Her Yolu Denememize Rağmen Çocuğumuz Hala Uyku Düzenini Kazanamadı, Ne Yapmalıyız?
Önceki yazımızda çocuğun uykusu konusunda anne-babanın tutarlı ve net tavrının önemli olduğunu vurgulamıştık. Çocuğun bir 5 dakika daha diye yalvarmalarına taviz verildiği takdirde bunun sonu gelmeyecektir. En sonunda ebeveyn sinirlenip bağıracak ve çocuk yatağa gergin bir şekilde gönderilmiş ya da gitmiş olacaktır. Bu zaten uykunun kalitesiz olması için yeterli bir nedendir. Vurguladığımız diğer bir nokta ise uyku öncesi ritüellerin oluşturulmasıydı. Bu sayede çocuk uyku ile ilgili olumlu hisler besleyip, uykuya gitmede daha az direnç gösterir.
Ebeveynin tutarlı, net tavrına ve uyku öncesi ritüellere rağmen çocuk yine de düzenli uyku alışkanlığını kazanamamış olabilir.Bu gibi durumlarda çocuğun mizacı akla getirilecek etmenler arasında olabilir. Bazı çocuklar zor mizaçlıdır, onların doğduğundan itibaren uykularının yanı sıra yemeleri, sosyal uyumları, tuvalet alışkanlıkları...vb de zordur.
Bütün denemelere rağmen çocuğun uyku sorununun aşılamamasında bir başka etmen huzursuz aile ortamı olabilir. Evde geçimsizlik varsa, aile bireyleri arasındaki ilişkiler kopuksa, şiddet uygulanıyorsa... çocuğun uykusu bu durumlardan etkilenir. Başka bir etken ise ebeveyn-çocuk ilişkisidir. Çocuğun anne ile arasında güven sorunu varsa, uyandığında anneyi yanında bulamamaktan korkuyorsa ya da uyku meselesini bir güç mücadelesi olarak görüyorsa inadına uyumayabilir.
Bu bahsettiğimiz durumlarda, çocuktan ziyade ebeveynlerin davranış yönlendirilmesi konusunda bir uzmandan destek alması sorunun çözümüne büyük ölçüde yardımcı olacaktır.
Uyku sorununda gözardı edemeyeceğimiz çok önemli bir nokta ise çocuğun anne-babaya doyamaması ve bu yüzden uyumayı reddetmesidir. Özellikle anne çalışıyorsa, baba işten geç geliyorsa, çocuk gününün çoğunu okulda geçiriyorsa ebeveynleri ile birlikte vakit geçirmeye daha çok ihtiyaç duyacaktır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için Çocuk İle Kaliteli Zaman yazımızda bakabilirsiniz).
Çocuğumuzun Yatağını Ne zaman ve Nasıl Ayırmalıyız?
Çocuğun yatağının ayrılma zamanı konusunda uzmanlar arasında görüş ayrılıkları vardır. Bir kısmı daha ilk günlerden itibaren çocuğun yatağının ayrılması gerektiği fikrini savunurken, diğer kısım 2 yaşından önce ayrılmaması gerektiği fikrini savunmaktadır. İki görüşün de kendince eksileri ve artıları olmakla birlikte, bizi kinci görüşün artılarının daha fazla olduğunu düşünmekteyiz.
Yaşamın ilk 2 yılı çocuk gelişiminde, özellikle çocuğun psikolojik gelişiminde çok önemli bir yer tutar. Çocuğun ruhsal dünyasının temelleri bu dönemde atılır. Sonraki yıllardaki psikolojik problemlerimizin kökeni 0-6 yaşa, bu yıllar içerisinde de en çok 0-2 yaşa dayanır. Bu yıllar içerisinde anne (ya da temel bakım veren kişi)-çocuk ilişkisi diğer yıllarda olduğundan daha önemlidir.
