Anket Beyin kontrolü ve zihin yönlendirme hakkında düşünceniz?

Zihin yönlendirme ve beyin kontrolü hakkında ne düşünüyorsunuz?


  • Ankete Katılan
    28

BenOzgurce

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Temmuz 2007
2.870
11
50
ABD ve Rusya’da Radyo dalgalarıyla, ses dalgalarıyla, görüntü dalgalarıyla beyin kontrolü ve zihin yönlendirmenin mümkün olduğu görülmüş ve uygulamalarının nasıl yapıldığı tespit edilmiştir. Irak'ta ki 400 bin Saddam’ın ordusunun ne olduğu bilinmemektedir. Pentagon Bosna ve Bağdat'ta bazı yeni teknolojilerin kullanıldığını açıklamaktan çekinmemiştir. Beyine verilen belirli radyo dalgaları sayesinde kişinin adım adım intihar dürtüsünün kontrolüne girdiği bilinmektedir. Türkiye'de de bu tür müdahaleler yapılmaktadır. Bunlara örnek olarak halen hapiste bulunan Salih Mirzabeyoğlu ile Mehmet Ali Ağcadır.
Alıntıdır.


Bu konuda ne düşünüyorsunuz arkadaşlar?Bence ülkemizde de yapılıyor.
 
Alıntıdır.Bakalım daha önce duydunuz mu hiç.:)
Fluorid, fare zehiriydi...
Ayni zamanda atik maddeydi...
Endustri kurtulmak istiyordu; saklama maliyeti cok yuksekti...
Nazi deneyleri, fluorid'in dusunce kontrolunde kullanilabilecegini gosterdi...
CIA bu bilginin sahibi oldu...
Tum dunya fluorid'in dis ve agiz sagligi icin gerekli olduguna ikna edildi:
Ve bir tasla iki kus vuruldu:
Kapitalizm, agir bir yukten kurtuldu;
ve halkin beyni uyusturuldu; dusuncesi, tepkisi, ofkesi kontrol edildi; yatistirildi...
 
Dis macunlarinin temel maddesi FLUORID, aslinda ilac endustrisi tarafindan da kullanilan bir tur sakinlestirici etkin maddesi... Fluorid'le ilgili ilk deneyler Nazi Almanya'sinda yapiliyor... Nazi bilim adamlari, icme suyuna karistirdiklari fluoridle cesitli deneyler yapiyorlar ve fluoridin beynin bazi bolgelerini uyusturdugunu; kisilerin direnme, dayanma gucunu kirdigini saptiyorlar...
Bu bulus, Nazi toplama kamplarinda kullaniliyor. Icme sularina fluorid karistirilarak, toplama kamplarindaki kisiler, sakinlestiriliyor, uyusturuluyor ve uyumlu kisilikler haline getiriliyor.
 
19. yuzyilda Sodyum Fluorid, fare zehiri olarak kullanilirdi. Yine 19. yuzyilda bir cok endustri, atik olarak sodyum silikofluorid uretiyordu...
O kadar cok sodyum silikofluorid atigi cikiyordu ki, endustri'nin bundan kurtulmasi gerekiyordu. Ustelik bu atik madde, metal varillerde de saklanamiyordu; cunku metali yeme ozelligi vardi. Endustri, sodyum silikofluorid atigindan kurtulmak icin careler aramaya basladi...
 
Alıntıdır.


Geçmişte birçok zihin kontrolü ve psikolojik savaş tekniği çeşitli amaçlar için kullanılmış ve günümüzde hâlâ kullanılmakta. Zaten son 30 yıldır pek çok istihbarat örgütünün ana hedefi insan beyninin kontrol altına alınması olmuştur. Bu amaç için milyonlarca dolar gizli laboratuvar çalışmalarına ayrılmıştır. Kitaplar tarihte zihin kontrolü ve beyin yıkama operasyonlarına maruz kalmış ve bu konuda ünlü olmuş çeşitli isimler ve olaylarla doludur. Basında son zamanlarda iddia edildiği üzere Türkiye'deki bazı teröristlerin yaratılmasında acaba zihin kontrolü teknikleri mi yatmaktadır?
"Zihin kontrolü" psikolojik teknikleri çok iyi kullanan kültlerin, tarikatların veya istihbarat örgütlerinin uyguladığı bir yöntemdir. Temelinde zihin kontrolü bir kişinin veya insan grubunun davranışını kontrol etmek veya değiştirmek için isteği ve bilgisi dışında uygulanan tüm yöntemlere verilen addır.
Diğer bir tanımla, "beyin yıkama" (zihin kontrolü), bireyin farkında olmadan davranışlarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesine girişimde bulunmak ve bu amaçla herhangi bir yöntemi uygulamaktır. "Psikolojik savaş" ise çeşitli zihin kontrolü tekniklerini de içine alan daha geniş bir kavramdır. Psikolojik savaş, insanların beyninde ve toplumsal psikoloji üzerinde sürdürülen savaştır, hedefi "reel olmayan" birtakım yanlış bilgileri propaganda, zihin kontrolü, medyanın kontrolü, toplu telkin ve beyin yıkama ile "gerçekmiş gibi" göstermektir. Böylece düşmanın veya karşıt güçlerin beyninde ve psikolojik tabanın da da savaşın kazanılması hedeflenmektedir.
 
