• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Cinsel Sorunlar ve Çözüm Yolları

afroditim

Üye
Kayıtlı Üye
15 Mayıs 2013
18
0
6
Ankara
Ülkemizde cinsel hayatı aktif olan her on kadından sekizi, her on erkekten yedisi, hayatının belli bir döneminde cinsel sorun yaşıyor. Mevcut sorunlar hayatı çekilmez bir hale getiriyor ve çiftin ilişkisini monotonlaştırıyor. Ve ilişkisinde sorun yaşayan birçok kişi veya çift bu durumda ne yapacaklarını veya nereye başvuracaklarını bilemiyorlar. Peki, cinsel sorunlardan kurtulmanın yolu nedir? Sorun yaşandığında ilk önce kime başvurulmalıdır? Cinsel terapide nasıl bir süreç yaşanır? Cinsel terapinin amaçları nelerdir?

VAKA ANALİZİ ŞART!
Cinsel sorun yaşandığında öncelikle ilk görüşme için cinsel işlev bozuklukları konusunda deneyimli bir cinsel terapiste başvurulmalı. İlk görüşmenin ardından cinsel terapist danışanları değerlendirme görüşmelerine alır ve vaka analizi yapar. İlk değerlendirmeler sorunun psikolojik, ilişkisel, duruma bağlı ya da fiziksel kaynaklı olup olmadığını ayırma açısından oldukça önemlidir. Bu değerlendirme görüşmelerinden sonra cinsel terapist gerekli gördüğünde bir psikiyatri uzmanından, bir nöroloji uzmanından, bir üroloji uzmanından, bir jinekologdan veya bir endokrinoloji uzmanından konsültasyon isteyebilir. Gerekli psikolojik testler yapabilir. Çünkü cinsel sağlık bilimi için multi-disipliner bir yaklaşım şarttır.
 
Hiçbir cinsel terapistin elinde sihirli bir değnek yoktur ve sorunları bir anda çözmesi beklenmemelidir. Cinsel terapist yalnızca belli bir sorun karşısında olası nedenleri gün ışığına çıkararak ve çözüme ulaşmaya çalışarak kişiye veya çifte yardımcı olmayı hedefleyen bir terapisttir yalnızca. Her dert dermanıyla gelir. Dert ayrıntılı incelendiğinde ve nedenleri saptandığında çözümde bu analizin içinde saklıdır. Vajinismus, orgazma ulaşma güçlüğü, uyarılma güçlüğü, erken boşalma, iktidarsızlık, partnerle cinsel uzlaşmazlık gibi gerek fiziksel gerekse psikolojik kökenli sorunlarda cinsel terapiste başvurulabilir. Ayrıca, cinsel tedavinin sonuçlarının kısmen cinsel terapistin deneyim ve yeteneğine ama büyük ölçüde de danışanın veya çiftin iyileşme isteğine ve inancına bağlı olduğunu da unutmamak gerekir. Cinsel terapinin çoğu kez ekonomik açıdan pahalı olduğu düşünülse de öyle değildir ve son derece basit, eğlenceli çalışmalardan oluşan ve aşk oyunları adı verilen ev ödevlerini içerir. Cinsel işlev bozukluklarından dolayı; bozulan ruhsal dengeyi sağlamak, yeniden cinsel eğitim vermek, düşünce ve duygu alışverişi kurmak, çiftlerin veya bireylerin kendilerini tanımalarını sağlamak, cinsel çatışmaları çözümlemek, bu çatışmalardan doğan kaygı ve gerginlikleri azaltmak, çiftler arasındaki ilişkileri iyileştirip olgunlaştırmak, için kullanılan tüm teknik ve yöntemlere cinsel terapi diyebiliriz. Bir başka deyişle; cinsel terapi, belli bir amaç ve plan doğrultusunda, belli teknik ve yöntemlerin, cinsel terapistlerce uygulandığı profesyonel bir yardım hizmeti sürecidir.
 
Cinsel işlev bozuklukları kader değildir, yüzde yüz tedavisi vardır. Yalnızca danışanların içinde iyileşmek için güçlü bir istek ve inanç varsa, cinsel terapistin durumu değiştirmek yönünde harcayacağı çabaya gerçekten katkıda bulunabileceklerinden eminseler, tedavileri gerçekten başarılı olacaktır. Yani inanıldığında başarı gelir. Ayrıca tedavinin başarısında danışanların ve yaşam koşullarının terapi için hazır olması çok ama çok önemlidir.
 
Cinsel terapist; cinsel terapi yapan; bireylerle, gruplarla, çiftlerle ya da ailelerle onların ruhsal sıkıntılarına çözüm getirmeleri için işbirliği içinde çalışan kişidir. Hekim, psikolojik danışman veya psikolog gibi ruh sağlığı profesyonelleri, lisans eğitimlerinin üstüne, belli bir psikoloji eğitimi ve süpervizyon aldıktan ve belli sayıda terapi yapmış olduktan sonra cinsel terapist olabilirler. Bu eğitim süreci bir süpervizör denetiminde olmalıdır. Ayrıca çok sayıda terapi uygulamasını da izlemiş olması deneyim kazanma açısından önemlidir. İster doktor olsun, ister psikolog olsun, cinsel terapi ile ilgilenen bir cinsel terapistin cinsel sağlık bilimi ve psikolojik danışma konusunda mutlaka özel bir formasyonu olması gerekir. Doğal olarak başvurduğunuz cinsel terapistin deneyimli olmasının yanı sıra, ciddiyeti ve güvenilirliği çok önemlidir. Bu durumu da genellikle hastadan daha iyi hiç kimse değerlendiremez. Hasta daha ilk görüşmede cinsel terapistin bilgi, deneyim ve güvenilirliğini değerlendirebilir. Bu konuda duygusal düzeyde bile olsa ikna olumadıysa, hemen değiştirmekte ve yeni bir cinsel terapist aramakta fayda vardır.
 
Cinsel terapist ve danışanlar arasındaki diyalog temelinde gelişen cinsel terapinin amaçları şunlardır:
—Danışanlara özel bir tedavi planı hazırlamak.
—Danışanların beden ve zihnin iç içe hareket ederek duygu, düşünce, fantezi ve heyecan yarattıkları mekanizmaları tanıtmalarını sağlamak.
—Danışanların yaşamlarında kendi cinselliklerine yer ayırmalarını öğretmek ve bunu da onların kendilerini en rahat ve en özgür hissedecekleri biçimde yapmalarını sağlamak.
—Danışanların cinsel yaşamlarını iyileştirmek ve birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlamak amacıyla, partnerleriyle iletişim kurmalarının kaçınılmaz olduğunu (tercihleri, istekleri, gereksinmeleri, duyguları veya heyecanları anlatmak) öğretmek.
—Danışanların belli cinsel tercihleri ya da tersi bir gelişmeyle belli tabuları varsa, bunların nedenlerini ortaya çıkarmak.
—Danışanların eğitimlerini incelemek, cinsel mitlerini keşfetmek ve bazı koşulların bir şekilde cinsel yaşamlarını etkileyip etkilemediğini araştırmak.
—Danışanlara cinsel eğitim vermek.
—Cinselliği engelleyen ya da frenleyen olası psikolojik yaraları fark ettirmek, çözümlemek ya da en azından bugünlerine olan etkilerini azaltmak.
—Danışanların yaşamlarında mevcut olan ve her iki partnerin cinsel yaşamını da ağır biçimde etkileyen olası uzlaşmazlıkları çözümlemek ya da en azından azaltmak.
 
Cinsel terapist istenilen sonuçları elde etmek için danışanları seks ve kendi cinsellikleri konusunda özgürce konuşmaya yönlendirir. Bunun sonucunda da mutlu ve tatmin edici bir cinsel yaşam sürülmesini önleyen, engel, önyargı ve tabuları ayrıştırabilir. Böylece danışanların geçmişlerine ve yaşamlarındaki dönüm noktalarına giderek, mevcut cinsel sorunun olası nedenleri ortaya çıkarılabilir. Cinsel terapist bunun dışında danışanların yaşamını inceler, partnerlerinin rollerini araştırır ve danışanındaki rahatsızlıkta partnerinin etkisini değerlendirir ve her danışana özel bir vaka analizi yaparak danışana özel bir tedavi planını uygular.
 
Cinsel işlev bozuklukları tedavi edilmediğinde danışanların yaşam kalitelerini düşmeye başlar, önemli ruhsal travmatik etken olarak algılanır ve kendilik değerinin azalmasına neden olur. Cinsel sorunun süreğenleşmesiyle birlikte, ikincil depresif belirtiler ortaya çıkabilir ve sorun zamanla daha da karmaşık hale gelebilir. Uyku düzeni bozulur, dikkat ve konsantrasyon yetisi azalır, genel olarak yaşamdan zevk alma oranı düşer, günlük yaşamın diğer gereklerine karşı da bir ilgisizlik ve isteksizlik hali ortaya çıkabilir. Sonuç olarak, cinsel alandaki sorun yaşamın diğer alanlarına da yansır ve hayat çekilmez bir hal alır.
 
Karmaşık gibi görünen ve yüzyıllardır gizemli olduğuna inanılan kadınların cinsellik sırları çözümlenmeye devam ediyor. Bilinen bir gerçek olarak kadınların boşalmaları veya orgazmları erkeklerin zirveye ulaşmasından daha zor ama imkânsız değildir. Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. ‘Uygun zaman, uygun mekan, uygun partner, uygun uyarılma, uygun süre ve yoğunlukta uyarıda bulunma ve uygun taleplerde bulunma’ şeklinde ‘6 U Kuralı’ yerine getirildiğinde kadınların çok rahatlıkla boşalabildikleri görülse bile, yapılan araştırmalar kadınların neredeyse %90’ının psikolojik olarak boşalamadıklarını gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, boşalma sorunlarının üstesinden gelinebiliyor. Psikolojik olan diğer bir değişle, içten gelen istek ve arzuları açığa çıkarmak için önce kadınların ruhlarının okşanması gerekiyor. Cinsel yaşama hazırlık süreci, tahrik olma, uyarılma, odaklanma, boşalma ve orgazm özellikle kadınlar için erkeklere nazaran çok daha uzun bir süreç alıyor. Bu nedenle seks yapmaya geçilmeden önce diğer bir değişle, kuvvetli bir arzu belirinceye kadar kadınlara dokunmak, özel, değerli, sevilmeye layık ve arzulanan biri olduklarını hissettirmek ve konuşarak bunları sık sık söylemek gerekiyor.

SOHBET HAVASINDA BİR CİNSELLİK…

Kadınların partnerleriyle birlikte yapmaktan en çok hoşlandıkları eylemlerden biri sohbet etmek gibi görünüyor. İletişim kurabilmek ve konuşmak kadınlar için adeta bir terapi gibidir. Yani kadınların rahatlamak, gevşemek, sevildiklerini ve önemsendiklerini anlamak ve partnerlerine yakınlaşabilmeleri için en çok ihtiyaç duydukları araç konuşmaktır. Bu nedenle, kadınlar direk konuya girmektense, konuşmayı uzatarak samimiyeti sağlamaya ve güven inşa etmeye çalışırlar. Kadınların cinselliği de tıpkı büyük keyif aldıkları sohbet edişleri gibidir. Diğer bir değişle, erkeklerin cinselliğinden bir hayli farklı olan kadınların cinsel bakış açısı, sonuç odaklı gitmeyen, tanımak ve tanışmak için yapılan bir sohbetten farksızdır. Bu nedenle, kadınların cinsel arzularını artırmanın ve cinselliği tam anlamıyla yaşamalarını sağlamanın en iyi yollarından biri onlara zaman ayırmak, hoş dakikalar yaşatmaktır. Bunu yapabilmenin en güzel yolu ise kadınları yine, yeni, yeniden keşfetmektir.

KADININ CİNSELLİĞİ USUL USUL GELİŞİR…

Görsellikten etkilenen ve cinsel arzuları anlık tavan yapan erkeklerin aksine, kadınlar cinselliği usul usul yaşamayı isterler. Bu nedenle, kadınlar erojen bölgelerine (meme uçları, kulak arkaları, omuzlar, boyun, klitoris, vb.) dokunulmasını, öpülüp okşanmasını beklerler. İstek ve arzularına ulaşamayan kadınlar, kendilerini erkeklere ve cinselliğe tam anlamıyla açmayacakları için yarım kalmış bir cinsellik yaşarlar. Erkeklerin önce kadınların dudaklarını daha sonra yavaş ve emin adımlarla bedenlerini keşfe çıkmaları gerekiyor. Bu noktada olaya gizem katmak için dokunmaya, öpmeye ya da okşamaya kısa molalar verip tekrar başlanması cinsel heyecanı arttırıyor. Yani kadınları boşalmanın eşiğine getirip bırakmak ve oradan yuvarlanmalarına izin vermek ve ‘7 kere getir ve bırak, sonunda boşalmasına müsaade et!’ felsefesini uygulamak gerekiyor. Unutmayın, beklenilen anda beklenmeyeni yapmak her zaman daha kışkırtıcıdır. Cinsel eylemlerden uzaklaşıp tekrar aktif olunması kadınların duyarlılığını artırır ve alacakları zevki iki katına çıkartır. Diğer bir değişle, duyulan özlemin derecesi ne kadar yükselirse, kadınların bu özlemlerine kavuştukları zaman alacakları ve erkeklerine verecekleri zevk de bir o kadar artacaktır. Bu süreçte kadınlar erkeklerin her bir santimini hissetmeye çalışırken, erkekler de kadınların her bir santiminin kendilerine ait olduğunu onların kulağına fısıldamalı ve sevişirken bunu sürekli yinelemelidirler.

KADINLARIN GEVŞEMEYE İHTİYAÇLARI VAR!

Nasıl ki, barda, kafede, okulda ya da bir fuarda, kadınlarla tanışmadan ve yakınlaşmadan seks evresine atlanamıyorsa, cinsellikte de sevişmeden penis-vajina birlikteliğine (penetrasyona) geçiş yapılmaması gerekiyor. Kadınların doruk noktasına yükseldikleri haz dolu bir cinsel ilişki yaşayabilmeleri için öncelikle gerginliklerinden kurtulmaları, rahatlayıp gevşemeleri çok önemli gibi görünüyor. Onlara bu fırsatı erkekler öpüşme, dokunma ve ön sevişme ile verebiliyorlar. Böylece kadınlar daha çok dokunulması gerektiği arzusuna kapılarak kapılarını cinselliğe açıyorlar. Bu uyarıları gerçekleştirirken erkekler yumuşak davranmaya, yavaş hareket etmeye ve kendilerini dizginlemeye gayret etmeli ve bunu mutlaka göstermelidirler. Erkeklerin heyecanlı ve istekli olduklarını görmek kadınları çıldırtıyor, hislerini net ve açık bir şekilde belli etmelerini sağlıyor, duyarlı noktalarının harekete geçmesine ve cinsel arzularının ortaya çıkmasına önayak oluyor.
 
Erkek; "Şimdi biraz yalnız kalmam gerekiyor ama sonra seninle baş başa ve hiçbir şeye aldırmadan birlikte vakit geçireceğiz!" dediğinde, kadına geri döneceğine dair güvence vermiş olur ve o da kendini terk edilmiş gibi hissetmez...
 
Mutlu bir evlilik seks ile mi olur? Evlilik sorunlarıyla ilgilen evlilik terapistleri olarak mutlu bir evliliğin anahtarının seks ve koşulsuz sevgiden geçtiğinde hemfikiriz... Çünkü aktif bir cinsel yaşam mutlu evliliklerin sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygı gibi temel taşlarını birbirine sabitleyen harçtır. Nasıl ki, sağlıklı bir yapı elde edebilmek için temelin sağlam olması kadar tuğlalar arasına yeterli miktarda harç koyulması da önemliyse; ikili ilişkilerin ve evliliklerin sağlıklı bir şekilde yol alabilmesi için de, cinsel ilişkinin karşılıklı doyuma ulaşılarak devam etmesi en önemli şartlardan biridir. Diğer bir değişle, karşılıklı anlaşma, sevgi, saygı ve aşk, çifti bir araya getiren oldukça önemli faktörlerken, birlikteliğin sürmesinde birincil olarak rol oynayan fiziksel birleşmedir, sekstir. Yani seks evliliğin harcıdır. Sanılanın aksine, çiftlerin nedense son sıralara attıkları cinsel hayat aslında mutlu bir evliliğin ve ikili ilişkilerin önemli bir anahtarıdır. Çünkü cinsel içgüdü insanın mutlu olması için sarf ettiği enerjinin temel nedenidir ve cinsel istek duymak insan doğasının normal bir parçasıdır. Peki, evliliklerde ve ikili ilişkilerde çifti “biz” yapan ve “aile” kavramını oluşturan anahtarı doğru zamanda ve doğru yerde uygulamanın püf noktaları nelerdir?

DOYURUCU SEKS, SAĞLAM EVLİLİK DEMEK…
Bir erkeğin ereksiyon yaşaması ya da bir kadının vajinasının ıslanması uyarılma, arzulama ve istek duyma yani mutlaka karşılıklı olarak doyum noktasına ulaşma için yeterli değildir. Ereksiyon sağlanması ve vajinanın ıslanması genellikle heyecanla birlikte gelişen tepkimelerdir. Bu nedenle, çiftler seks yapmak için seks yapmamalı, gerçekten ne istediklerini sorgulamalıdırlar. Çünkü seks iyi olursa evlilikte sağlam olacaktır. Cinsel hayatta yaşanılan sorunların evlilik hayatını etkilemesini hiç kimse istemez. Bu nedenle çiftlerin seks yapmadan önce uyarılıp uyarılmadıklarını, uyarılmak için nelere ağırlık vermeleri gerektiğini (ön sevişmenin uzun tutulması, erektil bölgelere daha fazla dokunulması, uyarılmayı artırıcı seks oyuncakları ve cinsel temalar kullanılması) paylaşmaları daha doğru olacaktır. Karşılıklı olarak isteklerin ve beklentilerin konuşulması daha iyi ve doyurucu bir seksin kapılarını açacağı gibi evlilik hayatında çıkabilecek sorunların da üstesinden gelinmesini sağlayacaktır. Ayrıca cinselliğin, cinsellik hakkında konuşmanın ve cinsel paylaşımların ikinci plana atılması gündelik yaşamı olumsuz etkileyebilir, evliliklerin ve ikili ilişkilerin sarsılmasına neden olabilir.

