Bir birinin elbisesi olan eşler

Cicilikiz

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
24 Ağustos 2009
1.972
10
49
Allah katında ve yeryüzünde en kutsal müessese olan evlilik, aile, yuvamız bizim en önemli sığınağımız. Adı üstünde ”yuva” fazla konuşmaya gerek yokdur, yuva kelimesinden sonra…

Bizi biz yapan yuvamızın huzuru, yani eşlerin bir birine oaln saygısı, sevgisi üzerine Kur’an’da eşler üzerine verilen bir ayetden yola çıkarak tavsiye nitelikli konumuza göz atalım…

evlilik.jpg


RABBİMİZ, Kur’ân’da eşleri birbirlerinin elbisesi olarak tarif eder. Bizim fıtratımızı bizden iyi bilen Rabbimizin eşleri elbiseler diye tarif etmesi, hiç şüphesiz, sonsuz manalar içeriyor olmalı. “Elbise”nin anlamı ve çağrıştırdıkları üzerinden eşimizi anlamaya çalışabilir miyiz?:
Başkalarına elbisenizle görünürsünüz. Elbisenizin temizliği, sağlamlığı, rengi ve şıklığı dışarıya verdiğiniz mesajdır. Elbisenizin güzelliği ile kendinizi önemsediğinizi ve önemli olduğunuzu ifade edersiniz. Kirli, pejmürde, dağınık, sökük, yırtık bir elbise kendinize değer vermediğiniz anlamına gelir. Şu halde, “Elbisemden bana ne?” deme hakkınız yoktur. Kendinizi elbisenizle tanıtırsınız; o kimliğiniz olur, kişiliğinizi ortaya koyar. Elbisenizde olabilecek her türlü kusur, size mal edilir; kişiliğinizden kaybettir.

Eşiniz de sizin başkalarına göründüğünüz kimliğinizdir. Onu yıpratırsanız, bakımını ihmal ederseniz, perişan hâle getirirseniz, önce kendinize zarar vermiş olursunuz. Kişiliğini kaybeden, özgüvenini yitiren, değer verilmeyen bir eş, sizin kendinizi böyle bir eşle yaşamaya mahkûm ettiğinizin göstergesidir. Bu da sadece eşinizi değil, kendinizi de önemsemediğiniz anlamına gelir.

Elbiseniz ayıplarınızı örter. Çıplak gezmek kadar utandırıcı bir şey yoktur herhalde… Şükür ki elbise sizi hem güzelleştirir, hem de bedeninizin saklamanız gereken kısımlarını örter. Bir bakıma sırdaşınızdır elbiseniz; en gizli saklı yerinize dokunur ama başkasına göstermez. İç yüzü çıplaklığınızı görür ama dış yüzünde bunu kimseye belli etmez. Hiç ummadığınız bir zamanda sökülüveren yahut içindekini gösteren bir elbise ayıplarınızı sergiler, sizi mahcup eder.

Eşler de birbirlerinin kusurlarını örtmek için vardır. Eşlerin kusur ve ayıpları, hata ve zaafları birbirine açıktır. Eşiniz, sizin hakkınızda başka kimsenin bilmediklerini bilir, sizde başka kimsenin görmediklerini görür. Elbette, bir “elbise” yahut “örtü” olarak, bu ayıpları ayıplamak için değil, örtmek, saklamak, ortadan kaldırmak için yanınızdadır. Eşinizin hata ve kusurlarını küçültüp saklamak yerine, daha da büyütüp ortaya çıkarmaya çalışıyorsanız, siz “elbise” değilsiniz. Bu yüzden eşinizi kimseyle kıyaslamayın; çünkü başkalarını sadece elbiseleri üzerinden görürsünüz; başkalarının elbiselerinin bildiğini bilemezsiniz.



Elbiseye siz değer katarsınız. İçine bir insan girdiğinde değer kazanır elbiseler. Hiçbir elbise paketinde kalsın diye dikilmez. Onu değerli kılan, bir insan bedenine uygun olması, bir insan tarafından giyilebilir olmasıdır. Bir başka deyişle, insan elbiseyi giyindiğinde, elbise de insanı giyinir. İçinde insan olan bir elbise adeta konuşur, işitir, görür, düşünür. Kendisinde kişilik olmayan bir insanı çok güzel bir elbise kişilik sahibi etmez. Elbise üzerinden sarkar, her haliyle o insana fazla geldiğini söyler.



Çoğunlukla “iyi” ve “ideal” bir eş ararız. Bu arayış kendimizin bu “iyi” ya da “ideal” eşe, “iyi” ya da “ideal” bir eş olup olamayacağımız detayını gözden kaçırtır. İyi bir elbiseyi giyinince, adam olunmayacağı gibi, iyi bir eş bulununca da, iyi bir evlilik garantisi yoktur. Öncelikle bu “iyi” eşe, “iyi” eş olmanız gerekir. Sonra da iki “iyi” eş olarak “iyi” bir ilişkiyi sürdürmenin ve geliştirmenin yollarını aramanız gerekir. Eşler birbirlerinin elbisesidir; yani birbirlerini giyinirler. Aralarındaki uyum onların ilişkilerinin şıklığı için vazgeçilmezdir. Eşiniz de elbiseniz olduğuna göre, sadece onu giyinmekle değer kazanacağınızı düşünmeyin. Elbiseye sizin de katacağınız bir şeyler vardır. Ona göre yürümesini, ona göre durmasını, ona göre davranmasını bilmeniz gerekir.

Elbise sizi korur. Elbisenin örtme fonksiyonuna ek olarak koruma fonksiyonu da vardır. Elbise soğuktan, aşırı sıcaktan, kir ve tozdan vs. korur. Canınızı ve teninizi tehdit eden şeyler karşısında, elbisenize daha sıkı bürünmeniz gerekir. Aksini yapıp böylesi tehditlerden elbisenizi sorumlu tutmanız haksızlık ve akılsızlık olur.



Hayatımız pürüzsüz ve sorunsuz değildir; eşler arasında soğukluğa sebep olabilecek sayısız sorun çıkar. Çünkü hayatı olduğu gibi, olumsuzlukları da içinde olacak şekilde paylaşmaya söz verdiniz. Bu durumda, eşinize olan sevginizin ve bağlılığınızın sorunlar ortaya çıkınca yitirilmesi değil, artması gerekir. Sorunlara karşı birbirinizi desteklemek üzere bir aradasınız. Çıkan her sorunun çözümü olarak boşanmayı düşünmek, dahası sorunlara evliliğin yol açtığını düşünmek, üşüyorum diye elbiseyi üzerinizden atmaya benzer. En çok o zamanlarda lazımdır size elbiseniz; yani eşiniz. Birbirinize sıkıca sarılmadığınız sürece gelen ilk rüzgâr elbisenizi üzerinizden sıyırıverir; eşinizle uzaklara düşersiniz.

Unutmayın ki biz ailemizle varız. Eşimizle, çocuklarımızla, sevdiklerimizle biz biz oluruz. Rab kimsenin yuvasına gölge düşürmesin ve huzurunu bozmasın…
 
a.s. keşke tüm çiftler bunun bilincinde olsa, o zaman bütün evlilikler mutlu yürür....
 
amin..evet bu bilinç hepimizde alışkanlık halinde olsa hiç üzülen çift olmazdı...şimdi sanırım herkes çok sabırsız .
 
X