İştahlı çocuk, yemeğini zevkle, neşeyle ve severek yer, sofrada huzur ve hoşnutluk hakimdir. Lokmayı uzun süre ağzında saklayan, yutmamak için zaman kazanmaya çalışan, tabağındaki yemeği bir türlü bitiremeyen çocuk aynı derece hoşnutsuzluğa ve endişeye neden olur. Ek gıdalara başladıktan itibaren okul çağına kadar çocuklarının iştahsızlığından şikayetçi olmayan anne baba yok gibidir. Maalesef kesin bir tavsiyeyle iştahsızlığı gidermek mümkün olmadığından anne babalar değişik ve bazen de iştah şurupları gibi yanlış çözümlere yönelmektedir.
İştahsızlık problemini çözmek için aslında alerji şurubu olan ve yan etkileriyle iştah artmasına yol açan bu ilaçlara veya yanlış uygulama ve müdahalelere yönelmek yerine çok yönlü yaklaşım gerekmektedir.
15-20. aylar iştahın en düşük olduğu aylardır
Çocukların büyüme ve gelişme hızlarındaki dönemsel farklılıklara bağlı olarak yeme alışkanlıkları ve iştahlarında fizyolojik farklılıklar gözlenir. Bebeklikten başlayıp bir yaşına kadar olan sürede hızla boy atıp kilo alan çocuğun daha fazla kalori alma ihtiyacı duyduğu, ancak daha sonraki dönemde büyümedeki yavaşlamaya paralel olarak çocuğun yeme isteğinde azalma olabileceği bilinmelidir. Özellikle 15-20. aylar iştahın en düşük seviyede olduğu dönemlerdir. Ayrıca yemek seçme, psikolojik nedenlerle yemeği reddetme gibi davranışlarla sıklıkla karşılaşılır. Çocuğa daha çok yedirmek için yapılan ısrar ve baskılar, yemeği ağza tıkarak zorlama ve cezalar genellikle olumsuz tepkilere ve iştahsızlığın artmasına neden olur.
İştahsızlık bir hastalık değildir
Yaşına uygun büyüme ve gelişme gösteren çocuk göze gelmese de muhteva olarak ihtiyacı olan gıdaları alıyor demektir. İştahsızlıkla beraber kilo alması durmuş, yetersiz gelişme gösteren çocukta bu durumun sebebinin ortaya konması ve çözülmesi gerekmektedir. Anoreksiya Nevroza hariç tutulursa iştahsızlık bir hastalık değil birçok sebebe bağlı olabilen bir belirtidir. Özellikle enfeksiyonlarda olmak üzere iştahsızlık sıklıkla çocukluk hastalıklarına eşlik etmektedir. Muayene ile çocuğun büyüme ve gelişme ölçülerinin değerlendirilmesi yanında basit laboratuvar incelemeleriyle (kan sayımı, idrar tetkiki, batın ultrasonu, karaciğer ve böbrek fonksiyonları vb.) genellikle bir kanaate varmak mümkündür. Bir rahatsızlık tespit edilecek olursa uygun tedaviyle bu hastalığın iyileşmesiyle beraber iştah da normale dönmüş olacaktır.
Çocukların iç dünyalarında yaşadıkları duygular iştahlarını etkileyen faktörlerin başında gelir. Bilinçaltına yerleşmiş herhangi bir endişe, üzüntü, nefret veya kıskançlığın baskısı onun iştahını kesebilir. İştahsız çocukta organik rahatsızlık araştırılırken çocuğun ruhsal durumu da değerlendirilmeli, varsa duygusal sorunlar ve iç çatışmalar açığa çıkarılarak çözülmelidir.
Bu incelemeler neticesinde başka bir hastalık olmaksızın sürekli hale gelmiş genel iştahsızlık hali ise ayrıca ele alınıp çok yönlü değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Çocukların gıda ihtiyacının yaş, cins, metabolizma hızı, aktivite durumu, genetik, psikolojik ve çevresel faktörlerden etkilendiğini ve her çocukta farklılıkların doğal olabileceğini unutmamak gerekir. Bebeğinin bir an önce büyüyerek sağlıklı gelişmesini isteyen bazı anne babalar, çocukları ne kadar yerse yesin, alınan gıdaları yetersiz olarak değerlendirmek ve çocuğun yediklerini başka çocuklarla kıyaslamak gibi hatalara düşmektedirler. Alınan gıdaların içerikleri en az miktarı kadar önemlidir. Yoğun enerji içeren bisküvi, çikolata türü besinler, düzensiz atıştırmalar, fast-food türü beslenme tarzı, öğündeki yeme miktarını etkileyerek yeterli enerji alındığı halde iştahsız görüntüye neden olabilmektedir.
İştahsız çocuğa yaklaşım tarzı nasıl olmalı?