SEKS, “BEN” KAVRAMINI “BİZ” YAPAR!
“Biz” olabilmek için inanın sevmek, saymak, affetmek, unutmak, görmek ve destek olmaktan çok daha fazlası lazım. İnce hesaplarla uğraşmak ve misillemeler yapmak yerine olabildiğince “biz” olmak gerekiyor. Peki, biz olabilmenin püf noktası nedir? Elbette ki, paylaşmak… Paylaşmak ama bedeni, ruhu ve arzuları paylaşmak... “Biz” olabilmek için utanç duygularının ve korkuların bir tarafa bırakılması gerekiyor. Bu süreçte çiftlerin neden seks yaptıklarını kendilerine sormaları ve verecekleri yanıtları partneriyle paylaşmaları, ikili ilişkilerinde ve evlilik hayatlarında her şeyin düzene girdiğini fark etmelerini sağlayacaktır. Bilindiği gibi seks, paylaşımın en son raddesi ve “ben”i “biz” yapan en önemli duygu yoğunluğudur.

SEKS, ÇİFTİN BAĞLILIĞINI GÜÇLENDİRİR!
Aşk, evlilik ve yakın ilişkiler kadim bir kervan yolculuğudur. Bu anlamlı yolculukta tahmin edilemeyecek kadar güzel anların yanında hesaba katılamayan sorunlar da yaşanabilir. Önemli olan kervanı yolda düzmektir. Bu süreçte fazlalıklar atılabilir, eksikler tamamlanabilir. Diğer bir değişle, evlilikte ve ikili ilişkilerde seks, çiftin uyumunu destekleyici bir eylemdir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygının olmasının yanında, çiftin kendi ailelerine olan bağımlılıklarından uzaklaşması ve kendi aile bilinçlerini oluşturabilmeleri gerekir. Bu sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatın keşfedilmesi gereken önemli bir kilit noktasıdır. Bilindiği üzere, cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen gerçekler arasındadır. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdır.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Özellikle uzun süreli birlikteliklerde, aşkı ve tutkuyu öldüren, monotonlaştıran cinsel hayat tarzından ziyade çiftin bakış açısıdır. Çünkü kadın ve erkek çift olmaya başladığı andan itibaren büyük tutkular ve cinsel tatminler yaşamaya başlar ve bu şehvet duygusuyla doyumsuz seksin kapıları ardına kadar açılır. Her şey güzel ve anlamlı giderken, ilerleyen zamanla birlikte çift kendi bedenlerini ve dolayısıyla istek ve arzularını da keşfetmeye başlar. Bu keşif bazen sancılı olabilir ve cinsel beklentilerden doğan anlaşmazlıklar yaşanabilir. Peki, daha iyi bir seks hayatı elde etmenin püf noktaları nelerdir?


1-Kadının cinsel yoldan doyuma ulaşabilmesi için duygusal yönden sevildiğine, değerli olduğuna ve arzulandığına inanması gerekir. Bu erkeğin gözlerinde, sözlerinde, davranışların ve dokunuşlarında fark etmek ister. Erkek sevdiğini ve sevildiğini cinsel ilişkiyle fark edebilirken, kadın da cinsel ilişkiden haz alarak ve partnerine bu hazzı yaşatarak duygusal ihtiyaçlarını fark eder.

2-Erkeğin kadının cinsel ihtiyaçlarının farklı olabileceğini anlaması gerekir. Çünkü bir kadına haz yaşatmak ve bu haz sonunda doyuma ulaştırmak tümüyle farklı bir konudur. Sanılanın aksine, erkeği mutlu eden her şey kadını da mutlu etmeyebilir. Bu nedenle, erkeğin partnerinin bedenini tanıması ve nasıl uyarıldığını bilmesi ve zamanla keşfetmesi gerekir. Kadının da bu keşfe yardımcı olması esastır.

3-Kadının erkeğe yaptıkları, aslında kendisine yapılmasını istedikleridir, erkeğin bunu anlaması gerekir. Her kadın erojen bölgelerinin keşfedilmesine yönelik erkeği yönlendirmek istemez ya da bunu yapamaz. Çekingen olan bir kadının bunu ifade edebilme yolu %87 oranında “Yaptığımı yap!” şeklindedir. Bu nedenle erkek, seks sırasında kadının ne yaptığına odaklanarak, asıl istediği şeyin ne olduğunu keşfedebilir.

4-Cinsel birleşme sırasında, öpüşme ve dokunuşlarda, özellikle klitoral dokunuşlarda yavaş hareket edilmesi önemli bir ayrıntıdır. Erkek haz almaya başladığı noktada daha da sertleşirler ve kadının bu sertlikten hoşlanacağını düşünür fakat bu her daim böyle değildir. Özellikle erkek klitoral dokunuşlarda yavaşladığı takdirde, kadın çok daha fazla mutlu olur. Bu nedenle, erkek yavaş hareket etmeli ve kadının bedeninin sesini dinlemelidir.

5-Kadın cinsel arzularını ne kadar hissederse ve istekleri ne kadar karşılık bulursa cinsel ilişkiden ve partnerinden o kadar zevk alır. Erkek uyarıldıktan hemen sonra testosteron hormon seviyesini düşürmek için boşalmayı hedefler, ancak kadının hormonları ancak bu seviyede çalışmaya başlar. Kadının cinselliği erkeğe göre geç ve tahrik olunca başlar ve erkeğin tersine kadın gerginliğini doyuma ulaşabilmek adına muhafaza eder. Bu gerginliğin muhafıza edilebilmesi için uyarıların yüksek olması, klitoral uyarının sevişme ve cinsel bileşme süresinde devam ettirilmesi gerekir.

6-Kadın cinsel arzularını daha derinden hissedebilme peşinde olur. Bu da cinsel ilişki süresinin kaliteli bir şekilde uzatılması anlamına gelir. Ön sevişme sırasında yapılması gereken dokunuşlar, öpüşmeler, mimikler ve hislerin dile gelmesi söz konusu olunca, karşılıklı olarak hissedebilme yeteneği de kendiliğinden yükselir. Aslında bu sadece kadın için değil erkek için de eşsiz bir zevk, sevgi ve huzur kaynağıdır.
Sonuç olarak, boşalmanın verdiği hazzı birlikte yaşamak, sevgi, zevk ve huzurun daha coşkulu bir şekilde ortaya çıktığını görmek, erkek açısından erkekliğinin onaylanması ve takdir edilmesidir, kadın açısından ise sevildiğinin ve değerli olduğunun ortaya çıktığı duygusal bir paylaşımdır.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Cinsellik kavramı kadın ve erkekler için farklılıklar gösteriyor. Geçmişten bugüne uzanan “erkekler ve erotizm” veya “erkekler ve seks”, “kadınlar ve romantizm” veya “kadınlar ve aşk” eşleştirilmeleri çiftlerin cinsel yaşamını ve çatışmalarının doğasını bir hayli etkiliyor. Erkeklerin sadece seks yapmak için kendileriyle ilgilendiklerini savunan ve bu nedenle onları yüzeysel olmakla suçlayan kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Kadınların bu algılarının altında yatan nedenleri anlamaları, beklentilerin iyice arttığı günümüzde bir hayli zorlaşmış gibi görünüyor. Oysa cinsellik erkeklerin aşk ve sevgi duygularının farkına varmalarında çok önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle erkelerin erotizm alabilmek için romantizm vermeleri, kadınlarında romantizm alabilmek için erotizmi sunmaları gerekiyor.

ERKEKLER SEKS İLE SEVGİLERİNİ GÖSTERİRLER…
Cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen bir gerçek oldu. Aslında bu işleyiş sanıldığı gibi kadınlara uzak bir düşünce değil. Kadınlarda aynı erkekler gibi cinsellik üzerinden duygularını açığa çıkartıyor, sevgi ve bağlılıklarını arttırıyorlar. Çünkü cinsellik, çift arasında olabilecek en üst düzeydeki yakınlaşmayı sağlayan, onların birbirlerini hem ruhsal hem de bedensel olarak tanımalarına ön ayak olan sıcak bir ilişkidir. Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Doğaları gereği, duygusal olan, şefkate ve aşka önem veren kadınlar hisleriyle hareket ederken, sevgi açlığı duyan erkekler cinsel içgüdüleriyle aşka yöneliyorlar. Diğer bir değişle, seks erkeğin sevgi gereksinimi duymasını, kadının ise sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmesini sağlayan önemli bir araç. Bu nedenle, kadınların erkeklerin sadece cinselliği düşündüklerini ve bu doğrultuda harekete geçtiklerini düşünmemeleri gerekiyor. Nasıl ki, kadınlar sevgi göstermenin yöntemlerinden biri olan dokunulmaktan hoşlanıyorlarsa, erkeklerde dokunmaktan hoşlanıyorlar ve seksi sevgilerini gösterme biçimi olarak yaşıyorlar. Kadınlar, erkeklerle aşklarını tazelemek adına iletişime geçmek istiyorlarsa, konuşmak, bakışmak, öpüşmek gibi eylemlerle sevildiklerini hissediyorlarsa, erkekler de sevildiklerini seks yoluyla hissederler ve gösterirler. Yani erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir.