0-2 yaş çocuğu bir çok bakımdan anneye muhtaçtır. Hayata dair becerileri daha yeni yeni kazanmaya başlamaktadır. Kendini ifadesi yeterli değildir. O yüzden birinin onu anlamasına, gereksinimlerini fark etmesine ve gidermesine ihtiyaç duymaktadır. 2 yaş ve altındaki çocukların geneli uykusu geldiğinde, gazı olduğunda, acıktığında, bezi kirlendiğinde, ağrısı olduğunda ya da canı sıkıldığında bunu ağlayarak belli ederler. Ağlamak bir nevi, onların anne ile ilişki kurmalarının, dertlerini anlatmalarının yoludur. Anne ile sağlıklı ilişki kurduğu oranda, çocuğun ileride sağlıklı bir birey olması olasıdır. Bu yüzden yaşamın ilk yıllarında, çocuğun ağladığında anneyi yanında görmesi ya da sesi ile de olsa onun varlığını hissetmesi önemlidir. Böylelikle çocuk, ihtiyaçlarının giderilmesinin yanı sıra, güven duygusunu da yaşamış olacaktır.
Yaklaşık 1,5-2 yaşına kadar çocuğun anne-babanın odasında yatması iyi olur. İllaki annenin yatağında yatmasına gerek yoktur. Kendi yatağında, annesinin ona uzanabileceği mesafede de olabilir. Her ağladığında anne onu kucağına almamalı ya da dizinde sallamamalıdır. Bu sefer çocuk hem bu duruma alışır ve her defasında bunu bekler, hem de yatağına yatırılırken tekrar uyanma riski artar. Bu ise anne açısından sıkıntılı bir durum yaratır. Bazen, yanında olduğunu hissetmesini sağlayacak bir dokunuş, bir pışpışlama veya annenin bir buradayım sesi yeterlidir.
1,5-2 yaştan itibaren çocuğun yatağı artık yavaş yavaş ayrılmaya başlanmalıdır. Bu ayırma işlemi aşamalı olarak yapılırsa daha kolay sonuç alınabilir. Önce çocuğun yatağı ile ebeveynlerinin yatağı arasındaki mesafe uzatılmalıdır. (karyola ebeveyn yatağının çok yakınında ise biraz daha uzağa konulmalıdır). Daha sonra karyola çocuğun uyuyacağı odaya taşınmalıdır. Alışma döneminde bir müddet, ebeveyn çocuğu ile bu odada yatmalıdır, fakat ayrı bir yatakta. İlerleyen zamanlarda sadece çocuk uyuyana kadar yanında kalmalı, sonrasında kendi odasına geçmelidir. Çocuk ağladığında ebeveyn gidip onu hemen kucağına almamalı, ya da onunla oyun oynamamalıdır. Her şeyin yolunda olduğunu belirtmesi iyi olabilir.
Çocuk anne-babasının odasına gittiğinde ise, ebeveyn kalkıp çocuğu alıp, tekrar odasına götürmelidir.
2 yaştan büyük bir çocuk hala ebeveyn yanında yatıyorsa, yatak ayırmadan önce çocukla birlikte, yeni yatacağı yeri cazip kılacak düzenlemeler yapılabilir. Cibinlik, yeni nevresim takımları, tavana parlayan aksesuarlar yapıştırma... gibi. Yine ilk günlerde çocuk ile birlikte onun odasında kalınabilir. Ama sonrasında sadece uyuyana kadar, ve daha da sonrasında sadece bir ya da iki masal anlatacak kadar yanında durulmalıdır. Masal sonrası çocuk uyumasa bile ebeveyn odasına çekilmelidir. Bunu da artık büyüdün, kendin yatmak zorundasın gibi nedenlerle değil, annenin kendi uykusunun geldiği, başka yatakta yatınca belinin aradığı gibi nedenlerle açıklaması daha iyidir. Çocuk gece uyanıp ebeveynin yanına gittiğinde, ebeveyn onu her defasında yatağına geri götürmelidir. Özellikle ilk günlerde bu çok sık olabilir, anne-baba açısından da her defasında çocuğu odasına götürmek ciddi bir sorun oluşturabilir. Bu sırada ebeveyn çocuğa kızıp, bağırmamalı, ya da söylenmemelidir. Sabırla ve sakinlikle yatağına tekrar yatırmalıdır. Anne-baba bu konuda ne kadar istikrarlı olursa çocuğun bu duruma alışması o kadar kolay olur. Ebeveyn başlangıçta çok zorlansa bile, bu uygulama ile uzun vadede rahat edecektir.
