E
EU1
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU1
- #1
Kendini var etme yolculuğu, belki de binlerce basamaklı bir merdivene yapılan tırmanış gibidir. En zirvede ama buna rağmen yinede en yalın, en sade haliyle duran gerçek benliğimize varabilmek için, bütün o basamakları tek tek ve sırasıyla tırmanmak gerekir.
Gerçekte kim olduğunu bilmek ve asıl potansiyeline ulaşmak; ancak o yolculuğun sonunda elde edebilecek bir bilgidir. Ve yaşam, önümüze getirdiği olaylarla, bizi oraya doğru yavaş yavaş tırmandırırken; elde etmeye başladığımız olgunluk, esneklik ve uyum belki de bu bilginin ilk ipuçlarıdır.
Yaşamın bütününe baktığınız zaman, onun içinde hiçbir yerde sabit, katı, tek taraflı, esneme payı olmayan bir duruş göremezsiniz. Aksine olabildiğince çeşitlilik içindedir. Her renk, her ses, her oluşum, her biçim onun içinde kendine bir yer bulmaktadır. Ve onun bu olağanüstü esneklik ve uyumu içinde, bütün bu çeşitler bir arada bulunabilmektedir. Çünkü ‘bütün’ denen şey böyle oluşmaktadır. Oysa bizler, dönüp şöyle bir kendimize baktığımızda, mutlaka kendimizde taraflı bir düşünce bulabiliriz. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış diye kendimize göre ayırdığımız ve ayırdıktan sonrada doğal olarak savunuculuğunu yapmakta olduğumuz, pek çok kalıplaşmış fikirle donatılmış bakış açılarına sahibiz. Ve hatta, bazen bunlarda uçlaşmaktayız. Yani diğer bir görüşü tümden reddetmekteyiz. Belki de göremediğimiz, “zaten o yanlış” diye kabul ettiklerimizi ortadan kaldırırsak, doğrularımızın anlamını kaybedeceğidir. Kötü olmadığında, iyi de olamayacaktır. Çünkü bunlar ancak birbirlerinin varlığında, kendilerini oluşturabilmektedirler. Ve evren dediğimiz şey, eksi ve artıların bir araya gelişindeki mükemmel uyumun bir tezahürüdür. Yaşam diye adlandırdığımız bu gelişim yolculuğu, içinde bu kadar çeşidi bir arada bulundurmasaydı; bizlerinde olgunlaşabilmek için yeterli deneyime sahip olabilmesi pek söz konusu olamazdı. Çünkü tüm o sonsuzluk ve genişlik, aslında çeşitlilikten kaynaklanmaktadır. Evrenin her şekil ve biçim içinde, yeniden ve yeniden var etme gücünden oluşmaktadır.
İşte tamda bu yüzden,kendi varlığımızın derinliklerine doğru ilerleyebilmek için,her an yeni olaylarla karşılaşmaktayız. Ama çoğu zaman bu gözle yaklaşamadığımız için, bizi olgunlaştırmak ve geliştirmek üzere karşımıza gelmiş olayların anlamını çözememekteyiz.
Evrende tesadüf yoktur. Çünkü böylesine büyük bir oluşumun tesadüflere emanet edilebilmesi pek mümkün değildir. Bu kadar çok çeşitliliği, bunca oluşumu kendi bünyesinde aynı an ve mekan içinde barındırabilmesi, kusursuz bir işleyiş ile kendini var etmesi, zaten bunun en büyük göstergesidir. O nedenle ne biz, ne de başımıza gelebilecek olaylar bir tesadüfler zincirinin devamı olamazlar. Mutlak bir işleyişin devamı olarak, bizim gelişimimize katkıda bulunmak üzere onlarla karşılaşmış olduğumuz gerçeği, yaşamın asıl maksadı ile daha çok ilişkilidir. Yaşananların, tüm o olayların, bir dili vardır aslında. Yani bize anlatmak istediği şeyler vardır. Bize öğretmek istediği bilgiler vardır. Tamamlamak istediği eksikliklerimiz vardır. Ve tesadüf değildirler.
Yaşamı içinde bulunduğumuz kesitten ibaret saymayıp, sonsuz tekamül ve telafi olanaklarını kendi içinde barındırabildiğini fark ettiğimizde; yaşadıklarımızı bir gelişim yolculuğunun sadece ‘bir’ penceresi olarak görebiliriz. Çünkü yaşam pencerelerle doludur ve hangi anda, hangisinin bize açılacağını önceden kestiremeyiz. Belki önemli olan, geçmişte olmuş ya da gelecekte olabilecek şeyleri düşünmekten daha çok, içinde bulunmakta olduğumuz an’ın bize neler öğretiyor olduğuyla meşgul olmaktır. Çünkü çoğu zaman geçmiş ve geleceğe dair düşünceler ve yükler içinde o kadar çok kayboluruz ki; bugün içinde bulunmakta olduğumuz zamanı yeterince iyi değerlendiremeyiz.
Bulunduğumuz, durduğumuz yerden şöyle bir sıyrılıp, ona dışardan bakabilirsek; yaşadıklarımızın aslında bize neler öğretiyor olduğunu daha iyi görebiliriz. Böylece, bize anlatmaya çalıştığı şeyi gerçekten keşfetmeye başlayabiliriz. Kendimizden, kendimize doğru tırmanmakta olduğumuz, bu bin basamaklı merdivende, belki de gerçek bir mihenk taşı, olayların bir dili olduğunu nihayet görmeye başlamaktır...