ÇİFTLERİN ÖNCELİĞİ SEKS OLMALI…
Çiftlerin sağlıklı, mutlu ve haz dolu bir ilişkiye sahip olabilmelerinin yollarından biri ve belki de en önemlisi, cinsel ilişkilerinin kalitesi ve tutku düzeyleridir. Haz alınıp, verilen harika bir cinsel ilişki sonucunda erkekler içlerindeki sevgiyi hissedip, sevgilerini gösterirlerken, kadınlar da ihtiyaçları olan sevgiye ulaşmış oluyorlar. Çünkü erkelerin kalplerini açtıkları, sevgilerini gösterdikleri, şefkatlerini en iyi şekilde paylaştıkları ve içlerindeki kadınsı yönlerini fark ettikleri en iyi yöntemlerden biri sekstir. Aslında kadınlar da ön yargılarından arınıp, sağlıklı düşündüklerinde, seks ile yumuşadıklarını, gevşeyip, rahatladıklarını, sevildiklerini ve değerli olduklarını hissettiklerini ve daha çok partnerlerine bağlandıklarını göreceklerdir. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdırlar. Böylece çiftler çok daha tutkulu bir cinsel yaşama ve hoş bir iletişime sahip olabilirler.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
İngiltere’nin Leicester kentinde 18 yaşında bir genç, kanepede uyuyakalan 16 yaşındaki arkadaşına tecavüz ettiği iddiası ile mahkemeye verilmişti. Mahkemede suçlamaları reddeden genç, olay sırasında uyuyor olduğunu, seksomnia hastalığından mustarip olduğu için yaptıklarından sorumlu tutulamayacağını söylemişti. Olay iki gencin ortak bir arkadaşlarının evinde film izledikten sonra gerçekleşmişti. Yasal nedenlerle ismi basına açıklanmayan 16 yaşındaki mağdur mahkemede, “Arkadaşlarımızla birlikte film izledikten sonra ben kanepede uyuyakaldım. O ise yerde bir uyku tulumunda yatıyordu. Gece gözlerimi açtığımda üzerimdeydi. Çoraplarımı ve külotumu indirmiş bana tecavüz ediyordu. Onu itip kendimi kurtardım!” demişti. Ayrıca benzer bir olay yine İngiltere'de yaşanmış ve uykusunda seks yaptığı genç kıza tecavüz ettiği iddia edilen 43 yaşındaki Stephen Lee Davies beraat etmişti. Bu tür haberlerle gündeme gelen ve “uykuda seks” olarak bilinen “seksomnia”; “uyku halindeyken kontrolsüz bir şekilde cinsel ilişkiye girme” veya mastürbasyon yapma ihtiyacı hissetme” olarak tanımlanır ve bir tür uykuyla uyanıklık arasında kalınan uyurgezerliktir. Bu nedenle seksomnia'ya “uyursevişirlik” de denir. İlişkileri olumsuz etkileyebilen bu hastalığa sahip kişiler, genellikle suçluluk duyarlar, durumlarından utanırlar ve doktora başvurmazlar. Ancak seksomnia’nın, korkulacak ya da utanılacak bir yanı yok. Bu nedenle, seksomnia olduğunu fark eden birey bunu partneriyle paylaşarak mutlaka bir terapiste ya da hekime başvurmalıdır.

HIZLANDIRICI VE TETİKLEYİCİ FAKTÖRLER…
Aşırı baskı altında olma, yoğun iş temposu, düzensiz beslenme, alkol alışkanlığı, kilolu olma, stres ve uykusuzluk, henüz bir tedavisi olmayan hastalığa hızlandırıcı ve tetikleyici faktörler arasında sayılabilir. Çoğunlukla erkeklerde görünen bu hastalık günümüzde kadınlara da sıçradı…

SEKSOMNİA KİŞİNİN ELİNDE OLAN BİR DURUM DEĞİLDİR!
Nedeni ve tedavi yolları hala bulunamayan seksomnia hastalığı son 3 senedir bir hayli üzerinde çalışılan patolojik bir vakadır. Seksomnia’nın altında yatan nedenlerin bulunamayışında, bu durumdan utanan hastaların hekimlere başvurmak istememesi etkendir. Çoğunlukla kontrol altına alınamaması ve yarı uyku halinde baş gösteren cinsel ilişki eyleminin hatırlanmaması hastaları endişe içine sürüklüyor. Bunun aksine, bu eylemi uyanıkken yapılan sekse tercih edeceklerin de olduğunu rahatça söyleyebilirim. Böyle düşünenler seksomnia’yı alkol sonrası yaşanan ilişki gibi rahat ve doğal bir eylem olarak görüyor olabilirler. Bu nedenle, kontrol edilemediği, kasılma yaşanmadığı ve hatırlanmadığı için olumsuz yargıların da olmayacağını düşünerek rahat bir cinsel birleşme yaşamak ve bunu tercih etmek isteyenler olabilir. Ancak seksomnia kişinin elinde olan bir durum değildir ve bir hastalıktır.

UYKUDAKİ BİR ERKEK UYANIK BİR KADINA TECAVÜZ EDEMEZ…
Bilindiği gibi insan zihninin çeşitli katmanları vardır. Uykuda kapanan “bilinç”, kişinin farkında olduğu bölümdür ve zihnin düşünen, yargılayan, mantık kuran ve karar veren kısmıdır. Yani kişinin kiminle seviştiğini bildiği ve bu sevişmenin sorumluluğunu alabildiği kısımdır. En önemli özelliği, seçim yapabilme ve karar verebilme yetisidir. Eylemleri yönetmesi ve karar vermesi gereken bilinçtir. Ama esas büyük parça, buzdağının görünmeyen kısmında bilinçdışındadır. “Bilinçdışı” kişinin farkında olmadığı bölümdür ve zihnin haz ve elem prensibine göre çalışan kısmıdır. Yani kişinin kiminle seviştiğini bilmediği ve bu sevişmenin sorumluluğunu alamayacağı kısımdır. Uyanıkken veya uykudayken devamlı çalışan ve hiç kapanmayan bilinçdışının en önemli özelliği, haz verici eylemleri isteme ve bilinci etkileme yetisidir. Mahkeme tutanaklarına göre, adı açıklanmayan kız öğrenci, Davies'in evinde ve yatağında kendi isteğiyle yatmış ve gece uyandığında Davies'in kendisiyle cinsel ilişkiye girdiğini fark etmiş. Bu nedenle hem Davies hem de genç kız aynı yatakta yattıkları için, bilinçdışı seviyede birbirlerini arzulamış ve birlikte olmuş olabilirler. Çünkü aynı yatakta yatmak bilinçdışında yer alan libidoyu harekete geçirmiş olabilir. Ayrıca Davies, bilinçdışı seviyede genç kızı eski karısının yerine koyarak sevişmiş de olabilir. Ayrıca “uykuda tecavüz” durumu da söz konusu değildir. Çünkü tecavüz zorla ve tek tarafın isteğiyle olur. Cinsel istek denetlenebilir, yönlendirilebilir, ertelenebilir bir dürtüdür. Tecavüzde, saldırgan cinsel davranışta, bazı cinsel motifler olmakla birlikte, temel etken öfke, düşmanlık ve gücün ifade edilmesidir. Kısaca, tecavüz cinselliğin değil, saldırganlığın ifadesidir. Ancak bir kadınla onun isteği dışında kurulan tüm cinsel yakınlıklar tecavüzdür. İçki veya başka bir ilaç-madde etkisi altında olarak veya uykuda sevişerek, cinsel bir yakınlık kurmakla ilgili karar verebilecek durumda olmayan bir kadınla kurulan ilişkiler de tecavüzdür. Ancak uykudaki bir erkeğin uyanık bir kadına tecavüz etmesi söz konusu değildir. Ayrıca 18 yaşındaki erkeğin kanepede uyuyakalan 16 yaşındaki kız arkadaşına tecavüz ettiği iddiası da bu açıdan bakıldığında gerçekçi değildir. Bu nedenle bu vakalar, hem bir uyku bozukluğu hem seksomnia hem de sadece basit bir libido aktarımı olabilir. Vakaları ayrıntılı değerlendirmeden karar vermek çok zor.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Romantik aşk efsanesine gönlü kaptırmak çok kolay ve eğlenceli görünüyor. Ancak buna rağmen yüzükler takıldıktan sonraki dönemin sancılı geçtiğinden yakınan çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Pek çok çift Kayahan’ın şarkısında dediği gibi “Ben nerede yanlış yaptım!” diyor. Çünkü yakın ilişkilerin 4 evresi olan flört, nişanlılık, evlilik ve ebeveyn olma dönemleri birbirine karıştırılıyor, her dönemin gereklilikleri tam olarak bilinmiyor, aynı beklentilerle çiftler yollarına devam etmeye çalışıyorlar ve anlamlandırılamayan hayal kırıklıkları yaşayabiliyorlar. Bu yazımla evliliklerde mutluluğu yakalayabilmenin en önemli şartlarından biri olan, her dönemin birbirinden farklı ve ayrı bir güzelliği olduğunun benimsenmesi fikrine dikkat çekmek istiyorum.