aaaaa ilk defa duyuyorum çok ilginç ya.

oooo biz boşuna bu kadar uyumlu değiliz tabii:))))

uyuşmuş diş etlerimizle beraber kafatası içindeki etlerimiz de:))))))))

Misvak mı kullansak ne :)) Başımıza neler geliyor ama biz uyuşmuşuz.Sürü halinde hareket ediyoruz :))İtaat ediyoruz.
 
Alıntıdır.



Beyin yıkama ve ideoloji kontrolünde genellikle şu teknikler kullanılmaktadır:
1) Telkin ve telkine yatkınlık. Gerek hipnoz, gerekse tekrarlayan ritüeller uygulanır. Hemen hemen tüm tarikatlar ve kültler bu teknikleri kullanır.
2) Mevcut tüm psikolojik akardengeyi yıkma. Var olan inanç ve bilinç yapısı sarsılır ve kişi kendi oluşturduğu psikolojik savunma mekanizmalarından mahrum kalarak, yeni bir travmaya ve telkine açık hale gelir.
3) Egoyu zayıflatma.
4) Cinsellik. Pek çok tarikat ve kült cinselliği, libidoyu had safhada kullanarak insandaki haz-ödüllendirme mekanizmalarını harekete geçirir. Bu sırada bazı ilaçların (Ekstazi, MDA vb.) etkilerinden de yararlanılır.
5) Gizemcilik ve üstün güçlere ulaşma. Gizemcilik, parapsikoloji ve mistisizm hemen hemen her tarikatın ve kültün temel parametre olarak kullandığı unsurdur. Bu yeteneklere ulaşma konusunda bazen ilaçlar veya başka psikolojik teknikler de kullanılır (vecd, meditasyon vb.).
6) Eşikaltı algının ve kollektif bilinç dışının, arketipal öğelerin çok sistemli kullanılması. Burada ses, müzik, görüntü, duyma veya görme eşiğinin dışındaki stimülan etkiler, fikirler, film görüntüleri, klişeleşmiş yapılar ve moda gibi unsurlar kullanılmaktadır.7) Kimyasal maddelerle beynin normal akardengesinin (hemostasis) yıkılması ve yepyeni bir yapı kurulması.


 
Çok ilginç şeyler çıkıyor karşıma ,araştırdıkça .

Radyo dalgaları patolojik olarak beynin normal çalışmasını bozar,
etkiler, algılamalarda eksiklik oluşturur.
Bu bilimsel olarak da
izah edilmiştir. Bunlar manyetometre denilen aletlerle ölçülebiliyor
artık.Beyin nöronları davranış gösterirler. Bu sayko akustik ve sayko nörotik
dalgalar, beyinleri etkileyip, bulandırarak en azından vazifelerini
unutturuyor. 1996 yılında Kafkaslardaki bir devletin Bakanlar
Kurulu'na yönlendirilmiş iki tane sayko akustik dalga boyu veren
makineler bulunmuştur. Ve o ülkenin Cumhurbaşkanı bir gün sonra bunu
kamuoyuna açıklamıştır.

Yurtdışına giden üst düzey görevlilerimiz var. Bakıyorsunuz
oraya vatan, millet, bayrak diye gidiyorlar ama, istisnalar hariç
dönüşte vatana, millete, bayrağa ihanet ediyorlar. Şark insanında
bir hastalık var. Rahatsızlandı mı gidip ameliyatı Amerika'da
yaptırıyor. Nörocerrahi denen bir yöntem var. Artık dünya çiplerle
idare ediliyor. Milimetrenin kaç katı küçüklüğünde bir çipi bedene
yerleştirdiğinizde, o cip nöronlara tesir edebiliyor artık. Belki o
insanlar hasta edilebiliyor ve ölebiliyorlar.

