E
EU1
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi EU1
- #1
Bütün hayatımız farkında olduğumuz ya da olmadığımız endişeler içinde geçer endişe etmemiz gerektiğini aileden ve çevreden öğreniriz.
Bütün hayatımız farkında olduğumuz ya da olmadığımız endişeler içinde geçer.İlk endişemiz anemizin güvenli karnından ayrılmaktır.avaz avaz ağlarız..sonraki aç kalmaktır.Hemen annemizin memesini arayan küçücük ağzımızla yapışırız hayata..Henüz bilincinde olmadığımız bir gelecek endişesidir bu.Yürümek üzere ilk ayağa kalktığımızda düşme korkusu yaşarız .Sonra okula gidip annemizden ayrılma korkusu başlar.Sonra okulla ilgili gelecek endişelerimiz başlar endişe etmemiz gerektiğini aileden ve çevreden öğreniriz. Sınıfta kalırsan başarısız olursun ,okulunu bitiremezsen üniversiteye giremezsin, giremezsen meslek sahibi olamazsın, olamazsan para kazanamazsın, para kazanamasan sokaklarda kalırsın.kork herşeyden herkesten kork...Ha büyüdün mü gel bakalım buraya al sana yeni korkular...Erkekler tehlikelidir.Seni kullanır bırakır...Adın çıkar...maazallah ailemizin şerefini düşün..Kadınlar paranı yer dikkat et... arkadaşların seni kullanır...sevgilin sana yalan söyler seni aldatır...Kork.....kork....O doğrudur, bu yanlıştır...O ahlaklıdır bu ahlaksızdır...Biz hiç farketmeyiz ama zihnimiz yıllar yılı bu dataları biriktirir..depolar....Bunlar bizim kemikleşmiş düşüncelerimizi oluşturacaktır zaman içinde..Uğrunda savaşacağımız düşüncelerimizi...
Yıllar geçer.. yaşanabilecek olanların endişesine , yaşanmışların yükü binmeye başlar..Şimdi gelecek endişesinin yanında , geçmişin yükü de binmiştir sırtına kişinin.Artık yaşadıklarının muhasebesini yapmaya ve zihnindeki bu yüklemelerin baskısıyla hem kendini hem çevresini acımasızca yargılamaya başlar ki bu onu daha büyük çıkmazlara sürükleyecektir..Şunu yapmam hataydı...şunu yapmasaydım şimdi böyle olurdu...söyle davranmakla iyi ettim...böyle yapmakla hata ettim... Falanca bana haksızlık etti...Onun için ne fedakarlıklar yaptım kıymetini bilmedi... vakit kaybettim...Bu ahlaktır.... bu ahlaksızlıktır...bu doğrudur.. bu yanlıştır...Bundan sonra şöyle yapacağım böyle yapmayacağım.. Bundan sonra... yarın değişeceğim...
Oysa hayat geçmektedir...Zaman hiç durmadan akıp gitmektedir..Yarının yükü düne eklenmemelidir...Gelecek de geçmiş gibi dışarıda bırakılmalıdır.
Gelecek bugündür.."Yarını düşünmek"le "yarını merak etmek,yarına kafa yormak" farklı şeylerdir.Gelecekten korkmak zorunda değiliz..Günleri "birer- birer" yaşamalıyız..Her gün yeni bir gündür..Ne düne benzer ne yarın gibi olacaktır..Heraclitos İsa’dan 500 sene önce ne demiştir ‘ aynı nehre iki defa giremezsiniz’Çünkü nehir her saniye değişir , içine giren insan da..Hayat sonsuz bir değişmedir.Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.Sonsuz değişme ve belirsizlik içeren bir geleceğin sorunlarını merak ederek bugünün büyüsünü neden bozmalı?
Bu satırları okurken bana kızabilirsiniz..İşinizde sorunlarla boğuşuyorsunuz belki de işinizi kaybettiniz. Ya da kredikartı borçlarınız canınıza okuyor..Belki de sizi hiç anlamadığını düşündüğünüz büyük aşkınızla ayrıldınız..Çok özlüyor hiçbirşeyden keyif almıyorsunuz..Çocuğunuz okulda başarısız muhtemelen sınıfta kalacak...Yarın işe gidecek paranız yok... ya da sevdiklerinizden biri hasta... evet haklısınız..bunlarla boğuşurken kadının biri çıkıp da’ bugünü yaşayın geçmiş de gelecek de yoktur ‘dese eskiden ben de çok sinirlenirdim.
Ama üzülmek hiçbişeyi halletmiyor.İçinde bulunulan durumu cesaretle ve tüm çıplaklığıyla ortaya koyup ‘bu durumun sonucunda başıma gelebilecek en kötü şey nedir?’ diye düşünün.Olabilecek en kötü şey gerçekleştiğinde nasılsa olana katlanmayacak mısınız?O halde gerçekleştiğinde paşa paşa katlanacağınız birşey için neden bugünü yaşamıyorsunuz? Üzüntü ve endişenin en kötü tarafı düşüncelerimizi bir noktaya toplamamızı engellemesidir.Üzgün ve endişeli olduğumuzda zihnimiz oraya buraya dağılır,karar verme gücümüzü kaybederiz.Fakat olabilecek en kötü sonucu karşılamaya kendimizi zorlar ve zihnen bunu kabul edersek bütün belirsiz endişelerden kurtulur ve zihnimizi sorunu çözebilecek güce kavuştururuz.
Yarın için endişe etmeyi bırakın..Tek gerçek bugündür..Başı belli olmayan bir geçmiş ve zamanın sonuna kadar uzayabilecek bir gelecek...Her iki zamanın içinde birden yaşamak ‘bir an için bile olsa’ mümkün değildir.
Bizim için sadece bir tek zaman dilimi içinde yaşamak mümkündür.. Bugün...
Şimdi bir düşünün bakalım bir sabah pencerenizde ya da sokakta harika bir gül gördüğünüzde, "ne kadar güzel bir gül..inanılmaz renkleri var.. kokusu buraya kadar geliyor..harika..." diye düşünenlerden misiniz? yoksa keşke şimdi rengarenk güllerin açtığı ,hafif bir meltemin saçlarımızı karıştırdığı , harika bir gül bahçesinde olsaydık diye düşünenenlerden mi ?
Bir bahar sabahı sevgilinizle kahvaltı yaparken güneşe , uçan kuşlara, hafif hafif esen rüzgara odaklanıp " ne kadar mutluyum..Seni seviyorum..iyi ki buradayız.." diyenlerden misiniz yoksa o anın tadını çıkartmaktansa " keşke şimdi birlikte tatilde olsaydık."diye hayıflananlardan mı?
Sır Wıllıam Osler Yale’deki dersleri sırasında öğrencilerine her sabah şu duayı okutuyormuş "bugünkü ekmeğimizi ver" dikkat ederseniz bu duada sadece bugünün ekmeği isteniyor.Dün yemeğe mecbur olduğumuz bayat ekmekten şikayet edilmiyor."Ya işten çıkarılırsam o zaman nerden ekmek bulacağım Allahım?" da denilmiyor.. Sadece bugünün ekmeği isteniyor..
Bizim de yiyebileceğimiz , ancak bugünün ekmeğidir..
Şimdi ,hemen bir an durup hayatın seslerini dinleyin..alışık olduğunuz algılamalarınız dışında size ulaşmasına engel olduğunuz ,duymadığınız öyle çok ses farkedeceksiniz ki... şaşırıp kalacaksınız..Hayat yaşadığımız "an" dır .Hayatın bizden beklediği de bundan ibarettir.
Çiçeğin, böceğin, doğan günün, batan güneşin, içtiğiniz suyun,yanıbaşınızdaki sevgilinin,izlediğiniz bir filmin , uçan kuşun , yediğiniz yemeğin , duyduğunuz ezanın , çarpan kalbinizin , okuduğunuz şiirin farkında olmanız , dağın ardındaki gül bahçesinde olamadığınız için kahırlanmak yerine " pencerenizdeki gülün" keyfini çıkarabilmeniz dileğiyle...
Bütün hayatımız farkında olduğumuz ya da olmadığımız endişeler içinde geçer.İlk endişemiz anemizin güvenli karnından ayrılmaktır.avaz avaz ağlarız..sonraki aç kalmaktır.Hemen annemizin memesini arayan küçücük ağzımızla yapışırız hayata..Henüz bilincinde olmadığımız bir gelecek endişesidir bu.Yürümek üzere ilk ayağa kalktığımızda düşme korkusu yaşarız .Sonra okula gidip annemizden ayrılma korkusu başlar.Sonra okulla ilgili gelecek endişelerimiz başlar endişe etmemiz gerektiğini aileden ve çevreden öğreniriz. Sınıfta kalırsan başarısız olursun ,okulunu bitiremezsen üniversiteye giremezsin, giremezsen meslek sahibi olamazsın, olamazsan para kazanamazsın, para kazanamasan sokaklarda kalırsın.kork herşeyden herkesten kork...Ha büyüdün mü gel bakalım buraya al sana yeni korkular...Erkekler tehlikelidir.Seni kullanır bırakır...Adın çıkar...maazallah ailemizin şerefini düşün..Kadınlar paranı yer dikkat et... arkadaşların seni kullanır...sevgilin sana yalan söyler seni aldatır...Kork.....kork....O doğrudur, bu yanlıştır...O ahlaklıdır bu ahlaksızdır...Biz hiç farketmeyiz ama zihnimiz yıllar yılı bu dataları biriktirir..depolar....Bunlar bizim kemikleşmiş düşüncelerimizi oluşturacaktır zaman içinde..Uğrunda savaşacağımız düşüncelerimizi...
Yıllar geçer.. yaşanabilecek olanların endişesine , yaşanmışların yükü binmeye başlar..Şimdi gelecek endişesinin yanında , geçmişin yükü de binmiştir sırtına kişinin.Artık yaşadıklarının muhasebesini yapmaya ve zihnindeki bu yüklemelerin baskısıyla hem kendini hem çevresini acımasızca yargılamaya başlar ki bu onu daha büyük çıkmazlara sürükleyecektir..Şunu yapmam hataydı...şunu yapmasaydım şimdi böyle olurdu...söyle davranmakla iyi ettim...böyle yapmakla hata ettim... Falanca bana haksızlık etti...Onun için ne fedakarlıklar yaptım kıymetini bilmedi... vakit kaybettim...Bu ahlaktır.... bu ahlaksızlıktır...bu doğrudur.. bu yanlıştır...Bundan sonra şöyle yapacağım böyle yapmayacağım.. Bundan sonra... yarın değişeceğim...
Oysa hayat geçmektedir...Zaman hiç durmadan akıp gitmektedir..Yarının yükü düne eklenmemelidir...Gelecek de geçmiş gibi dışarıda bırakılmalıdır.
Gelecek bugündür.."Yarını düşünmek"le "yarını merak etmek,yarına kafa yormak" farklı şeylerdir.Gelecekten korkmak zorunda değiliz..Günleri "birer- birer" yaşamalıyız..Her gün yeni bir gündür..Ne düne benzer ne yarın gibi olacaktır..Heraclitos İsa’dan 500 sene önce ne demiştir ‘ aynı nehre iki defa giremezsiniz’Çünkü nehir her saniye değişir , içine giren insan da..Hayat sonsuz bir değişmedir.Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.Sonsuz değişme ve belirsizlik içeren bir geleceğin sorunlarını merak ederek bugünün büyüsünü neden bozmalı?
Bu satırları okurken bana kızabilirsiniz..İşinizde sorunlarla boğuşuyorsunuz belki de işinizi kaybettiniz. Ya da kredikartı borçlarınız canınıza okuyor..Belki de sizi hiç anlamadığını düşündüğünüz büyük aşkınızla ayrıldınız..Çok özlüyor hiçbirşeyden keyif almıyorsunuz..Çocuğunuz okulda başarısız muhtemelen sınıfta kalacak...Yarın işe gidecek paranız yok... ya da sevdiklerinizden biri hasta... evet haklısınız..bunlarla boğuşurken kadının biri çıkıp da’ bugünü yaşayın geçmiş de gelecek de yoktur ‘dese eskiden ben de çok sinirlenirdim.
Ama üzülmek hiçbişeyi halletmiyor.İçinde bulunulan durumu cesaretle ve tüm çıplaklığıyla ortaya koyup ‘bu durumun sonucunda başıma gelebilecek en kötü şey nedir?’ diye düşünün.Olabilecek en kötü şey gerçekleştiğinde nasılsa olana katlanmayacak mısınız?O halde gerçekleştiğinde paşa paşa katlanacağınız birşey için neden bugünü yaşamıyorsunuz? Üzüntü ve endişenin en kötü tarafı düşüncelerimizi bir noktaya toplamamızı engellemesidir.Üzgün ve endişeli olduğumuzda zihnimiz oraya buraya dağılır,karar verme gücümüzü kaybederiz.Fakat olabilecek en kötü sonucu karşılamaya kendimizi zorlar ve zihnen bunu kabul edersek bütün belirsiz endişelerden kurtulur ve zihnimizi sorunu çözebilecek güce kavuştururuz.
Yarın için endişe etmeyi bırakın..Tek gerçek bugündür..Başı belli olmayan bir geçmiş ve zamanın sonuna kadar uzayabilecek bir gelecek...Her iki zamanın içinde birden yaşamak ‘bir an için bile olsa’ mümkün değildir.
Bizim için sadece bir tek zaman dilimi içinde yaşamak mümkündür.. Bugün...
Şimdi bir düşünün bakalım bir sabah pencerenizde ya da sokakta harika bir gül gördüğünüzde, "ne kadar güzel bir gül..inanılmaz renkleri var.. kokusu buraya kadar geliyor..harika..." diye düşünenlerden misiniz? yoksa keşke şimdi rengarenk güllerin açtığı ,hafif bir meltemin saçlarımızı karıştırdığı , harika bir gül bahçesinde olsaydık diye düşünenenlerden mi ?
Bir bahar sabahı sevgilinizle kahvaltı yaparken güneşe , uçan kuşlara, hafif hafif esen rüzgara odaklanıp " ne kadar mutluyum..Seni seviyorum..iyi ki buradayız.." diyenlerden misiniz yoksa o anın tadını çıkartmaktansa " keşke şimdi birlikte tatilde olsaydık."diye hayıflananlardan mı?
Sır Wıllıam Osler Yale’deki dersleri sırasında öğrencilerine her sabah şu duayı okutuyormuş "bugünkü ekmeğimizi ver" dikkat ederseniz bu duada sadece bugünün ekmeği isteniyor.Dün yemeğe mecbur olduğumuz bayat ekmekten şikayet edilmiyor."Ya işten çıkarılırsam o zaman nerden ekmek bulacağım Allahım?" da denilmiyor.. Sadece bugünün ekmeği isteniyor..
Bizim de yiyebileceğimiz , ancak bugünün ekmeğidir..
Şimdi ,hemen bir an durup hayatın seslerini dinleyin..alışık olduğunuz algılamalarınız dışında size ulaşmasına engel olduğunuz ,duymadığınız öyle çok ses farkedeceksiniz ki... şaşırıp kalacaksınız..Hayat yaşadığımız "an" dır .Hayatın bizden beklediği de bundan ibarettir.
Çiçeğin, böceğin, doğan günün, batan güneşin, içtiğiniz suyun,yanıbaşınızdaki sevgilinin,izlediğiniz bir filmin , uçan kuşun , yediğiniz yemeğin , duyduğunuz ezanın , çarpan kalbinizin , okuduğunuz şiirin farkında olmanız , dağın ardındaki gül bahçesinde olamadığınız için kahırlanmak yerine " pencerenizdeki gülün" keyfini çıkarabilmeniz dileğiyle...