

Şimdi çok daha iyi anlıyoruz birbirimizi...
Çünkü küçücük bir el saçlarımı kavrıyor geceleri...
Karyola başlarında uykusuz geceler geçiriyorum.
Pastoral ninnilerle büyütüyoruz oğlumu;
yalancı çocukların burunları uzuyor masallarda, öpülen kurbağalar prens oluyor.

...Ve yaşamın değiştiğini, eski tecrübelerin geçersizleştiğini anlatan kitapları kaldırıyoruz salondan gizli gizli... O korkunç çark, acımasız bir hızla dönmeye devam ediyor. Zaman, öğütüyor kuşakları... İnsan ancak mahrum kalınca anlıyor sevginin değerini...Bense sevginden mahrum kalmaya fazla dayanamayacağımı biliyorum.

Can DÜNDAR


 
Son düzenleme:

SUSMAK VE ÖĞRENMEK

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım.

Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, bir de sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım.
Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar
geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama kızarak beni artık odama göndermiyordu.
'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu Annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. 'Hımm', dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.' dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.' dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi.
Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler
paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…