Normalde ince bir şerit olarak dil altı orta hatta gözüken doku, bazı bebeklerde veya daha büyük çocuklarda beslenme ve konuşma, yutma sorunları oluşturabilir. Bebeklerde ayrıca düşük kilo'ya da neden olabilir. Emme sorunu, beslenme sorunu ya da ciddi konuşma sorunu olan bebek/çocukların KBB muayenesi yapıldığında dil hareketlerinde kısıtlılık (yana veya yukarıya) saptanması sonucunda, küçük bir cerrahi yöntem (uygun bir kesi ve kanama kontrolü) ile dil bağı kısalığı ortadan kaldırılır. Bebeklerde lokal anestezi altında cerrahi işlem uygulanbilir. Daha büyük çocuklarda ve çok kısa dil bağı varlığında genel anestezi daha uygundur (dil bağına kesi yapıldıktan sonra uzatma dikişleri atılması gerekebilir).
Halk arasında ise dil altı bağı olarak tarif edilen olay sık rastlanan doğuştan olan bir anomalidir. Dilin ağzın tabanına parsiyel veya tam olarak birleşmesi olarak tanımlanabilir. Dilin altındaki frenulum denilen bağ dokusunun uzunluğundan kaynaklanır. Bu bağ dokusu genellikle dilin orta kısmının altındadır. Dil kökünü sabitlemeye yarar ancak dil ucu hareketlerini etkilemez. Ankyloglossia ile ise neredeyse tamamen ağzın tabanına yapışmış olan bir dil ucunun hareketleri bir miktar kısıtlanabilir ve çocuk dilini alt kesicilerden daha ileri çıkartamayabilir. Dilini ileri ittirmeye çalıştığında dilin ucu sanki ortasından bir ip çekilmiş gibi kalp şekline benzer bir şekil alır. Buna ilaveten çocuğunuz ağzı açıkken dilini damağına değdiremeyebilir. Ancak ankyloglossia doğumda çok belirgin olsa da şiddeti ve fonksiyonel etkileri zamanla ve ağız yapısı geliştikçe azalır. Hayatın ilk 4-5 yılında ağız boşluğu hem şekil hem de büyüklük açısından ciddi değişimlerden geçer. Dişler çıkar, dil büyür ve ucuna doğru sivrilir. Aynı zamanda dilin altındaki bağ dokusu da geriler, gerginleşir ve hatta bazen yırtılır. Bu nedenle çocuklar büyürken dil altı bağının şiddeti ve ilk zamanlarda yaşanan dil hareketlerinin kısıtlanması azalır.
Dil bağı fonksiyonel yan etkilerinin başında beslenme problemleri gelir. Literatürde bu konuyla ilgili yayınlar en çok emzirmeyle ilgili sorunlar üzerinde durur. Dil bağı ile doğan bebeklerin yaklaşık %25’i emmek için memeye tutunmakta zorlansa da büyük çoğunluğun herhangi bir beslenme problemi olmaz.
Büyüdükçe ise ağız içinde lokmayı çevirme, boşluklardan yemek temizleme gibi sıkıntılar ağız kokusu ve diş problemlerine yol açabilir. Bunların yanında kozmetik kaygılar ve sosyal zorluklar da kimi çocuk için dil bağının bir parçası olarak hayatında yer alır. Konuşma problemleri ise yüzyıllardır dil altı bağının kaçınılmaz olarak yol açtığı bir zorluk olarak görülmüştür. Örneğin Amerika’da profesyoneller arasında yapılan bir araştırma halen kulak burun boğaz uzmanlarının % 60’ının, konuşma patologlarının % 50’sinin ve çocuk doktorlarının % 23’ünün bu durumun konuşma problemlerine yol açtığını düşündüklerini göstermiştir. Ancak yaygın inanışın aksine dil bağının konuşma bozukluklarına yol açtığına dair kanıt literatürde mevcut değildir.
Yapılan araştırmalar dil ucuyla çıkarılan seslerin dil altında normalden uzun bir bağ dokusu olsa da farklı şekilde çıkarılabileceğini, bu nedenle dil bağı ile doğan çocuklarda genelde konuşma bozukluğu görülmediğini göstermiştir.