Yatak ayırma işlemi en geç çocuk 4 yaşına geldiğinde tamamlanmış olmalıdır. Ama daha uygun olan yukarıda da bahsettiğimiz gibi 2 yaş sırasında olmasıdır. 4 yaştan sonra hem ayırmak zorlaşabilir, hem de anne-baba mahremiyeti açısından da artık ciddi sıkıntılar oluşturabilir.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus çocuğun hazır olmuşluk düzeyidir. Her ne kadar genel kurallardan, olması gerekenlerden bahsetsek de mevzu bahsi psikoloji olduğunda her insanın bireysel özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Kimi çocuk 2 yaşında olmasına rağmen ayrı yatmayı kendiliğinden isteyip, sorun çıkarmazken, kimisi de 4 yaşında hala bu duruma sorun çıkarabilir. Ebeveynin çocuğunu tanıması ve ihtiyaçlarının farkında olması önemlidir. Bir diğer nokta da ebeveynin kendi ihtiyaçlarının farkında olması ve kendini tanımasıdır. Bu yatak ayıramama sorunu ebeveynin kendi kaygılarından, bilinçaltında kendisinin çocuğu ayrı yatırmayı istememesinden de kaynaklanıyor olabilir.
Özetle, cocuğun gelişim dönemine göre, standart bir uyku saati ve süresi olsa bile her çocuğun bireysel özelliklerinden kaynaklanan farklılıkları olabilir. Ayrıca uyku düzenini oluşturmanın zaman alabileceği ihtimali unutulmamalıdır. İlk bir kaç ayda bebeğin gece-gündüz algısı henüz oluşmadığı için zaten bir düzensizlik olacaktır. Kimi çocuğun uykusu dördüncü aydan itibaren düzene girerken kimisi bunun için dördüncü yılı beklemesi gerekebilir. Ancak uyku sorunu kronik boyutta ise, artık ebeveynin de psikolojisi bozuluyorsa ya da ebeveyn-çocuk ilişkisi zarar görüyorsa bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir.
Psikolog Canan Cantürk
Önceki yazımızda çocuğun uykusu konusunda anne-babanın tutarlı ve net tavrının önemli olduğunu vurgulamıştık. Çocuğun bir 5 dakika daha diye yalvarmalarına taviz verildiği takdirde bunun sonu gelmeyecektir. En sonunda ebeveyn sinirlenip bağıracak ve çocuk yatağa gergin bir şekilde gönderilmiş ya da gitmiş olacaktır. Bu zaten uykunun kalitesiz olması için yeterli bir nedendir. Vurguladığımız diğer bir nokta ise uyku öncesi ritüellerin oluşturulmasıydı. Bu sayede çocuk uyku ile ilgili olumlu hisler besleyip, uykuya gitmede daha az direnç gösterir.
Ebeveynin tutarlı, net tavrına ve uyku öncesi ritüellere rağmen çocuk yine de düzenli uyku alışkanlığını kazanamamış olabilir.Bu gibi durumlarda çocuğun mizacı akla getirilecek etmenler arasında olabilir. Bazı çocuklar zor mizaçlıdır, onların doğduğundan itibaren uykularının yanı sıra yemeleri, sosyal uyumları, tuvalet alışkanlıkları...vb de zordur.
Bütün denemelere rağmen çocuğun uyku sorununun aşılamamasında bir başka etmen huzursuz aile ortamı olabilir. Evde geçimsizlik varsa, aile bireyleri arasındaki ilişkiler kopuksa, şiddet uygulanıyorsa... çocuğun uykusu bu durumlardan etkilenir. Başka bir etken ise ebeveyn-çocuk ilişkisidir. Çocuğun anne ile arasında güven sorunu varsa, uyandığında anneyi yanında bulamamaktan korkuyorsa ya da uyku meselesini bir güç mücadelesi olarak görüyorsa inadına uyumayabilir.
Bu bahsettiğimiz durumlarda, çocuktan ziyade ebeveynlerin davranış yönlendirilmesi konusunda bir uzmandan destek alması sorunun çözümüne büyük ölçüde yardımcı olacaktır.