FLÖRT DÖNEMİ
Külkedisi ve Yakışıklı Prens masalında olduğu gibi, bulutlar üzerinde yaşanılan yoğun bir aşk gibidir flört dönemi. Aslında ne kadın kendisidir ne de erkek! Birbirlerini tanımaya çalıştıkları, ortak noktalarını keyfettikleri bu dönemde her iki cinste karşılıklı olarak kandırmaya çalışır önce kendilerini sonra birbirlerini! Olayın doğası gereği yapılması şart koşulmuş bir eylemmiş gibi, köprüyü geçinceye kadar devam eden bu yalan dolanın içinde sır olup gidiyor aşk… Beklentilerin yansıtılmadığı bu dönemin süresi ne kadar uzun olursa olsun, fırsatlardan yararlanılmadığı sürece, sağlıklı bir ilişki elde edilmesi oldukça zor görünüyor. Bu nedenle, ilk izlenimin verildiği, ilk bakışların, ilk dokunuşların ve ilk adımların atıldığı bu dönemde, geleceğe atıfta bulunabilmek adına net olunması gerekiyor. Çiftin bunu başarabilmesi için kendileriyle barışık olmaları, ilişkilerindeki rollerini bilmeleri, ortak noktaları keşfetmeleri, ‘savaşma seviş’ fikrini benimsemeleri, ilişkinin niteliğine önem vermeleri ve olumlu ya da olumsuz iletişim kurmaktan asla kaçınmamaları, bu süreçte önemli bir yer tutuyor.

NİŞANLILIK DÖNEMİ
Nişanlılık dönemine çift, aileler ve toplum remi anlamlar yükler ve bu durum çiftin üzerinde baskı oluşturur. Aşklarını taze tutabilmek için evlilik kararı alan çiftlerin, kültürümüz gereği birbirlerini çok daha iyi tanıyabilmek adına nişanlılık dönemine tabi tutulması, bir takım problemlerin doğmasına neden olabiliyor. Psikolojik olarak, rahat bir dönemden, kontrol ve baskının yoğun bir şekilde hissedildiği bir döneme girmek, çiftin karamsarlığa düşmesine, karamsarlıkla birlikte ilişkilerindeki rolleri karıştırılmalarına, beklentilerinin artmasına, hâkimiyet duygusunun gelişmesine ve bitmek bilmeyen soru işaretleriyle dolu tartışmalara neden olabiliyor. Kılıç kalkan kuşanıp savaşa gitmektense, çiftin birbirinin bedenini tanıması, duygularını geliştirmesi, dokunuşlarının ve öpüşmelerinin sıklığını artırması ve cinsellik üzerine konuşulmaları, bu süreçte çok daha yararlı olabiliyor.

EVLİLİK DÖNEMİ
Evlendikten kısa bir süre sonra, ‘Biz birbirimiz için yaratılmışız!’ sözleri zamanla anlamını yitirebiliyor. Evliliğin yolunda gitmesi için toplum kalıplarının dışına çıkmak gerekiyor. Evlilik ilişkisi; sevgi, saygı, paylaşma ve hoşgörü ile yürütülürse mutluluğun, başarı ile yürütülemez ise de mutsuzluğun başlıca kaynaklarından biri olabiliyor. Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, tutku ve saygı olursa, mutlu bir birliktelik ve sağlıklı bir seks hayatı olabiliyor. Birlikte duş alarak, birlikte aynı yatakta uyuyarak, birlikte baş başa sohbet ederek, sevişip, düzenli seks yaparak birbirlerine olan tutkularını ifade eden çiftler, evliliklerinde karşılaştıkları sorunlara ve tartışmalara pembe gözlükle bakabiliyorlar, sorunlarını yumuşatabiliyorlar ve zamanla çözebiliyorlar. Ancak birbirlerine olan tutkularını ifade edemeyen ya da saklamayı tercih eden, birlikte duş almayan, birlikte yatıp uyumayan, her defasında partnerlerini cinsellikle cezalandıran, baş başa sohbet etmeyen çiftler ise evliliklerinde karşılaştıkları sorunlara ve tartışmalara siyah gözlükle bakıyorlar, sorunları sertleştiriyorlar ve zamanla kendilerini mutsuzluğa mahkûm edebiliyorlar.

EBEVEYN DÖNEMİ
Çift anne-baba olduğunda işler çok daha farklı bir boyuta geçiyor. Bu dönemde çocuk sahibi olmak çiftin tüm ilişki dinamiğini değiştirebiliyor. Sadece ikili ilişkilerde değil çiftler artık her konuda yani uyku, yemek, evdeki kalabalık, sosyal roller, sorumluluklar, cinsel yaşam, beklentiler, akraba ilişkileri gibi konularda değişim yaşıyorlar ve buna adapte olmakta zorluk çekiyorlar. Bu dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılması için öncelikle erkeğin çocuğun kadının dünyasında yarattığı değişimi algılaması gerekiyor. Çünkü burada en büyük değişimi anne yaşıyor. Bunun dışında, çocuğun çifttin her ikisinin de çocuğu olduğunun benimsenmesi, iletişimin kesilmemesi, çiftin birbirini desteklemeye devam etmesi, sevgiyi göstermenin en etkili yolu olan dokunmaktan ve öpüşmekten uzaklaşmaması ve yeni hayatlarıyla ilgili değişimleri ya da sıkıntıları mutlaka açık bir dille konuşmaları gerekiyor. Unutmayın kadınlar hamilelik döneninden başlayarak anne oluyorlar, erkeğin ise baba olabilmesi için emek harcaması, uykusuz kalması, çocuğun bakımıyla ilgilenmesi gerekiyor. Erkekler emek harcadığında zamanla babalığı hissedebiliyorlar. Bu nedenle kadınların çocuğu tek başlarına sahiplenmemeleri, onun sorumluluklarını ve bakımını kocalarıyla paylaşmaları çok önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkıyor.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Seks ve zevk almanın birbirine karıştırıldığı günümüzde, sürekli olarak duyduğumuz “önsevişme” ifadesinin anlamı hala net bir şekilde bilinmiyor. Yanlış anlamlandırmadan kaynaklı olarak, erkek, kadına sadece seks yapmak için dokunuyor, diğer zamanlarda dokunmasını esirgiyor ve bu bir döngü şeklinde çiftin hafızasına kazınıyor. Dolayısıyla, çift dokunmalar sonrasında gerçekleşen sekse odaklandığı için dokunmanın verdiği hazzı tam olarak yaşayamıyor ve seks tam bir bütünlük duygusuna ulaşamıyor, bir şeyler yarım kalıyor. Oysa çiftin cinsel haz ve heyecan yaşayabilmesi için havaya girmeleri çok önemli. Ancak, pek çok çift seks hayatlarını rutinleştirerek cinselliği bir görev haline getiriyor. Burada göz ardı edilen nokta, dokunma, sevişme ya da seks sırasında, ne tür davranışların hangi sıra ile yapılması gerektiği hakkında belirlenmiş kalıpların olmamasıdır. Bu nedenle çiftlere önsevişmenin gerçek anlamına odaklanarak birbirlerini sevmelerini ve “Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!” felsefesini hatırlatarak 7 kere dokunup 1 kez seks yapmalarını öneriyorum.

KADINA ÖZEL VE DEĞERLİ OLDUĞUNU HİSSETTİRİN, ALICI GÖZLE BAKIN…
İlişkiye hazırlanmada etken faktörlerden biri olan önsevişmeyi, cinsel içgüdüleri arttırmak için heyecan verici bir eyleme dönüştürmek mümkün. Peki, bu doğru bir şekilde nasıl yapılabilir? Görsel hafızanın güçlü olduğu yani görsel olarak cinsel uyarımlar alarak cinselliğe hazırlanan erkeklerin aksine kadınlar, dokunsal ve hissel uyarımlar yaşayarak cinsel isteklerini harekete geçirebiliyor. Bu nedenle, cinsel hazzı artırmaya yönelik yapılan ‘dokunma, okşama, iltifat etme, küçük mesajlarla kadına güzel ve değerli olduğunu, arzulandığını hissettirme, ona alıcı gözle bakma’ erkeğin kadını sekse hazırlaması için gereklidir. Cinsel yaşamda hazırlık süreci, tahrik olma, uyarım süreci, odaklanma, boşalma ve orgazm özellikle kadınlar için erkeklere nazaran çok daha uzun bir süreç olduğundan, seks yapmaya geçilmeden önce diğer bir değişle, kuvvetli bir arzu belirinceye kadar dokunmalara daha çok yer verilmesi gerekiyor.

SEVİŞMEK HER ZAMAN, SEKS ZAMAN ZAMAN…
Günümüzde halen kadın cinselliği karmaşık yapısını korumaya devam ediyor. Bunu bilen pek çok erkek, bu düşüncenin arkasına sığınarak, cinselliğin karşılıklı olduğunu ve cinsel birleşme sırasında kadına da görevler düştüğünü savunuyor fakat cinsel ilişki sırasında kadının uyarılması gerektiği bilincini göz ardı ediyor. Rutine dönüşmüş olan önsevişme birkaç saniyelik soyunmalardan, öpüşmelerden, klitoris uyarılarından ibaret değil. Nasıl ki, erkek için hazzını harekete geçiren ve cinsel isteğinin zirve yapmasını sağlayan heyecan verici görsel şovlar cinsel yaşamda önemli bir yer tutuyorsa, cinsel içgüdüleri harekete geçirmede ve cinsel isteği artırmada etken olan heyecan verici dokunuşlar da kadın için önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle, ‘sevişmek her zaman seks zaman zaman’ felsefesini cinsel yaşama uygulamak gerekiyor. Dokunmaların çok olduğu bir cinsel yaşamda heyecana yer verildiği için cinsel istek artacak ve doyurucu bir seks yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, kalıplaşmış olan ‘dokunma sonrası seks’ bilincinin yıkılması, kadının odak noktasını değiştirecek ve hiç olmadığı kadar istekli, heyecanlı ve mutlu olmasını sağlayacaktır.

CİNSEL DOYUMUN ANAHTARI: “7 KERE DOKUN 1 KEZ SEKS YAP!”
Çift birlikte şehvetli ve doyurucu bir cinsel birleşme yaşamak istiyorsa, birbirinin tarafında olması şart. Bunu başarabilmek için biraz fedakârlık yapmak gerekiyor. Fedakârlık bir zorunluluk değildir, bir armağandır. Sekste kimse kimse için bir şey yapmak zorunda değildir, herkes kendi tatmininden sorumludur. Çift birbirinden isteklerde bulunabilir, bu istekler yerine geldiğinde çift unları bir armağan gibi kabul etmelidir. Erkeklerin sabah sertleşmelerinden dolayı sabah seksini bir hayli sevdikleri aşikârken, kadınların sabah seksine çoğu zaman kapalı oldukları bilinmektedir. Bunun nedeni, sertleşmiş halindeki erkeğin boşalma odaklı sekse yönelmesi ve kadının uyarılma olmaksızın sekse yönelmek istememesidir. Bu durumun çatışma yaratmaması için erkekler bir değişiklik yapmalı ve partnerlerini dokunuşlarla uyandırmalı fakat bu uyarım sonunda seks olmamalıdır. İlk denemede kadının yüzünde bir tebessüm belirmesi ya da erkeğe doğru dönmesi gibi bir geri bildirim almak muhtemeldir. İkinci dokunma, banyoda yaptığı bir eylem sırasında, üçüncü dokunma giyinirken ya da kahvaltı yaparken ve dördüncü dokunma evden ayrılırken olabilir. Kadınlar hissel olarak uyarıldığı için dokunma şiddeti ve dokunmanın yapıldığı bölgeler oldukça önem teşkil eder. Bu nedenle, erkelerin dokunacakları ve öpecekleri yerler kadın erojen bölgeleri, kalçalar, bacaklar, göğüsler, dudaklar, boyun, omuzlar, klitoris ve saçlar olmalıdır. Akşam olduğunda dokunmaların devam ettirilmesine özen gösterilmelidir. Çift birbirini gördüğünde ‘Seni özledim!’ düşüncesini yansıtan bir öpücük sırasında, beşinci olan ‘Seni istiyorum!’ dokunmasını erkek ihmal etmemelidir. Arzulandığını hisseden ve dokunmalar sonucu uyarılan kadın, erkekle cinsel ilişki yaşamak için an kollamaya başlar bile. Altıncı dokunuşu erkek TV izlerken ya da soyunurken kendine özel tavırlarla süsleyerek yapabilir. Kadın neler olduğunu çözmeye çalışırken, gözünü erkekten ayıramayışını kullanarak, erkek son dokunmayı yatmadan öncesine taşıyabilir ve bunu seks öncesi sevişmeye dönüştürebilir. Erkek aldığı zevke ve kadının cinsel isteğine göre yedi dokunuştan sonra uygulayacağı seksi gecenin keyifli saatlerine ya da güzel bir günaydın seksine saklayabilir. Görüldüğü gibi sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamın sırrı 7 kere dokun 1 kere seks yap felsefesidir.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz.

BOŞALMANIN FAYDALARI NELERDİR?
Cinsel terapistler olarak çiftin cinsel yaşamında sağlıklı bir yol alabilmesi için düzenli ve doyumlu bir seks hayatı yaşamaları taraftarıyız. Çünkü cinsel uyarılma ve zevkin devam ederek bir doruğa ulaşması olarak tanımlanan orgazm ve boşalmanın birçok faydası var. Orgazm ve boşalma, bedensel ve ruhsal olarak bir rahatlama sağlıyor, daha kolay hamile kalınmasına yardımcı oluyor, kan akışını düzenliyor, beyni sağlıklı tutuyor, duygusal zekâyı yükselterek kişiyi zinde tutuyor ve önemli, değerli ve sevilmeye layık olduğunu hissettirerek moralini yükseltiyor, cildi güzelleştiriyor ve gençleştiriyor, bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor ve kişin ağrı eşiğini yükseltiyor, bazı ağrıların şiddetini düşürüyor, stresi azaltıyor, daha rahat ve kaliteli uyumaya yardımcı oluyor, kalk krizinden koruyor, prostat ve meme hastalıklarının oluşmasını geciktiriyor ve bu şekilde çiftin hayatından doktoru ve cinsel terapistleri uzak tutuyor, Çünkü özgüveni arttıran, vücut imajını iyileştiren ve stres yönetimini kolaylaştıran orgazm ve boşalma sırasında vücutta meydana gelen değişimler, salgılanan hormonlar, psikolojik ve duygusal tatmin hissi, çiftin hem cinselliğe hem birbirlerine hem de ilişkilerine olan duygu ve düşüncelerini olumlu yönde etkiliyor.

DÜZENLİ ŞEKİLDE BOŞALMAK GEREKİYOR, ÇÜNK܅
Özellikle kadınların sürekli olarak şikâyet ettikleri ve doyumsuz bir cinsellik yaşamaları sonucu cinsel yaşamı ertelemek adına bir silah gibi kullandıkları baş ağrısı sendromuna bire bir gelen düzenli bir şekilde yaşanan boşalmalardır. Bunun dışında, hem erkek hem de kadında kalp krizi riskini azaltan boşalma bağışıklık sisteminin virüslere karşı direncini artırmakta, salgılanan oksitosin ve melatonin sayesinde rahat bir uyku yaşanmasını sağlamakta, serotonin salgısını arttırdığı için stresi önlemekte, salgılanan steroid hormonları sayesinde cildi güzelleştirmekte, boşalım sayesinde erkeklerde prostat bezinin temizlenmesi sonucu prostat kanseri riskini %70 bir oranla önlemekte, hem kadın hem de erkekte meydana gelebilecek meme kanseri riskini %40 oranda azaltmakta, özellikle kadınlarda romatizma gibi pek çok ağrının şiddetini azaltmakta ve doğal bir spor olan orgazm metabolizmayı hızlandırdığı için hücreleri yenilemektedir.