Çünkü ardından onları çözmeye doğru yeni bir yolculuk başlayacaktır. Ve bu; insanın kendi gerçeğine doğru atmaya başladığı en gerçekçi adım olacaktır.
Gerçekte kim olduğunu bilmek ve asıl potansiyeline ulaşmak; ancak o yolculuğun sonunda elde edebilecek bir bilgidir. Ve yaşam, önümüze getirdiği olaylarla, bizi oraya doğru yavaş yavaş tırmandırırken; elde etmeye başladığımız olgunluk, esneklik ve uyum belki de bu bilginin ilk ipuçlarıdır.
Yaşamın bütününe baktığınız zaman, onun içinde hiçbir yerde sabit, katı, tek taraflı, esneme payı olmayan bir duruş göremezsiniz. Aksine olabildiğince çeşitlilik içindedir. Her renk, her ses, her oluşum, her biçim onun içinde kendine bir yer bulmaktadır. Ve onun bu olağanüstü esneklik ve uyumu içinde, bütün bu çeşitler bir arada bulunabilmektedir. Çünkü ‘bütün’ denen şey böyle oluşmaktadır. Oysa bizler, dönüp şöyle bir kendimize baktığımızda, mutlaka kendimizde taraflı bir düşünce bulabiliriz. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış diye kendimize göre ayırdığımız ve ayırdıktan sonrada doğal olarak savunuculuğunu yapmakta olduğumuz, pek çok kalıplaşmış fikirle donatılmış bakış açılarına sahibiz. Ve hatta, bazen bunlarda uçlaşmaktayız. Yani diğer bir görüşü tümden reddetmekteyiz. Belki de göremediğimiz, “zaten o yanlış” diye kabul ettiklerimizi ortadan kaldırırsak, doğrularımızın anlamını kaybedeceğidir. Kötü olmadığında, iyi de olamayacaktır. Çünkü bunlar ancak birbirlerinin varlığında, kendilerini oluşturabilmektedirler. Ve evren dediğimiz şey, eksi ve artıların bir araya gelişindeki mükemmel uyumun bir tezahürüdür. Yaşam diye adlandırdığımız bu gelişim yolculuğu, içinde bu kadar çeşidi bir arada bulundurmasaydı; bizlerinde olgunlaşabilmek için yeterli deneyime sahip olabilmesi pek söz konusu olamazdı. Çünkü tüm o sonsuzluk ve genişlik, aslında çeşitlilikten kaynaklanmaktadır. Evrenin her şekil ve biçim içinde, yeniden ve yeniden var etme gücünden oluşmaktadır.
İşte tamda bu yüzden,kendi varlığımızın derinliklerine doğru ilerleyebilmek için,her an yeni olaylarla karşılaşmaktayız. Ama çoğu zaman bu gözle yaklaşamadığımız için, bizi olgunlaştırmak ve geliştirmek üzere karşımıza gelmiş olayların anlamını çözememekteyiz.
Evrende tesadüf yoktur. Çünkü böylesine büyük bir oluşumun tesadüflere emanet edilebilmesi pek mümkün değildir. Bu kadar çok çeşitliliği, bunca oluşumu kendi bünyesinde aynı an ve mekan içinde barındırabilmesi, kusursuz bir işleyiş ile kendini var etmesi, zaten bunun en büyük göstergesidir. O nedenle ne biz, ne de başımıza gelebilecek olaylar bir tesadüfler zincirinin devamı olamazlar. Mutlak bir işleyişin devamı olarak, bizim gelişimimize katkıda bulunmak üzere onlarla karşılaşmış olduğumuz gerçeği, yaşamın asıl maksadı ile daha çok ilişkilidir. Yaşananların, tüm o olayların, bir dili vardır aslında. Yani bize anlatmak istediği şeyler vardır. Bize öğretmek istediği bilgiler vardır. Tamamlamak istediği eksikliklerimiz vardır. Ve tesadüf değildirler.
Yaşamı içinde bulunduğumuz kesitten ibaret saymayıp, sonsuz tekamül ve telafi olanaklarını kendi içinde barındırabildiğini fark ettiğimizde; yaşadıklarımızı bir gelişim yolculuğunun sadece ‘bir’ penceresi olarak görebiliriz. Çünkü yaşam pencerelerle doludur ve hangi anda, hangisinin bize açılacağını önceden kestiremeyiz. Belki önemli olan, geçmişte olmuş ya da gelecekte olabilecek şeyleri düşünmekten daha çok, içinde bulunmakta olduğumuz an’ın bize neler öğretiyor olduğuyla meşgul olmaktır. Çünkü çoğu zaman geçmiş ve geleceğe dair düşünceler ve yükler içinde o kadar çok kayboluruz ki; bugün içinde bulunmakta olduğumuz zamanı yeterince iyi değerlendiremeyiz.
Bulunduğumuz, durduğumuz yerden şöyle bir sıyrılıp, ona dışardan bakabilirsek; yaşadıklarımızın aslında bize neler öğretiyor olduğunu daha iyi görebiliriz. Böylece, bize anlatmaya çalıştığı şeyi gerçekten keşfetmeye başlayabiliriz. Kendimizden, kendimize doğru tırmanmakta olduğumuz, bu bin basamaklı merdivende, belki de gerçek bir mihenk taşı, olayların bir dili olduğunu nihayet görmeye başlamaktır...
Çünkü ardından onları çözmeye doğru yeni bir yolculuk başlayacaktır. Ve bu; insanın kendi gerçeğine doğru atmaya başladığı en gerçekçi adım olacaktır.