Merhaba,
İnsanın hayatında en çok konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu dönem lohusalık. Ama ne yazık ki zamansızlık yüzünden kimse ile konuşamadığın bencillikler yüzünden hiç anlayanın çıkmadığı dönem de yine lohusalık.
Lohusalığı atlatamadığımda (tabi halen arada gelip gidiyor ama ) eşim psikolojik destek almamı söylemişti, doğruydu da. Ama unutulan birşey vardı o da ben psikologla seanstayken bebek nasıl duracaktı? Sırf bu sebeple profesyonel destek alma fikri de elendi.
Ben de düşündüm ve yazayım dedim. Eşekten düşeni eşekten düşen anlar. Belki birileri bebeğini emzirirken, bebeği uyuduğunda, bebeğini sallarken bu yazdıklarımı okur da “Aa yalnız değilmişim” der, bir nebze rahatlar dedim.
Benim hikayem 2018 yılında ilk bebeğimi kaybetmemle başladı. Hamile olduğumu öğrenmeden önce eşimin ailesinin emrivakisi ile il dışı gezisi yapmıştık. Gezi derken bize gezi değil, kendileri gitmek istedi bizi de hiç gelir misiniz planınız var mı demeden peşlerine taktılar. Sonra gittiğimiz gezide yaşanan tatsızlıklar, kayınvalidem ile kavga etmem, stres vs derken iğrenç bir iki gün geçirmiştim. Meğer o sıralarda hamileymişim. Sonra kan tahlilinde hamile olduğumu öğrendim. O kadar garip bi duyguydu ki sevinç korku bazen üzüntü hepsini aynı anda yaşadım. Derken bir sabah ufak bir kanama ile uyandım, hemen doktora gittik, ultrasonla baktık bebeğim oradaydı. İşe gitmeye devam ettim. Daha sonra bir akşam iş çıkışı yine kanamam oldu, arkadaşımdan rica ettim falan derken 15 güne yakın kalkmadan yattım evde. Tuvalete gidip kan göreceğim bebeğimi kaybedeceğim diye kıpırdamadığım 15 gün. En sonunda artık yarabbim bana bağışlamayacaksan evladımı daha fazla yatırma beni, çektirme bu zulmü diye ağladım. O gün durdurulamaz kanamam geldi. Gece acilen hastaneye gittik ve doktor “kalp atışı yok kürtaj olmanız lazım” dedi. O sesi hiç unutmuyorum. Derken sabahı bekleyin dediler eve gönderdiler. Karnımdaydı ama yoktu ve sabah benden koparacaklardı. O gece. O gece bitmedi. Eşim ve ailesi hamile olduğumu herkese duyurdukları İçin kürtaj sonrası ev cenaze evi gibiydi, taziyeleri kabul ettim telefonlar susmadı. Oysa ben bağıra çağıra tek başıma kalıp ağlamak istemiştim ama kimse beni anlamadı. O şuursuzlukla yine kayınvalide ve annem arasında bir sürü olaylar yaşandı, kavgalar gürültüler.
Neyse arada kürtaj sonrası tekrar operasyon olmak zorunda kaldım, reglim düzene girmedi, pkolusun dediler falan filan derken bir gün tekrar hamile olduğumu öğrendim.
Kimseye söyleyemedim bu haberi, aileler dışında. Ya birşey olursa? Hee tuvalete gittiğimde peçeteye bakmaktan bir hal olmuştum. Detaylı ultrasona girene kadar kimseye söylemeyeceğim dedim. Detaylı ultrasona girdim, sanıyorum ki çıkacağım ultrasondan ve hemen sosyal medyaya yazacağım diğer insanlar gibi. Ultrasonu çeken doktor yanımıza geldi ve sağ akciğerinin en alt lobunda bi anamoli var dedi. Ne olduğunu anlamadım önce, adam doğunca çocuk doktorları bakacak önemli değil falan diye anlatmaya başladı ama ben duymuyordum sanki. Ultrason raporunu elime verdi, rapora koyu renklerle CCAM tip 3 ile uyumlu yazmış. Hemen araştırdım, doktor tanıdıklara falan sordum, yabancı makaleleri okudum.
