bir kadın...

environmentaleng

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2015
2.022
1.077
41


bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk...

duyanlar bunu bilmez,
görenler anlamaz bunu!
yarısı rivayettir,
yarısı gece.


"kadın benzerliktir.
ve bence karşıtlıktır.
herşey bir uyak içerisine girer, herşey birbirine seslenir
ve yanıt verir"


Bir kadının dudaklarında değildir aşk.
Bedeninde hiç değildir.
Aşk, kadının göz kapaklarındadır.
Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.
Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen.
Sımsıkı yumar gözlerini.
Adam hep orda kalır.
Kadın, asla bırakmaz adamı.
Kadın, asla vazgeçmez ondan.


kadınlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ’yetim-öksüz’ kalan çok olur.
mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
çekmecenin dibinde artık kimsesizdir eski tarak.
sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
sık sık boynunu büker ’sarıkız’.
teki kalmış o eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz kromhac tasının.
balkon artık sessizdir.
koridor kimsesiz.
bir kadın gittiğinde...
bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
bir anne gider...
bir dost...
bir arkadaş...
bir sevgili...
ne çok kişi yok olur aslında, bir kadın gittiğinde.


hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
hoş geldin kadınım benim hoş geldin


porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
hepsine yüzer kere rastladım en azdan
umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
verdi mi adama her şeylerini verirler
ben gördüm ne gördümse kadınlarda
porsuk nehrinin geçtiği

kızılırmak parça parça olasın
bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
taş toprak arasında türküler arasında
karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını

dicle kıyılarına tiren varınca
büyük bir gökyüzü git allahım git
genel olarak önce kaşları görünür
sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
gül kurusu

bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
siz de görürsünüz bunları kadınlarda
ödevleri yenilmek olan hep
bıçakla kemik arasında
susmakla ağlamak arasında
yenilmek
kadınlar


duy beni yazılmış ve yazılacak olan bütün hikayelerin kadın kahramanları.
bütün o yaşanmış ve yazılmış olan,
bütün o yaşanmamış ve yazılmamış olan
hikâyelerin kadın kahramanları.
kadınlar ve kızlar,
dişil ve doğurgan,
duygusal ve duyarlı olan.
eril olmayan yani,
fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kale, daima.
gecenin karanlık koynunda kapılarını açan kent,en fazla
en fazla bir sandalı koynuna alan deniz.
durağan
ve çaresiz
ve lekesiz
ve temiz tertemiz.
adı tarihe geçmiş ve geçecek
dişil ve doğurgan,
kadın ve kız olan yani ki
yani ki bütün hikâyelerin baş kahramanı olan.
dünyanın çevresinde döndüğü asıl güneş, çağların gerçek sahibi, gerçek yazıcısı tarihin,
bir anda en güçlü hükümdarları yerle bir kılan
en güçlü kumandanları köle, en zelil köleleri hükümdar kılan,
tutsakları en derin aydınlıkta hür, hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan,
hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren,
hükümlüyü birden hükümsüz eden.
geçer akçeleri geçmeze, geçmez akçeleri geçere dönüştüren saklı ve gizli el.
ama güçsüz,
çünkü daima ödeyen ve ödenen bedel.


yaşadım, tanrım,
yarım ve uluorta,
bir dahaki hayatta,
varsa öyle bir hayat,
şiir yazar mıydım,
bilmiyorum.
ama kadınlar, tanrım,
öyle sevdim ki onları,
gelecek sefer
dünyaya
kadın olarak gelirsem,
eşcinsel olurum.


biz kadınız, bilmeden seviyoruz bu kedileri
seviyoruz, bir sevilme içgüdüsüyle
bu bizim yüzümüzde ufacık çizgiler oluyor - acaba?
evet, çok değil konuşurken düzeltiyoruz
orayı burayı topluyoruz, yeriyse çocuklarımızı öpüyoruz
ama biliyorsunuz ki gene de
hepimiz, işte hepimiz
bitmenin, tükenmenin yorgunluğu içinde.

gözler mi? tavana dikili, hayır, pencereye
yağmalar, sürgünler, yangınlar içinde
çünkü bu boşluk; tüneller, çukurlar, kapkacak ağızları
mağaralar, denizler, gökyüzleri değil de
bu boşluk, o bir türlü dolduramadığımız, o
orman, dağ, kısacası evrenle.

biz bu lavanta kokularını bilmeden taşıyoruz
biz bu tavana bilmeden eski rengine boyuyoruz
bu bizim terliklerimizde ufacık güller oluyor - acaba?
evet, çok değil, onları bilmeden hoşa gideriyoruz
sormayın, ama sormayın, bilmeden aralık tutuyoruz kapılarımızı
bilmeden bekliyoruz, bilmeden uyuyoruz sabahlara değin
kim bilir, belki de biz
tanrısıyız en olunmaz şeylerin.

bu bizim en düzenli hareketimiz: olmak
asılıp kalmışız sokak fenerlerine
asılıp kalmışız öyle, görenler bizi görüyor
görenler bizi görüyor ve gidip geliyoruz dikkatle
doğrusu, niye saklayalım, hepimiz bunu yapıyoruz
ama biz yaşıyorken de bunu yapıyoruz sadece
cansız
ve gidip geliyoruz dikkatle.

biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize
boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz
bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba?
evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz
biz ne garip şeyleriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz
ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak
ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz."


kadından,
kendisinde olmayanı isteriz
hasret yerinde kalır
ve biz çekip gideriz.


ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir"


benim de bir insan tarafım vardı
bakma böyle kötü olduğuma
benim de dileklerim vardı
benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
hergün bir kadın ağlar benim yüzümde
büyük dertler için benim ellerim
anlamıyor musun
sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
ben sevilmediğimden böyle çirkinim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…