 
ALINTI .Bugün Filistin'de, Çeçenistan'da, Bosna
Hersek'te, islam'ın hükümlerine göre kardeş hukukunda olan insanlar
katledilirken, 90 Müslüman ülkenin hiçbirinden ses çıkmamakta, hatta
el altından destek verilmektedir. Siz bu insanların bu hale nasıl
getirildiğim sanıyorsunuz? Bakıyorsunuz Irak, Iran'a saldırıyor.
Dini hükümde iki Müslüman birbirine saldırdığında ikisinin de yeri
cehennemdir. O zaman bizim bunların arkasında bir şey aramamız
lazım. Son 50 yılda ingiltere'nin Fransa'yla veya Amerika'nın
ingiltere'yle savaştığı görülmüş mü? Bu kimlere yaptırılmaktadır?
islam ülkelerine... Bilhassa direnç noktası en yüksek olan Türk
insanı üzerinde oyunlar oynanmaktadır. Tek kale burasıdır. Bu kale
de yıkılırsa dünyada asimile edilemeyecek başka bir millet
kalmayacaktır. Onun için Türkiye ile uğraşılmaktadır



İLGİNÇ bilgiler,öyle değil mi?
 
ALINTIDIR. New York Times gazetesinin l6 Temmuz l977 sayısında şöyle bir haber
yayınlandı:
"ABD insanlığın esir edilebileceği görünmez silahlar geliştiriyor."
l978 yılında Walter Boward adlı yazar, Operation Mind Control (Beyin
Kontrol Harekatı) adında yayınladığı kitabında şunları
anlatıyordu: "Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotikhipnoz,
elektronik olarak beyinin uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar,
alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi ve davranış
değişiklikleri terapisidir. CIA psikolojik silah stoklarını, psişik
silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başararak artırmıştır.
Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu
harp görünmez, muharebe sahası ise insan zihinleridir.




Tabi başka türlü bir savaşla ülkemizi elimizden alamazlar .Acaba bu yönteme ne kadar direniriz. :uhm:
 
ALINTIDIR. "John St. Clair Akwei, 1996 yılında Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi
(NSA) aleyhine bir dava açtı. Akwei, NSA'nın kendisini sürekli
olarak takip ettiğini ve davranışlarını kontrol ettiğini iddia etti.
Akwei mahkemeye bu iddialarını destekleyecek yüzlerce sayfalık
deliller sundu. Kaynak olarak birçok bilimsel ve akademik çalışmanın
gösterildiği bu deliller, Project Freedom adlı internet sitesinde
yayınlandı. İddiaya göre NSA, çok gelişmiş sistemleri aracılığıyla
elektromanyetik alanları kullanarak istediği kişiyi dünyanın her
yerinde takip edebiliyor, hatta elektrik dalgaları yollayarak
kişinin düşünce ve davranışlarını kontrol edebiliyor.

NSA'nın "sinyal istihbaratı" adı verilen bu sistemi, dünyadaki
elektrik taşıyan her şeyin çevresinde bir manyetik alan olduğu ve bu
alanların elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor.
Geliştirilen dijital sistemlerle elektrik taşıyan bütün varlıkları
nerede olursa olsun kontrol edebiliyor. Gönderilen sinyaller
sayesinde hedef kişi başkalarının duymadığı sesler duyabiliyor ya da
görüntüler görebiliyor. Bu yolla NSA istediği kişiye istediği şeyi
hiçbir kanıt bırakmadan yaptırabiliyor.

Em. Kur. Albay Baha Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde
yayımlanan bir makalesinde bu silahlarla ilgili bakınız neler
söylemiş:
"Türkiye l977'li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp
şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke
olmuştur. Bu görünmez harb, gelecek yıllarda da devam edecektir.
Yalnızca fiziki tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir.
Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik
çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz. "
 