Üç ihtimal vardı: ya bu anamoli alanı büyüyecek ve ödem oluşacak bebeği kaybedeceğiz
Ya bebek doğunca solunumu sıkıntılı olacak ve müdahale ameliyat olması gerekecek
Bebek doğacak sıkıntısı olmayacak sonra takipler ve küçük ameliyat olması gerekecek
Tabiki ben en kötü ihtimale odaklandım. Doktorum sürekli 28. Haftaya kadar gelsek gebelikte yeter dedi. O 8 hafta bana hiç geçmiyordu. Sonra anamolinin olduğu alan büyüdü. Ben tekrar yıkıldım. Bebeğime bir tane birşey heves edip alamadım. Almak isteyenlere de hele bi doğsun dedim, eşim bir gün “sen bu çocuğun ölümünü bekliyorsun kendini buna inandırmışsın” dedi. Belki de öyleydi.
Günler geçti, bebeğimin anomali alanı sabit kaldı, ödem oluşmadı, gebelik ilerledi. Ama bir gün kontrolde bebek kilo almıyor suyun azaldı dediler. Takip edeceğiz olmadı hemen seni Doğuma alırız. Ne demek suyum azaldı, kilo almıyor. Doktorum plesantadan kaynaklı olabilir dedi,bebek beslenemiyor dedi. Bu iki hafta sürdü. Sürekli su iç, onu ye bunu ye. Sonra Doğuma alındım.
Allah’ıma şükür oğlum doğdu nefesini aldı. Doğar doğmaz ultrason, film vb çekildi. Daha 10 günlük değildi biz oğlumla 4 hastaneye gitmiş, birden fazla işleme tabi tutulmuştuk. Peşinde koştum yavrumun. Tek dileğim zayıf olan bebeğime sütüm gelsin toplansındı. Ya ameliyat falan derlerse biraz ele gelsin en azından diye gece gündüz yirmi dört saat emzirdim. Gak dedi emzirdim almıyordu zorla verdim.
2,5 aylıkken bir gün benim o Çeşme gibi akan sütüm gelmemeye karar verdi. Neden derseniz, belki genetik belki olacağı varmış bilemem ama bence lohusalık döneminde eşimin ailesi ile yaşananlardan, eşimle boşanmayı düşünecek kadar ayrılık sürecine gelmemiz gibi nedenlerle gitti. Çünkü tam o zamanlara denk geliyordu.
İlk 40 gün bebeğime şükür edemeden sürece alışamadan evde kayınvalide kayınpeder annem görümce eşimin teyzegil falan yaşamaya başladık. Emzireceğim kayınpeder var çıkamıyorum, kanamam var rahatça eşofman giyip gezmek istiyorum kayınpeder var giyemiyorum, sezeryan olmuşum ağrım var ayağımı uzatıp da yatamıyorum. 2,5 kilo yavrum sanki sevilebilecek büyüklükte gibi insanlar bebeği bize vermiyor diye laf ediyor, kayınvalidem “yok kayınpederini kapıda karşılamadı” “kayınpederine surat asıyor””gülmüyor” “zaten bayramlarda bize gelmedi hep yurtdışına gittiler böyle gelin mi olur”(bu arada bahsettiği yurtdışı balayı,başka yok) söylendi durdu. Anneme beni şikayet bile etmiş. Ben bebeğimi hastaneye götürüyorum bana gelip “makyaj yap randevuya geç de gidilir ne olacak” dedi. Öyle de rahattı. Zaten beni beğenmiyordu şunu giy şunu sür şunu yap. Hatırlamak dahi istemiyorum. Hiçbiri bebeğin durumu ne olacak diye düşünmedi herkes rahattı. Bebek Doğumda nefes aldı ya tamamdı onlar İçin. Ama ben biliyordum bebeğimin akciğerinde bi sıkıntısı vardı ve benim hep tetikte olmam gerekliydi. Ben böyle deyince de bizim torunumuz sapasağlam sen mutlu olmayı bilmiyorsun dediler.
Götürdüğümüz doktorlar
“Şu an birşey yapmaya gerek yok ama takipte kalacağız ama muhakkak bir gün ameliyat gerekir o alanın ilerde kanser vb yapmaması İçin” dediklerinde onlar birşey yapmaya gerek yok kısmına odaklanıp bana abartıyorsun dediler.
“Ultrasonda net belli olmaz, akciğer nefes aldıkça açılıp kapanan bir organ, kesin sonuç olarak bakmayın ama şu an birşey görünmüyor,en iyi sonuç büyüdüğünde tomografi ile belli olur şu an çok küçük” dediklerinde onlar birşey yok kısmına odaklandılar, yemeye içmeye gülmeye devam ettiler. Bende her gün bebeğimin nefesini karnının inip kalkmasını takip ettim.
Şimdi sütüm çok çok az ve biz 3 aylığız. Sütüm azaldığında ağlamaktan yerlere yatmıştım. Çünkü bir de mama vermeciler çoğalmıştı etrafımda neeee emmiyor mu sütün mü yol o zaman sen eksiksinler artmıştı. Sırf dışarda mama yaptığımı anlamasınlar diye son bir aydın evden dışarı çıkmadım. İnsanlar ziyarete geldiğinde mama verecek olsam gizlice hazırlayıp “süt sağmıştım da onu ısıtıp getirdim” diyorum.
Bu derece baskıya maruz kalıyoruz işte. Tükiye’nin en iyi fakültesini üniversitesini bitirdim bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışıyorum ama gelin görün ki ben anneme yapılan baskıdan daha ağırına ve annemin yaşadıklarından daha ağırını yaşamaya mahkum edildim. Sanırdım ki ekonomik seviyem ve eğitim düzeyim ilerledikçe hayatım güzel olacak kaynana derdi, baskılar vb olmayacak. Sanırdım ki birey olarak yaşadığım alanı ispat etmem kolay olacak sınırlarımı insanlara göstereceğim ve saygı duyacaklar. Ama olmadı.
Bunları neden yazdım derseniz dedim ya dertleşmek için.
Mama vermek utanılacak birşey değil, rahmetli anneannem derdi ki hırsızlık mı kötü kadınlık mı yaptın da utanıyorsun, evet doğru hırsız da değilim kötü kadın da. Sütüm yok mecburen mama veriyorum. Bana lütfen kendimi eksik hissettirmeyin, bebeğin seni tanımaz bilmez demeyin.
Evlenmemiş kadın arkadaşlarım sınırlarınızı sevgili döneminde baştan çizin, kimsenin sizin birey alanınıza tecavüzüne izin vermeyin, gereksiz mütevazilik yapıp ezilmeyin. Hayır demek yapma demek kötü şeyler değil. Ve muhakkak ailesini iyice tanımadan evlenmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı seviyor olabilirsiniz o adamın vizyonu ve misyonu size yakın olabilir ama ailesi hala orta çağ zihniyeti ile “gelin” olarak görecekse sizi evlenmeyin.
Ve lohusa arkadasım bu günler de geçecek hayat güzelleşecek, önemli olan sağlık ve sevgi. Üzülme sen iyi bir annesin
İnsanın hayatında en çok konuşmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı olduğu dönem lohusalık. Ama ne yazık ki zamansızlık yüzünden kimse ile konuşamadığın bencillikler yüzünden hiç anlayanın çıkmadığı dönem de yine lohusalık.
Lohusalığı atlatamadığımda (tabi halen arada gelip gidiyor ama ) eşim psikolojik destek almamı söylemişti, doğruydu da. Ama unutulan birşey vardı o da ben psikologla seanstayken bebek nasıl duracaktı? Sırf bu sebeple profesyonel destek alma fikri de elendi.
Ben de düşündüm ve yazayım dedim. Eşekten düşeni eşekten düşen anlar. Belki birileri bebeğini emzirirken, bebeği uyuduğunda, bebeğini sallarken bu yazdıklarımı okur da “Aa yalnız değilmişim” der, bir nebze rahatlar dedim.
Benim hikayem 2018 yılında ilk bebeğimi kaybetmemle başladı. Hamile olduğumu öğrenmeden önce eşimin ailesinin emrivakisi ile il dışı gezisi yapmıştık. Gezi derken bize gezi değil, kendileri gitmek istedi bizi de hiç gelir misiniz planınız var mı demeden peşlerine taktılar. Sonra gittiğimiz gezide yaşanan tatsızlıklar, kayınvalidem ile kavga etmem, stres vs derken iğrenç bir iki gün geçirmiştim. Meğer o sıralarda hamileymişim. Sonra kan tahlilinde hamile olduğumu öğrendim. O kadar garip bi duyguydu ki sevinç korku bazen üzüntü hepsini aynı anda yaşadım. Derken bir sabah ufak bir kanama ile uyandım, hemen doktora gittik, ultrasonla baktık bebeğim oradaydı. İşe gitmeye devam ettim. Daha sonra bir akşam iş çıkışı yine kanamam oldu, arkadaşımdan rica ettim falan derken 15 güne yakın kalkmadan yattım evde. Tuvalete gidip kan göreceğim bebeğimi kaybedeceğim diye kıpırdamadığım 15 gün. En sonunda artık yarabbim bana bağışlamayacaksan evladımı daha fazla yatırma beni, çektirme bu zulmü diye ağladım. O gün durdurulamaz kanamam geldi. Gece acilen hastaneye gittik ve doktor “kalp atışı yok kürtaj olmanız lazım” dedi. O sesi hiç unutmuyorum. Derken sabahı bekleyin dediler eve gönderdiler. Karnımdaydı ama yoktu ve sabah benden koparacaklardı. O gece. O gece bitmedi. Eşim ve ailesi hamile olduğumu herkese duyurdukları İçin kürtaj sonrası ev cenaze evi gibiydi, taziyeleri kabul ettim telefonlar susmadı. Oysa ben bağıra çağıra tek başıma kalıp ağlamak istemiştim ama kimse beni anlamadı. O şuursuzlukla yine kayınvalide ve annem arasında bir sürü olaylar yaşandı, kavgalar gürültüler.
