Haydi hanımlar, kimse anketi açmayınca 10. anketimizi ben açayım dedim yüksek müsadenizle. Bu anketten sonra sıra kaldığı yerden devam etsin. Ben kitap günlerimiz unutulmasın diye açıyorum bu anketi sevgiler....
LİSTEDEKİLER
Sarissa
maiberf
burcu_brc
prensesi
hande80
ameli
sliuistu
gnydn64
smoker
Punchshe
arapsabunu
neyneyse
Cemreeylul
cyd86
Her Şey Beyinde Başlar ---- Mümin Sekman
Her şey beyinde başlar.
Başarı, mutluluk, huzur beyinden gelir.
İnsanın karakteri, kararları, kaderi kafasında şekillenir.
Bazıları baştan kazanırken, bazıları 'kafadan' kaybeder!
Beyin vücudun % 2'si olsa da, geri kalan % 98'i yönetiyor.
Önemli bir iş yaptığından başımızın üstünde yeri var!
Aklın makinesi olan beyin herkese 'bedava' veriliyor!
Çoğumuz onu nasıl çalıştırmak gerektiğini öğrenmiyoruz.
O da kafamızın içinde, kafasına göre çalışıyor!
Ürettiği duygu ve düşüncelerin sonucunu ise biz yaşıyoruz.
Biz onu kullanmasak da o bizi kullanmaya devam ediyor.
Ne düşüneceğimizi, ne yapacağımızı belirliyor.
Bu kitap beyne, beyni anlatıyor.
Aklını başına toplamak ve hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek
isteyenler için...
İz ---- Canan Tan
Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini... Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...
Moskof Cariye (Hürrem) ---- Demet Altınyeleklioğlu
Haremden saltanata giden tehlikeli yolda yürüyen bir kadın.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi ve savaşları kadar aşkları da tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Süleyman ve güzel cariyesi Hürrem, Sekizinci Henry'nin başını kestirerek öldürdüğü iki kraliçesinden biri olan Anne Boleyn ve Şarlken'in Avrupa'yı din savaşlarına sürüklemesinde
başrolü oynayan karısı Isabella…
Birbirini tanımayan bu üç güzel kadının, hemen hemen aynı yıllarda iktidar mücadelesi verdiği üç saray, romanlara, filmlere, TV dizilerine ilham veren büyük aşklara, inanılmaz entrikalara, komplolara, kanlı cinayetlere sahne oldu.
Fakat bu öykülerin hiçbiri; haremle, dünyanın en kudretli hükümdarı
Sultan Süleyman arasındaki tehlikeli yolda yürüyen
Hürrem'in macerası kadar masalsı değildi.
Şairin Romanı ---- Murathan Mungan
Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara'da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend'e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı.
Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalganan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler... İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri.
Batı'nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu'nun Binbir Gece Masalları'nın özgün bir bileşimi.
Tabiata, emeğe ve şiire bir övgü.
LİSTEDEKİLER
Sarissa
maiberf
burcu_brc
prensesi
hande80
ameli
sliuistu
gnydn64
smoker
Punchshe
arapsabunu
neyneyse
Cemreeylul
cyd86
Her Şey Beyinde Başlar ---- Mümin Sekman
Her şey beyinde başlar.
Başarı, mutluluk, huzur beyinden gelir.
İnsanın karakteri, kararları, kaderi kafasında şekillenir.
Bazıları baştan kazanırken, bazıları 'kafadan' kaybeder!
Beyin vücudun % 2'si olsa da, geri kalan % 98'i yönetiyor.
Önemli bir iş yaptığından başımızın üstünde yeri var!
Aklın makinesi olan beyin herkese 'bedava' veriliyor!
Çoğumuz onu nasıl çalıştırmak gerektiğini öğrenmiyoruz.
O da kafamızın içinde, kafasına göre çalışıyor!
Ürettiği duygu ve düşüncelerin sonucunu ise biz yaşıyoruz.
Biz onu kullanmasak da o bizi kullanmaya devam ediyor.
Ne düşüneceğimizi, ne yapacağımızı belirliyor.
Bu kitap beyne, beyni anlatıyor.
Aklını başına toplamak ve hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek
isteyenler için...
İz ---- Canan Tan
Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini... Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...
Moskof Cariye (Hürrem) ---- Demet Altınyeleklioğlu
Haremden saltanata giden tehlikeli yolda yürüyen bir kadın.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi ve savaşları kadar aşkları da tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Süleyman ve güzel cariyesi Hürrem, Sekizinci Henry'nin başını kestirerek öldürdüğü iki kraliçesinden biri olan Anne Boleyn ve Şarlken'in Avrupa'yı din savaşlarına sürüklemesinde
başrolü oynayan karısı Isabella…
Birbirini tanımayan bu üç güzel kadının, hemen hemen aynı yıllarda iktidar mücadelesi verdiği üç saray, romanlara, filmlere, TV dizilerine ilham veren büyük aşklara, inanılmaz entrikalara, komplolara, kanlı cinayetlere sahne oldu.
Fakat bu öykülerin hiçbiri; haremle, dünyanın en kudretli hükümdarı
Sultan Süleyman arasındaki tehlikeli yolda yürüyen
Hürrem'in macerası kadar masalsı değildi.
Şairin Romanı ---- Murathan Mungan
Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara'da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend'e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı.
Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalganan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler... İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri.
Batı'nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu'nun Binbir Gece Masalları'nın özgün bir bileşimi.
Tabiata, emeğe ve şiire bir övgü.
Son düzenleme: