Günaydın hanımlar, nasılsınız? Çocuklu ve öfkeli misiniz siz de? :)
Bu öfke, nerelerden nasıl çıkıyor, vakitsizlikte nasıl bir yol izliyorsunuz kafanızı boşaltmak için, bunu soracaktım ve çocuk eğitim-bakım vb. farklarınıza binaen eşinizle yaşadığınız minik didişmeleriniz nelerdir, merak ettim, bir biz yaşamıyoruz illaki bunları ama ne kadar normaliz, ne kadar aşırıyız tahlil etmek istiyorum farklı hikayeler ve anlatımlar duyarak.
Konunun dönüp dolaşıp geldiği yer burası olacak, özeti baştan vereyim dedim. :))
Biz şu ara evin içinde bi hallerdeyiz; iyiyiz hoşuz bazı bazı ama şöyle ki ben psikolojik deneyler için kullanılan bir kobay, eşim de şamar oğlanı haline geldi sanki.
Çocuğum sınırlarımı zorluyor ben de benim adamın sınırlarını zorluyorum, bazen onun rahatlığı benim sınırlarımı zorluyor, böyle zincirleme bi sabır testinde gibiyiz. Bu dönemin geçici olduğunun farkındayım ama işte, bazen geçmeyecek gibi geliyor.
Tekrar tekrar yazmak istemiyorum çünkü kendimi de kötü hissediyorum, zor bir çocuk özetle, anlatmıştım bir konumda bakabilirsiniz, küçük olduğu için de (15 aylık olacak) çoğu kez elim kolum bir noktada bağlanıyor.
İlla bunun ayrı bir öfkesi oluyor; sinirleniyorum, "Yetti gari be canıma doydum" eşiğine geliyorum, içime içime deliriyorum. Bazen iyi oluyor, böylece nefes alabiliyorum, bazen ise tahammülden öte kötü. Ben ki kendimi sabırsız sanırdım, değilmişim, hakkımı yiyormuşum, çocuğum bana beni öğretiyor resmen sıfırdan.
Her ne ise konuyu açayım hemen; kolay öfkelenen bir yapım olmasına rağmen, zamanla bu yönüm büyük ölçüde törpülendi. Gerek sosyal tecrübeler, gerek zor hastalıkların sabır süreci vs vs... Değiştim. Bir tek gürültüye çok sabrım yok derdim, onu da sağ olsun yamacımızdaki otelin animasyon sesleri ve evin içinde oğlumun uluma seansları filan... Aşıyorum.
Aşıyorum aşmasına da... Yorgunluk ile birleşen sabır halinin acısı bir yerlerden çıkıyor.
Kimden derseniz, eh tabi ki eşimden.
Eşimi de az çok anlatmışımdır, yorumlarımda da yakalamışsınızdır; kendisi sakin, relaks, sesi kolay kolay yükselmeyen, eve-işlere yardımcı ancak bir o kadar işin akışında, ağırkanlı (Tezcan birinin sinirini gıdıklayacak kadar ağırkanlı), kendi ilgi alanları içinde kendini oyalayan biri işte... Uyumlu biri ki bana uyumlu olabilmek de bazen zordur, hakkını yemek istemiyorum. Çünkü hayatı acele-dakik yaşayan biriyim, zaman içine zaman sığdırmak gibi tabakhaneye yetişme huylarım var; eşim de normalden fazla bi rahat, ağır olunca, bizim tartışmalar buradan patlıyor çoğu kez, huylarımız çakışıyor işte. Üzerine çocuk konusundaki planlı ve korumacı yaklaşımım da eklenince, tadımdan yenmiyorum. :/
Dün akşam mesela; oğlan uykuya deli direndi yine, gün içinde sürekli bir mızıltı, miyavlama sesi gibi bi şey, sürekli bir paçaya yapışma, "Kucaktan indirme, taşı seni köle" halleri... Eşim de izinde; pazar açık öğretim sınavları varmış, güya adamcağız ders çalışacak. Mümkün mü? Neyse çocuğun gönlünü edelim, yoralım filan dedik. Zaten oynuyor ilgileniyoruz da, işte dün akşam daha ayrı bir eziyet seviyesindeydi. Yine parka götürdük salladık oynattık, bebek arabası içinde tura çıkardık, kucakta kedi köpek sevdirdik vs vs... Eve girdik, yok... Yine uyumayacak. Zaten "Sen uyut, sıra sende" olayı da var bizde, o uyutma-yedirme görevli sabır testlerinden kaçmaya çalışırcasına.
Neyse uyutmaya çalışıyor, çocuk uyumayacağım diye ağlar, kusacak. Dedim "Bırak, uyumasın, sal salona, ışığı azaltalım tv açmayalım; bırak bayılsın uykudan" yok, ısrarla sallar. "Ağlar ağlar susar, kasma kendini, uykudan ağlıyor zaten" filan diyor rahatça. Dedim "Sen çocuğunun ağlayıp ağlayıp sustuğunu ne zaman gördün? Uykudan ağlıyor da, o şekilde uyumak istemiyor işte" vs vs... Biz bunun bi polemiğine girdik, o sıra zaten çocuk ağlamayı kesti bizi izler filan :/
Saati gece 1 ettik böyle...
Sonra artık arabaya atladık, gece turuna çıktık, meğer oymuş istediği çocuğun, 10-15 dk demedi kucağımda uyuyakaldı. İstediği oldu, zaferini kazandı, uyudu. O rüyalarına dalarken, geride de "Çocuk var yanımızda" düşüncesiyle çaktırmadan-kibarca didişen anne babasını bıraktı. Yolda şuradan döndün dönmedin, o yola girdin girmedin, niye öyle frene bastın, zaten hep böyle yapıyorsun, arabanın da canını okudun şeysi filan... O kadar gereksiz-yönsüz bir şey yani. Benim öfke çıktı.
Adam da dediğim gibi, şamar oğlanına bağladı zaten bir noktadan sonra, ses etmedi. Ki bilirim, direksiyon başındakinin işine hele de yererek-pis eleştirerek karışmak da ayrı bir sinirlendirir insanı. Baktı baş edemeyecek, sustu, bir iki öfleyecek oldu, sonra onu da kesti. Gece, uyumaya yakın, aklıma geldi yaptığım, üzüldüm. Kendime ayrı kızdım. Hani bi dolum taşım gibi bir şey... Ama adamın da sabrı üzerine gitmenin bir manası yok işte. Uysal atın çiftesi pek olur derler, bi gün bi azar kayacak gibime geliyor ya...
Tam anlatamadım, yani böyle saçma öfkeli bi haller işte bendeki. :/
Bu ve bunun gibi şeyleri sık yaşar olduk. "Ya ben yola bile takıyorum ya artık" dedim kendi kendime, adamın her şeyi batar oldu. Gerçi biraz da o beni bu hale getirdi ya, orası da ayrı.
Tam toparlayamadım, daha çok örnek var böyle.
Bir de şu var, çocuk üzerinde eğitim, onay verme, yasaklama farkımız. Buna zaten örnek versem bitmez de; işte mesela kelimeleri düzgün söylemek konusu. "Bozma kelimeleri" diyorum, "Baba ise baba olarak söyle, mama ise mama de, ceviz ise ceviz, köpek ise köpek bla bla" Adam çocukla çocuk gibi konuşuyor, bazen bi tezahürat hali filan, çocuğun düzgün söylediği kelimeler bozuluyor. Buna sinir oluyorum uyarıyorum, bak her şeyi alıyor çocuk güzel konuşursan güzel öğrenir diyorum, yok.
Çamaşır makinesine doğru gidiyor çocuk, "Hayır yasak!!" diyor. "Ya hayatım deme öyle çocuğa, gün içinde yanımda çocuk sürekli, ben de ona görev verir gibi oyalıyorum, makineyi birlikte açıyoruz, çamaşırı birlikte çıkarıp, kirliyi birlikte koyup çalıştırıyoruz. Öyle oyalanıyor, sonra kilitliyorum zaten çalıştıramıyor, yapma, deme" ... Bunu bi 10 kez filan tekrar ettim sanırım, ancak düzeltti. Heh işte, bi sinire kaldığım şey de bu, bir şeyin tekrar tekrar söylettirilmesinden nefret ediyorum. Çok uyuz oluyorum buna, inanılmaz...
Böyle didişip duruyoruz.
Çocuğum inat bir çocuk, elimden geldiğince dikkat ediyorum onun yanında eşimle didişmemeye, hırçınlaşacak diye. Ama işte o bendeki negatiflik geçiyor galiba diyorum. Hoş, pozitif de olsam, gün içinde negatife getiriyorlar babalı oğullu, başımın tatlı belaları... Ben baya sinirleniyorum ama ya. Huysuz ihtiyarlar gibi oldum resmen evin içinde.
Böyle işte, hani neyi nasıl anlattım kafamı da toparlayamadım kusuruma bakmayın lütfen. Genel hatlarıyla vermeye çalıştım ama eksiği vardır. Siz de didişir misiniz bazı bazı böyle çocuk merkezli, kafaya takılmayacak şeyler için? Neler yapıyorsunuz, nasıl gidiyor hayat? Öyle bi sorayım, dinleyeyim istedim sizden de.