Uyku sorununda gözardı edemeyeceğimiz çok önemli bir nokta ise çocuğun anne-babaya doyamaması ve bu yüzden uyumayı reddetmesidir. Özellikle anne çalışıyorsa, baba işten geç geliyorsa, çocuk gününün çoğunu okulda geçiriyorsa ebeveynleri ile birlikte vakit geçirmeye daha çok ihtiyaç duyacaktır. (Bu konuda ayrıntılı bilgi için Çocuk İle Kaliteli Zaman yazımızda bakabilirsiniz).
Çocuğumuzun Yatağını Ne zaman ve Nasıl Ayırmalıyız?
Çocuğun yatağının ayrılma zamanı konusunda uzmanlar arasında görüş ayrılıkları vardır. Bir kısmı daha ilk günlerden itibaren çocuğun yatağının ayrılması gerektiği fikrini savunurken, diğer kısım 2 yaşından önce ayrılmaması gerektiği fikrini savunmaktadır. İki görüşün de kendince eksileri ve artıları olmakla birlikte, bizi kinci görüşün artılarının daha fazla olduğunu düşünmekteyiz.
Yaşamın ilk 2 yılı çocuk gelişiminde, özellikle çocuğun psikolojik gelişiminde çok önemli bir yer tutar. Çocuğun ruhsal dünyasının temelleri bu dönemde atılır. Sonraki yıllardaki psikolojik problemlerimizin kökeni 0-6 yaşa, bu yıllar içerisinde de en çok 0-2 yaşa dayanır. Bu yıllar içerisinde anne (ya da temel bakım veren kişi)-çocuk ilişkisi diğer yıllarda olduğundan daha önemlidir.
0-2 yaş çocuğu bir çok bakımdan anneye muhtaçtır. Hayata dair becerileri daha yeni yeni kazanmaya başlamaktadır. Kendini ifadesi yeterli değildir. O yüzden birinin onu anlamasına, gereksinimlerini fark etmesine ve gidermesine ihtiyaç duymaktadır. 2 yaş ve altındaki çocukların geneli uykusu geldiğinde, gazı olduğunda, acıktığında, bezi kirlendiğinde, ağrısı olduğunda ya da canı sıkıldığında bunu ağlayarak belli ederler. Ağlamak bir nevi, onların anne ile ilişki kurmalarının, dertlerini anlatmalarının yoludur. Anne ile sağlıklı ilişki kurduğu oranda, çocuğun ileride sağlıklı bir birey olması olasıdır. Bu yüzden yaşamın ilk yıllarında, çocuğun ağladığında anneyi yanında görmesi ya da sesi ile de olsa onun varlığını hissetmesi önemlidir. Böylelikle çocuk, ihtiyaçlarının giderilmesinin yanı sıra, güven duygusunu da yaşamış olacaktır.
Yaklaşık 1,5-2 yaşına kadar çocuğun anne-babanın odasında yatması iyi olur. İllaki annenin yatağında yatmasına gerek yoktur. Kendi yatağında, annesinin ona uzanabileceği mesafede de olabilir. Her ağladığında anne onu kucağına almamalı ya da dizinde sallamamalıdır. Bu sefer çocuk hem bu duruma alışır ve her defasında bunu bekler, hem de yatağına yatırılırken tekrar uyanma riski artar. Bu ise anne açısından sıkıntılı bir durum yaratır. Bazen, yanında olduğunu hissetmesini sağlayacak bir dokunuş, bir pışpışlama veya annenin bir buradayım sesi yeterlidir.
1,5-2 yaştan itibaren çocuğun yatağı artık yavaş yavaş ayrılmaya başlanmalıdır. Bu ayırma işlemi aşamalı olarak yapılırsa daha kolay sonuç alınabilir. Önce çocuğun yatağı ile ebeveynlerinin yatağı arasındaki mesafe uzatılmalıdır. (karyola ebeveyn yatağının çok yakınında ise biraz daha uzağa konulmalıdır). Daha sonra karyola çocuğun uyuyacağı odaya taşınmalıdır. Alışma döneminde bir müddet, ebeveyn çocuğu ile bu odada yatmalıdır, fakat ayrı bir yatakta. İlerleyen zamanlarda sadece çocuk uyuyana kadar yanında kalmalı, sonrasında kendi odasına geçmelidir. Çocuk ağladığında ebeveyn gidip onu hemen kucağına almamalı, ya da onunla oyun oynamamalıdır. Her şeyin yolunda olduğunu belirtmesi iyi olabilir.