İşe çocuğun neden yemek istemediğini anlamakla başlamak gerekir.
Çocuğun bir hastalığı mı var, ilgi çekmek mi istiyor, yoksa ihtiyaç fazlası sevmediği gıdalara zorlamaya karşı mı direniyor, aile içindeki bir sorun veya gerginlik veya iletişim problemi nedeniyle ruhsal bir sıkıntı mı yaşıyor, kardeşin doğması, okula yeni başlaması ya da ölüm, ayrılık gibi nedenler var mı?
Acaba yemeyerek sizi üzeceğini öğrendiğinden size karşı tepkisini bu yolla mı gösteriyor, yoksa aslında iştahı iyi de siz yanlış besleme mi yaparak iştahsızlığına zemin hazırlıyorsunuz?
Bu ve benzeri nedenlerin araştırılıp açığa çıkarılması gereklidir. Bu bakımdan öncelikle iştahsız çocuğu muayene ve gerekiyorsa incelemelerden geçirdikten sonra çocukta beslenme yetersizliği veya herhangi bir sağlık problemi yoksa, büyüme ve gelişme normalse, endişeye gerek yoktur.
Bu durumda yeterli beslendiği düşünülmeli, öğün atlaması bile normal sayılmalıdır.
Yemekleri süsleyerek cazip hale getirin
İştahsız çocuğun beslenmesinde miktar yanında besin içeriği daha önemlidir. Besin kalitesi yüksek, çocuğun daha severek yediği gıdaları tercih etmeli, kesinlikle miktar için zorlama yapılmamalı, bunu çocuğun belirlemesine izin vermelidir. Her çocuğun belirli bir mide kapasitesi vardır. Çocuğun mide kapasitesi zorla değil, teşvik edici davranışlarla geliştirilebilir. İsteksiz zorla yenen gıdaların daha sonra çıkarıldığı sıktır. Çocuğa değişik alternatifler sunmanın yanında alınması gereken besinleri çeşitlendirmek, severek yediği formatta hazırlamak (kızartma, haşlama, köfte veya ezme yaparak, söğüş veya salata şeklinde karıştırarak vb.) süsleyerek göze daha hoş görünür hale getirmek teşvik edici olabilir. Çocuk sofraya aile ile birlikte oturmalı, iştahla yemek yiyenleri görmelidir. Diğer bireyler mesela baba yemekte kusur arıyor ve yemek seçiyorsa çocuğun iştahla yemesi beklenemez. Yemek küçük porsiyonla ve hoş görünümlü sunularak cazip hale getirilmelidir.
Sofrada Tv açık olmamalı
Kendisinin yemesine izin verilmesi çocuk için teşvik edici, bağımsız kişilik geliştirmesine de katkı sağlayan bir davranış olacaktır. Sofra, oyuncaklardan, açık televizyon vb. gibi dikkat dağıtıcı şeylerden uzak olmalıdır. Uygun havalarda açık havada ailecek yemek ve piknikler iştahı geliştirici etki gösterebilir.
Yemek aralarında abur-cubur yemesine müsade etmeyin
Karnı acıkan çocuğun yemeği, iştahı kaçmadan hemen verilmelidir. Yemeğin gecikmesi iştah azalmasına neden olur. Yemek yerken sabırlı davranılmalı, belirli bir süre yemesi için zaman verilmeli, hâlâ yemiyorsa tabağı kaldırılmalı, ardından alternatif gıdalar ve şekerleme türü rüşvetler sunulmamalıdır. Az yediği için çocuğun yemek aralarında meyve, meyve suyu, süt ve benzeri aperatif atıştırmasına izin verilmemelidir. Öğün aralarında ve yemek öncesinde düzensiz olarak gıdaların alınması, ne yerse kâr mantığıyla sürekli arkasından kaşıkla dolaşıp yedirme ve midede sürekli besin bulunması acıkma duygusunun gelişmesini engeller. Acıkmayan çocukta ise iştah gelişemez. Sofrada yemediğinde ikinci öğüne kadar aç kalacağını bilen çocukta beslenme düzeni daha çabuk yerleşecektir.
Genellikle tek çocuklarda, aşırı özen ve ilgi ile şımartılan çocuklarda iştahsızlık daha sıktır. Annenin titiz beslenme yöntemleri uygulaması, öğünün zamanı, yemek çeşit ve miktarlarında zorlamalar fayda vermeyen uygulamalardır. Çocuğun iştahsızlığında annenin kişilik yapısı ve tutumu önemlidir.