Neyse arada kürtaj sonrası tekrar operasyon olmak zorunda kaldım, reglim düzene girmedi, pkolusun dediler falan filan derken bir gün tekrar hamile olduğumu öğrendim.
Kimseye söyleyemedim bu haberi, aileler dışında. Ya birşey olursa? Hee tuvalete gittiğimde peçeteye bakmaktan bir hal olmuştum. Detaylı ultrasona girene kadar kimseye söylemeyeceğim dedim. Detaylı ultrasona girdim, sanıyorum ki çıkacağım ultrasondan ve hemen sosyal medyaya yazacağım diğer insanlar gibi. Ultrasonu çeken doktor yanımıza geldi ve sağ akciğerinin en alt lobunda bi anamoli var dedi. Ne olduğunu anlamadım önce, adam doğunca çocuk doktorları bakacak önemli değil falan diye anlatmaya başladı ama ben duymuyordum sanki. Ultrason raporunu elime verdi, rapora koyu renklerle CCAM tip 3 ile uyumlu yazmış. Hemen araştırdım, doktor tanıdıklara falan sordum, yabancı makaleleri okudum.
Üç ihtimal vardı: ya bu anamoli alanı büyüyecek ve ödem oluşacak bebeği kaybedeceğiz
Ya bebek doğunca solunumu sıkıntılı olacak ve müdahale ameliyat olması gerekecek
Bebek doğacak sıkıntısı olmayacak sonra takipler ve küçük ameliyat olması gerekecek
Tabiki ben en kötü ihtimale odaklandım. Doktorum sürekli 28. Haftaya kadar gelsek gebelikte yeter dedi. O 8 hafta bana hiç geçmiyordu. Sonra anamolinin olduğu alan büyüdü. Ben tekrar yıkıldım. Bebeğime bir tane birşey heves edip alamadım. Almak isteyenlere de hele bi doğsun dedim, eşim bir gün “sen bu çocuğun ölümünü bekliyorsun kendini buna inandırmışsın” dedi. Belki de öyleydi.
Günler geçti, bebeğimin anomali alanı sabit kaldı, ödem oluşmadı, gebelik ilerledi. Ama bir gün kontrolde bebek kilo almıyor suyun azaldı dediler. Takip edeceğiz olmadı hemen seni Doğuma alırız. Ne demek suyum azaldı, kilo almıyor. Doktorum plesantadan kaynaklı olabilir dedi,bebek beslenemiyor dedi. Bu iki hafta sürdü. Sürekli su iç, onu ye bunu ye. Sonra Doğuma alındım.
Allah’ıma şükür oğlum doğdu nefesini aldı. Doğar doğmaz ultrason, film vb çekildi. Daha 10 günlük değildi biz oğlumla 4 hastaneye gitmiş, birden fazla işleme tabi tutulmuştuk. Peşinde koştum yavrumun. Tek dileğim zayıf olan bebeğime sütüm gelsin toplansındı. Ya ameliyat falan derlerse biraz ele gelsin en azından diye gece gündüz yirmi dört saat emzirdim. Gak dedi emzirdim almıyordu zorla verdim.
2,5 aylıkken bir gün benim o Çeşme gibi akan sütüm gelmemeye karar verdi. Neden derseniz, belki genetik belki olacağı varmış bilemem ama bence lohusalık döneminde eşimin ailesi ile yaşananlardan, eşimle boşanmayı düşünecek kadar ayrılık sürecine gelmemiz gibi nedenlerle gitti. Çünkü tam o zamanlara denk geliyordu.