Dil altı bağı, konuşma açısından ancak çocuk /t,d,n,l/ gibi dilin ucunun dişle dişetinin birleştiği noktaya yerleştirilerek çıkarılan sesleri farklı dil pozisyonlarıyla bile doğru çıkaramıyor ve bu seslerden başka diğer bütün sesleri sorunsuz çıkarıyorsa katkıda bulunan bir faktör olarak görülür. Ayrıca çocukta oral-motor disfonksiyon mevcutsa dil altı bağı olduğundan daha büyük bir problem haline gelebilir.
Dil altı bağı doğumda fark edildiğinde, eğer ciddi bir beslenme sorunu yoksa, kendi haline bırakmak seçeneklerden biridir. Cerrahi yöntemle dili serbest bırakmak başka bir seçenektir. Bu oldukça düşük riske sahip bir ameliyat olsa da ağrı, minör kanama veya enfeksiyon karşılaşılabilecek komplikasyonlar arasındadır. Ancak bu ameliyatın en büyük ve gerçek tehlikesi başka nedenlere bağlı konuşma problemlerinin dil altı bağından kaynaklandığına ve bu ameliyatla düzeleceğine inandırılan ailelerin yaşayacağı hayal kırıklığıdır.
Ankyloglossia (Dil bağı ya da dil altı bağı) dil ile ağız tabanı arasındaki bağın (frenulum) kısa ya da kalın olmasıdır. Bu durum dil hareketlerinin kısıtlanmasına yol açabilir. Dil hareketlerinin kısıtlanması çocuğun konuşmasını ve beslenmesini etkileyebilir.Ancak sanıldığı kadar büyük oranda bir problem oluşturmaz. Çocukların çok az bir kısmında müdahale etmek gereği ortaya çıkar.
Dil altı bağı olup olmadığı nasıl değerlendirilir ?
Dil bağını değerlendirirken alt dudak hizasını geçip geçmediğine bakılarak değerlendirme yapılabilir. Dondurma (şeker) yalatılarak bu testi yapmak mümkündür. Dil ağız içinde yeterince hareketli değilse yemek artıklarını temizleme ve diş çürüklerini önlemede etkisi azalır. Ek olarak ağız kokusu ve diş çürüğüne yol açabilir.
Ne zaman cerrahi müdahale yapılmalıdır ?
Dil bağı çok kısaysa cerrahi olarak müdahale etmek gerekir. Emme fonksiyonunda bir problem yoksa 2 yaşa kadar beklenir. Varsa bebek yeterince kilo alamayabilir. Bu durumda başka nedenler de araştırılır. Neden dil bağı ise müdahale edilir. Beslenmede sorun yoksa 2 yaş civarında konuşma fonksiyonu değerlendirilir. Konuşmasını etkileyecek kadar problem mevcutsa, bazı harfleri çıkarmada zorlanıyorsa dil bağı kesilir.
Cerrahi nasıl yapılır ?
Lokal anesteziyle yapılan basit bir işlemdir. Çocuk büyüdükçe genel anestezi ile yapmak daha uygun olur. Önemli bir komplikasyon olmaz.
Ailelere ne tavsiye etmek gerekir ?
En önemli konu konuşma bozukluğu olan çocukta işitme fonksiyonlarının değerlendirilmesinin unutulmamasıdır. İyi işitme yoksa iyi konuşma da olmaz. Bir çok aile dil altı bağının kesilmesiyle konuşmayan çocuğun konuşabileceğini zanneder. Ya da bozuk konuşmanın düzeleceğini umar. Dil bağının yaratabileceği konuşma bozukluğu sadece bazı harflerin telaffuz zorluğudur. Halbuki konuşma bozuklukları çok çeşitlidir ve dolayısıyla değişik nedenlerden oluşur. Müdahale yapılmadan önce bu konuların araştırılması gerekir.
10-15 aylar arasında çocukların çoğu ilk, açıkça anlaşılabilen sözcüklerini söylerler ve sıklıkla "dede", baba" ya da "mama" gibi tekrarlayan heceleri söylerler. Çoğu bebek sıklıkla ilk olarak 'dede' sözcüğünü söyler.