Aile içindeki problemler, gerginlik ve tartışmalar, çocuğun ruhsal yaşamına ve iştahına doğrudan zarar verir. Çocukların, çok sevdiği büyüklerinin üzüntülerinden etkilendikleri ve iştahlarının kesildiği dikkate alınırsa sıkıntı ve üzüntüleri çocuğa hissettirmemek önemlidir. Çocuğun aile içi iletişimindeki sorunlar, kardeş geçimsizliği ve kıskançlıklar iştahı olumsuz olarak etkileyebilir. Bazı çocuklar iştahsızlığı, ilgi çekmek ve ayrıcalık temini için kullanmayı öğrenebilirler. Mesela annenin küçük kardeşi beslemesi kıskanıldığından yemeye karşı tavır almaya ve yemeğinin anne tarafından verilmesini istenmesine yol açabilir.
İştahsızlığı çözmek için 20 öneri
1. İştahsızlığın arkasında fiziksel veya ruhsal sebepleri araştırın ve rahatsızlık varsa tedavisini sağlayın.
2.Varsa aile içindeki problemleri çözün. Gerekirse aile danışmanlığı ve psikolojik destek alın.
3.Çocuğun sofrada oyalanması ve yemeğini ağzında bekletmesi karşısında sabırlı olun. Yemek miktarını artırmak için zorlama ve baskı yapmayın.
4.Çocuğun öğün aralarında kırıntılarla beslenmesini, abur-cubur, fast food atıştırmasını engelleyin.
5.Düzenli saatlerde öğüne alışmasını sağlayın.
6.Öğünde yemeyen çocuğa arkasından koşarak kaşık kaşık bir şeyler yedirmeye çalışmayın. Yemeğin sofrada yenmesini alışkanlık haline getirin.
7.‘Kardeşin bitirdi, sen hâlâ yemedin’ gibi kıyaslamalar yapmayın.
8.Yemesi karşılığında takdir edin; fakat ödüle alıştırmayın.
9.Çocuğun tabağına yiyebileceği kadar yemek koyun, bazen de azar azar yemek koyarak tabaktaki yemeğin her bitişinde onu takdir edin. Her çocuğun belirli bir mide kapasitesi vardır. Çocuğun mide kapasitesi zorla değil; teşvik edici davranışlarla geliştirilebilir. İsteksiz, zorla yenen gıdaların daha sonra çıkarıldığı sıktır.
10.Sofrada yemek hakkında olumsuz konuşmayın.
11.Sürekli aynı yemeği pişirmeyin.
12.Besinleri karbonhidrat, protein ve sebzelerden dengeli olacak şekilde içeriği zenginleştirerek tüketmeye gayret edin.
13.Sofranızı şenlendirin, yemek sırasında olumsuz, üzücü ve rahatsız edici olaylardan söz etmeyin, çocuğun yaramazlıklarını ve hoşlanmadığınız yanlarını dile getirmeyin, eleştirme, ayıplama ve suçlamadan uzak durun, sıkıcı, kuralcı ve uzun konuşmalardan kaçının, ikaz gerekiyorsa espriyle beraber sempatik bir biçimde yaparak sofranın neşesini kaçırmayın. Bu arada çocukla konuşmak, şakalar yapmak, hikayeler anlatmak yemeği zevkli hale getirebilir.
14.Aşırı miktarda inek sütü vermeyin. Ağırlıklı inek sütüyle beslenen çocuklar tok olduklarından diğer gıdalara direnç gösterirler. Bu dengesiz beslenme ve genellikle kansızlığa da zemin hazırlar. Ayrıca ileri yaşamda alerjik hastalık ve diyabet riskinin arttığı söylenmektedir. Diğer ek gıdaları daha fazla alması için inek sütünü bir veya iki öğüne indirmek faydalı olabilir.
15.Çocuğun bireysel gelişimini destekleyin. Onu sofrada özgür bırakarak kaşığıyla kendi yemesini teşvik edin.
16.Azarlama, eleştiri ve şiddetten sakının. Cezalandırılan çocuk tepkisini size yemek yemeyerek gösterebilir.
17.Yemekleri iyi pişirin, lezzetli olmalarına özen gösterin, servisi normal sıcaklıkta yapın. Tatsız tuzsuz, iyi pişmemiş, kalitesiz yemeğin iştahla yenmesini beklemeyin.
18.Uygun hava şartlarında çocukları ev hapsinden kurtarın. Açık havada gezinti ve spor yapmalarını, yemeklerini de bu ortamda yemelerini sağlayın. Yüksek oksijenli, temiz hava ve yeşil doğa, hayatı monotonluktan kurtarır, metabolizmayı canlandırır, iştahı açar.
19.Muhtemelen çocukken sizinde iştahsız olduğunuzu ve anne babanızın sizin için endişe ettiğini düşünün.
20.İştah şurubu adı altında satılan ilaçlardan uzak durun.
27.07.2004
Dr. Hızır Yılmaz Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı TSTV KONYA HASTANESİ