Domuz Gribi
DOMUZ GRıBı
16.10.2009 tarihinde ıstanbul tıp Fakültesinde katıldığım domuz gribi toplantısından edindiğim bilgileri burada derlemek istedim. Domuz gribi aslında yeni birşey değil. Zaten var olan, normalde domuzlarda hastalık yapan H1N1 tipi influenza(grip) virusunun yapısında büyük bir değişiklik meydana gelerek, insandan insana çok hızla bulaşan ve ağır hastalık belirtilerine yol açan H1N1v şekline dönüşmesidir. Buna pandemik influenza H1N1 virusu da denmektedir.
Zaten var olan influenza viruslarının yapısındaki büyük değişiklikler 40-50 yılda bir ortaya çıkarak, dünya üzerinde pandemi denen çok büyük ölçekli salgınlar yapar ve sonuç olarak kitlesel ölümlere yol açar. Daha önce 1918’deki ıspanyol gribi ve 1957’deki Asya gribi tecrübelerinde olduğu gibi bu yıl da H1N1 virusu da değişmiş ve büyük bir grip salgını yapması beklenmektedir.
16.10.2009 tarihinde DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) verilerine göre, 399.232 laboratuar kanıtlı pandemik influenza H1N1 tespit edilmiş ve bunların 4735’i ölmüştür. Malesef bazı meslekdaşlarımın dediği gibi “eskiden antibiotik yoktu, yoğun bakım yoktu,artık bu kadar ölüm olmaz” fikrine bu sayıları görünce ben pek katılamıyorum. Çünkü bu veriler çok yeni. Aşağıdaki linkten bu sayıları en güncel haliyle takip edebilirsiniz, çünkü gelen salgının ciddiyetini belirleyen bu sayılardaki artış hızıdır.
WHO | Situation updates - Pandemic (H1N1) 2009
Bugüne kadarki vakaların incelenmesi sonucu 1957 Asya gribi yapan virusla benzerlik dolayısıyla, kronik bir hastalığı olmayan 60 yaş üstü yaşlılar olası doğal bağışıklıkları dolayısıyla en az ölüm görülen grup olarak belirlenmiştir.
Domuz gribi aşısı ile ilgili söylentiler boş hurafeler, biz gerçek anlamda denek falan değiliz. Büyük oranda zaten yıllardır yapılan grip aşısına benziyor, sadece ufak bazı değişkilikleri var. Ve mecburen biraz aceleye geldi, ancak Avrupa’da onaylı. Ayrıca bu aşı Avrupa’da biz de dahil 3-4 ülkede birden aynı anda yapılmaya başlancak. Amerika zaten kendi aşısını üretiyor ve Dünyaya satmıyor, sadece kendi ülkesine yapıyor. Bütün Avrupa, Afrika ve Asya’nın büyük kısmı bir ıngiliz firması tarafından üretilen aşıları uygulayacak. Az bir kısmı da 2 farklı firmaya ait olanı.
Bu kadar kısa sürede bu kadar fazla doz aşıyı üretmenin tek yolu daha az virus koyup daha fazla doz aşı yapabilmekten geçer. Bu nedenle içine etkiyi arttırıcı ve hızlandırıcı katkılar koymak gerekir. En iyimser binde 1 ölüm riski . yerine milyonda 1-7 Guillain Barre riskini alacaksınız- bütün Avrupa 'da bu riski alacak. Aslında şu anda DSÖ verilerine göre bu ölüm oranı Binde 12. Kabaca Türkiye’de aşı yapmazsanız 22.000 kişi ölecek, aşı yaparsanız 22-150 kişi Guillain Barre olabilir. Guillain Barre çoğu zaman geçici bazen çok ağır seyreden bir nörolojik hastalıktır
ıngiliz firmasının ürettiği aşı için iyi haber: Aşı kutusunda katkısı ayrı konmuş, Devletler acil durumda etkiyi arttırmak ve hızlandırmak için katkılı aşı yapılmasını isteyecek, salgın alarm seviyesi düşerse o zaman aşılama katkısız olarak sürdürülecek. T.C Sağlık Bakanlığının aldığı aşının 25 milyon doz gibi büyük fazlası bu firmanın aşısı. Yani katkı açısından opsiyonel olan. Bu aşıdaki olası yan etkilerden sorumlu olabilecek katkı olarak eklenen şey doğada ve insan-hayvan-bitki yapısında oldukça yoğun bulunan zaten doğal bir madde, herşeyi abartmaya ve polemik yaratmaya acaip meraklı bir milletiz. Tabii ki aşı çok güvenli asla bir şey yapmaz demiyoruz, önemli olan istatisitikler. Bugün otobüse binip Ankara’ya gitmek daha riskli inanın, hayatta hiçbirşeyin garantisi yok.
Kişisel tavsiyem, okullardaki toplu aşılamaya zaten engel olamazsınız, biz dahil hiçbirimiz karar mercii değiliz. Tüm ülkeler için bu geçerli, bunlar devlet politikası. Şahsen giderek olacak aşılama durumları için tercih sizin, artı-eksiyi bir teraziye koyup karar vereceksiniz. Yukarıdaki linkten Alarm seviyelerini ve hastalık artış hızlarını takip edin, 1918 'deki salgına benzer bir çıkış varsa ve aşı yapılma yaş ve risk grupları içerisinde iseniz mutlaka aşı olun. Ben Guillain Barre gibi bir nörolojik riski alamam diyorsanız bundan en az 1000 kat daha yüksek ölüm riskini almış olacaksınız. Tüm bunlar son güncel ve bilimsel bilgiler, ıstanbul Tıp Fakültesiden 3 profösörün aktardıkları. Lütfen bu çok önemli bilgileri tüm tanıdıklarınıza aktarın ve toplumsal paniğe neden olan boş dedikoduları yaymayın.
Kaynak: Prof.Dr. Ayper SOMER, Prof.Dr. Nuran SALMAN, DSÖ
Uzm. Dr. Anıl YEŞıLDAL