Çocuk anne-babasının odasına gittiğinde ise, ebeveyn kalkıp çocuğu alıp, tekrar odasına götürmelidir.
2 yaştan büyük bir çocuk hala ebeveyn yanında yatıyorsa, yatak ayırmadan önce çocukla birlikte, yeni yatacağı yeri cazip kılacak düzenlemeler yapılabilir. Cibinlik, yeni nevresim takımları, tavana parlayan aksesuarlar yapıştırma... gibi. Yine ilk günlerde çocuk ile birlikte onun odasında kalınabilir. Ama sonrasında sadece uyuyana kadar, ve daha da sonrasında sadece bir ya da iki masal anlatacak kadar yanında durulmalıdır. Masal sonrası çocuk uyumasa bile ebeveyn odasına çekilmelidir. Bunu da artık büyüdün, kendin yatmak zorundasın gibi nedenlerle değil, annenin kendi uykusunun geldiği, başka yatakta yatınca belinin aradığı gibi nedenlerle açıklaması daha iyidir. Çocuk gece uyanıp ebeveynin yanına gittiğinde, ebeveyn onu her defasında yatağına geri götürmelidir. Özellikle ilk günlerde bu çok sık olabilir, anne-baba açısından da her defasında çocuğu odasına götürmek ciddi bir sorun oluşturabilir. Bu sırada ebeveyn çocuğa kızıp, bağırmamalı, ya da söylenmemelidir. Sabırla ve sakinlikle yatağına tekrar yatırmalıdır. Anne-baba bu konuda ne kadar istikrarlı olursa çocuğun bu duruma alışması o kadar kolay olur. Ebeveyn başlangıçta çok zorlansa bile, bu uygulama ile uzun vadede rahat edecektir.
Yatak ayırma işlemi en geç çocuk 4 yaşına geldiğinde tamamlanmış olmalıdır. Ama daha uygun olan yukarıda da bahsettiğimiz gibi 2 yaş sırasında olmasıdır. 4 yaştan sonra hem ayırmak zorlaşabilir, hem de anne-baba mahremiyeti açısından da artık ciddi sıkıntılar oluşturabilir.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus çocuğun hazır olmuşluk düzeyidir. Her ne kadar genel kurallardan, olması gerekenlerden bahsetsek de mevzu bahsi psikoloji olduğunda her insanın bireysel özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Kimi çocuk 2 yaşında olmasına rağmen ayrı yatmayı kendiliğinden isteyip, sorun çıkarmazken, kimisi de 4 yaşında hala bu duruma sorun çıkarabilir. Ebeveynin çocuğunu tanıması ve ihtiyaçlarının farkında olması önemlidir. Bir diğer nokta da ebeveynin kendi ihtiyaçlarının farkında olması ve kendini tanımasıdır. Bu yatak ayıramama sorunu ebeveynin kendi kaygılarından, bilinçaltında kendisinin çocuğu ayrı yatırmayı istememesinden de kaynaklanıyor olabilir.
Özetle, cocuğun gelişim dönemine göre, standart bir uyku saati ve süresi olsa bile her çocuğun bireysel özelliklerinden kaynaklanan farklılıkları olabilir. Ayrıca uyku düzenini oluşturmanın zaman alabileceği ihtimali unutulmamalıdır. İlk bir kaç ayda bebeğin gece-gündüz algısı henüz oluşmadığı için zaten bir düzensizlik olacaktır. Kimi çocuğun uykusu dördüncü aydan itibaren düzene girerken kimisi bunun için dördüncü yılı beklemesi gerekebilir. Ancak uyku sorunu kronik boyutta ise, artık ebeveynin de psikolojisi bozuluyorsa ya da ebeveyn-çocuk ilişkisi zarar görüyorsa bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir.
Psikolog Canan Cantürk