Belirtici - algılayıcı konuşma gelişimi zamanları
Belirtici
- Sosyal gülümseme 2 ay
- Anlaşılmaz sözler söyleme 6 ay
- Anne/baba (bilmeden) 8ay
- Anne/baba (bilerek) 10ay
- İlk kelime 11 ay
- 4- 6 kelime 16 ay
- 2 kelimelik cümle 21 ay
- Çoğul kullanımı 3 yaş
Algılayıcı
- Sese karşı uyanık olma 1 ay
- Sese karşı oryante olma 4 ay
- Anlaşılır 'hayır' 9ay
- El-kol hareketi ile verilen tek emirleri yerine getirme 12 ay
- Vücut bölümlerinden birini söyleme 18ay
- Verilen emirin 2 basamağını yerine getirme 24ay
- Verilen komutların tümünü yerine getirme 3 yaş
Konuşmanın normal gelişim süreci nasıldır ?
Erken ses çıkarma (1-4 ay); Bebek,kumru sesi gibi yada agulama tarzında sesler çıkarır.
Anlaşılmaz sözler söylemek (3-15 ay): Anlaşılmaz sözler sesli ve sessiz harfleri içerip, artma ve azalma tarzında söylenen ses örnekleri duyulabilir. Kız ve erkek çocuklar çevresindeki duydukları yükselip alçalan ses tonu örneklerini taklit eder. Bu anlamsız konuşmaları daha sonra cümleye benzer konuşmalar takip edecektir.
Gerçek konuşmayı elde etme (18-50 ay): Gerçek konuşma, sınırlı sayıda ve kombine edilmiş sesleri içerir.
İstediklerini açık bir şekilde dile getirme (50-80 ay): Bazı çocuklar hala s, ş, z ve 1 yada r gibi sesleri açık olarak dile getirememektedir.
Sağır bebekler anlaşılmaz sesler çıkarır mı ?
Evet. Anlaşılmaz sözler sağır ve duyan bebeklerde aynı zamanda başlar ama sağır bebekler normal anl.amlı konuşma sürecine girmeyince anlamsız sözleri söylemesi de durur.
Çocuklar hangi yaşlarda anlaşılır bir şekilde konuşur
Anlamlı konuşma her yıl yaklaşık %25 oranında artar. Bebek, 1 yaşında %25, 2 yaşında %50, 3 yaşında %75 ve 4 yaşında %100 oranında anlamlı olarak konuşur. Anlamlı konuşmada önemli gecikmeler olmadı dil öğrenimini daha da uzatabilir.
Dil gelişimi gecikmesinde hangi işaretlere dikkat edilmelidir ?
Okul öncesi çocuklarda dil öğrenme probleminin tehlikeli sinyalleri:
6 ay: Sese cevapta kararsızlık yada cevapsızlık
9 ay: İsimle çağırmaya cevapsızlık
12 ay: Henüz anlamsız söz söylememe ya da durması
15 ay: Güle-güle’ye cevap vermeme, ayağa kalkmama
18 ay: Anne-babadan başka kelime söylememe
2 yaş: İki kelimelik cümle kuramama, hala anlaşılmaz yada fazlaca tekrarlama
2.5 yaş: Konuşmanın aile tarafından anlaşılamaması
3 yaş: Basit cümle kuramama
3.5 yaş: Konuşmanın yabancılar tarafından anlaşılamaması
4 yaş: İstediğini açık bir şekilde dile getirememe
5 yaş: Uygunsuz cümlelerin kurulması, ilerleyici kekeleme olması
6 yaş: Anormal unutma, tersine çevirme ya da kelime bulma problemi olması
7 yaş: Herhangi bir konuşma bozukluğu olması
1-15 yaş: İlerleyici monoton yada boğuk sesle konuşmak.
Hangi çocuklara duyma testi yapılması düşünülmelidir ?
1-Çocuğun anne-babaya normal ilgi göstermemesi. (Bu en önemlisidir, çünkü duyma problemi olan çocuklarda sıklıkla ilk bulgudur. Ama ne yazık ki sıklıkla önemsenmemektedir)
2-Doğum ağırlığının < 1500 gram olması
3-Ailede çocukluk çağında duyma bozukluğu öyküsü olması
4-Dil ve/veya konuşmanın kazanılmasında gecikme
5-Doğum öncesi ve sonrasındaki enfeksiyonlar (Ör; Sitomegalo virüs, kızamıkçık, herpes, toksoplazmosiz, sifiliz)
6-Baş bölgesindeki yapısal bozukluklar (küçük çene, yarık damak)
7-Kan değişimi sınırını geçen aşırı sarılık
8-Geçirilmiş bakteriyel menenjit
9-Doğum esnasında aşırı oksijensiz kalma
10-Diğer gelişimsel bozukluklar (Ör; beyin gelişimindeki gerilik)
"Dil bağı" olan çocukların hangilerine cerrahi düzeltme yapılmalıdır ?