İlk 40 gün bebeğime şükür edemeden sürece alışamadan evde kayınvalide kayınpeder annem görümce eşimin teyzegil falan yaşamaya başladık. Emzireceğim kayınpeder var çıkamıyorum, kanamam var rahatça eşofman giyip gezmek istiyorum kayınpeder var giyemiyorum, sezeryan olmuşum ağrım var ayağımı uzatıp da yatamıyorum. 2,5 kilo yavrum sanki sevilebilecek büyüklükte gibi insanlar bebeği bize vermiyor diye laf ediyor, kayınvalidem “yok kayınpederini kapıda karşılamadı” “kayınpederine surat asıyor””gülmüyor” “zaten bayramlarda bize gelmedi hep yurtdışına gittiler böyle gelin mi olur”(bu arada bahsettiği yurtdışı balayı,başka yok) söylendi durdu. Anneme beni şikayet bile etmiş. Ben bebeğimi hastaneye götürüyorum bana gelip “makyaj yap randevuya geç de gidilir ne olacak” dedi. Öyle de rahattı. Zaten beni beğenmiyordu şunu giy şunu sür şunu yap. Hatırlamak dahi istemiyorum. Hiçbiri bebeğin durumu ne olacak diye düşünmedi herkes rahattı. Bebek Doğumda nefes aldı ya tamamdı onlar İçin. Ama ben biliyordum bebeğimin akciğerinde bi sıkıntısı vardı ve benim hep tetikte olmam gerekliydi. Ben böyle deyince de bizim torunumuz sapasağlam sen mutlu olmayı bilmiyorsun dediler.
Götürdüğümüz doktorlar
“Şu an birşey yapmaya gerek yok ama takipte kalacağız ama muhakkak bir gün ameliyat gerekir o alanın ilerde kanser vb yapmaması İçin” dediklerinde onlar birşey yapmaya gerek yok kısmına odaklanıp bana abartıyorsun dediler.
“Ultrasonda net belli olmaz, akciğer nefes aldıkça açılıp kapanan bir organ, kesin sonuç olarak bakmayın ama şu an birşey görünmüyor,en iyi sonuç büyüdüğünde tomografi ile belli olur şu an çok küçük” dediklerinde onlar birşey yok kısmına odaklandılar, yemeye içmeye gülmeye devam ettiler. Bende her gün bebeğimin nefesini karnının inip kalkmasını takip ettim.
Şimdi sütüm çok çok az ve biz 3 aylığız. Sütüm azaldığında ağlamaktan yerlere yatmıştım. Çünkü bir de mama vermeciler çoğalmıştı etrafımda neeee emmiyor mu sütün mü yol o zaman sen eksiksinler artmıştı. Sırf dışarda mama yaptığımı anlamasınlar diye son bir aydın evden dışarı çıkmadım. İnsanlar ziyarete geldiğinde mama verecek olsam gizlice hazırlayıp “süt sağmıştım da onu ısıtıp getirdim” diyorum.
Bu derece baskıya maruz kalıyoruz işte. Tükiye’nin en iyi fakültesini üniversitesini bitirdim bir şirkette üst düzey pozisyonda çalışıyorum ama gelin görün ki ben anneme yapılan baskıdan daha ağırına ve annemin yaşadıklarından daha ağırını yaşamaya mahkum edildim. Sanırdım ki ekonomik seviyem ve eğitim düzeyim ilerledikçe hayatım güzel olacak kaynana derdi, baskılar vb olmayacak. Sanırdım ki birey olarak yaşadığım alanı ispat etmem kolay olacak sınırlarımı insanlara göstereceğim ve saygı duyacaklar. Ama olmadı.
Bunları neden yazdım derseniz dedim ya dertleşmek için.
Mama vermek utanılacak birşey değil, rahmetli anneannem derdi ki hırsızlık mı kötü kadınlık mı yaptın da utanıyorsun, evet doğru hırsız da değilim kötü kadın da. Sütüm yok mecburen mama veriyorum. Bana lütfen kendimi eksik hissettirmeyin, bebeğin seni tanımaz bilmez demeyin.
Evlenmemiş kadın arkadaşlarım sınırlarınızı sevgili döneminde baştan çizin, kimsenin sizin birey alanınıza tecavüzüne izin vermeyin, gereksiz mütevazilik yapıp ezilmeyin. Hayır demek yapma demek kötü şeyler değil. Ve muhakkak ailesini iyice tanımadan evlenmeyin. Hayatınıza alacağınız adamı seviyor olabilirsiniz o adamın vizyonu ve misyonu size yakın olabilir ama ailesi hala orta çağ zihniyeti ile “gelin” olarak görecekse sizi evlenmeyin.
Ve lohusa arkadasım bu günler de geçecek hayat güzelleşecek, önemli olan sağlık ve sevgi. Üzülme sen iyi bir annesin