GEBE KALMAK İÇİN AYNI ANDA BOŞALMAK ŞART DEĞİL…
Boşalma uzun süreli cinsel uyarı sonucunda ulaşılan ve kişiye zevk veren fizyolojik ve psikolojik durumdur. Kadının ve erkeğin cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı nedeniyle çiftler boşalacakları anı tam olarak belirleyemezler. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi birçok nedenle de çiftler aynı anda boşalamazlar. Fakat boşalmak gebe kalmayı kolaylaştırsa bile, aynı anda boşalamamanın ya da aynı anda boşalmanın gebe kalmakla ilgili herhangi bir bağlantısının olmadığının da bilinmesi gerekiyor. Birlikte boşalmak, iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir. Aynı anda boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, kadın ve erkeğin yaşayacağı cinsel yaşamda beklenti düzeyini artırmakta ve o an yaşayacakları hazları kaçırmalarına neden olmaktadır. Cinsel ilişkide eşlerin mutlaka birlikte boşalmaları gerektiği inancı cinsel mit dediğimiz hurafelerden biridir. Pek çok çift, cinsel yaşamlarını bu yanlış inanış yüzünden doyumsuz olarak değerlendirebilir. Oysaki kadın ve erkek cinsel yanıtlarının fizyolojik farklılığı kişilerin boşalacakları anı tam olarak belirleyememelerine neden oluyor. Birbirlerinin yanıtlarını tam olarak ve anında bilememeleri gibi benzer nedenlerle çiftler nadiren aynı anda boşalırlar. Birlikte boşalmak iyi bir cinsel ilişki için zorunlu ya da daha çok zevk almak için gerekli de değildir. Ama birlikte boşalmanın mutlaka gerekli olduğu düşüncesi, birçok insanın kendi cinsel ilişkilerinden hoşnutsuz olmasına, aynı anda boşalma beklentisiyle, kendinin ve partnerinin cinsel yanıtlarıyla gereğinden fazla ilgilenmesine ve sevişmenin keyfinin kaçmasına neden olabiliyor. Bu durum, cinsel ilişki yaşamak bir yana, kişisel boşalmayı da yok edebiliyor. Oluşan stres nedeniyle gebe kalmayı engelleyebiliyor. İki insan arasındaki cinsellik, fizyolojik yanıtlar temelinde gelişen, çok boyutlu ve keyifli bir süreçtir. Gerçek dışı beklentiler ve yanlış inanışlar, gebe kalmayı engelleyebileceği gibi cinsel doyumu da olumsuz yönde etkilemekten başka bir işe yaramıyor. Bunlardan dolayı çift birlikte boşalma hedefinden vazgeçip, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanmalıdır.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Özellikle uzun süreli birlikteliklerde, aşkı ve tutkuyu öldüren, monotonlaştıran cinsel hayat tarzından ziyade çiftin bakış açısıdır. Çünkü kadın ve erkek çift olmaya başladığı andan itibaren büyük tutkular ve cinsel tatminler yaşamaya başlar ve bu şehvet duygusuyla doyumsuz seksin kapıları ardına kadar açılır. Her şey güzel ve anlamlı giderken, ilerleyen zamanla birlikte çift kendi bedenlerini ve dolayısıyla istek ve arzularını da keşfetmeye başlar. Bu keşif bazen sancılı olabilir ve cinsel beklentilerden doğan anlaşmazlıklar yaşanabilir. Peki, daha iyi bir seks hayatı elde etmenin püf noktaları nelerdir?


1-Kadının cinsel yoldan doyuma ulaşabilmesi için duygusal yönden sevildiğine, değerli olduğuna ve arzulandığına inanması gerekir. Bu erkeğin gözlerinde, sözlerinde, davranışların ve dokunuşlarında fark etmek ister. Erkek sevdiğini ve sevildiğini cinsel ilişkiyle fark edebilirken, kadın da cinsel ilişkiden haz alarak ve partnerine bu hazzı yaşatarak duygusal ihtiyaçlarını fark eder.

2-Erkeğin kadının cinsel ihtiyaçlarının farklı olabileceğini anlaması gerekir. Çünkü bir kadına haz yaşatmak ve bu haz sonunda doyuma ulaştırmak tümüyle farklı bir konudur. Sanılanın aksine, erkeği mutlu eden her şey kadını da mutlu etmeyebilir. Bu nedenle, erkeğin partnerinin bedenini tanıması ve nasıl uyarıldığını bilmesi ve zamanla keşfetmesi gerekir. Kadının da bu keşfe yardımcı olması esastır.

3-Kadının erkeğe yaptıkları, aslında kendisine yapılmasını istedikleridir, erkeğin bunu anlaması gerekir. Her kadın erojen bölgelerinin keşfedilmesine yönelik erkeği yönlendirmek istemez ya da bunu yapamaz. Çekingen olan bir kadının bunu ifade edebilme yolu %87 oranında “Yaptığımı yap!” şeklindedir. Bu nedenle erkek, seks sırasında kadının ne yaptığına odaklanarak, asıl istediği şeyin ne olduğunu keşfedebilir.

4-Cinsel birleşme sırasında, öpüşme ve dokunuşlarda, özellikle klitoral dokunuşlarda yavaş hareket edilmesi önemli bir ayrıntıdır. Erkek haz almaya başladığı noktada daha da sertleşirler ve kadının bu sertlikten hoşlanacağını düşünür fakat bu her daim böyle değildir. Özellikle erkek klitoral dokunuşlarda yavaşladığı takdirde, kadın çok daha fazla mutlu olur. Bu nedenle, erkek yavaş hareket etmeli ve kadının bedeninin sesini dinlemelidir.

5-Kadın cinsel arzularını ne kadar hissederse ve istekleri ne kadar karşılık bulursa cinsel ilişkiden ve partnerinden o kadar zevk alır. Erkek uyarıldıktan hemen sonra testosteron hormon seviyesini düşürmek için boşalmayı hedefler, ancak kadının hormonları ancak bu seviyede çalışmaya başlar. Kadının cinselliği erkeğe göre geç ve tahrik olunca başlar ve erkeğin tersine kadın gerginliğini doyuma ulaşabilmek adına muhafaza eder. Bu gerginliğin muhafıza edilebilmesi için uyarıların yüksek olması, klitoral uyarının sevişme ve cinsel bileşme süresinde devam ettirilmesi gerekir.

6-Kadın cinsel arzularını daha derinden hissedebilme peşinde olur. Bu da cinsel ilişki süresinin kaliteli bir şekilde uzatılması anlamına gelir. Ön sevişme sırasında yapılması gereken dokunuşlar, öpüşmeler, mimikler ve hislerin dile gelmesi söz konusu olunca, karşılıklı olarak hissedebilme yeteneği de kendiliğinden yükselir. Aslında bu sadece kadın için değil erkek için de eşsiz bir zevk, sevgi ve huzur kaynağıdır.
Sonuç olarak, boşalmanın verdiği hazzı birlikte yaşamak, sevgi, zevk ve huzurun daha coşkulu bir şekilde ortaya çıktığını görmek, erkek açısından erkekliğinin onaylanması ve takdir edilmesidir, kadın açısından ise sevildiğinin ve değerli olduğunun ortaya çıktığı duygusal bir paylaşımdır.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü

bunların bir çoğu tamda beni anlatıyo diye bilirim tam yedi ay vajinismus oldum hiç bi şekilde ilişki yaşayamadık ama eşim beni rahatlatmayı biliyodu bazen zorda olsa orgazm olabiliyodum tam bir aydırda bu dert tamamen bitti tam anlamıyla ilişki yaşayabiliyoruz ama ben zevk alamıyorum bi kaç kere zevk almıştım ondada orgazm olamadım çok uzun sürüyo zevk almam eşim o kadar dayanamıyo inanın şuan ne yapacağımı bilemiyorum başta vajinismus şimdide bu ne yapmalıyım sizce bununda çözümü varrmı
 
Mutlu bir birliktelik için önemli unsurlardan biri her iki tarafı da mutlu kılan ve her yönden tatmin eden bir cinsel ilişkidir. Mutluluk veren bir sevişme eşleri daha huzurlu, daha mutlu ve çevrelerine karşı daha sevecen yaparken, birbirlerine daha çok bağlar, yakınlaştırır ve onları bütünleştirir. Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme ve birbirine bir armağan olarak sunma, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır.

BOŞALMA NEDİR?
Sevişme öncesi eşi çıplak olarak görme, tatma, dokunma, işitme yani eşin sesini duyma, koku gibi cinsel uyarı veya düşünceler ile başlayıp beyin ve vücudun ortak hareket etmesi sonucu yaşanan yoğun zevk anına “boşalma” denir. Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Bu nedenle genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur.

BOŞALMA SORUNLARININ DEĞİŞİK TİPLERİ VAR…
Hiç boşalamama, yalnızca mastürbasyon ile boşalıp cinsel partnerle girişilen etkinliklerde boşalamama ve cinsel birleşme ile boşalamama şeklinde boşalma ve orgazm sorunlarının değişik tipleri vardır.