Dil bağı yada dil altı bağının kalınlaşması yada kısalmasına bağlı dilin hareketlerinin kısıtlanmasıdır. Bir teoriye göre emmeyi ve konuşmayı engelleyebilir. Çocukların çoğunda dilin ucunda dudağa doğru olma eğilimdedir ve dilin hareket etmesine imkan verir. Cerrahi düzeltme gerekliliği kesin değildir ancak 2-4 yaşlarında konuşma problemleri oluşturuyorsa düşünülebilir.
Papağan Konuşması-Tekrarlayan Konuşma ve Kelimeleri Yutarak Konuşma, kekelemeden nasıl ayırt edilir
Kelimeleri yutarak konuşma, sıklıkla anlaşılmayan çok hızlı konuşmadır. Bütün kelimeleri, heceleri ve sesleri tekrarlama ve atlama vardır. Kekelemenin aksine ,çocukların bilinçli olarak konuşmalarını yavaşlatmaları yarar sağlar.
Papağan konuşması, tüm kelimelerin ve cümlelerin anlaşılabilir ve hızlı bir şekilde tekrar edilmesidir. Bu durum nörolojik hastalıklarla birlikte bulunabilir.
Kekelemesi olan çocukların ailelerine ne tavsiye edilmelidir ?
Okul öncesi çağda kekeleme oldukça sık görülür. Bununla birlikte çocukların büyük bir kısmında kekeleme 5-6 yaşına kadar devam etmez.Ancak, ailesinde kekeleme geçiren kişilerin olması veya kekelemesine sebep olan olayın devam etmesi halinde kekeleme devam edebilir.
5-6 yaşından büyük kekeleme olan çocukları konuşma-dil uzmanı görmelidir.
5 yaşından küçük kekeleyen çocuğunuza şunları uygulayabilirsiniz.
1.Çocuklarınıza nasıl konuşacakları konusunda direktif vermeyiniz(yavaş konuş, yavaş nefes al gibi)
2.Çocuğunuzu gevşetin, kendi konuşma tavrına uygun kolay konuşmasına yardımcı olun.
3.Çocuğunuzun diğer çocuklarla ve yetişkinlerle rekabet etmesini önleyiniz ve sabırlı olunuz.
4.Çocuğunuzu sabırla dinleyiniz ve sabırlı olunuz.
5.Eğer 2-3 aydan daha uzun sürede akıcı bir şekilde konuşmaya dönmemişse bir konuşma uzmanına gösteriniz.
Halk arasında ise dil altı bağı olarak tarif edilen olay sık rastlanan doğuştan olan bir anomalidir. Dilin ağzın tabanına parsiyel veya tam olarak birleşmesi olarak tanımlanabilir. Dilin altındaki frenulum denilen bağ dokusunun uzunluğundan kaynaklanır. Bu bağ dokusu genellikle dilin orta kısmının altındadır. Dil kökünü sabitlemeye yarar ancak dil ucu hareketlerini etkilemez. Ankyloglossia ile ise neredeyse tamamen ağzın tabanına yapışmış olan bir dil ucunun hareketleri bir miktar kısıtlanabilir ve çocuk dilini alt kesicilerden daha ileri çıkartamayabilir. Dilini ileri ittirmeye çalıştığında dilin ucu sanki ortasından bir ip çekilmiş gibi kalp şekline benzer bir şekil alır. Buna ilaveten çocuğunuz ağzı açıkken dilini damağına değdiremeyebilir. Ancak ankyloglossia doğumda çok belirgin olsa da şiddeti ve fonksiyonel etkileri zamanla ve ağız yapısı geliştikçe azalır. Hayatın ilk 4-5 yılında ağız boşluğu hem şekil hem de büyüklük açısından ciddi değişimlerden geçer. Dişler çıkar, dil büyür ve ucuna doğru sivrilir. Aynı zamanda dilin altındaki bağ dokusu da geriler, gerginleşir ve hatta bazen yırtılır. Bu nedenle çocuklar büyürken dil altı bağının şiddeti ve ilk zamanlarda yaşanan dil hareketlerinin kısıtlanması azalır.