Tüketiciler birliğinin düşünceleri de böyle.En basit örneği:
Bireyselleşme, yani bir birey olma, farklılıklara sahip olma ve bu farklılıklarla birlikte toplumda var olma, insanın önemli bir psikososyal yönüdür. Ruhsal ve zihinsel kimliğimiz, kendimize ait tüm değerlerin düşünce, tutum ve davranışların, kişiliğimizin özgün parçasıdır. Bu, bir yönüyle içinde yaşadığımız toplumdan kazanımlarımızla şekillenirken, bir yönüyle sadece bize özel yanları olan bir durumdur.
Doğuştan getirdiğimiz özelliklerimize aile, okul ve diğer sosyal çevre yoluyla edinilen kazanımlar eklenerek kendimize özgü bir varlık oluştururuz. Bugün, bu kazanım kaynaklarımızın tümünden daha etkili olan televizyonla karşı karşıya bulunmaktayız. Televizyonlar, kendi ilkeleri/ilkesizlikleri çerçevesinde hedef kitleyi yönlendirme işlevi görmekte, bunu yaparken bazen, o kitlenin kutsalı dahil, hiçbir özellik ve değerlerini göz önünde bulundurma gereksinimi duymamaktadır. Kimi televizyonların hemen her yayını, farklılıklarımızı gidererek dünyanın neresinde olursa olsun tek düzelik oluşumunu sağlamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken ruhsal , ve zihinsel yönden, hep isteyen ve aldıkça daha fazla isteyen tüketici bir prototip model olarak sunulmaktadır. İnsanlara bir tüketim eşyası olma rolü biçilerek, insanın erdemli yanı gözardı edilmektedir. Bu büyülü atmosferde insan, kendi adına düşünüldüğü ve belirlenen çerçevede düşünmesi ve hissetmesine izin verildiği için, bulunduğu durumu, sahip olduğu düşünceleri ve duygusal tepkileri eleştirel bir perspektiften değerlendirmekten yoksun kalmaktadır. Bütün bu süreçler bağlamında televizyon, her şeyi klişeleştirip standartlaştırırken, toplumsal çözülmeyi de hızlandırmaktadır. [6]


Gerçekten birey miyiz yoksa kişi mi?Bizi diğerlerinden ayıran ne var?Sorgulamak gerek.Kafamızı nelere yoruyoruz.?
 
Evet bu konuyu bende okumuştum Özgürce.
CIA nin de psişik güçlerden yararlandığı gizli tutulmaya çalışılan gerçeklerden biridir bence.
Gerçi birçok filme konu olmayı başardı o ayrı.
Böyle bir güç var tabiki , en basiti hipnoz.
Hipnoz esnasında insan beynine hükmedilebiliyor , ama bildiğim kadarıyla %100 olarak değil.
Mutlaka ki böyle bir gücü kullanmaya çalışacaklardır bu tür örgütler.
Bir ara hatırlarsanız diş macununda bile zihni yönlendirmede kullanılan bir maddenin varlığından bahsedilmişti.
 
Alıntıdır.Bakalım daha önce duydunuz mu hiç.:)
Fluorid, fare zehiriydi...
Ayni zamanda atik maddeydi...
Endustri kurtulmak istiyordu; saklama maliyeti cok yuksekti...
Nazi deneyleri, fluorid'in dusunce kontrolunde kullanilabilecegini gosterdi...
CIA bu bilginin sahibi oldu...
Tum dunya fluorid'in dis ve agiz sagligi icin gerekli olduguna ikna edildi:
Ve bir tasla iki kus vuruldu:
Kapitalizm, agir bir yukten kurtuldu;
ve halkin beyni uyusturuldu; dusuncesi, tepkisi, ofkesi kontrol edildi; yatistirildi...

Dis macunlarinin temel maddesi FLUORID, aslinda ilac endustrisi tarafindan da kullanilan bir tur sakinlestirici etkin maddesi... Fluorid'le ilgili ilk deneyler Nazi Almanya'sinda yapiliyor... Nazi bilim adamlari, icme suyuna karistirdiklari fluoridle cesitli deneyler yapiyorlar ve fluoridin beynin bazi bolgelerini uyusturdugunu; kisilerin direnme, dayanma gucunu kirdigini saptiyorlar...
Bu bulus, Nazi toplama kamplarinda kullaniliyor. Icme sularina fluorid karistirilarak, toplama kamplarindaki kisiler, sakinlestiriliyor, uyusturuluyor ve uyumlu kisilikler haline getiriliyor.

19. yuzyilda Sodyum Fluorid, fare zehiri olarak kullanilirdi. Yine 19. yuzyilda bir cok endustri, atik olarak sodyum silikofluorid uretiyordu...
O kadar cok sodyum silikofluorid atigi cikiyordu ki, endustri'nin bundan kurtulmasi gerekiyordu. Ustelik bu atik madde, metal varillerde de saklanamiyordu; cunku metali yeme ozelligi vardi. Endustri, sodyum silikofluorid atigindan kurtulmak icin careler aramaya basladi...