ZAMANLA BOŞALMA ÖĞRENİLEBİLİYOR…
Kadınlarda boşalmayı öğrenme yaşla birlikte artıyor. 20’li yaşlarda fazla cinsel deneyimi olmayan kadınlarda cinsel birleşmeyle boşalamamak çok daha yaygın. Ancak cinsel ilişki sırasında boşalmayı bir hedef olmaktan çıkaran her kadın organik bir sorunu yoksa kendi bedenini bir başkasının bedeniyle paylaşarak haz almayı yani boşalmayı zamanla öğrenebilir. Çünkü her kadın, kendisine haz alma izni verdiğinde, uygun şekilde ve yeterli süre uyarıldığında boşalabilir. Boşalmanın oluşumu için en önemli faktörler “UYGUN PARTNER, UYGUN MEKÂN, UYGUN ZAMAN VE UYGUN UYARILAR” olmak üzere 4 U KURALI, hazır olma ve hassas bölgelerin uyarılmasıdır. Bunlar da, önce dokunsal sonra görsel ve işitsel uyaranlar sonucu meydana gelir. Ancak boşalmayı öğrenmek kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir. Ancak tüm kadınlar boşalmayı veya orgazm olmayı zamanla öğrenirler. Bunun için ilk önce kadınlar cinsellikten haz almayı istemeli ve buna kendilerini layık bulmalıdırlar, haz almaya izin vermelidirler, daha sonra zevk alabilmek için önce kendi bedenlerini tanımalı, nelerden zevk aldıklarını mastürbasyonla keşfetmeli, partnerlerine yol göstermeli ve cinsel ilişki sırasında istemli kasılmalar yaparak klitorislerini sürterek boşalmayı keşfetmelidirler. Bu süreçte G noktasını da keşfederek seksin tadını çıkartabilirler. Ancak sevişmenin ve dokunmanın hazzına odaklanmak yerine “Ya boşalamazsam!” kaygısı boşalmayı engeller. Çünkü çiftlerin boşalmayı zorunlu bir hedef olarak görmeleri onlarda baskı yaratıyor. Bu nedenle çiftler boşalmayı hedef haline getirmek yerine boşalmayı deneyimlemeyi seçmelidirler. Böylece boşalmaya odaklanmak yerine, bütün anların tadını çıkartabiliyorlar.

BOŞALMAYI ÖĞRENME SÜRECİNDE SIK KARŞILAŞILAN ZORLUKLAR…
Partnerlerin boşalmak için gerekli koşulları sağlayamaması, kadına zevk almanın kötü bir şey olduğunun öğretilmesi, çiftler arasında yakınlık olmaması, kadının kontrolü elinden bırakmak istememesi, “Kendimi serbest bırakırsam başına neler gelir?” korkusu, “Erkekler benim boşalmamı hak etmiyor!” düşüncesi, çiftlerin birbirlerinden utanması, yetiştirilme tarzları, yaygın tabular, sosyo-kültürel yasaklamalar, yoğun iş temposu, katı ve baskıcı dinsel inançlar, içgüdüleri ile hareket etmekten hoşlanmama, duyarlı ve sıcak bir kadının nasıl olduğuna ilişkin yeterli rol modelin bulunmayışı, cinsel bilgisizlik, cinsel organları yeterince tanımamam, partnerlerin var olan erken boşalma gibi cinsel sorunları, aşırı titizlik, bazı ilaçların yan etkileri, içinde bulunulan ortam ve mastürbasyon deneyimsizliği boşalmayı öğrenme sürecinde en çok karşılaşılan zorluklardır. Bu zorlukları aşmak için kadınlar kendi vücutlarını çok iyi tanımalılar, aynada kendilerini çıplak olarak görebilmeliler, boşalmayı önleyen faktörlerin neler olduğunu belirlemeye çalışmalılar, cinsel duygularını her zaman kontrol etme gereksiniminden vazgeçmeliler ve başarmaktan çok duygulara önem vermeliler, bütün görev ve sorumluluğu erkeğe yüklememeliler. Nasıl zevk aldıklarını keşfetmeli ve erkeğe yol gösterici olmalıdırlar. Çünkü cinsel ilişki almak kadar vermek demek. Kadın bir şey veriyorsa, almayı da hak kazanıyor demektir.

6 AY İÇİNDE BİR KADIN BOŞALMAYI ÖĞRENEBİLİR…
Erkekler çok kısa sürelerde boşalabilirken kadınlar için boşalma süresi çok daha uzundur. Bu süre bir yandan kadının cinsel ilişkiye ruhsal ve fiziksel olarak ne kadar hazır olduğuyla, öte yandan ilişkide klitoris ve G noktası gibi duyarlı bölgelerin ne kadar uyarıldığıyla ilgilidir. Yani boşalmak için çoğu kez kadınların direkt klitoris uyarısı almaları gerekiyor. Bu nedenle klitoral olarak kadınların en iyi uyarılabildikleri kadının üstte erkeğin altta olduğu cinsel ilişki pozisyonunun seçilmesi, önsevişme döneminin uzun tutulması, meme uçları, kulak arkaları, bacakların iç yüzleri gibi erojen bölgelerin daha fazla uyarılması ve varsa kadınların penis boyu takıntılarını terk etmelerinde fayda var. Ayrıca kadınlar cinsel fanteziler kurabilirler veya yardımcı erotik materyaller kullanabilirler. Yukarıdaki önlemlerle 6 ay içinde boşalmayı öğrenemeyen bir kadın partneriyle birlikte bir cinsel terapiste başvurmaktan çekinmemelidir.

BOŞALMAYI TAKINTI HALİNE GETİRMEK SORUNLARA DAVETİYE ÇIKARTIYOR…
Boşalmayı takıntı haline getiren kadınlarda zamanla öfke, hırçınlık, mutsuzluk, çökkünlük, hiç boşalamama ve cinsel soğukluk görülmesi, zamanla partner ilişkilerde çatışma yaşanması, aldatma ve partnerde erken boşalma veya cinsellikten soğuma gibi cinsel sorunların ortaya çıkması sık rastlanan bir durumdur. Bu nedenle çift boşalmayı beklenti haline getirmeden veya boşalmamayı göze alarak sevişmelidir. Sevişirken çift kendilerini ve birbirlerini seyretmekten vazgeçmeli ve ön sevişme dönemini uzun tutmalıdır.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Boşalma ve orgazm sorunları kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının başında geliyor. Tedavinin ilk aşaması cinsel terapistin kişiyle veya çiftle ilk görüşme yapmasıdır. İlk görüşmenin sonunda cinsel terapist kişiye veya çifte cinsel eğitim videoları ve kitapları verir yani bibliyoterapi yapar. Daha sonra cinsel terapist kişiyi veya çifti değerlendirme görüşmelerine alır. Bu süreçte cinsel öykü alınır, çeşitli testler ve ölçekler kullanmanın yanında gerektiğinde jinekolojik muayene de önerebilir. Böylece yaşanan sorunun nedeni keşfedilir ve olası çözüm yolları kişiye veya çifte sunulur. Çift kendilerine özel olarak hazırlanan tedavi planını kabul ettiğinde cinsel terapi süreçleri başlatılır. Cinsel terapi aşamasında kadının veya çiftin yaşantısı, geçmişi, geçmişteki birliktelikleri, genel olarak cinsel hayatı, partneri ile uyumu gibi boşalma ve orgazm olamama sorununa neden olabilecek alt başlıklar saptanmaya çalışılır.

Yapılan tıbbi araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre, boşalma ve orgazm sorunlarının en sık görülen nedeni cinsel bilgisizlik olduğu için cinsel terapi evresinde kişiye ve çifte cinsel ilişki, cinsellik ve cinsel organlarla ilgili bilgi verilir ve cinsel eğitim videoları eşliğinde bilişsel yeniden yapılandırma yapılır. İlişkideki mevcut iletişim sorunları çözümlenir ve çiftin ilişkisi flört havasına sokulur. Ardından kadının boşalmasını veya orgazm olmasını engelleyen duygularıyla bağlantıya geçmesi ve onları söze koyması sağlanır. Daha sonra ise kişinin önce bireysel olarak kendi vücudunu tanımasına sonra çiftin birbirinin vücudunu tanımasına yönelik aşk oyunları adında çalışmalar yapılır. Buradaki amaç, cinsellikle ilgili önceden gelen yanlış ve eksik bilgilerin temizlenmesi ve yerine doğru bilgilerin getirilmesidir.

İlaç kullanımı ve klitoris büyütme gibi tedavi yöntemleri boşalma ve orgazm sorunlarını önleyici birer tedavi şekli olsa da, cinsel terapistlerce kullanımı önerilmemektedir. Çünkü ilaçlar sorununu kökünden halletmeyecektir. İlaç kullanımı geçici boşalmalara neden olacağından, sonrasında ciddi cinsel sorunlara ve depresyona neden olabilir. Klitoris büyütme operasyonu ise klitoral uyarma yani mastürbasyon eylemine kadını daha duyarlı hale getirecek ama cinsel birliktelik (penetrasyon) sonucu oluşacak olan vajinal boşalmaya ve vajinal orgazma çok faydası olmayacaktır.

Kesin sonuçlu tedavide, kadının erojen bölgeleri yani duyarlı bölgelerine (meme uçları, klitoral bölge, kulak ve boyun çevresi, kasık bölgeleri, bacak iç kısımları, vb.) yoğunlaşma tekniklerine yönelten cinsel terapi programına ihtiyaç vardır. Ancak bu teknik, klitoral uyarı ile boşalan ama cinsel ilişki sırasında boşalamayan kadınlarda genellikle etkisizdir. Böyle durumlarda aşk kaslarını çalıştırma egzersizleri yani Kegel egzersizleri ile duyarlılığını arttırmak mümkündür.

kaynak: Cem Keçe - Psikoterapist, Yazar, Aile Danışmanı, Uzman Psikolojik Danışman, SABAH Gazetesi'nde Köşe Yazarı, CİSED Onursal Başkanı, PSİKODER Başkanı, Psikoterapi Eğitmeni ve Süpervizörü
 
Back