Dil bağı fonksiyonel yan etkilerinin başında beslenme problemleri gelir. Literatürde bu konuyla ilgili yayınlar en çok emzirmeyle ilgili sorunlar üzerinde durur. Dil bağı ile doğan bebeklerin yaklaşık %25’i emmek için memeye tutunmakta zorlansa da büyük çoğunluğun herhangi bir beslenme problemi olmaz.
Büyüdükçe ise ağız içinde lokmayı çevirme, boşluklardan yemek temizleme gibi sıkıntılar ağız kokusu ve diş problemlerine yol açabilir. Bunların yanında kozmetik kaygılar ve sosyal zorluklar da kimi çocuk için dil bağının bir parçası olarak hayatında yer alır. Konuşma problemleri ise yüzyıllardır dil altı bağının kaçınılmaz olarak yol açtığı bir zorluk olarak görülmüştür. Örneğin Amerika’da profesyoneller arasında yapılan bir araştırma halen kulak burun boğaz uzmanlarının % 60’ının, konuşma patologlarının % 50’sinin ve çocuk doktorlarının % 23’ünün bu durumun konuşma problemlerine yol açtığını düşündüklerini göstermiştir. Ancak yaygın inanışın aksine dil bağının konuşma bozukluklarına yol açtığına dair kanıt literatürde mevcut değildir.
Yapılan araştırmalar dil ucuyla çıkarılan seslerin dil altında normalden uzun bir bağ dokusu olsa da farklı şekilde çıkarılabileceğini, bu nedenle dil bağı ile doğan çocuklarda genelde konuşma bozukluğu görülmediğini göstermiştir.
Dil altı bağı, konuşma açısından ancak çocuk /t,d,n,l/ gibi dilin ucunun dişle dişetinin birleştiği noktaya yerleştirilerek çıkarılan sesleri farklı dil pozisyonlarıyla bile doğru çıkaramıyor ve bu seslerden başka diğer bütün sesleri sorunsuz çıkarıyorsa katkıda bulunan bir faktör olarak görülür. Ayrıca çocukta oral-motor disfonksiyon mevcutsa dil altı bağı olduğundan daha büyük bir problem haline gelebilir.
Dil altı bağı doğumda fark edildiğinde, eğer ciddi bir beslenme sorunu yoksa, kendi haline bırakmak seçeneklerden biridir. Cerrahi yöntemle dili serbest bırakmak başka bir seçenektir. Bu oldukça düşük riske sahip bir ameliyat olsa da ağrı, minör kanama veya enfeksiyon karşılaşılabilecek komplikasyonlar arasındadır. Ancak bu ameliyatın en büyük ve gerçek tehlikesi başka nedenlere bağlı konuşma problemlerinin dil altı bağından kaynaklandığına ve bu ameliyatla düzeleceğine inandırılan ailelerin yaşayacağı hayal kırıklığıdır.
Ankyloglossia (Dil bağı ya da dil altı bağı) dil ile ağız tabanı arasındaki bağın (frenulum) kısa ya da kalın olmasıdır. Bu durum dil hareketlerinin kısıtlanmasına yol açabilir. Dil hareketlerinin kısıtlanması çocuğun konuşmasını ve beslenmesini etkileyebilir.Ancak sanıldığı kadar büyük oranda bir problem oluşturmaz. Çocukların çok az bir kısmında müdahale etmek gereği ortaya çıkar.
Dil altı bağı olup olmadığı nasıl değerlendirilir ?
Dil bağını değerlendirirken alt dudak hizasını geçip geçmediğine bakılarak değerlendirme yapılabilir. Dondurma (şeker) yalatılarak bu testi yapmak mümkündür. Dil ağız içinde yeterince hareketli değilse yemek artıklarını temizleme ve diş çürüklerini önlemede etkisi azalır. Ek olarak ağız kokusu ve diş çürüğüne yol açabilir.
Ne zaman cerrahi müdahale yapılmalıdır ?
Dil bağı çok kısaysa cerrahi olarak müdahale etmek gerekir. Emme fonksiyonunda bir problem yoksa 2 yaşa kadar beklenir. Varsa bebek yeterince kilo alamayabilir. Bu durumda başka nedenler de araştırılır. Neden dil bağı ise müdahale edilir. Beslenmede sorun yoksa 2 yaş civarında konuşma fonksiyonu değerlendirilir. Konuşmasını etkileyecek kadar problem mevcutsa, bazı harfleri çıkarmada zorlanıyorsa dil bağı kesilir.