Evet bu konuyu bende okumuştum Özgürce.
CIA nin de psişik güçlerden yararlandığı gizli tutulmaya çalışılan gerçeklerden biridir bence.
Gerçi birçok filme konu olmayı başardı o ayrı.
Böyle bir güç var tabiki , en basiti hipnoz.
Hipnoz esnasında insan beynine hükmedilebiliyor , ama bildiğim kadarıyla %100 olarak değil.
Mutlaka ki böyle bir gücü kullanmaya çalışacaklardır bu tür örgütler.
Bir ara hatırlarsanız diş macununda bile zihni yönlendirmede kullanılan bir maddenin varlığından bahsedilmişti.

Canım ben de ilk mesajlarımda bu konuya değindim zaten. :)) Kimbilir şuanda belki yavaş yavaş amaçlarına ulaşıyorlardır.
 
arkadaşlar ben prof.dr.ahmet maranki nin seminerine gitmiştim o gerçekten bu konularla ilgili bilimsel çalışmalar yapıyormuş ve hipnoz gücü beyin okuma ve özellikle radyo dalgalarıyla her şeyin yapılabileceğini savunuyor.yakın bir tarihte bir uçak düşmüştü ve uçakta önemli kişiler ve buluşları yer alıyormuş ve ahmet maranki bu durumun istenirse uçağın düşürülebileceğini bir haber proğramında anlatmıştı. özğürce sana çok teşekkürler bilgilerin için ve devamını diliyorum
 
arkadaşlar ben prof.dr.ahmet maranki nin seminerine gitmiştim o gerçekten bu konularla ilgili bilimsel çalışmalar yapıyormuş ve hipnoz gücü beyin okuma ve özellikle radyo dalgalarıyla her şeyin yapılabileceğini savunuyor.yakın bir tarihte bir uçak düşmüştü ve uçakta önemli kişiler ve buluşları yer alıyormuş ve ahmet maranki bu durumun istenirse uçağın düşürülebileceğini bir haber proğramında anlatmıştı. özğürce sana çok teşekkürler bilgilerin için ve devamını diliyorum

Ben de canım o uçağın, kaza eseri düşmediğine inanıyorum.Bir de hatırlarsanız, Aselsan da mühendisler intihar etmişlerdi CADIARZU
 
Canım ben de ilk mesajlarımda bu konuya değindim zaten. :)) Kimbilir şuanda belki yavaş yavaş amaçlarına ulaşıyorlardır.

E artık seni izlemeye almışlardır şeker. Biz de seni izleyelim.Tarzında bir değişiklik olursa anlarız ki seni de etkilemeye başladılar. In ın ın ınnnnn!:))
 
İzlesinler, ben cam bir fanus içindeyim heheee bana birşey olmaz naniknanik
Şaka bir yana, insanoğlu işi azıttı gerçekten.Kimbilir daha bilmediğimiz neler var.Bugün "Alman gizli servislerinin Türkiye operasyonları " adlı kitaba başladım ama bebişler viyakladıkça onlara koşuyorum ikide bir:))


Biraz araştırdım bir kitap var bir dahaki sefere onu okuyacağım:))
CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol Operasyonları
Yazar:Ömer Özkaya

Aytunç Altındal, Araştırmacı / Yazar- Frekansla herhangi bir kimsenin beynine bir duyum (mesaj) gönderme teknolojik olarak mümkündür. Bu konu üzerinde gerek CIA gerekse KGB uzun zamandan beri çalışıyorlar. SSCB'de Komünist Parti'ye muhalif bazı kişiler, KGB'nin dalga harekatı yayınları sonucu ya intihar etmiş ya da delirmişlerdir… - Onkolog Doktor / Haluk Nurbaki- CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan deneyler, ABD hükümetinin uyguladığı çok gizli zihin kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üzerinde 35 yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar narkotik, hipnoz, elektronik olarak beynin uyarılması, alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi ve davranış değişiklikleri terapisidir. Devletler parapsikolojik silahları, vatandaşlarını kendi ideolojik ve politik sistemleri içinde tutmak için veya diğer ülke insanlarının zihinlerini etkileyerek değiştirmek ve kendi gayelerini uygun yönlendirmek için kullanacaklardır… - Walter Boward, Gazeteci / Yazar- Radyohipnotik beyinler arası kontrol projesi, elektronik hipnoz yapmayı amaçlamaktır. Bu projede kişiye istemediği şeyleri yaptırmak mümkün hale gelecektir. Tuşlarla kontrol edilen insana neler yaptırılmaz ki! - E. Kurmay Albay Nevzat Tahran- CIA'da senelerdir, 'Uyuyan Güzel' kod adlı bir araştırma operasyonu yürütülüyor. Amaç, insan beyninin uzaktan kumandası, yönetilmesi ve yönlendirilmesi… Pentagon, bu operasyon hakkında hiç ama hiçbir teknik bilgi vermiyor. Açıklama şu: 'Bugün eski bir CIA patronu olan Başkan Bush bile bu araştırmalarla ilgili bilgi alamaz.' - Sıtkı Uluç, AA Brüksel Temsilcisi- 'EMF sinyalleri ile insanlar uzaktan tespit edildiği gibi öldürülebiliyor. Psikotronik silah 320 kilometre mesafeden insan üzerinde etki yapabiliyor, metabolizmayı etkileyerek ölüme yol açıyor.' - Erol Erkmen, TUVPO Başkan-
 
Bir senaryo!

Bir ülke... Adı `Milli Değer’. Bu ülkenin insanları, yüzyıllarca değerlerine sahip çıkmak için, her türlü zorluğa katlanmış, gerektiğinde savaşmaktan kaçınmamışlardı. Amaçları, hasımlarına karşı ülke sınırlarını, yeraltı, yerüstü para kaynaklarını korumak ve topraklarının her karışına sahip çıkmaktı. Ülke toprakları üzerinden birçok nesil geçti. İnsanlar, yönetimler değişmişti ama ülkenin değerleri hep aynı kalmıştı. Gelen her nesil, topraklarına ve kaynaklarına sahip çıkmak için yaşamıştı.

`Milli Değer’ ülkesinin değerlerine göz koyan hasımları ise, geçen bu süre içinde birçok yöntem denemişler ama hiç birinde amaçlarına ulaşamamışlardı. Bazen, ülke yönetimlerine adamlarını yerleştirdiler, bazen halkı isyana getirmeye çalıştılar. Fakat hiç bir zaman başaramadılar. Çünkü ülke halkı da yönetimleri kadar değerlerine bağlıydı. Birlikte aynı değerleri koruyarak yıllarca yaşadılar. `Milli Değer` ülkesi her yönden güçlü bir ülkeydi. Zaten asırlarca, değerlerini bu yolla korumayı başarmıştı.

Ancak günün birinde, hayatlarını hiçe saydıkları bu değerleri hiç düşünmeden hasımlarına verdiler. Yeraltı, yerüstü kaynaklarını, topraklarını, sınırlarını... Dünya olanları anlamıyordu. Çünkü herkes `Milli Değer’ ülkesinin inançlarına nasıl sahip çıktığını, değerlerini yüzyıllardır can siperane nasıl koruduklarını biliyordu. Dünya olanları konuşuyor, kimse yaşananlara bir cevap veremiyordu. `Milli Değer` ülkesinin halkı ise tüm inançlarını kaybetmiş, yıllardır düşman oldukları `hasım ülke’ vatandaşlarına tabi olmuşlardı. Asırlardır, iki ayrı uçta yer almalarına karşın, artık `Milli Değer` ülkesinin halkı kendilerine ters düşen değerlerin peşine takılmış, hatta yıllarca hasımlık yaptıkları ülke halkının menfaati için çalışmaya başlamışlardı.



Ülke içinde depresyonlar, intiharlar ve bugüne kadar hiç görülmemiş olaylar yaşanıyordu. Kimse şaşkınlığını gizlemiyordu. Olacak şey değildi. `Milli Değer’ ülkesinin insanlarını, sanki görünmez bir el kontrol etmeye başlamıştı. Bu arada diğer ülkelerde de buna benzer olaylar yaşanıyordu. Onlarda, tüm kaynaklarını ve sınırlarını yine aynı hasım ülke adına ellerinden çıkarmışlar ve onlara hizmet etmeye başlamışlardı.

Bu sırada `hasım ülke’de dünya gündemi ile ilgili bir toplantı vardı. Toplantı şu raporla bitti;

Projenin kod adı :Uyuyan Güzel

Alıntıdır
Konuyu siyasete dökmeyelim lütfen :) Sadece paylaşmak istedim .
 
X