Cerrahi nasıl yapılır ?
Lokal anesteziyle yapılan basit bir işlemdir. Çocuk büyüdükçe genel anestezi ile yapmak daha uygun olur. Önemli bir komplikasyon olmaz.
Ailelere ne tavsiye etmek gerekir ?
En önemli konu konuşma bozukluğu olan çocukta işitme fonksiyonlarının değerlendirilmesinin unutulmamasıdır. İyi işitme yoksa iyi konuşma da olmaz. Bir çok aile dil altı bağının kesilmesiyle konuşmayan çocuğun konuşabileceğini zanneder. Ya da bozuk konuşmanın düzeleceğini umar. Dil bağının yaratabileceği konuşma bozukluğu sadece bazı harflerin telaffuz zorluğudur. Halbuki konuşma bozuklukları çok çeşitlidir ve dolayısıyla değişik nedenlerden oluşur. Müdahale yapılmadan önce bu konuların araştırılması gerekir.
10-15 aylar arasında çocukların çoğu ilk, açıkça anlaşılabilen sözcüklerini söylerler ve sıklıkla "dede", baba" ya da "mama" gibi tekrarlayan heceleri söylerler. Çoğu bebek sıklıkla ilk olarak 'dede' sözcüğünü söyler.
Belirtici - algılayıcı konuşma gelişimi zamanları
Belirtici
- Sosyal gülümseme 2 ay
- Anlaşılmaz sözler söyleme 6 ay
- Anne/baba (bilmeden) 8ay
- Anne/baba (bilerek) 10ay
- İlk kelime 11 ay
- 4- 6 kelime 16 ay
- 2 kelimelik cümle 21 ay
- Çoğul kullanımı 3 yaş
Algılayıcı
- Sese karşı uyanık olma 1 ay
- Sese karşı oryante olma 4 ay
- Anlaşılır 'hayır' 9ay
- El-kol hareketi ile verilen tek emirleri yerine getirme 12 ay
- Vücut bölümlerinden birini söyleme 18ay
- Verilen emirin 2 basamağını yerine getirme 24ay
- Verilen komutların tümünü yerine getirme 3 yaş
Konuşmanın normal gelişim süreci nasıldır ?
Erken ses çıkarma (1-4 ay); Bebek,kumru sesi gibi yada agulama tarzında sesler çıkarır.
Anlaşılmaz sözler söylemek (3-15 ay): Anlaşılmaz sözler sesli ve sessiz harfleri içerip, artma ve azalma tarzında söylenen ses örnekleri duyulabilir. Kız ve erkek çocuklar çevresindeki duydukları yükselip alçalan ses tonu örneklerini taklit eder. Bu anlamsız konuşmaları daha sonra cümleye benzer konuşmalar takip edecektir.
Gerçek konuşmayı elde etme (18-50 ay): Gerçek konuşma, sınırlı sayıda ve kombine edilmiş sesleri içerir.
İstediklerini açık bir şekilde dile getirme (50-80 ay): Bazı çocuklar hala s, ş, z ve 1 yada r gibi sesleri açık olarak dile getirememektedir.
Sağır bebekler anlaşılmaz sesler çıkarır mı ?
Evet. Anlaşılmaz sözler sağır ve duyan bebeklerde aynı zamanda başlar ama sağır bebekler normal anl.amlı konuşma sürecine girmeyince anlamsız sözleri söylemesi de durur.
Çocuklar hangi yaşlarda anlaşılır bir şekilde konuşur
Anlamlı konuşma her yıl yaklaşık %25 oranında artar. Bebek, 1 yaşında %25, 2 yaşında %50, 3 yaşında %75 ve 4 yaşında %100 oranında anlamlı olarak konuşur. Anlamlı konuşmada önemli gecikmeler olmadı dil öğrenimini daha da uzatabilir.
Dil gelişimi gecikmesinde hangi işaretlere dikkat edilmelidir ?
Okul öncesi çocuklarda dil öğrenme probleminin tehlikeli sinyalleri:
6 ay: Sese cevapta kararsızlık yada cevapsızlık
9 ay: İsimle çağırmaya cevapsızlık
12 ay: Henüz anlamsız söz söylememe ya da durması
15 ay: Güle-güle’ye cevap vermeme, ayağa kalkmama
18 ay: Anne-babadan başka kelime söylememe
2 yaş: İki kelimelik cümle kuramama, hala anlaşılmaz yada fazlaca tekrarlama
2.5 yaş: Konuşmanın aile tarafından anlaşılamaması
3 yaş: Basit cümle kuramama
3.5 yaş: Konuşmanın yabancılar tarafından anlaşılamaması
4 yaş: İstediğini açık bir şekilde dile getirememe
5 yaş: Uygunsuz cümlelerin kurulması, ilerleyici kekeleme olması
6 yaş: Anormal unutma, tersine çevirme ya da kelime bulma problemi olması
7 yaş: Herhangi bir konuşma bozukluğu olması
1-15 yaş: İlerleyici monoton yada boğuk sesle konuşmak.
Hangi çocuklara duyma testi yapılması düşünülmelidir ?
1-Çocuğun anne-babaya normal ilgi göstermemesi. (Bu en önemlisidir, çünkü duyma problemi olan çocuklarda sıklıkla ilk bulgudur. Ama ne yazık ki sıklıkla önemsenmemektedir)
2-Doğum ağırlığının < 1500 gram olması
3-Ailede çocukluk çağında duyma bozukluğu öyküsü olması
4-Dil ve/veya konuşmanın kazanılmasında gecikme
5-Doğum öncesi ve sonrasındaki enfeksiyonlar (Ör; Sitomegalo virüs, kızamıkçık, herpes, toksoplazmosiz, sifiliz)
6-Baş bölgesindeki yapısal bozukluklar (küçük çene, yarık damak)
7-Kan değişimi sınırını geçen aşırı sarılık
8-Geçirilmiş bakteriyel menenjit
9-Doğum esnasında aşırı oksijensiz kalma
10-Diğer gelişimsel bozukluklar (Ör; beyin gelişimindeki gerilik)
"Dil bağı" olan çocukların hangilerine cerrahi düzeltme yapılmalıdır ?
Dil bağı yada dil altı bağının kalınlaşması yada kısalmasına bağlı dilin hareketlerinin kısıtlanmasıdır. Bir teoriye göre emmeyi ve konuşmayı engelleyebilir. Çocukların çoğunda dilin ucunda dudağa doğru olma eğilimdedir ve dilin hareket etmesine imkan verir. Cerrahi düzeltme gerekliliği kesin değildir ancak 2-4 yaşlarında konuşma problemleri oluşturuyorsa düşünülebilir.
Papağan Konuşması-Tekrarlayan Konuşma ve Kelimeleri Yutarak Konuşma, kekelemeden nasıl ayırt edilir
Kelimeleri yutarak konuşma, sıklıkla anlaşılmayan çok hızlı konuşmadır. Bütün kelimeleri, heceleri ve sesleri tekrarlama ve atlama vardır. Kekelemenin aksine ,çocukların bilinçli olarak konuşmalarını yavaşlatmaları yarar sağlar.
Papağan konuşması, tüm kelimelerin ve cümlelerin anlaşılabilir ve hızlı bir şekilde tekrar edilmesidir. Bu durum nörolojik hastalıklarla birlikte bulunabilir.
Kekelemesi olan çocukların ailelerine ne tavsiye edilmelidir ?
Okul öncesi çağda kekeleme oldukça sık görülür. Bununla birlikte çocukların büyük bir kısmında kekeleme 5-6 yaşına kadar devam etmez.Ancak, ailesinde kekeleme geçiren kişilerin olması veya kekelemesine sebep olan olayın devam etmesi halinde kekeleme devam edebilir.
5-6 yaşından büyük kekeleme olan çocukları konuşma-dil uzmanı görmelidir.
5 yaşından küçük kekeleyen çocuğunuza şunları uygulayabilirsiniz.
1.Çocuklarınıza nasıl konuşacakları konusunda direktif vermeyiniz(yavaş konuş, yavaş nefes al gibi)
2.Çocuğunuzu gevşetin, kendi konuşma tavrına uygun kolay konuşmasına yardımcı olun.
3.Çocuğunuzun diğer çocuklarla ve yetişkinlerle rekabet etmesini önleyiniz ve sabırlı olunuz.
4.Çocuğunuzu sabırla dinleyiniz ve sabırlı olunuz.
5.Eğer 2-3 aydan daha uzun sürede akıcı bir şekilde konuşmaya dönmemişse bir konuşma uzmanına gösteriniz.